Sual: Dinimizi nereden öğreneceğiz? Gençleri aldatmak için iftirâ ve yalanlarla hazırlanan veya papaz, mason kitaplarından tercüme edilmiş olan süslü yazılardan, radyolardan, filmlerden, gazetelerden mi? Yoksa, para kazanmak için yanlış kitapları, Kuran tercümeleri yazan cahillerden mi?  Düşman filmleri, Peygamberlerin “aleyhimüssalevâtü vetteslîmât” hayatını, İslam tarihini, yanlış, iğrenç olarak gösteriyor, uydurma resimler yapıyorlar. Müslümanlar, bu bozuk filmleri, doğru sanarak, seyrediyor. Dinleri, imanları bozuluyor. Düşmanların radyosu, filmleri, mecmuaları, böyle yaylım ateşine devam etmektedir. Bu hücumlardan korunmak için, dinimizi nereden öğrenelim?

Cevap: Gözü ağrıyan kime baş vurur? Çöpçüye mi, avukata mı, matematik öğretmenine mi, yoksa göz mütehassısı olan doktora mı? Elbet, mütehassısa gidip, çaresini öğrenir. Dinini, imanını kurtarmak için çare arayanın da, avukata, matematikçiye, gazeteye, sinemaya değil, din mütehassısına baş vurması lâzımdır. Din mütehassısı nerede ve kim? Beyrut’ta, Mısır’da, Suriye’de, Irak’ta Arapça öğrenen tercümanlar mı? Hayır. Din mütehassısları, şimdi toprak altında! Dünyada bulmak çok güç!

Din alimi olmak için, edebiyat ve fen üzerinde, fen ve edebiyat fakültelerinden diploma almış olanlar kadar bilgi sâhibi olmak, Kurân-ı Kerîmi ve mânâlarını ezberden bilmek, binlerle hadis-i şerifi ve mânâlarını ezber bilmek, İslâmın 20 ana ilminde mütehassıs olmak ve bunların kolları olan 80 ilmi iyi bilmek, 4 mezhebin inceliklerine vakıf olmak, bu ilimlerde ictihad derecesine yükselmek, tasavvufun en yüksek derecesi olan (Velâyet-i hassa-i Muhammediye) denilen kemâle yetişmiş olmak lâzımdır. Böyle bir âlim şimdi nerede? Şimdi, din adamı tanınanlar, mükemmel Arapça bilenler, acaba bu büyüklerin kitaplarını okuyabilir ve anlayabilir mi? Şimdi böyle bir âlim meydana çıksa idi, kimse dine saldıramaz, hayasızca iftirâlar savuran kahramanlar(!) kaçacak yer arardı. Eskiden medreselerde, camilerde, zamanın fen bilgileri de okutulurdu. İslam âlimleri fen bilgilerini öğrenmiş olarak yetişirdi. Sultan Abdülmecid zamanında, mason Reşid paşanın, ingiliz sefiri ile beraber hazırladığı ve 26 Şaban 1255 [m. 1839] da ilan ettiği tanzimat kanunu, fen derslerinin medreselerde okutulmasını yasakladı. Böylece, din adamlarının câhil olmalarına ilk adım atıldı.

Hakiki din alimi, vaktiyle çok vardı. Bunlardan biri, İmâm-ı Muhammed Gazâlî’dir “rahmetullâhi aleyh”. Din bilgilerindeki derinliğine, ictihatta derecesinin yüksekliğine, eserleri şahittir. Bu eserleri okuyup anlayabilen, onu tanır. Onu tanıyamayan, kendi kusurunu Ona yüklemeye yeltenir. Alimi tanımak için, âlim olmak lâzımdır. O, zamanının bütün fen bilgilerinde de, mütehassıs idi. Bağdat Üniversitesinin rektörü idi. O zamanın 2. dili olan rumcayı 2 senede öğrenmiş, eski Yunan ve Roma felsefesini, fennini incelemiş, yanlışlarını, yüz karalarını kitaplarında bildirmiştir. Dünyanın döndüğünü, maddenin yapısını, ay, güneş tutulmasının hesaplarını, daha nice teknik ve sosyal bilgileri yazmıştır.

İslam âlimlerinden biri de, İmâm-ı Rabbânî Ahmed-i Fârukîdir “rahmetullahi teâlâ aleyh”. Bunun din bilgilerindeki derinliği ve ictihad derecesinin yüksekliği, hele tasavvuftaki velâyetteki kemâli, aklın, idrakin üstünde olduğunu, dinde söz sâhibi olanlar, ittifakla söylediği gibi, Amerikada yeni çıkan kitaplar da, bu saadet güneşinin ışıkları ile aydınlanmaya başlamıştır. İmâm-ı Rabbânî “rahmetullâhi aleyh”, zamanının fen bilgilerinde de mütehassıs idi. Mektûbât’ın 1. kısmının 266. mektubunda, (Oğlum Muhammed Mâ’sûm “rahmetullahi teâlâ aleyh”, bugünlerde, (Şerh-ı mevakıf) kitabını tamamladı. Derslerinde, Yunan felsefecilerinin hatalarını anladı) buyuruyor. Bu kitap, İslam medreselerinin, yüksek [Üniversite] kısmında son zamanlara kadar okutulan bir fen kitabıdır. Kadı Adud yazmış, Seyyid şerif Ali Cürcani “rahmetullahi teâlâ aleyhima” şerh etmiştir. Bin sayfa kadar olup o zamanın fen bilgilerini anlatmaktadır. Kitap, 6 mevkıfe ayrılmış olup her birinde mersadlar vardır. 4. mevkıf, 1. mersad 3. kısım, 2. maksatta yer küresinin yuvarlak olduğunu, 6. maksatta da, batıdan doğuya doğru döndüğünü ispat etmekte, atomu, maddenin çeşitli hallerini, kuvvetleri ve psikolojik olayları bildirmektedir.

