Sual: Iskat yapmanın hükmü nedir?
Cevap: Meyyit için ıskat ve devir yapmanın Hanefi mezhebinde meşru olduğu Nurü’l-izah ve bunun Tahtavi haşiyesi, Halebi, Dürrü’l-muhtar, Mülteka, Dürrü’l-münteka, Vikaye, Dürer, Cevhere ve Kadizade’nin Birgivi Vasiyetnamesi Şerhi gibi kıymetli kitaplarda yazılıdır. Cenab-ı Hak her şeyi sebeplerle yarattığı için, bu sayede fakirin sevinmesi sebebiyle, meyyitinin borçlarını affetmesi umulur.
Tutulmamış oruçların fidye vererek ıskat edilmesi için nass vardır. Namaz, oruçtan daha mühim olduğundan, şer’i bir özür ile kılınamamış ve kaza etmek istediği halde, ölüm hastalığına yakalanmış bir kimsenin, kaza edemediği namazları için de, oruçta yaptığı gibi ıskat yapılması için, bütün âlimlerin sözbirliği vardır. Namazın ıskatı olmaz diyen kimse cahildir. Hadisi şerifte, “Bir kimse, başkası yerine oruç tutamaz ve namaz kılamaz. Fakat onun orucu ve namazı için fakiri doyurur” buyuruldu. (Tahtavi haşiyesi)
İslamiyet’te ıskat ve devir yoktur. Bu, Hıristiyanların günah çıkartmasına benziyor, gibi sözler doğru değildir. “İslâmiyette ıskat yoktur, Birgivi uydurmuştur” sözü de yanlıştır. Cenab-ı Peygamber, “Ümmetim dalalet üzerinde birleşmez” ve “Müminlerin güzel gördüğü şey, Allah indinde de güzeldir” buyurdu. İslamiyet’te din adamları ıskat yapamaz. Iskatı yalnız ölünün vasisi (vasiyetle tayin ettiği kişi), vasiyeti yoksa, varisi yapabilir ve para din adamlarına değil, fakirlere verilir. Bugün, hemen her yerde, ıskat ve devir işleri İslamiyet’e uygun yapılmamaktadır. İslamiyet’te ıskat yoktur diyenler, muhtemelen buna aldanmaktadır.
Faite namazları olan, yani özür ile kaçırıp, kazaya kalmış namazları bulunan bir kimse, bunları ima ile de kılmağa gücü yeter iken kılmamış ise, öleceği zaman, bunların keffaretinin ıskat edilmesi (üzerinden düşürülmesi) için vasiyet etmesi vaciptir. Kazaya gücü yetmemiş ise, vasiyet etmesi lazım olmaz. Ramazan’da oruç yiyen misafir ve hasta da, kaza edecek zaman bulmadan ölürse, vasiyet etmeleri lazım gelmez. Allah, bunların özürlerini kabul eder.
Hastanın keffaretlerinin ıskatı, öldükten sonra velisi tarafından yapılır. Ölmeden önce yapılmaz. Diri insanın, kendi için ıskat yaptırması caiz değildir. Üzerinde Allah hakkı veya kul hakkı bulunan kimsenin, iki şahit yanında vasiyet söylemesi veya yazmış olduğunu bunlara okuması vaciptir. Üzerinde hak bulunmayanın vasiyet etmesi müstehabdır. (Birgivi)
Keffaret ıskatını vasiyet eden meyyitin velisi, yani mirasını yerlerine sarf için vasiyet ettiği vasisi, vasi yoksa varisi olan kimse yapar. Vasi veya varis, mirasın 3’te 1’inden, her bir vakit namaz için ve vitir namazı için ve kaza edilmesi lazım olan bir günlük oruç için, birer fıtra miktarı, yani yarım sa (1750 gram) buğdayı veya bu miktarda parayı fakirlere veya fakirlerin vekillerine fidye olarak sadaka verir.
Vasiyet etmedi ise, vasi veya varisin keffaret ıskatı yapması, Hanefi’de lazım olmaz. Şafii mezhebinde meyyitin kılmadığı namazları için fidye verilmez. Verilir kavli de vardır. Yapılırsa iyi olur. (Nefulenam fi Iskatissalati ves-Sıyam; İbni Kasım’ın Ebu Şüca metni şerhine Bacuri Hâşiyesi)
Vasi ve varis dışında kimselerin de, ölü için Allah rızası için kendi malından ıskat yapması caizdir.
