Sual: Dinimizin ilme ve alimlere verdiği kıymet nedir?
Cevap: Fârisî Riyadü’n-Nasıhin kitabı 356. sayfasından başlayarak diyor ki:
Mirsadü’l-ibad minel-mebde-i ilel-mead’da yazılı hadis-i şerifte, “Âlimler arasında kıymet bulmak için ve cahiller ile mücadele için ve her yerde meşhur olmak için din bilgisi öğrenen ilim adamı, Cennetin kokusunu bile duymayacaktır” buyuruldu. Bu hadis-i şeriften anlaşılıyor ki mal toplamak ve bir mevki elde etmek ve hayvani arzularına kavuşmak için ilim öğrenen ve ilmi ile amel etmeyen kimse, İslam alimi değildir. Diğer bir hadis-i şerifte, “Dünyalık ele geçirmek için, ilim öğrenen, dünyada mal ve mevki elde eder. Ahiretteki kazancı ancak Cehennem ateşi olur”. Böyle ilmin faydası yoktur. Böyle ilimden kaçmak lazımdır. Nitekim hadis-i şerifte, “Ya Rabbi! Beni faydasız ilimden koru!” buyuruldu.
Bir müslümanın öğrenmesi lazım olan bilgilere İslam ilimleri denir. İslam ilimleri 2 çeşittir. Din bilgileri ve fen bilgileri. Dinde reformcular, din bilgilerine skolastik bilgiler, fen bilgilerine rasyonel bilgiler diyorlar. Faydasız ilim 2 türlüdür: Birincisi, yukarıda bildirilen Cehennemlik olanların öğrendikleri din bilgileridir. İkincisi, din bilgileri ile birlikte olmayan fen bilgileridir. [Eski Romalıların yahudilere yaptıkları arslanlar mezalimi ve ortaçağda hristiyanların Filistin’de müslümanlara yaptıkları korkunc saldırılar ve Hitleri’n Avrupa’daki ve Rus, Çin komünistlerinin Asya’da milyonlarca insanın canlarına kıydıkları nükleer silahları ve ingilizlerin, milletleri aldatarak, kardeşi kardeşe boğdurdukları saldırılar, hep bu fen bilgileri ile yapıldı.] Allahü teâlâ, fen bilgilerinde ilerlemiş olan bu canavar insan düşmanlarını eşeklere benzetmekte, “Tevratı [ve İncili] yüklenmiş eşek gibidirler” demektedir. İslam ahlakından haberleri olmayan bu zalim fen adamları, Hak yolunda değildir. Hak teâlâ bunlardan razı değildir. [Künuzü’d-dekaık’daki hadis-i şerifte “En iyiniz, Kuran’ı öğrenen ve öğretendir” buyuruldu.] Mişkat kitabında diyor ki “Her müslüman erkeğin ve kadının, İslam bilgilerini öğrenmeleri farzdır” hadis-i şerifi, Allahü teâlânın rızasına uygun ilimleri öğrenmeyi emretmektedir. Uygun olmayan kimselere ilim öğretmek, domuzlara altın ve inci tasma takmak gibidir.
Hadis-i şerifte, “Kıyamete yakın hakiki din bilgileri azalır. Cahil din adamları, kendi görüşleri ile fetva vererek, insanları doğru yoldan saptırırlar” buyuruldu. Bir hadis-i şerifte buyuruldu ki “Bir zaman gelir ki insanlar din adamından, sokakta rastladıkları eşek ölüsünden kaçar gibi kaçarlar” . Bu hal, insanların hallerinin bozuk, pis olacaklarını haber vermektedir. Çünkü, ilme Allahü teâlâ kıymet vermektedir. Fakat dünyaya tapınan ahmaklar, çocuk iken ana-baba terbiyesi almamış, mektebe gitmemiş, büyük yaşında iken de, hakiki din aliminin sohbetinde bulunmakla veya bunların kitaplarını okumakla şereflenememişlerdir. Dinlerinin noksan olması tehlikesinden korkmazlar ve hakiki din âlimlerinin kitaplarından okuyup öğrenmezler. Bunların tek düşünceleri, para, mal toplamak ve mevki elde etmektir. Helalden mi, haramdan mı geldiğini hiç ayırt etmezler. Hakkı batıldan ayırmazlar. İlmin ve hakiki din âlimlerinin kıymetini bilmezler.
Hakiki din adamlarının vaazları, kitapları, bunların nazarında, hayvan pazarında güzel kokular satan attar ve körlere ayna satan kimse gibidir. Ebû Leheb gibi kimseye Taha sûresini okumak ve sokak serserisinin cebine inci, mercan doldurmak ve bir köre sürme hediye etmek, akıllı kimsenin yapacağı şey değildir. Allahü teâlâ, böyle boş kafalı kimseye “Bunlar hayvan gibidir, hatta daha aşağıdırlar” buyurdu. Enes bin Malik’in haber verdiği hadis-i şerifte, “Âlime haksız olarak hakaret eden kimseyi, Allahü teâlâ, bütün insanlar arasında hakir, rezil eder. Âlime hürmet eden kimseyi, Allahü teâlâ, Peygamberler gibi aziz eder, şereflendirir” buyuruldu. Bir hadis-i şerifte, “Bir kimse, âlimin sesinden yüksek sesle konuşursa, Allahü teâlâ, onu dünyada ve ahirette hakir eder. Eğer pişman olur, tövbe ederse affolur.” Görülüyor ki hakiki âlimlere hürmet etmek lazımdır.