Avrupalılar, fen bilgilerinin çoğunu ve hepsinin temelini İslam kitaplarından aldı. Avrupalılar, dünya tepsi gibi düz, etrafı duvar çevrili zannederken, müslümanlar yer küresinin yuvarlak olup döndüğünü buldular. Şerh-i mevakıf ve Mârifetname kitapları, bunu uzun yazmaktadır. Musul ve Diyar-ı Bekr arasındaki Sincar sahrasında, meridyenin uzunluğunu ölçtüler ve bugünkü gibi buldular. 581 [m. 1185] de vefât eden Nurüddin Batruci “rahmetullahi teâlâ aleyh”, Endülüs İslam Üniversitesinde astronomi profesörü idi. (El-hayat) kitabında bugünkü astronomiyi yazmaktadır. Galile, Kopernik, Newton, dünyanın döndüğünü müslüman kitaplarından öğrenip söyleyince, bu sözleri suç sayıldı. Galile papazlar tarafından muhakeme edilip hapsolundu. Tanzimata kadar medreselerde fen dersleri okutuluyordu. Aydın din adamları yetişiyordu. Dünyaya önderlik ediyorlardı. Fen dersleri kaldırılınca, keşifler, buluşlar da durdu. Batı, doğuyu geçmeye başladı.

Bugün, dinimizi, o büyük âlimlerin kitaplarından okuyup, öğreneceğiz! Din bilgileri, Ehl-i sünnet âlimlerinden veya bunların kitaplarından öğrenilir. Keşif ile ilhâm ile ilim elde edilmez. Bunların kitaplarını okuyan, hem ilim öğrenir, hem de kalpleri temizlenir.
İnsanların, sıhhatli, sağlam ve rahat, neşeli yaşamalarına ve ahirette sonsuz saadete kavuşmalarına sebep olan faydalı şeylere (Nimet) denir. Allahü teâlâ, çok merhametli olduğu için, kullarına lazım olan bütün nimetleri yarattı. Bunlardan nasıl istifade edileceğini, nasıl kullanacağımızı, Peygamberleri ile gönderdiği kitaplarında bildirdi. Bu bilgilere (Din) ve (Ahkâm-ı İslâmiyye) denir. Müslüman olsun, kâfir olsun, herhangi bir insan, bu kitaplara uygun yaşarsa, dünyada rahat ve huzur içinde olur. Mesela, bir eczahanede yüzlerce faydalı ilaç vardır. Her ilacın kutusunda tarifnamesi vardır. İlacı, tarifeye uygun kullanan, faydasını görür. Tarifeye uymayan ilaçtan zarar görür. Kurân-ı Kerîme uygun yaşayan da nimetlerden fayda görür.

Müslümanın öğrenmesi lazım olan ilimlere ulûm-i İslâmiyye denir. İslam bilgileri, 2 kısımdır: 1. kısmı, din bilgileridir. Bunlara (Ulum-i nakliye) denir. Ulum-i nakliye de 2’ye ayrılır: Zâhiri ilimler ve bâtıni ilimler. Birincilere, iman bilgileri ve fıkıh bilgileri veya ahkâm-ı İslâmiyye denir. İman ve ahkâm-ı İslâmiyye bilgileri, Tefsir, Kelam, Fıkıh ve ahlak kitaplarında yazılıdırlar. İkincisi, ulum-i bâtınıyye, kalp bilgileridir. Bunlar, Resûlullahın mübarek kalbinden çıkıp, Evliyânın kalplerine gelen bilgilerdir. Bu bilgilere tasavvuf denir. Ahkâm-ı İslâmiyye ve tasavvuf bilgileri, hiç değişmez. 2. kısmı, fen bilgileri veya ulum-i akliyyedir. Bunlar, maddelerin, cisimlerin yapılarını, değişmelerini inceler. Tecrübe ve hesap ile öğrenilir. Bu bilgiler, zaman ile değişir. Din bilgilerini, fen bilgilerine göre değiştiren kâfirlere filozof ve dinde reformcu denir. Bunlar nakle değil, akla inanırlar. Din bilgilerini, fen bilgileri ile ispat eden müminlere hükemâ denir. Kurân-ı Kerîmde ve hadis-i şeriflerde açık bildirilmemiş, şüpheli bilgilere İslam âlimleri muhtelif mânâlar verdi. Böylece, îman edilecek şeylere, birbirlerinden farklı inanan 73 fırka meydana geldi. Bunlardan imanları doğru olan bir fırkaya Ehl-i sünnet) ve Sünnî denildi. Yanlış mânâ verenlere Bidat ehli ve sapık denir. Şiîler ve Vehhâbîler böyledir. Fen bilgilerine yanlış mânâ vererek müslümanın imanını bozana zındık ve fen yobazı denir.

Tavsiye Yazı –> Seyyid Abdülhakim Efendi’nin Adalet, akıl, iman, kaza ve kadere dair bir mektubu

En Çok Okunan Yazılar

Tavsiye Ettiğimiz Temel KitaplarMeâl Okumak Câiz Midir? Ehl-i Sünnet İtikadı Nedir? Ehl-i Sünnet Olmanın Şartları Nelerdir?Her Gün Okunması Gereken Çok Mühim Bir DuâSeyyid Abdülhakîm Arvâsî Hazretleri ve Tasavvuf Terbiyesi Sultan Vahideddîn Hân'a Dâir Sualler