Menakıb-ı Çihar Yar-ı Güzin kitabında diyor ki;
Çihar yar-i güzinin “Rıdvânullahi teâlâ aleyhim ecma’în” methini, bu menakıb-ı şerifin toplayıcısı ve yazarı olan âsî ve müsrif, Allahü teâlânın kullarının en hakiri ve fakiri, Seyyid Eyyüb bin Sıddık ibni Seyyid Ali bin Muhammed el müştehir bi hazret baba el mülekkab bi acizi Urmavi der ki ceddi alimiz olan hazret-i Baba “kaddesallahü sirrehül’azîz ve nevverallahü merkedehü ve cealel cennete mesvahü” bazı vecd ve sekr halinde, huzur veren, hikmet dolu bir kitap telif etmişlerdir. (Baba) demekle şöhret bulmuştur. O kitaba mahsus bir hikaye yazmıştır. Resûlullah “sallallâhü teâlâ aleyhi ve sellem” hazretlerinin nat-i şerifleri, meth-i şerifleri beyanında ve Çihar yar-i ba safa “radıyallahü teâlâ anhüm” hazretlerinin meth-i şerifleri beyanında. O hikayeden de bir miktar teberrüken yazalım. Nur-ün alâ nur olsun. Hikaye şiir şeklinde nakledildi ve yazıldı.
Bir sözüm vardır, derim ey merdüman [insanlar],
Canını mum eyleyip, önünce yan.
Dinler isen, bir hikaye söyleyim,
Mustafa’nın Çihar yarın meth eyleyim.
Tabii mertane isen gel beri,
Ger usanırsan da gayet git geri.
Neyse ki meclis bu dem biraz gider,
Aşk ile dinlediğin sana yeter.
Aşk ile dinler isen ey din eri,
Nitekim bu tanıtır, her bir eri.
Var ise gözün yaşı sığa, gide,
Aç kulağı ki bu söze yer ede.
Değme bir sözler gibi sanma bunu,
Kalp içinde mesrûr eyler ol canı.
Başa yüzü sana daim göstere,
Dünya ahir üstüne kanat gere.
Anun ile tanıyasın sen onu,
Maksuda ermek dilersen koy beni.
Ben diyenler maksuduna ermedi,
Bil yakîn kim hakka mahrum olmadı.
Andan özge gayri görme aradan,
Dinlemeyen olur savış git oradan.
Tabii iblisliğin malum ola,
Fili kubhun [kötü işin] karşına perde ola.
Dinleyen için derim ben bu sözü,
Ya İlâhî! meclise aç ol yüzü.
Ola ki meclisimiz pür nur ola,
Fikir-i vesvese kalbimizden dur [uzak] ola.
Mümin isen bir salavat ver ona,
Cümle melek işitip, kalsın dona.
Dinlesin ki bunca dürud kimedir,
[dürud: meth, selam, duâ ]
Bu dürudun biri anda binedir.
Bu dürud ki adı dilde söylenir,
Cümle eşya ol dürudu kullanır.
Ol dürudu dime dağ ve taş söyler,
Ol dürudun ahiri, asla yeter.
Kim onun yoluna verse bir dürud,
Canım önünce olsun onun şem’i od.
Odur sermaye, onun zülfün tut,
Görmemiş aşık, orada böyle sevd.
Er isen şem’ ol, bu yolda yanasın,
Ne ise her harf işitesin kanasın.
Can feda ol, bubde ol canana sen, [bub: yaygı]
Başına erişesin canane sen.
Ten olasın, cayı onu bilesin,
Can ve dilden ona ikrar veresin.
Çün yürürsen, dininle yürü sen,
Çün bilesin aldın imdi biri sen.
Kim onun yoluna verse bir dinar,
Koymaz onu tamuda ki yandıra nar.
Nar onun içindir onu tanımaya,
Çar-ı yarına onun inanmıya.
Her ki bu maniden almadı haber,
Kılmadı o nefsini zir-ü zeber.
Bağlamadı beline nurdan kemer,
Kalbi kara, gözünü gaflet yumar.
Gaflet olmasa gözünde ey civan,
Sen seni her dem göresin hoş iyan.
Cümle eşya maksudu sen olduğun,
Hem görürsün ana hayran kaldığın.
Kim ki tanıdı onu kurtuldu ol,
Ölü gördü nefsini Hak buldu ol.
Ey işiten sıdk söyle sâdık ol,
Andan oldu, ehl-i Hakka doğru yol.
Bil onun dini ulaşmıştır sana,
Hal onun zikri ulaşmıştır sana.
Zi beşaret bir tecellidir gelir,
Hamdü lillah ki gönül dolmuş gelir.