Veli, ıskat yapamayacak halde ise, o meyyitin ıskatlarını yapmak için yabancı birini vekil eder. Iskatları, devri, başkalarına tercihen bu vekil yapar.
Kul hakkını, vasiyet olmasa da, meyyitin bıraktığı maldan velinin ödemesi, her mezhepte lazımdır. Hatta alacaklılar, mirası ele geçirince, mahkemesiz bile alabilirler.
Kazaya kalan oruçların fidyesini, yani mal ile ödenmesini vasiyet etti ise, bunu yerine getirmek vaciptir. Çünkü İslamiyet emretmektedir. Vasiyet etmedi ise, varisi kendi malı ile yapabilir. Namazı vasiyet etti ise, namaz fidyesini vermek vacib değil, caiz olur. Bu son ikisi kabul olmaz ise, hiç olmazsa sadaka sevabı hâsıl olup, günahlarını temizlemeğe yardım eder. İmam-ı Muhammed böyle buyurmuştur. Nefsine ve şeytana uyarak namazlarını kılmamış, ömrünün sonuna doğru buna pişman olup kılmağa ve kaza etmeğe başlamış olanın, kaza edemediği namazlarının ıskatının yapılması için vasiyet etmesi caizdir (Mecmaulenhür)
Kul hakları, ödenecek borçlar, emanet, gasp, sirkat (hırsızlık), ücret ve bey’ (alışveriş) sebebi ile doğmuş borçlar ve döğmek, yaralamak, haksız olarak kullanmak gibi beden hakları ve sövmek, alay, gıybet, iftira gibi kalb haklarıdır.
Vasiyet eden meyyitin malının üçte biri ıskat yapmağa yetiyorsa, velinin bu mal ile fidye vermesi lazımdır. Kifayet etmiyorsa, sülüsten (3’te 1’den) fazlası, bütün varislerin izniyle ıskata harcanabilir. Varisler razı olmazsa, ıskat isteyen varis kendi hissesinden teberru olarak ıskatı yapabilir.
Bunun gibi, farz olan haccının yapılması için vasiyet etse, varisi veya başka biri, hac parasını hediye verse, caiz olmaz. Kendi malından vekil gönderilmelidir. Ölmeden vasiyet etmeyip, varisi kendi parası ile iskat yapsa veya hacca gitse, meyyitin borcu ödenmiş olur. Varisten başkasının parası ile bunlar caiz olmaz diyenler varsa da, Dürrü’l-Muhtar, Merakıyu’l-Felah ve Cilaü’l-Kulub kitaplarının sahipleri olur dediler.
Keffaret ıskatı, yalnız Hanefi mezhebinde, buğday yerine un veya bir sa’ arpa, hurma, üzüm ile de hesab edilerek, bunlar da verilebilir. Çünki bunlar buğdaydan daha kıymetli oldukları için, fakire daha faydalıdırlar. Hepsi yerine kıymetleri olan altın veya gümüş de verilebilir. Diğer üç mezhebin Hanefi’yi taklit etmeleri caizdir. Secde-i tilavet için fidye vermek lazım değildir.
Kerahet ve fesad bulunması ihtimalinden dolayı, bütün namazlarının iskatı için vasiyet eden meyyitin hiç malı yoksa veya 3’te 1’i, vasiyete yetişmiyorsa veya hiç vasiyet etmemiş olup, vasi veya varis kendi malı ile ıskat yapmak istiyorsa, devir yapabilir.
Devir yapmak için, veli, 1 aylık veya 1 senelik ıskat için lazım olan altın liralık veya beşibiryerde veya bilezik, yüzük veya gümüş geçer para ödünç alır. Meyyit erkek ise, yaşından 12 sene, kadın ise 9 sene düşerek, kaç sene borcu olduğunu hesaplar.
