Sual: İffetli müslüman nelere dikkat etmeli?

Cevap: Allahü teâlâ, insan neslini devam ettirmek için, erkek ve kadınları birbirlerine karşı cazib kılmıştır. Aynı zamanda, bu kuvvetli duygu karşısında, insanları dünyada çetin bir imtihana tabi tutmuştur. Dünyadaki kısa ömrümüz içinde, en zor imtihan iffet imtihanıdır. Bu imtihanda kazanan bir insan, dünya ve ahiretin kahramanıdır. İnsanların kemâli (yani kusursuz olması) veya insanın düşüklüğü, daha ziyâde iffet işinde belli olur. Allahü teâlâ, Kurân-ı Kerîmin birçok yerinde, iffetini muhafaza edenlere, büyük mükafatlar vaat etmiş ve müjdeler vermiştir. İffetini muhafaza etmeyenlere de, Cehennem azabını göstermiştir. (Allahü teâlâ, iffetsizleri, bir insanı öldüren bir katil ile bir tutmaktadır).

İnsan günahlarının belki de %90’ı, iffet mevzuu içindedir. İffetsiz insan, Allahü teâlânın indinde günahkar olduğu gibi, insan topluluğu içinde de, günahkar ve şerefsizdir. Bir fahişenin cemiyet içindeki haysiyet ve itibarı ile bir köpeğin itibarı arasında hemen hiçbir fark yok gibidir. Erkeklik ve dişilik duyguları insanlarda da, hayvanda da vardır. Hayvanlarda utanma hissi olmadığı için, onlar, bu duygularını gizlemezler. İnsanlar ise, (haya) şeref ve haysiyet duygularına sâhip oldukları için, erkeklik ve dişilik hislerine karşı çeşitli ve meşru yolları ararlar.

Bir insanın ve bir ailenin şerefi ve itibarı, bu duygu karşısındaki tutumu ile ölçülür. Zengin ve çok güzel bir kadın, eğer iffetsiz ise, şerefi yoktur. İtibarı kırıktır. Cemiyet nazarında, o bir fahişedir. Fakir ve afif bir kadın ise, her yerde, her zaman itibarlıdır. Hürmete layıktır. Bu söylediklerimiz, normal ve temiz bir cemiyetin iffet ölçüleridir. İffet kaidelerini ayaklar altına almış azgın bir hayvan sürüsü gibi, yalnız hayvânî hisleri peşinde koşan insan toplulukları, bu sözlerle alay ederler. Onlar için konuşulacak sözümüz yoktur. Yalnız onlara (Allahü teâlâ islah etsin) diyebiliriz.

Dünyadaki pek çok rezaletler, cinayetler, kavgalar, kıskançlıklar, hülâsa bütün fenâlıklar, iffetsizlik yüzünden meydana gelmektedir. İnsanların pek çoğu, iffetsizliğin fenâlıklarını bildikleri hâlde, kendilerini bu fenâ yollara sapmaktan alıkoyamazlar. Bu kuvvetli duygu karşısında, insanları zabt edecek, onları selamet yoluna çıkaracak çareler nelerdir? Bu, terbiye ve ahlak meselesidir. Din, ahlak demektir demiştik. Bu mühim mevzuda da yine din terbiyesi birinci planda rol oynamaktadır. Allahü teâlâdan korkmasını öğrenmiş, hakikaten Allahü teâlâdan korkan bir insan iffetsiz olamaz. O hâlde, çocuklarımıza Allahü teâlânın korkusunu öğretmeye çalışmak bizim için en başta gelen vazife oluyor. Allahü teâlâdan korkmak için, Allahü teâlâyı iyi bilmek lâzımdır. Allahü teâlâyı bilmek için, onun büyüklüğünü ve sıfatlarını öğrenmek mecburiyetindeyiz. Allahü teâlâyı hiç düşünmeyen bir topluluk için, Allahü teâlânın korkusuna sâhip olmak kolay değildir. Allahü teâlâdan korkmak da, bir bilgi, bir çalışma ve bir gayret işidir. Durup dururken, Allahü teâlânın korkusu meydana gelmez. Bu korkuyu, Allahü teâlâ dilediği kuluna kolaylıkla da verir. Allahü teâlâdan korkmak, bir insan için iyi alâmettir.

Bilhassa büyük şehirlerde iffet işi tehlikeli bir istikâmettedir. Bir genç kızın, kendi başına yalnız kendi aklı ve idraki ile iffetini muhafaza etmesi, cidden güçtür. O genç kız, (eğer biraz da güzelse), hatıra ve hayale gelmeyen tehlikelerle çevrilmiş demektir. Bu tehlike, mektepte, yollarda, otobüste, komşularda, hatta evinin içinde yakasını bırakmaz. Hele o kızcağız kadınlık duygusuna karşı koymasını bilmeyecek derecede zayıf ahlaklı ise, o zaman tehlike 2 misli artmış demektir. İşte bunun içindir ki genç kızın 5 dakikasını bile kontrolsüz bırakmak asla câiz değildir. Ev içinde anne kontrolü, ev dışında baba kontrolü onları, koruyucu melek gibi takip etmelidir.

