Sual: Hazreti Osman’ın “radiyallahu anh” hayası nasıldı?
Cevap: Menakıb-ı Çihar Yar-ı Güzin kitabında diyor ki;
Numan bin Beşir’den “radıyallahü teâlâ anh” doğru rivayet ile gelmiştir. Resûlullah “sallallâhü teâlâ aleyhi ve sellem” hazretleri buyurdular ki: (İçinizde haya bakımından en sadıkınız, Osman bin Affan’dır.) Bu haber zahir delildir ki hiç kimsenin haya ve hicabı bu ümmette Osman bin Affanın “radıyallahü teâlâ anh” haya ve hicabından daha çok ve üstün değildir. Hazret-i Âdem aleyhisselâmın zamanından bu zamana gelene kadar, güzel ahlaktan herkeste zuhura gelmiştir. O güzel ahlaktan haya, o ahlakların eşreflerindendir. Bu sözün mânâsı odur ki hayırdan ve şerden her nesne ki Allahü tebareke ve teâlâ hazretleri halk etmiştir, onu çift halk etmiştir. Kur’ân-ı Kerîm onunla natıktır. (Her şeyden çift yarattık…) buyurulmaktadır. [Zariyat sûresi 49. âyet-i kerimesi meali.] Açlığı yarattı. Tokluğu onun çifti kıldı. Sıhhati yarattı. Hastalığı ona çift kıldı. Fakirliği yarattı. Zengin olmayı ona çift kıldı. Kimseye muhtaç olmamak ile başkalarına yük olmayı çift kıldı. Gönlü [kalbi] yarattı. Ruhu ona çift kıldı. Nefesi yarattı. Rayihayı ona çift kıldı. Dini yarattı. Kemali ona çift kıldı. (Bugün dininizi tamam ettim!) [Mâide sûresi 3. âyet-i kerime meali]. Dünyayı yarattı. Zevali [yok olmayı] ona çift kıldı. (Dünya malından yanınızda olanlar fanidir. Allahın indinde, Cennetteki sevap, oradakilerle bakidir!) [Nahl sûresi 96. âyet-i kerime meali.] Toprağı yarattı. Sükunu [ızdırabsızlığı] onun çifti etti. Ateşi yarattı. Hareketi onun çifti etti. Yer altını yarattı. Darlığı ve karanlığı onun çifti etti. Yeri yarattı. Açılmayı, yayılmayı onun çifti etti. (Allahü teâlâ sizin için arzı döşek yapmıştır. [Yeri geniş etti ki üzerinde geniş yollar açasınız.]) [Nuh sûresi 19. âyet-i kerime meali.] Gökü yarattı. Yüksekliği [mertebeyi] onun çifti etti. (7 kat gökleri çok kuvvetli sağlam kıldık. Zamanla bozulmaz.) [Nebe sûresi 12. âyet-i kerime meali.] Cenneti yarattı. Maddi ve manevi sıkıntıları ona çift kıldı. Nitekim Seyyid-i âlem “sallallâhü teâlâ aleyhi ve sellem” hazretleri buyurdu ki: (Cennet, istenmeyen, sıkıntı veren şeyler ile örtülüdür. Cehennem de, şehvetler, arzulanan şeyler ile örtülüdür.) İmanı yarattı. Hayayı onun çifti etti. Çeşitli haberlerde gelmiştir. Enes bin Mâlik “radıyallahü teâlâ anh” rivayet etmiştir. Resûlullah “sallallâhü teâlâ aleyhi ve sellem” buyurmuştur ki: (Haya ve iman bir arada bulunur.) Yani haya ve imanı birbirinin çifti etti. Lakin hayayı gözde yarattı. Ne kadar ki haya gözdedir. İman da gönüldedir. Allahü teâlâ korusun, haya gözden zail olunca [gidince], iman da gönül [kalp] de zayıf olur. Bu ikisi de kati delil ile sabittir. Şek ve şüphe yoktur.
Osman Zinnureyn hazretlerinin zamanında, yeryüzünde ondan faziletli ve aziz, yüksek halli kimse yok idi. Osman “radıyallâhu anh” hazretlerinin yüksek halleri ve hayası ve sehaveti ve sair menakıbları sayısızdır. Haya, Allahü teâlâ ve tekaddes hazretlerinin sıfatlarındandır. Mahluklara da bu sıfat gelmiştir. Halka gelen o haya sıfatı birkaç çeşittir.
1. nev’i haya-i hacalettir. Yani utanmak şeklindeki hayadır. Adem alâ nebiyyinâ ve aleyhissâlatü vesselâm hazretlerinin hayası gibi. Buğday tanesi yedi. Üzerinde elbise [Cennet elbisesi] kalmadı. Hacil oldu [utandı], yüzünü döndürdü. Allahü teâlâ hazretleri. (Bizden kaçıyor musun!), buyurdu. Hayır, ya Rabbi! Elbiselerim çıkarıldığı için utanıyorum. O utanmadan dolayı yüzümü döndüm.