Hanefi mezhebinde, 1 günlük 6 namaz için, 10,5 kilo, 1 güneş yılı için, 3800 kilo buğday vermek lazımdır. Mesela, 1 kilo buğday 180 kuruş olduğu zaman, 1 senelik namaz ıskatı 6898 lira olur. 1 altın lira [7 gram ve 20 santigram olup], buğdayın kilosu 180 kuruş olduğu zaman 120 lira idi. Yani 1 kilo buğday bedeli, 1 gram altın kıymetinin takriben 10’da 1’idir [9,26 da biri]. 1 aylık namaz ıskatı için 4 tam ve 3 çeyrek, 1 senelik için 57,5 veya ihtiyatlı olarak 60 altın lazım olur. 1 aylık namaz ıskatı için, 5 altın lira vermek lazım, demektir. Meyyitin velisi 5 altın lira veya bu ağırlıkta [36 gr] bilezik ödünç alsa ve dünyaya düşkün olmayan, dinini bilen ve seven bir veya birkaç, mesela 4 fakir bulur. Bunların fıtra veremeyecek, yani zekât alabilecek fakir olmaları şarttır. Fakir olmazlar ise, ıskat kabul olmaz. fakirlerin vadesiz veya vadesi gelmiş borcu da olmamalıdır. Her ne kadar ıskat sahih olursa da, fakir eline geçen ile borcunu hemen ödemediği için günaha girer. Meyyitin velisi, yani vasiyet ettiği kimse veya varislerinden biri veya bunlardan birinin vekil ettiği kimse, “Merhum felanca efendinin ıskat-ı salatı için, bedel olarak, bu 5 altını sana verdim” diyerek, 5 altını birinci fakire sadaka niyet ederek verir. Sadakayı fakire verirken “hediye ediyorum” demek caizdir. Sonra fakir, “Aldım, kabul ettim. Sana hediye ediyorum” diyerek bunu varise veya varisin vekiline hediye eder. O da teslim alır. Sonra, yine buna veya ikinci fakire verir ve hediye olarak ondan geri teslim alır. Böylece, aynı fakire 4 kere veya 4 fakire birer kere verip ve almakla bir devir olur.
Bir devirde, 20 altınlık namaz keffareti ıskat edilmiş olur. Meyyit erkek ve 60 yaşında ise, 48 senelik namaz için, 48×60=2880 altın vermek lazım olur. Bunun için de, 2880:20=144 kere devir yapar. Altın adedi 10 lira veya bunların ağırlığında bilezik ise, 72 devir; altın 20 tane ise, 36 devir yapar.
Fakir adedi 10 ve altın adedi de 10 ise, 48 senelik namaz keffaretinin ıskatı için, 29 devir yapar. Çünkü: Namaz kılmadığı yıllar x bir yıllık altın sayısı = fakir sayısı x bir fakire verilen altın sayısı x devir sayısıdır. Misalimizde yaklaşık olarak: 48 x 60 = 4 x 5 x 144 = 4 x 10 x 72 = 4 x 20 x 36 = 10 x 10 x 29 dur.
Görülüyor ki, namaz ıskatında, devir sayısını bulmak için, bir yıllık altın sayısı ile meyyitin namaz borcu yılı çarpılır. Ayrıca, devir olunan altın lira sayısı ile fakir sayısı da çarpılır. Birinci çarpım, ikinci çarpıma bölünür. Bölüm, devir sayısı olur.
Buğdayın ve altının kağıt lira karşılığı değerleri her zaman yaklaşık olarak aynı nispette değişmektedir. Yani, ıskat için, 1 yıllık buğday miktarı değişmediği gibi, altının kıymeti, dünya piyasasına bağlanarak, aşırı yükselmediği zamanlarda, bir yıllık altın sayısı da, yani Hanefi mezhebi için, yukarda bulunan 60 altın lira da hemen hemen aynı olmaktadır. Bunun için, böyle fevkalade haller haricinde: Bir aylık namaz ıskatı 5 altındır. Bir aylık Ramazan orucu ıskatı takriben 1 altındır. Devir edilecek altın lira ve devir sayısı, buradan bulunur.
Altın lira yok ise, veli, bilezik, yüzük gibi altın eşya, birinden ödünç alır. Bundan, “namaz kılmadığı sene adedi x 7,2 gram” tartılıp, bir mendile konur. Mendilde, namaz kılmadığı sene adedi kadar altın lira vardır. 60 adedi, devre oturan fakir adedine bölününce, devir adedi malum olur. Altın az ise, birincidekinin yarısı kadar tartılır. Devir adedi, birincinin 2 misli olur. Misalimizde, 48 x 7,2 = 350 gram altın ve 10 fakir ile 6 devir; 70 gram altın ile 30 devir yapılır.
