Sual: İslam hukukunda “hicr” hükümleri nelerdir?
Cevap: Hicr, bazı kimseleri, bazı sözleşmelerden ve işlerden menetmek demektir. [(Mecelle)nin 941. ve sonraki maddelerine bakınız!]. Bir çocuk, satın alınan malın mülk olacağını ve satınca mülkten çıkacağını anlarsa, buna (Mümeyyiz), yani akıllı denir. Mümeyyiz olmayan çocukların bütün sözleşmeleri batıldır. Mümeyyiz olan çocuğun zararlı olan işlerdeki sözleşmeleri, velisi izin verse de, sahih değildir. Talak vermesi, köle azad etmesi, birine borçlu olduğunu söylemesi, ödünç, sadaka hediye vermesi böyledir. Faydalı olan işler için sözleşmeleri velisi izin vermese de sahih olur. Hediye, sadaka kabul etmesi, ücret ile yaptığı işin ücretini alması böyledir. Başkasının vekili olan akıllı çocuğun, vekili olduğu kimsenin malı için ve talakı için olan sözleri kabul edilir. Zararlı da, faydalı de olabilen sözleşmelerinin sahih olması için, velisinin izin vermesi lâzımdır. Kendi malı ile bey’ ve şirası böyledir. Bunamış olan ihtiyarlar da, mümeyyiz çocuk gibidir. Alışverişlerini, velileri isterse kabul, isterse reddeder. Bir malı veya canı telef ederlerse, öderler.
Hadika’da dil afetlerinin 20.sinde diyor ki: (Çocuğun kendi malını kullanması mahcur olduğu gibi, başkasına hizmet etmesi de, ancak velisinin izini ile câiz olur. Bir sabi, bir kabı havuzdan doldursa, sonra tekrar havuza dökse, kimsenin bu havuzdan su içmesi helal olmaz. Çünkü, çocuk, havuzdaki herkese mubah olan sudan doldurup aldığına mâlik olur. Bunu havuza dökünce, havuzdaki suya, çocuğun hakkı karışmıştır. Zengin olan anası, babası ve hiç kimse, bu havuzdan içemez ve kullanamaz. İçebilmeleri ve kullanabilmeleri için, bütün havuzu boşaltarak, tekrar doldurmak [veya Mecelle’nin 1128. maddesinde bildirilen (Şirket-i mülk) kısmeti, yani dağılması hükmüne uyularak, havuzdan çocuğun döktüğü su kadar su alıp velisine vermek] lâzımdır. [Böyle yapılması (Bey’ ve şira risalesi)nin sonunda da yazılıdır. Velî kendisine verilen suyu çocuk için kullanır. Çocuğun, umumî çeşmeden alıp getirdiği su da böyledir. Velî, çocuğun malını kimseye hediye edemez. Birine hediye etmek isterse, evvela bunun kıymeti kadar parayı ona hediye eder. O da, bu para ile çocuğun malını velisinden satın alır. Bu para çocuğun olur. Velî, kendi parası ile çocuğun kullanması için aldığı şeyleri dilediğine hediye edebilir. Çocuk malını anasına babasına verse, bunların mülkü olmaz.]).
İbni Âbidin’de diyor ki (2 imama göre, sefih olan yani, nafaka temin ederken, malını israf eden, yani ahkâm-ı İslamiyyenin ve aklın uygun görmediği lüzumsuz yere harc eden ve haramlara sarf eden akıl ve baliğ kimse de, çocuk gibi, hakim tarafından hicr edilir. Fetva da böyledir. Lüzumsuz yere hayra da verse, mesela câmi yapmakta israf etse, sefih olur. İçki zina gibi mal sarfı olmayan günahları yapana sefih denmez, fasık denir. Alışverişte fazla aldanan da sefih sayılır. İslamiyetten ayrılmak için hile-i batıla öğreten hocalar, câhil tabib ve eczacılar ve hileli iflas yapan tüccarlar, câhil hakimler, hile yapan satıcılar, ihtikar yapanlar, hicr edilir. İşlerinden men’ edilir. Câhil, fasık müftüler de hicr edilir.)