2. nev’i, haya-i Âzamettir. İsrâfil aleyhisselâmın hayası gibi. Haberde gelmiştir ki Resûlullah “sallallâhü teâlâ aleyhi ve sellem” hazretleri buyurdular: (İsrâfil her gün 70 kere yüzünü kendi kanadı ile örter ve der ki ya ilahel âlemin! Ne yapabilirim ki herkes gibi sana lâyık bir secde ve bir rüku etmeye kadir değilim.)
3. nev’i, heybet hayasıdır. Melekler ve Nebîler hayası gibi ki (Ya Rabbi! Seni tesbih ve tenzih ederiz. Sana hakkı ile ibadet edemedik), derler.
4. nev’i haya, hürmet ve hizmettir. Musa bin İmran alâ nebiyyinâ ve aleyhissâlatü vesselâm hayası gibi. Musa aleyhisselâm buyurdu ki: (Ya Rabbel âlemin. Bana Cennet gerektir. Senden isterim. Senin didarın gerek. Onu da senden isterim. Lakin her vakit ki bana tuz, ekmek ve koyun için lazım olan hakir şeyler gerekince, bunları ben senden nasıl isterim.) Allahü teâlâ hazretleri, (Ya Musa! Maksat budur. Yani onları istemektir. Kul, her vakitte bir sebeple, bir ihtiyaç ile huzura gelsin. Münâcat etsin. O bahane ile [o sebeple] kulluğunu yerine getirsin. Vefasını taze tutsun.) Bu kıssa uzundur. Bu makamda bundan ziyade mümkün değildir. Ama o haya ki Allahü teâlâ hazretlerinin nimet ve sıfatıdır. Günahları örter ve affeder. Kullarının günahlarını görür, örter, affeder. Birçok haberde gelmiştir. Cabir bin Abdullah “radıyallahü teâlâ anh” rivayet etmiştir. Resûlullah “sallallâhü teâlâ aleyhi ve sellem” buyurmuştur ki: (Bir mümin ve günahkar kul kabirden kalkar, Sırat heyecanı ve Cehennem korkusu ile mahşere gelirken, 2 yol başına erişir. Korkarak ve ağlayarak, sükunet ve karar ile yolun birisine girer. Kimse ondan bir söz sual etmez. Dosdoğru Cennet kapısına erişir. Sağ ayağını kapıdan içeri koyup, sol ayağını yerinden kaldırmazdan evvel, Allahü teâlâ ve tekaddes, bila-vasıta [vasıtasız] o kulun sağ eline bir name verir. Kulum, sen al bu nameyi oku ve o name içindekileri öğren. Ondan sonra, hüküm senin hükmündür. Cennet-i ebediyeye gir ve ondaki senin himmetin ve muradındır. Orada ebedî olarak kal, buyurur. O kul da nameye bakar görür ki (ey benim kulum, her ne yaptın ise, gördüm ve bildim. Lakin yaptığın işlerini, tekrar sana göstermeye haya ettim,) yazılmış, görür. Bu haberin benzeri Ebû Süleyman-ı Darani rivayeti ile başka bir vakitte gelmiştir. Resûlullah “sallallâhü teâlâ aleyhi ve sellem” buyurmuştur ki: (Allahü tebareke ve teâlâ ve azze ve celle buyurmuştur. Gökten indirilen kitapların bazısında, benim kulum, her ne kadar ki sen günahkarsın ve günahından korkarsın ve haya edicisin. İzzim ve celalim hakkı için ayıplarını ve günahlarını Ademoğlunun gözünden ve gönlünden gizli ederim. Ve gözünün hainliklerini, bedeninin gizli günahlarını meleklerin anlayışından saklarım. Ben yanılmalarını ve günahlarını levh-i mahfuzda, kiramen katibinden gizli tutarım. Ve kıyamette seni muhasebe makamına getirir ve hesabını kolay eylerim!)
Her kimse ki günahkar olur. Günahları sebebi ile utanır ve korkar. Onun hesabı çetin olmaz. Hazret-i Osman bin Affan “radıyallahü teâlâ anh” her günahtan kaçınır, her iyiliği yapar, hilm, vefa ve haya sahibi idi, utanır idi. Osman bin Affan hazretlerine hesap olmaz. Osmanın dostlarına da hesap az olur. Birçok haberde gelmiştir: Resûlullah “sallallâhü teâlâ aleyhi ve sellem” buyurdular ki “Allahü teâlâ kıyamet gününde 124binden ziyade nebiyi “alâ nebiyyinâ ve aleyhissâlatü vesselâm” ümmetleri ile muhasebe yerinde durdurur. Herkesi meşgul olduğu şey miktarı [ameline göre] çok müddet veya az müddet o yerde durdurur. Osman bin Affan hazretlerini ve onu sevenleri hesapsız mahşerden geçirir.” Herkesi makamı ne olursa olsun, sıdk [doğruyu söyleyecek] makama getirir.
Allahü teâlâ Resûllere ve Nebîlere çok faziletler, menakıbler vermiştir. O haslet ve fazilet ve fahr-i şehâdet ki [şehit olmak ki], Allahü tebareke ve teâlâ hazretleri Zekeriya ve Yahya “alâ nebiyina aleyhissalatü vesselâm” hazretlerine vermiştir. [Hazret-i Osman’a da vermiştir.]