Devir bitince, sondaki fakir, elindeki altınları veliye (vasi veya varise veya ıskatı yapana) hediye eder. Bu da borcunu öder. Velide altın liralar varsa, namaz kılmadığı seneler adedince, altın lira ile devir yapılır. 60 adedi, devre oturan fakir adedine bölününce, devir adedi malum olur. Altın adedi, namaz borcu olan seneler adedinden birkaç defa az olursa, devir adedi, o kadar defa çok olur. Yukarıdaki misalde, 48 altın lira ve bir fakir ile 60 devir ve 4 fakir ile 15 devir, 10 fakir ile 6 devir yapılır. Altın lira 10 adet ise, 48 yerine 50 kabul edip, 4 fakir ile 75 devir yapılır. Fakir adedi de 10 olursa, 30 devir yapılır.
Namaz ıskatı bittikten sonra, tutulmayan, kaza edilmeleri lazım olan, 48 senelik, oruçların ıskatı için, 5 altını 4 fakire 3 kere devir eder. Çünki 1 senelik yani, 30 günlük oruç keffaret ıskatı, 52,5 kilo buğday veya 5,25 gram altın, yani 0,73 adet altın lira olmaktadır.
Görülüyor ki, Hanefide 1 altın 1 senelik oruç keffaretini ıskat eder ve 48 sene için 48 altın vermek lazım olur. 5 altın ile 4 fakire bir devir yapınca, 20 altın verilmiş oluyor.
Kaza edilmeleri lazım olan oruçların ıskatı yapıldıktan sonra, zekât için, sonra kurban ve sadaka-i fıtr, nezr ve varisleri bilinmeyen kul hakları için de birkaç devir yapılır.
Maliki ve Şafii mezheplerinde, namaz için de fidye yapılır kavline göre, vitir namazı sünnet olduğu için, 1 günde 5 namaz fidyesi verilir. Bu iki mezhepte, bir namaz ve bir oruç fidyesi olarak 1 müd buğday verileceği el-Envar ve Nef’u’l-Enam’da yazılıdır. 1 müd 173,3 dirhem olup, 1 günlük 5 namaz fidyesi 2,1 kgr, 1 ay için 63 kgr. buğday, yani 0,875 aded altın lira, 1 sene için 705 kgr. buğday veya 10,5 aded altın ve 1 aylık oruç fidyesi 5,2 kgr. buğday, 0,07 adet altın olur. Maliki ve Şafiiler, Hanefi mezhebini taklit ederken, 1 aylık namaz fidyesi 5 altın, 1 aylık oruç fidyesi 1 altın hesab eder.
Bir yemin keffareti için, bir günde 10 fakir ve özürsüz bozulup keffaret lazım olan bir günlük oruç keffareti için, bir günde 60 fakir lazımdır ve bir fakire bir günde, yarım sa buğdaydan fazla verilemez. Yani, birkaç yemin keffareti bir günde 10 fakire verilemez. O halde, yemin ve oruç keffaretleri için bir günde devir yapılamaz.
Yemin vasiyeti varsa, 1 yemin için, 1 günde 10 fakirin her birine 2’şer kilo buğday veya un veya bu değerde herhangi bir mal, altın, gümüş verilir. Bunları, bir fakire, 10 gün arka arkaya vermek de olur. Yahut bir fakire kâğıt para verip, “Seni vekil ediyorum. Bu para ile hergün, sabah ve akşam olmak üzere, iki kere on gün karnını doyuracaksın!” demelidir. Karnını böyle on gün doyurmayıp, kahve, gazete parası yaparsa, caiz olmaz. En iyisi, bir aşçı ile pazarlık edip, on günlük parayı aşçıya verip, fakir, bu aşçıda, hergün, sabah ve akşam olmak üzere iki kere on gün karnını doyurmalıdır.
Niyet ettikten sonra bozulan oruç ve zıhar keffaretleri de böyle olup, bu ikisinde, bir günün keffareti için, 60 fakire 1 gün veya 1 fakire 60 gün yarım sa buğday veya bu değerde başka mal vermek veya hergün 2 kere doyurmak lazımdır.
Vasiyet edilmeyen zekât ıskatı yapılması lazım değildir. Varisin, zekat ıskatı için de, kendiliğinden devir yapabileceğine fetva verilmiştir. Veli, altınları fakirlere her verişte, namaz veya oruç iskatı diye niyet etmelidir. Fakir de, veliye geri verirken, hediye ediyorum demeli ve veli teslim aldım demelidir. Fakir aldığı zekatı, zengine verebilir. Verdiği hediye olur. Zenginin bunu alması helal olur. Çünkü fakir kendi mülkünden vermiştir. Resulullah zengin, fakir ayırmadan, herkesin hediyesini kabul eder, hepsine, daha fazla karşılığını verirdi. Nitekim Resulullah Aişe’nin odasına geldi. Çömlekte et kaynıyordu. Azatlı köle Berire’ye sadaka verilen et idi. Resulallah sadaka (zekât) yemediği için ikram etmedi. “Bu et Berire için sadakadır. Onun bize verdiği ise hediye olur” buyurdu.
