Bu mektup, Feyzullah-i Pani Pütiye arabî olarak yazılmıştır. Bir hadis-i şerifi açıklamaktadır:
yi dinle! Allahü teâlâ anlayışını arttırsın! Peygamberimiz “aleyhi ve alâ alihissalatü vesselâm”, (İki kelime vardır. Söylemesi çok kolaydır. Terazide çok ağır gelirler. Allahü teâlâ, bu iki kelimeyi çok sever. Sübhânallahi ve bi-hamdihi sübhânallahil-azîm) buyurdu. Çok kısa olduğu için, bunu söylemenin çok kolay olduğu meydandadır. Fakat, terazide çok ağır olmaları ve Allahü teâlâya çok sevgili olmaları şöyledir ki, birinci kelimesi, Allahü teâlâyı, Ona yakışmayan her şeyden ve mahlukların alametlerinden ve yok olmaktan tenzîh ve taktis etmektedir. Uzaklaştırmaktadır. Son kelimesi, bütün kemâl sıfatlarının ve güzel şuûnların Onda bulunduğunu bildirmektedir. Üstünlükler ve ihsanlar sâhibi olduğu gösterilmektedir. Birinci ve sonuncu kelimeler, istiğrak ile, [yani her şeyi içine alarak] birbirine izafet edilmiş, bağlanmıştır. Bu iki kelimenin böyle bağlanması, bütün tenzîhlerin ve takdislerin ve bütün kemâllerin ve cemallerin Onda bulunduğunu göstermektedir. Baştaki iki kelime, bütün tenzîhleri ve takdisleri Ona getirmekte, bütün kemâl ve Cemâl sıfatlarının Onda olduğunu bildirmektedir. Sondaki iki kelime de, bütün tenzîhlerin ve taktislerin ve azametin ve kibriyanın Onda olduğunu bildirmektedir. Bu kelimenin bütünü Onda hiçbir noksanlığın bulunmaması, ancak azametinden ve kibriyasından ileri geldiğini göstermektedir. Bundan dolayı, bu iki kelime terazide çok ağır gelmekte ve Rahmana çok sevgili olmaktadır. Bundan başka, tesbîh, yani (Sübhânallah) demek, tövbenin anahtarıdır, hatta özüdür. Böyle olduğunu, birkaç mektubumda açıklamıştım. Bunun için, tesbîh etmek günahların yok olmasına ve kötülüklerin affolmasına sebep olur. Bundan dolayı da, terazide çok ağır gelir. Hasanat kefesini doldurur. Rahmana da sevgili olur. Çünkü Allahü teâlâ, affetmeyi sever. Bundan başka, tesbîh eden ve hamd eden bir müslüman, Hak teâlâyı, Ona yakışmayan şeylerden uzaklaştırınca ve kemâl ve Cemâl sıfatlarının ancak Onda olduğunu bildirince, kerim olan, ihsan sâhibi olan Allahü teâlânın da, o kulu uygunsuz şeylerden uzaklaştırması ve ona kemâl sıfatlarını ihsan etmesi umulur. Errahman suresi altmışıncı ayetinde mealen, (İhsan edene yapılacak karşılık, ancak ihsandır) buyruldu. Bu âyet-i kerîme de, bu ümidi kuvvetlendirmektedir. Bunun için, bu iki kelime çok okundukça, günahları yok etmekte, mizanda çok ağır gelmektedir. Güzel huyları getirdiği için de, Rahmana çok sevgili olmaktadır. Vesselâm.
Benzer Yazıları Okumak İçin Tıklayınız
2 yorum