2. haslet, fadl-ı züht ve fahr-i hicrettir ki Allahü teâlâ İsa bin Meryeme “alâ nebiyyinâ ve aleyhissâlatü vesselâm” vermiştir.
3. haslet, mukaleme fazileti ki Allahü teâlâ ve tekaddes hazretleri onu Musa kelime “alâ nebiyyinâ ve aleyhissâlatü vesselâm” vermiştir.
4. haslet, hüsn-i cemal fazileti ki Rabbil âlemin onu Yusuf’a “alâ nebiyyinâ ve aleyhissâlatü vesselâm” vermiştir.
5. haslet, cömertlik [sehavet] faziletidir. Allahü teâlâ onu İbrahim halil “alâ nebiyyinâ ve aleyhissâlatü vesselâm” hazretlerine vermiştir.
6. haslet, yaşlılık, pirlik [ihtiyarlık] üstünlüğü ki Allahü teâlâ onu Nuh “alâ nebiyyinâ ve aleyhissâlatü vesselâm” hazretlerine vermiştir.
7. haslet, haya ve hicab faziletidir ki Allahü tebareke ve teâlâ onu Adem safiyullaha ve Muhammed Mustafa “aleyhi efdalüssalat ve ekmelüttehiyyat” hazretlerine vermiştir. Allahü teâlâ bu faziletlerin tamamını ve bu menakıbın mahsulünü Osman bin Affan hazretlerine vermiştir. Onun hayası faziletlerine işarettir.
Şimdi diğer hasletlerinin fedailinden de birer harf işit. Allahü teâlâ pirlik [ihtiyarlık] hil’atini [elbisesini] Nuh aleyhisselâm hazretlerine vermiştir. Nuh aleyhisselâm o sebeptendir ki Resûllerinin piri olmuştur. Bunun gibi, Allahü teâlâ azze ve celle pirlik hil’atini [elbisesini] Osman’a verdi. Osman “radıyallahü teâlâ anh” hazretleri de o sebeple kendi zamanında ümmetin piri oldu. Resûlullah “sallallâhü teâlâ aleyhi ve sellem” hazretlerinin ömr-i şerifleri 63 idi. Ebû Bekr-i Sıddık ve Ömer-ül Fâruk’un “radıyallâhu anhüma” da ömr-ü şerifleri 63 oldu. Lakin Osman-ı Zinnureyn hazretlerinin ömrü onlara muvafık olmadı. 82 yaşında vefat etti. Onun ömrünün uzun olmasını, ömrünün sonunda, kahır ve zulüm ve cevr görmesini Allahü teâlâ alimdir, bilir. Yahya bin Zekeriya “alâ nebiyina ve aleyhimessalatü vesselâm” gibi; mübarek başını keserler. Allahü tebareke ve teâlâ, Osman “radıyallâhu anh” hazretlerinin ömrünü uzun irâde etmiş ki o sebeple can teslim ettiği vakitte rahat olsun. Malumdur ki ham meyve taze ağaçtan zor ayrılır. Bunun gibi genç olan kişinin ruhu da bedeninden zor çıkar. Kemal bulmuş [olgunlaşmış] meyve ağacından tez [kolay] ayrılır. Pir [yaşlı] olan kimsenin de ruhu bedeninden kolay çıkar [ayrılır].
Allahü teâlâ ve tekaddes hazretleri, Fütüvvet ve sehaveti Peygamberlerin önderi olması için, İbrahim “alâ nebiyyinâ ve aleyhissâlatü vesselâm” hazretlerine verdi. Bunu Osman “radıyallahü teâlâ anh” hazretlerine de verdi ki böylece zaman-ı şerifinde Evliyanın önderi olsun!
(İşaret): Rahib Mugire’nin Taif’te bir bağı vardı. Kâfirler, her hafta başında o bağda bir meyvenin turfandası yetişir, diye öğündüler. Müminler de, Medine-i münevverede, hazret-i Osman’ın “radıyallahü teâlâ anh” sarayı var. 1 yıl ki 360 gündür. Her gün o sarayda, gariblere ve miskinlere bir yeni davet ve açıktan [aşikare] misafir kabul olunur, diye öğündüler. Şair onu nasıl övmüştür. Şiir:
Bu fani dünyada ümit edilen ne varsa,
Onun kapısında kavuşulur!
Çünkü, Allahü teâlâ böyle yaratmıştır,
Cennette azap bulunmadığı gibi, onda cimriliğin zerresi bile çok garib düşer.
Cihanda vefa olarak ne varsa,
Onun adaletli kapısında tamam olur.
Onun cömertlik anberi şarka ve miski Şama ulaştı,
Ona iftihar elbisesi giydirilip, tekrar selam verildi.
Nasıl ki İbrahim aleyhisselâmın putlara tapması mümkün değilse,
Onun için de cimrilik mümkün değildir.
Tavsiye Yazı –> Evliyanın En Üstünleri Kimlerdir?