Sual: Rum suresinde bahsedilen mucize nasıl olmuştur?
Cevap: Allahü teâlâ, Rum sûresinin 1, 2, 3 ve 4. ayetlerinde meâlen: “ve Rum [Araplara] en yakın olan bir yerde [Şam civarında, İranlılara] mağlub oldu. Mağlubiyetten sonra, 3 yıl ile 9 yıl arasında burada hasımları [olan acemlere] gâlip olacaklardır. Yenmek ve yenilmek [kesin olarak biliniz ki] önde ve sonda Allahü teâlânın emrindedir. Rumların İranlılara gâlip olduğu günde müminler sevineceklerdir” buyurdu. Bu âyet-i kerimelerin tefsirinde, müfessirlerin ve siyer âlimlerinin ittifakla bildirdikleri husus şudur: Rumların mağlubiyetten sonra acemlere, yani İranlılara gâlip olacaklarının haber verilmesidir. Bu aynen vuku buldu. Hatta, bu âyet-i kerime nazil olduğu zaman, Kureyş kâfirlerinin ileri gelenlerinden Ubey bin Halef inkâr etti. Ebû Bekir “radıyallâhu anh” ile yaptığı konuşmada; ona dil uzatarak onların gâlip geleceğini inkarında ısrar etti. Bunun üzerine 3 sene kadar beklemek ve taraflardan kimin dediği çıkmazsa, diğerine 15 dişi deve vermek üzere mukavele [sözleşme] yaptılar. Ebû Bekr-i Sıddîk “radıyallâhu anh”, Resûlullaha “sallallâhü aleyhi ve sellem” gelerek, bu mukaveleyi arz etti. Resûlullah “sallallâhü aleyhi ve sellem” âyet-i kerimede geçen (Bıd’) kelimesinin 3’ten 9’a kadar olan sayılara şamil olduğunu beyan buyurdu ve Ebû Bekir’e “radıyallâhu anh”, ona gidip, hem müddeti, hem de deve adedini arttırmasını emretti. Bunun üzerine, Ebû Bekir “radıyallâhu anh”, yaptıkları mukaveleyi yenileyerek, müddeti 9 seneye ve deve adedini 100’e çıkardı. Hicretin 6. senesinde Hudeybiye’de iken, Rumların İran üzerine galebe ettiği haberi kendilerine ulaştı. Fakat Ubey bin Halef, Uhud gazasında Resûlullahın “sallallâhü aleyhi ve sellem” yerden alarak ona attığı bir harbe [süngü] ile katledilmiş olduğundan, Ebû Bekr-i Sıddîk “radıyallâhu anh” onun varislerinden zikir edilen 100 deveyi aldı. [Peygamberimizin “sallallâhü aleyhi ve sellem” emrine uyarak bu 100 deveyi fakirlere dağıttı.]
Tavsiye Yazı –> Papazların Cevap Veremediği Sualler
Tavsiye Yazı –> Bir Üniversiteliye Cevap (Seyyid Abdülhakim Arvasi)