Sual: Cenâzenin başında kendisini öven sözler söylemek, dua etmek ve tabut taşınırken tekbir getirmek câiz midir?
Cevap: Zamanımızda bazı cenâzelerde, cenâze namazı kıldırıldıktan sonra imam veya bir başkasının ölüyü öven sözler söylemesi; sonra dua yapılması; tabut taşınırken de yüksek sesle tekbir alınması âdet olmuştur.
Hindiyye’de der ki: Cenâze namazı kılındıktan sonra tabutun yanında ayakta dua etmek mekruhtur. Nitekim Zübdetü’l-Makâmât’ta İmâm-ı Rabbânî hazretlerinin cenâze namazı kılındıktan sonra durup duâ yapılmadan hemen mezarlığa götürüldüğü yazıyor.
Tabut başında veya kabir yanında nutuk söylemek gayrımüslim âdetidir. Böyle nutuk söylemek, ölüyü kendinde bulunmayan şeylerle övmek câiz değildir. Kendinde bulunan sıfatlar ile de övmekte fayda ve lüzûm yok ise de mekruh olmaz (Hindiyye). Sadece cenâze namazı kılınmadan evvel veya sonra cemaate ölüye olan haklarını helâl etmelerini telkin etmek ve ölüyü nasıl bilirdiniz diye sorarak tezkiye yaptırmak iyidir.
İbni Âbidin der ki: Cenaze kaldırılırken seslerin yükseltilmesi mekruhtur. Bu sözle cenâzenin üzerinde yüksek sesle ağlamak kasdedilmiş olması muhtemeldir. Veya halk namaza durduktan sonra ölüye yapılan duada sesin yükseltilmesi de kasdedilmiş olabilir. Câhiliyet âdetinde olduğu gibi, ölüyü muhal şeylerle övmek de kasdedilmiş olabilir. Ölünün üzerine sena etmenin, onu vâki şeylerle övmenin esası ise mekruh değildir. Nitekim orada hazır bulunanları rikkate getirip, kalblerini yumuşatıp haklarını helal etmelerine sebep olabilir. Sahih-i Müslim’de geçen bir hadîs-i şerifte “Hasta veya ölünün yanında hazır olduğunuzda, hayır söyleyin. Zira sizin söylediklerinize melekler âmin derler” buyuruldu.
Ölüyü defnettikten sonra, birkaç dakika etrafında oturup veya çömelip, Bakara sûresinin başını ve sonunu okumak, meyyit için dua ve istigfar etmek müstehabdır. Papazlar, kabrin yanında ayakta durup okumaktadır. İbâdette gayrımüslimlere benzememek için ayakta değil, çömelip okumak gerekir. Cenâze sırasında, defin ile meşgul olmayanların da ayakta durmayıp, oturması gerekir. Kabrin yanında nutuk söylemek gayrımüslimlerin âdetidir. Defnettikten sonra birkaç dakika etrafında oturup veya çömelip, Bakara sûresinin başını ve sonunu okumak, meyyit için dua ve istigfâr etmek müstehabdır.
Cenâze sessiz götürülür. Yüksek sesle tekbîr, tehlîl, ilâhîler okumak bid’attir (Halebî, Merâkı’l-Felâh, Ni’met-i İslâm, Şir’atül-İslâm).
Ölü için sessizce ağlamak câizdir. Yüksek sesle ağlamak, mâtem tutmak, siyah elbise giymek, siyah perdeler, rozetler, işaretler asmak, mâtem işaretleri, resmini taşımak, bando çalmak câiz değildir (Hazânetü’r-Rivâyât). İbni Mâce’nin bildirdiği hadîs-i şerîfte, “Cenâzeyi yüksek sesle ve ateş, ışık ve başka şeyler taşıyarak götürmeyiniz!” buyuruldu. Siyah elbise giyinmek sünnettir. Başka zaman siyah giyinmeyip, yalnızca ölüye mâtem saikiyle siyah giyinmenin câiz olmadığı buradan anlaşılmaktadır. Ancak kocası ölen kadının ıddet zamanı olan dört ay on gün için mâtem tutması sünnettir. Bu zamanda mücevher takmaz, süslenmez. İbni Abidin, kocası ölmüş kadının bu zaman zarfında siyah elbise giymesinin dört mezhebde de câiz olduğunu söylemektedir.
Tavsiye Yazı –> Sefer-i Ahiret Risalesi (Seyyid Abdülhakim Arvasi)