Sual: “Radıyallahu anh” ifadesi ne demektir? Kimler için kullanılmalıdır?
Cevap: Biz müslümanlar, Peygamber efendimizin sevgili Ehl-i beytinin ve kıymetli Ashâbının “radıyallahü teâlâ aleyhim ecma’în” isimlerini söylediğimiz ve yazdığımız zaman her birine “radıyallâhu anh” diyoruz. Bu söz, Allah ondan razı olsun demektir. Müslümanların en kıymetli kitaplarından olan Dürrü’l-muhtar kitabının 5. cildinde, feraiz kısmından önce ve bunun şerhinde diyor ki (Ashâb-ı kirama “radıyallâhu anh” demek müstehaptır. Çünkü Onların hepsi, Allahü teâlânın rızasını kazanmak için çok çalıştılar. Allahü teâlâdan gelen her şeye razı oldular. Allahü teâlâ Onlardan razıdır. Başkalarının dağ kadar altın sadakasına verilen sevap, Onların yarım avuç arpa sadakalarına verilen sevap kadar olamaz).
Mesabih-i şerif’de ve Şah Veliyullahi Dehlevi’nin “rahmetullâhi aleyh”, İzaletü’l-hafa an hilafeti’l-hulefa kitabında, Abdullah ibni Ömer “radıyallâhu anhüma” diyor ki Resûlullah zamanında, hazret-i Ebû Bekr’in, Ömer’in ve Osman’ın isimlerini söylediğimiz zaman, hep “radıyallâhu anh” derdik.
Biz müslümanlar, İslam dinine kötülük yapanları sevmeyiz. Onların isimlerini nefret ile anarız. Böylece, Abdullah bin Sebe ve binlerle müslümanı şehit eden Hasan Sabbah, Ebû Tâhir Karmati ve şah İsmail Safevi gibi hainlerin isimlerini nefret ile anarız. İslam dinine sadakat ile gönül vermiş, Resûlullahı çok sevdikleri için, canlarını, mallarını ve vatanlarını feda etmiş olan hazret-i Ebû Bekr’i, hazret-i Ömer’i, hazret-i Osman’ı ve hazret-i Ali’yi ve hazret-i Muaviye’yi çok severiz. Peygamber efendimizin Ehl-i beytini ve bu Sahabileri “radıyallahü teâlâ anhüm ecma’în” sevenleri de çok sever ve överiz. Hazret-i Muaviye ve Amr ibni As hazretleri gibi, İslamiyete çok hizmet eden ve İslam düşmanı Bizanslılarla yıllarca cihat eden sahabilere aklın, fikrin kabul edemeyeceği asılsız, uydurma iftira, bühtan yapanları, bir müslüman sevebilir mi? Bu yersiz yalan tevillerle, küçük masum çocukların temiz dimağlarını zehrliyorlar. Bu zehir, kötü bir mirastır. Bu mirası, gelecek günahsız, masum nesillere intikal ettirmek için sapık kitaplar, bozuk dergiler yayınlıyor, her yere dağıtıyorlar. (Fitne, yalan yayıldığı zaman, doğruyu bilenler, bildirmezlerse, onlara lanet olsun!) hadis-i şerifi unutuldu mu?
Sırası gelmiş iken, şu vakayı arz edelim: Cabir bin Abdullah hazretleri diyor ki bir köylü, hazret-i Ali’nin yanına geldi. Ya Emirel-müminin! Ebû Bekr Cennette midir, diyerek sordu. Hazret-i Ali “radıyallâhu anh”, bu soruya çok üzüldü. (Keşki dünyaya gelmeseydim. Resûlullahtan “sallallâhü aleyhi ve sellem” ve Ondan sonra, hiçbir müslümandan böyle bir söz işitilmemiştir. Ebû Bekr-i Sıddık “radıyallâhu anh”, Resûlullahın yanında veziri, müşaviri idi. Vefatından sonra, halifesi idi. Buna inanmayan kâfir olur. Ey köylü! Ebû Bekr-i Sıddık hazretleri, vefat edeceği zaman beni çağırdı. Bana ey benim canım! Vefatım yaklaştı. Öldüğüm zaman beni, Resûlullahı yıkamış olan o mübarek ellerinle yıka! Kefene sar ve tabuta koy! Cenazemi, Hucre-i saadetin kapısına götür! Ebû Bekr kapıdadır, içeri girmeye izin istiyor diyerek, Resûlullaha söyle, dedi. Ey din kardeşim! Ebû Bekr-i Sıddık vefat edince, her söylediğini yaptım. Hucre-i saadetin kapısına koyup izin isteyince, “Sevgiliyi, sevgilinin yanına getirin!” sesini işittik. Bunun için, hazret-i Ebû Bekr’i, Resûlullahın yanına defnettik!) dedi.
Hazret-i Ali “keremallahü vecheh” ve 12 imamın hepsi, hazret-i Ebû Bekr’den ve diğer halifelerden ve Cabir bin Abdullah’tan “radıyallahü teâlâ anhüm ecma’în” hadis rivayet ettiler. Yani, Onların haber verdikleri hadis-i şerifleri tasdik ettiler. Onların âdil ve sâdık olduklarını bildirdiler. Hazret-i Ali’nin ve Ehl-i beytin yolunda olanın da, hazret-i Ebû Bekri böyle çok sevmesi lazımdır “radıyallahü teâlâ anhüm ecma’în”. Çünkü, herkesce bilinen bir gerçektir ki dostun dostu sevilir. Dostun düşmanları sevilmez. Ashâb-ı kiramın hepsinin birbirlerini çok sevdiklerini Kur’ân-ı Kerîm haber vermektedir. Peygamber efendimiz, “Beni seven, Ashâbımı da sever! Ashâbımın hepsini seviniz!” buyurdu. Şimdi bazı kimseler, Kur’ân-ı Kerîmden ve Muhammed aleyhisselâmın yolundan ayrılmışlar. Ashâb-ı kirâm arasında, Ehl-i beyte düşman olanlar vardı. Biz de, Onlara düşmanız diyorlar. Haşa, böyle sözler, Abdullah bin Sebe yahudi dönmesinin iftiralarıdır. Müslümanlar, böyle yalanlara aldanmamalıyız! Ehl-i beyti de, Ashâb-ı kiramın hepsini de çok sevmeliyiz. Çünkü, Peygamber efendimiz buyurdu ki “Ashâbım, gökteki yıldızlar gibidirler. Ashâbımdan herhangi birinin izinde giden, hidayete kavuşur!” Yani Cennete gider buyurdu.
Yahudiler, zındıklar, İslamiyeti içerden yıkmaya çalışıyorlar. Bunlar, Ehl-i sünnet âlimlerinin Kur’ân-ı Kerîmden anlayarak, kitaplarına yazdıkları doğru bilgilere inanmıyorlar. Müslümanları aldatmak için, bu bilgilere Kuran dışı bilgiler diyorlar. Kendi uydurdukları yalanlara inandırmak için, âyet-i kerimelere ve hadis-i şeriflere yanlış, bozuk mânâlar veriyorlar. Bu bozuk sözlere, gerçek İslam dini diyorlar. 1.400 seneden beri, her memleketteki müslümanların imanları ve ibadetleri sanki bozuk imiş de, şimdi bu zındıklar doğrusunu meydana çıkarıyorlarmış.
Tavsiye Yazı –> Hocaya Hürmet