Çar-i yarin mührü daim sendedir,
Mustafanın miracı seyrindedir.
Bil yakîn ki lâyık oldun dergaha,
Hakkın feyzi her dem içindedir.
Cümle melek tesbihi oldun bu kez,
Tesbihine çarh olanlar bendedir.
Çar-ı yarı münkir olan yazık oğul,
Sen bu methi, bu asiden yaz oğul.
Nerede olsan sen bunu okuyasın,
Ruha kuvvet, nefsini kakıyasın.
Azuben azgın yola gitmiyesin,
Mustafa’nın dinini unutmıyasın.
Küfrü imanı bir yere katmıyasın,
Dünyalığa özünü satmıyasın.
Dünyayı gör, niceleri hor etti,
Tuttu zihnini, görmedi kör etti.
Rahmet-i Haktan onu, kaçar etti,
Ahir onun yerini nar etti.
Ver salavat, gör tecelli-i safa,
Mustafa’ya, hem Çar-ı yare ba-safa.
Bil ki onlar dinin çırağıdır,
Ver salavat kalbinin durağıdır.
Ölü gönül Hak ile her dem dirile
Rahmet-i Hak, gele kalbe dizile.
Hubb-ı dünya kalp içinden sürüle,
Hazret-i Haktan sana hidayet verile.
Çünkü kalbin anların meydanıdır,
Meydan eri durmaz özün tanıtır.
Paylarında bu aşıkın canıdır,
Önlerinde yatmak onun şanıdır.
Pervaz eyler, her dem ona gitmeye,
Bu tecelli bu aşıkın canıdır.
Çünkü canım onların kurbanıdır,
Çünkü onlar kalbimin sultanıdır.
Cümle eşya kuldur, onlar hanıdır,
Durma yürü, Hakkı onlar tanıtır.
Beyt içinde bil yakîn Allah olur,
Kalb-i mümin, cümle beytullah olur.
Mânâ ehli iki cihanda şah olur,
Ermeyen bu manaya gümrah olur.
Gayri yerde olduğun kurban değil,
Bu kadehten içmeyen mestan değil.
Söz onun Kuran ki dilde okunur,
Onsuz okur isen Kuran değil.
Herze nefsin tutsağıdır, han değil,
Bu bahre dalmayan sultan değil.
Nice aşık olmamışsan ol yüze,
Ara yerde küfür imiş, iman değil.
Her namerdin yerin dar-ı meydan değil,
Bu yola koşulmayan merd adem değil.
Bir kuru gövde gezer ol can değil,
Rahmet-i Hak kalbine iyan değil.
Bu salata gelmeyenin savmı yok,
Bundan özge padişahın emri yok.
Hakkın emridir, işit ey müminan,
Mustafa dininden özge kavli yok.
İşlemeyen kişi gayet yorulur,
Hac ve zekat boynuna Hak buyurur.
Vesveselerini kalp içinden süre ol,
Cennete onun için din-i İslam süre ol.
Bu sebepten nice ise, türlü yol,
Hak-ı payini gözüne süre ol.
Girdi onun eline dostoğru yol,
Bil yakîn ki yetti bugün yere ol.
Yad önünce tutmayasın kahe sen, [kahe: saman, çöp]
Çıkma yoldan, düşmeyesin çahe sen. [çah: kuyu]
Sev onları, yanmayasın nara sen,
Pişman olup kılmayasın ahe sen.
Binme bunda her gün nefsin atına,
Özünü yetir onun Hazret-ine.
Her deminde kalbine nur akıta,
Gel ey âsî, yan aşkının oduna.
Aşıkı mest eyleyen o kokudur,
Seyyid-i sadat onların şahitır.
Bu süluke girmeyen sâlik değil,
Ol kokudan almayan aşık değil.
Her nefeste nice perde geçilir,
Kande baksan yüzüne bab açılır.
Durma yürü, rah onların rahıdır,
Taht-ı sultan senin kalbinin mahıdır.
Mustafanın şeri dosdoğru yolun,
Onlar ile okunur, daim halin.
Kamu bilsin hoca hoş ola huyun,
Bu sülukten açılır, perr-ü balin.
Ol kişinin hükmü erdi batına,
Kim ki erdi onların hazeratına.
Ver salavat onların kuvvetine,
Din açıldı onların heybetine.
Durma din Zât gele, kalbe dola,
Ver salavat dinine hem kuvvet ola.
Kande olsa koğala, çevkan topunu,
Yol eri isen, said eyle canını.
Sen şerifsin, cümle nebiden güzin,
Seyyid-i sadat, hatem-i dünya ve din.