Devre oturan fakirlerin meyyitin akrabasından olması caizdir. Kurban ve fıtra nisaba malik olmaması şarttır. Fakire verirken, “Falancanın şu kadar namazının ıskatı için, şunu sana verdim” demesi lazımdır. Fakir de, “Kabul ettim” demelidir ve altınları alınca, kendinin mülkü olduğunu bilmesi lazımdır. Bilmezse, önceden öğretmelidir. Bu fakir de lütfedip, kendi isteği ile “Falancanın namazının ıskatı için, bedel olarak şunu sana verdim” diyerek başka fakire verir. O fakir de, eline alıp, “Kabul ettim” demelidir. Alınca, kendi mülkü olduğunu bilmelidir. Emanet, ödünç gibi alırsa devir kabul olmaz. Bu ikinci fakir de, “Aldım, kabul ettim” dedikten sonra, “Ol vech ile sana verdim” diyerek üçüncü fakire verir.
Ondan sonra, altınlar hangi fakirde kalırsa, lütfedip, arzusu ve rızası ile, veliye hediye eder. Veli alıp, kabul ettim der. Eğer fakir hediye etmezse, kendi malıdır, zor ile alınamaz. Veli bir miktar altını veya kâğıt para veya meyyitin eşyasından bu fakirlere verip, bu sadaka sevabını da meyyitin ruhuna hediye eder. Borcu olan fakir ve bâliğ olmamış çocuk devir yapmağa katılmamalıdır. Çünkü borçlunun, eline geçen altınlar ile borcunu ödemesi farzdır. Bu farzı yapmayıp, altınları meyyitin keffareti için yanındaki fakire hediye vermesi caiz olmaz. Devir kabul olur ise de, kendisi hiç sevap kazanmaz. Hatta günaha girer. Çocuk zaten hediye veremez.
Çok sayıda namaz, oruç, zekat, kurban ve yemin borçları olup da, bunlar için, mirasın üçte birinden az bir malın devir edilmesini ve geri kalan mal ile, Kur’an-ı kerim, hatmi tehlil ve mevlid okutulmasını vasiyet etmek caiz değildir.
Meyyitin borçlu olduğu namazları, oruçları, varislerin ve herhangi bir kimsenin kaza etmesi caiz değildir. Fakat nafile namaz kılıp, oruç tutup, sevabını meyyitin ruhuna hediye etmek caiz ve iyi olur.
Meyyitin borcu olan haccını, vekil ettiği kimsenin, meyyitin parası ile kaza etmesi caiz olur. Yani, meyyiti borçtan kurtarır. Çünkü hac, hem beden ile, hem de mal ile yapılan ibadettir. Nafile hac, başkası yerine her zaman yapılır. Farz hac ise, ancak ölünceye kadar hacca gidemeyecek kimse yerine, vekili tarafından yapılır.
Mecmau’l-Enhür ve Dürrü’l-Münteka’da “Meyyitin ıskatını definden önce yapmalıdır” diyor. Definden sonra da caiz olduğu, Kuhistani’de yazılıdır. Meyyit için yapılan namaz, oruç, zekât, kurban keffaretlerinin ıskatında, bir fakire zekât nisabından fazla verilebilir. Hatta altınların hepsi, bir fakire verilebilir.
Bir kimse hayatta iken kılmadığı/kılamadığı namazların; tutmadığı/tutamadığı oruçların ıskat devrini yapamaz. Oruç tutamayacak kadar ihtiyar olanın ve iyileşmesi mümkün olmayan hastanın, tutamadığı oruçların fidyesini vermesi caizdir. Hastanın, namazlarını başı ile ima ederek de kılması lazımdır. Böyle ima ile bir günden fazla namaz kılamayacak hastanın, kılamadığı namazları af olur. İyi olursa, bunları kaza etmesi lazım gelmez. Tutamadığı oruçları, iyi olunca tutması lazımdır. İyi olmayıp, vefat ederse, bu oruçları af olur.