Mecmaul-enhür’de diyor ki (2 imama göre, borclu, alacaklının talebi üzerine, hicr olunur. Hakim, borcluyu hapsettikten sonra, onu hicr eder. Sonra, onun bilgisi ile onun mallarını sattırarak, nafakası lazım olanların nafakasını öder. Geri kalan ile borclarını öder. Parası yetişmezse, ihtiyacından fazla olan eşyasını satar. Bu da yetişmezse, ihtiyacından fazla olan binalarını satar. Fetva böyledir). Hicr edilmiş olan, sefih veya iflas etmiş kimsenin, nikahta ve talakta sözü geçer. Çünkü evlenmek masrafı, ihtiyaç eşyasındandır. Zekat olarak malının 40’ta 1’ini ayırması için, kadı [yani hakim], sefihe malını teslim eder. Fakat, bu arada, uygunsuz yere sarf etmemesi için, yanında emin birini bulundurur. Hacca gitmesine de mâni olunmaz. Yol parasını israf etmesin diye, emin birine teslim olunur. Baba, ced, çocuğa velî olur, sefih adama olmaz.
Reşid olmayan çocuk, baliğ olunca, malını kullanmaya hak kazanır. Fakat, rüştü yani sefih olmadığı görülmezse, 25 yaşına kadar, malı kendine verilmez. 2 imama ve 3 mezhebe göre, rüştü görülmedikçe, ihtiyarlasa dahi, malı verilmez. Malında tasarrufu, hakimin izin verdiği kadar sahih olur. Bir kimse reşid olduğunu söylese, alacaklıları da, sefahetten kurtulmadı deseler, iki taraf da şahit gösterse, kadı rüştünü kabul eder.
12 yaşını dolduran oğlan ve 9 yaşını dolduran kız, baliğ olduğunu söylerse, kabul edilir. Söylemezlerse, 15 yaşını doldurunca baliğ kabul edilirler.
Ölüm hastası, küçük çocuğuna bırakacağı malını, bu çocuğun ihtiyaçlarına sarf etmesi için birini vasi tayin edince, çocuk akıl baliğ oldukta, reşid olmadıkça, vasiden malları alamaz. Vasinin, erkek çocuğu nikah yapmaya hakkı olmadığı gibi, kız çocukla mahrem olamaz. Evlatlık edinenlerin, buna dikkat etmeleri lâzımdır.
Ölüm hastası, vasiyetini yerine getirmek veya küçük çocuğuna bakmak için birini vasi tayin etse, bu da vasi olmayı kabul etse, hasta öldükten sonra, vasilikten vazgeçemez. Yetim için babasının veya ceddinin veya hakimin tayin ettiği vasi, yetimi, yalnız malını tasarruf etmek için evlat edinmiş olur. (Kadıhan)da diyor ki (Baliğa kız veya velisi, noksan mehr ile veya küfvü olmayana nikah için tehdid edilse, sonra bunu fesh edebilirler).
Tavsiye Yazı: Çocuğun Dini Mesuliyetleri Nelerdir?
Aşağıdaki yazı Dürerü’l-hükkam 176. maddesi ekinden alınmıştır:
Âdil veya hâli belli olmayan baba, mükellef olmayan çocuğunun bina ve her malını, piyasa fiyatına veya aldanarak kendine ve başkalarına satabilir, parasını çocuğa ve fakir ise, kendine de nafaka yapar. Fasık ve israf eden baba, satamaz. Çocuk baliğ olunca, müşteriden bunları geri alabilir. Fakat, 2 kat fiyatla satması sahih olup semeni âdil birine emânet verilir. Fakir baba, gaib olan büyük oğlunun yalnız menkul mallarını, kendi nafakası için satabilir. Binasını, toprağını satamaz. Baba yoksa, vasi de yoksa, babanın babası satabilir. Vasi, çocuğun yalnız menkul mallarını, yalnız başkalarına satabilir. Vasi, meyyit tarafından tayin edilmiş ise, çocuğun malını %50 karla kendine de satabilir. Hakim tarafından tayin edilmiş ise, kendisi hiç satın alamaz. Ama, yetim çocuklarının nafakaları için, menkul mallarını satabilir. Terekede menkul mal varken, vasi, meyyitin deyni için, bina ve toprak satamaz. Deynden fazla malını da satamaz.
Meyyitin borcunu bir varisi ödese, bunu terekeden alabilir. Meyyitin borclarını varisler öderse, alacaklılar, terekeden ödenmesini istiyemezler. Borclar, terekeden fazla olunca, varisler, tereke kadarını ödeyip, terekeyi kurtarırız diyemezler. Vâris olmayan biri, bütün borcları ödeyip, tereke malları, alacaklılardan zorla alamaz.
Borc, terekeden çok ise, dayin, yani garim, yani alacaklı bir ise, terekenin hepsi ona verilir. Çok iseler, tereke, alacakları ile orantılı olarak, hepsine dağıtılır. Vakıf alacağının, diğer alacaklardan önceliği yoktur. Taksimden sonra, başka bir garim ortaya çıksa, yeniden hepsine bölünür. Varisler, kendi malları ile meyyitin borclarını ödemeye zorlanamaz.