Sual: Sahabelerden niçin çok fazla keramet nakledilmedi?
Cevap: İmam-ı Ahmed bin Hanbel’e “rahmetullâhi aleyh” şöyle sual edildi: Ey İmam, Resûlullahın “sallallâhü aleyhi ve sellem” Ashâbından “radıyallahü teâlâ anhüm ecma’în” çok keramet bildirilmemiştir. Halbuki evliyadan çok kerametler bildirilmiştir. Bunun sebebi nedir? Buyurdu ki: Onların imanları o kadar kuvvetli idi ki kerametlerle ve harikalar ile takviye edilmeye ihtiyaçları yoktu. Fakat diğerlerinin imanı onların imanları mertebesinde değildi. Bu sebeple kerametlerle imanları kuvvetlendirildi.
Evliyanın büyüklerinden Şihabüddin Sühreverdi “kuddise sirruh” buyurdu ki: Allahü teâlâ sevdiği kullarının yakinini kuvvetlendirmek için, onlara mükafat olarak kerametler ihsan eder. Onların da üstünde bazı kulları vardır ki onların kalplerinden perdeler kalkmış, batınları yakine ve marifete kavuşmuştur. Böyle kulların yakinlerinin ve marifetlerinin kuvvetlenmesi için harikalara, kerametlere ihtiyaçları yoktur. Bu sebeple Resûlullahın “sallallâhü aleyhi ve sellem” Ashâbından kerametler az bildirildi. Sonra gelen evliyadan ise çok kerametler görüldü. Çünkü Ashâb-ı kiramın “aleyhimürrıdvân” Resûlullahın “sallallâhü aleyhi ve sellem” sohbetinde bulunmaları bereketiyle, vahyin inişine, meleklerin gelip gitmesine şahit olmaları sebebiyle, batınları nurlandı. Ahireti görmüş gibi oldular. Dünyaya kıymet vermediler. Nefsleri tezkiye buldu, temizlendi. İslamiyete uygun olmayan adetleri terkettiler. Kalp aynaları parladı. Kendilerine ihsan edilen yüksek mertebeler sebebiyle, kendilerinden çok keramet görülmesine lüzum kalmadı. Çünkü, yakinleri çok kuvvetli olanlar, hikmetlerle dolu olan âlemin her zerresinde, Allahü teâlânın kudretinden, başkalarının göremediklerini görürler.
Evliyanın kerameti, onların irâde ve isteği dışında meydana gelir. Keramet hissi ve manevi olmak üzere 2 kısımdır. İnsanların avamı, hissi kerametlerden başkasını bilmez. Mesela halk arasında keramet denince, hatırlardan geçenleri söylemek, geçmişe ve geleceğe ait şeyleri haber vermek, su üzerinde yürümek, havada uçmak ve bir anda bir yerden bir yere gitmek ve insanların gözünden kaybolmak, duâsı derhal kabul olmak gibi kerametler anlaşılır. Sadece kendilerinden böyle kerametler görülen kimselere evliya derler. Onların ibadetleri yapıp yapmadıklarına, İslam dininin ve tasavvufun adabına riâyet edip etmediklerine bakmazlar. Böyle itikattan Allahü teâlâya sığınırız.
Manevi kerametlere gelince, onları ancak Allahü teâlânın seçilmiş kulları bilir. İslamiyetin emirlerine tam uymak, marifet-i ilâhiyeye kavuşmak, hayırlı işlere koşmak, üzerine vazife olan şeyleri yerine getirmekte gayretli olmak, güzel ahlak sahibi olmak, kalpten kin, hased, kötü düşüncelerin ve diğer kötü huyların gitmesi, elinde olanı vermek, benliği terk, Allahü teâlâya karşı vazifeleri yerine getirmek, alıp verdiği nefeslerde gafletten uzak olmak gibi haller de manevi kerametlerdir. Bunlarda mekr ve istidrac bulunmaz. Bunların hepsi ahte vefayı ve maksadın doğruluğunu ve kazaya rızayı gösterir. Böyle olan kimselerle mukarreb melekler beraber olurlar.
Avamın bildiği ve keramet olarak gördüğü şeylerde gizli mekr bulunabilir. Şayet bunlar keramet ise, neticesinin istikâmet veya istikâmete sebep olması icap eder. Yoksa keramet değildir. Neticesi istikâmet olunca, amellerden tat almak, ibadetlerin mükafatına ve amellerin neticesine kavuşmak mümkündür. Eğer bir kimse, kendisinden keramet meydana gelmesini isterse, ahirette hesaba çekilebilir.
Hissi kerametlerden hiçbiri, keramet-i maneviyeye dâhil değildir. Bu sebeple Ashâb-ı kiramdan “radıyallâhu anhüm ecma’în” hissi kerametler çok bildirilmemiştir. Fakat, manevi kerametleri çok bildirilmiştir. Bu hususta Evliya-i kirâm onların derecesine ulaşamamıştır. Hatta onlar, Ashâb-ı kiramın velayet kandillerinden feyiz almışlardır.
Evliyanın kerameti haktır. Hak olduğu Kur’ân-ı Kerîmde bildirilmektedir. Allahü teâlâ [Âli-i İmrân sûresi 37. âyetinde meâlen] “… Zekeriya mabette onun yanına her girişinde, yanında bir yiyecek bulurdu. Ey Meryem! Bu sana nereden geldi, dedi. O da, bu Allah tarafındandır. Çünkü, Allah dilediğine sayısız rızık verir, dedi.” buyurdu.
Tefsir âlimleri bu âyet-i kerimenin tefsirinde şöyle buyurmuşlardır. Hazret-i Zekeriya “salavatullahi ve selamühü alâ nebiyina ve aleyhi” hazret-i Meryem’in yanına her girdiğinde, onun yanında yaz günlerinde kış meyveleri, kış günlerinde ise yaz meyveleri görürdü. Hazret-i Meryem’in Peygamber olmadığı söz birliği ile bildirilmektedir. Bu âyet-i kerime, Evliyanın kerametini inkar edenlere karşı tam bir delildir. Hadis-i şeriflerden ve diğer haberlerden ise sayılamayacak kadar pek çok delil vardır.
Tavsiye yazı –> Kalp Temizliği Nasıl Olur?