Kızım! Belki babanın ömrü, seni korumaya kifâyet etmeyecektir. Annen, belki seni her yerde, her zaman takip edemeyecektir. Bu takdirde, sen sahipsiz, tehlikeler karşısında âciz bir mahluk olarak, ahlaksızların elinde bir oyuncak mı olacaksın? Allahü teâlâ, seni bu akıbetten muhafaza etsin! Âmin. Seni evvela Allahü teâlânın büyüklüğüne ve Onun himayesine emânet ederim. Ondan sonra da, yine Allahü teâlânın sana verdiği aklını kullanarak, bu tehlikelere düşmemeye çalışmanı sana tavsiye ederim.

Kızım, öyle bir zamanda, öyle bir mekanda yaşıyacaksın ki herkesten, her yerde sana zarar gelebilir. Bu zarar, senin parana, puluna değil, iffet, şeref ve haysiyetinedir. Paraya olan zarar telafi edilebilir. Mânevî zarar, yerine konamaz.

Cemiyet içinde öyle haşarat (öyle ahlaksızlar) vardır ki bunların içinde genç kadın ve genç kız için şerefi ile yaşamak cidden güç olur. Bunun güçlüğü, yalnız başkalarından değil, bizzat kendi varlığından gelmektedir. Eğer sen de, kadınlık duygusunun tesiri altında kalır ve kendine hâkim olamazsan, iffetsizliğin ve ahlaksızlığın çukuruna düşersin. Bu çukura düşenlerden kurtulabilen azdır.

Sen kadınlık duyguna karşı haysiyetli ve meşru yolları aramalısın! Sen de, herkes gibi, evlenebilirsin. Ahlakın güzel olduktan sonra evlenmemek için, hiçbir sebep yok demektir. Evlenmeden evvel, birçok kızların yaptığı gibi, flört yapmaya asla heves etme! Bu tecrübe mutlak tehlikelidir. Esasen flört yapılan insanla evlenmek, çok zaman saadeti getirmez. İffeti muhafaza için, ikinci bir çare, genç erkek ve genç kızı zamanında evlendirmektir. Üçüncü çare, iffeti zedeliyecek her yerden uzaklaşmak yoludur. Mesela kız ve erkek toplulukları, onlarla beraber gezintiler, danslar, plaja gitmek, erkekle beraber sinemaya gitmek, içki içmek, ahlaksız ve zayıf insanlarla arkadaşlık etmek vesaire gibi genç kız veya kadını baştan çıkarma yollarının her çeşidinden uzak durmak, tehlikeden uzaklaşmak demektir. Gençliğin hakkı veya eğlence ismi altındaki bu gibi davranışlar, genç kızı veya kadını elde etmek için birer tuzaktır. Bunun tuzak olduğuna inanmayan bir genç kız, tuzağın içine düştükten sonra, aklı başına gelir. Fakat iş işten geçmiştir. Yukarıda saydığımız eğlence veya tuzağın zâhiri güzelliğine ve cazibesine kapılan kızlar, erkeklerin elinde yavaş yavaş veya çabucak birer oyuncak haline gelir. En kendine güvenen bir kız bile onların karşısında sonuna kadar mukavemet edemez. Yakışıklı bir erkeğin aldatıcı tebessümü karşısında, mağlub olabilir. Artık o kız, tuzağa düşmüş demektir. Hele bunu kız kendisi de istemiş ise, artık tehlikenin içine girmiştir. O tuzaktan kurtulan pek azdır veya yoktur. Halbuki o tuzak dediğimiz eğlence yerlerine gitmemek daha kolay bir iştir. (Göz görmeyince, gönül tahammül eder) diye bir atasözü vardır. Oraya gitmeyen bir genç kız, oranın cazibesinden ve tehlikesinden kurtulmuş olur. Giderse, kurtulmak da kolay değildir. Bunu nasihat olsun diye söylemiyoruz. Tecrübelere güvenerek söylüyoruz.

İffet, bir genç kızın veya kadının, değeri milyonlar eden, bir mücevheridir. Bu mücevheri ele geçirmek için, Allahü teâlâdan korkmayan her erkek bütün şeytanlığını kullanır. Ele geçirdikten sonra, maksadına erişmiştir. Artık o, mücevherlikten çıkmış, âdi bir taş olmuştur. Sokağa atılıverir. Bu alışverişte, erkek, bir namus hırsızıdır. Kadın ise, mücevherini çaldırmış, bir zavallıdır.

Kaynak: Bir İhtiyar Müslümanın Kızına Nasihati

En Çok Okunan Yazılar

Tavsiye Ettiğimiz Temel KitaplarMeâl Okumak Câiz Midir? Ehl-i Sünnet İtikadı Nedir? Ehl-i Sünnet Olmanın Şartları Nelerdir?Her Gün Okunması Gereken Çok Mühim Bir DuâSeyyid Abdülhakîm Arvâsî Hazretleri ve Tasavvuf Terbiyesi Sultan Vahideddîn Hân'a Dâir Sualler