Bir damla sudan yaratıldın unutma!
Sakın kendini alimlerle bir tutma!
Bak, ne buyurdu Mustafa:
(Âlime yapılan hürmet, hürmet etmek olur bana!)
İyi bil ki insanı dalaletten, kötü yoldan ilim ve âlimler kurtarır. Rehber olmadan doğru yola kavuşulamaz. Bunun için, Ehl-i sünnet âlimlerini ve bunların yazdığı doğru din kitaplarını arayıp, bulmak lazımdır. Yüce Peygamber Musa aleyhisselâm, ilmin en yüksek derecesinde olduğu ve Allahü teâlâ ile konuşmak şerefine kavuştuğu ve Allahü teâlânın muhabbet şerbetinden içtiği hâlde, ilim edinmek için, Hızır aleyhisselâmın talebesi olan Yuşa aleyhisselâma geldiği, Kehf sûresinde bildirilmektedir. Musa aleyhisselâm mantık ilminin üstadı iken, Hızır aleyhisselâmdan ilim öğrenmeye geldi. Buhari tefsiri, bunu uzun anlatmaktadır. O hâlde, ey kardeşim! Kıymetli ömrünü ilimden ve alimden daha kıymetli olan bir şey buldun da, ona mı sarf ediyorsun? Bilmiyormusun ki dinimiz ilme kıymet vermeyi ve âlimlere hürmet etmeyi ve Allah yolunda olanlarla beraber bulunmayı emretmektedir. Bunun için, kıymetli ömrünü faydasız şeylerle geçirme! Hadis-i şerifte, “Doğru ilim sahibi olan ve ilmi ile amel eden bir âlim ile Peygamberler arasında bir derece fark vardır. Bu bir derece, peygamberlik makamıdır” buyuruldu. Bu saadete kavuşmak için, ilim öğrenmeye çalışmak lazımdır.
Ey ilim öğrenmekte olan mesud kimse!
Ömrünün bir dakikasını boş geçirme!
Bu nasihatımın kıymetini bil!
Pişman olur kıymet bilmeyen kimse!
Hikaye: İmam-ı Ebû Yusuf’un 15 yaşında oğlu vardı. Oğlunu çok seviyordu. Ansızın vefat etti. Talebesine “Defin işini size bıraktım. Ben üstadımın dersine gidiyorum. Bugünkü dersi kaçırmayayım” dedi. İmamı vefatından sonra rüyada gördüler. Cennette, büyük bir köşkün karşısında duruyordu. Köşkün yüksekliği Arşa varmıştı. Bu köşk kimindir denildiğinde, benimdir buyurdu. Buna nasıl kavuştun denilince, “İlme ve ilim öğrenmeye ve öğretmeye olan muhabbetim ile” buyurdu. Ey kardeşim! Dünyada ve ahirette aziz olmak için, ilim öğren!
Hep neşeli olmak için,
her yerde hürmet bulmak için,
ilim sahibi olmaya çalış,
ilim tacını taşımaya alış!
Hikaye: Bu fakirin hocasının çocuklarının en büyüğü takva sahibi idi ve çok âlim idi. Vefat ederken, babası yastığı başında idi. Vefat edince, üstünü örttü. Medreseye gelip, bir cüz hadis dersi verdi. Sonra medreseden çıkıp defin işine başladı. Dağlardan, her yerden gelen bir ses, “Oğlumun eceli geldi. Vefat etti. Bu iş, Allahü teâlânın rızası ile olduğu için, ben de razı oldum. Başka bir çare bilmiyorum. Allahü teâlânın kazası ve emri böyle oldu” diyordu. Hassan bin Atıye’nin “radıyallâhu anh” rivayet ettiği hadis-i şerifte, “Âlimin ölümüne üzülmeyen, münafıktır. İnsanlar için, bir âlimin ölümünden daha büyük musibet yoktur. Bir âlim ölünce, gökler ve göklerde olanlar, yetmiş gün ağlar” buyuruldu. Hakiki âlim vefat edince dinde bir yara açılır ki kıyamete kadar kapanmaz. Diğer bir hadis-i şerifte, “Bir insan, ya alimdir, yahut ilim öğrenmekte olan talebedir. Yahut bunları sevmektedir. Bu üçünden başkaları ahırlarda uçan sinekler gibidir” buyuruldu. Bu 4. dereceden olmamaya çalışınız!
İnsanı Cehennemden kurtaran ilimdir.
Kimsenin senden alamayacağı mal ilimdir.
İlimden başka bir şey isteme ki
dünyada ve ahirette maksada kavuşturan ilimdir!
Beldeci fetvalarında diyor ki İmam-ı Sadr-üş-şehit diyor ki “Hakiki âlim ile alay edenin zevcesi boş olur” . Bir âlime ahmak, cahil, domuz, eşek diyen tazir olunur. Hakaret ederek söylerse, kâfir olur, zevcesi boş olur. İmam-ı Muhammed buyuruyor ki küfre sebep olan her kelimeyi söylemek de böyledir. İlme ve âlimlere hakaret eden kâfir olur. Allahü teâlâ hepimize faydalı ilim nasip eylesin. Faydası olmayandan muhafaza eylesin. Faydası olan ilim, Resûlullahtan gelen ilimdir. Bu ilimler, Ehl-i sünnet âlimlerinin kitaplarında yazılıdır.
Kaynak: İslam Ahlâkı
Tavsiye Yazı —> İslam İlimleri Nelerdir?