Hak teâlâ rahmetidir, kovanları,
Ta gele, haşrde bile sevenleri.
Meydan içre aşk atını çapesiz,
Kim ki haşrde onlar ile kopensiz.
Kalk ayağa sen dahi, şirane gel,
Sen dahi merd isen koş meydana gel.
Sen çırağı ümmetansın, ey şefi’l müznibin,
Olma melul haşr için ey müminin.
Ümmet isen, durma sev gel onları,
Mümin isen ayrı görme onları.
Bil yakîn kim hulle olur donları,
Her kişi ki bunda sevse onları.
Vasla yetmiş evveli ve ahiri,
Ebter olmaz herkiz onun sonları.
Senden oldur ki onları sevesin,
Ölmek için yollarında ivesin.
Can ve dilden tesbihini diyesin,
Hulle-i tecelli rıdasın giyesin.
Çünkü tecellin aşıka don imiş,
Bi-haberler işbu sırdan nadan imiş.
Allah ile biat eden ol imiş,
Doğru gider kim ki yolun tanımış.
Doğru git ki yetesin menzilgehe,
Sapma yoldan irmişken iyiliğe.
Ver salavat Mustafaya sıdk ile
Dayanak ola her dilekte dinine.
Nice onlar dinin direğidir,
Cemi muhtaçların dilediğidir.
Ondan oldu Arş ve Kürsü, Levh-ü Kalem,
Nice kim cümle Nebinin önüdür.
Ver salavat onlara din açıla,
Üstünüze dürr-i rahmet saçıla.
Meclis içre şâd-ı şerbet içile
Kalbimizden fikir-i vesvas saçıla.
Din odur ki onlar gele açıla,
Kanat oldur, onlar gele uçula.
Pes gerek ki onlar ile uçasın,
Her deminde maksuduna yitesin.
Sıdk ile hem mabuduna yitesin,
Benliğini kalp içinden atasın.
Gül içinde buy veresin güle sen,
Dönesin bu hallerine gülesin.
Bulmaya hiç kimse senden bir haber,
Gül olup bülbül önünde bitesin.
Gök içinde benzeyesin güne sen,
Öyle san ki maşukunla bilesen.
Pes gerek kim yoluna seyr olasın,
Can-u dilden ana esir olasın.
Arta kemal Musaya tur olasın,
Nice müşkillere tedbir olasın.
Ver salavat meclise açtı cemal,
Mustafadan açılır zevk-u kemal.
Kim kemali Mustafadan aldı ise,
Kalbi ayılmaz anın gözü humar.
Hiç humardan almak olmadı haber,
Bu haberden özge olmaz muteber.
Bu haber eyler seni zir-ü zeber,
Bu haberden bağlanır bele kemer.
Mustafaya her zaman getir iman,
Çar-ı yara olmasın şek ve güman.
Canın her dem önlerince peyk ola,
Hazret-i Haktan sana rahmet ine.
Mustafa kavliyle tut daim işi,
Mustafa kavli mum eyler, her taşı.
Delil oldun, bil yakîn her rahe sen,
Kande gidersin imdi ey kişi sen.
Himmet ile kişi oldun ey kişi,
Tabi oldun, dahi çekme teşvişi.
Tabi olan Haktan alır, alışı,
Ayinedir gösteren her bir işi.
Ayineye baku ben özün göre,
Her arada Mustafa sözün göre.
Her ne hacet dileye Allahtan ol,
Her kapıyı yüzüne açık göre.
Başına daim hisarda olasın,
Kalbine bir yeni mühr vurasın.
Açıla rahmet kapısı yüzüne,
Cümle eşyayı tecelli bürüye.
İşi gerek, her kişinin işi bu,
Seyri uça fahr ana kim hoş huylu.
Çar-ı yar hubbını al kalbine,
Mustafa ayine ola, aynına.
Emin eyle taşranı endişeden,
Ehem bil sen bunları her pişeden.
Hak-ı bay-ı Mustafadan ya gani,
Sen bizi ayırmayıl bu rişeden. [rişe: kök, asıl]
Daima perde açılır, yüzüne,
Meclis ehli rahmet alâ özüne.
Ver salavat durma mevettetine,
Mustafa ve Çihar yar hazret-ine.
Acizin derdine merhem olur,
Nice ki Allaha, ulu yar olur.
Onların nazarına yoktur hicab,
Her dem onlara, olubdur, feth-i bab.
Enbiyadan, Evliyadan, ya İlâhî,
Sen bizi ayırma, hiç, ey Padişah.
Okuyanı, dinleyeni, yazanı,
Rahmetinle, hesaba çek, ya Gani.