Sual: Ashâb-ı kirâm, Tabiin ve Tebei tabiin, müstehab ve vâcip olan bidat-i haseneleri niçin yapmadılar?
Cevap: Bunların bir kısmına onların ihtiyaçları yoktu. Mesela, mektep yapmadılar, kitap yazmaya ihtiyaçları yoktu. Çünkü, âlimler, müctehidler çoktu. Herkes sorup, kolayca öğrenirdi. Paraları, malları da, büyük binalar, minareler yapacak kadar çok değildi. En mühim sebep de, onlar daha mühim işleri yaptılar. Bunları yapmaya vakitleri olmadı. Gece gündüz kâfirlerle, İslam dininin yayılmasına mâni olan devletlerle, diktatörlerle harp ettiler. Paralarının, mallarının hepsini bu cihatlara sarf ettiler. Memleketler, şehirler feth ederek, milyonlarca insanı zalim devletlerin pençesinden kurtarıp, müslüman yapmakla dünya ve ahiret saadetine kavuşturdular. İslam nizamını, İslam ahlakını, Allahın kullarına ulaştırdılar. Başka şeyler yapmaya vakitleri olmadı.
Resûlullah, “Bir kimse, İslamda sünnet-i Hasena yaparsa, bunun sevâbına ve bunu yapanların sevaplarına kavuşur. Bir kimse İslamda bir bidat-i seyyie çığrı açarsa, bunun günahı ve bunu yapanların günahları kendisine verilir” buyurdu. Bidat-i hasenelerin hepsi, bu hadis-i şerifteki bidat-i haseneye dahildirler. Bir sünnet yapana, yani bir çığır açana, bunu kıyamete kadar yapanların sevaplarının verilmesi, bunu başkalarının da yapmaları için niyet etmesine bağlıdır. Bunun gibi, imam başkalarına imam olmaya niyet etmezse, yalnız kılmanın [veya bunun 27 katının] sevâbına kavuşur. Cemaatin sevapları toplamına da kavuşması için, imam olmaya niyet etmesi lazımdır.
Bidat-i seyyie işlemenin zararı, sünneti, hatta vacibi terketmenin zararından daha çoktur. Yani bir şeyi yapmak sünnet mi, bidat mi şüpheli olsa, bu şeyi yapmamak lazımdır.
Tavsiye Yazı –> Müceddid Kime Denir?