Orucun farzı 3’tür:
1) Niyet etmek.
2) Niyeti evvel ve ahir vakitleri arasında yapmak.
3) Nehar-ı şer’ide, yani imsak vaktinden, güneşin batmasına kadar olan zamanda orucu bozan şeylerden sakınmaktır. İmsak vakti, Fecir-i sâdık denilen beyazlığın, ufk-ı zahiri hattı üzerinde görüldüğü vakittir. Oruca niyet etmeyip akşama kadar orucu bozan şeylerden sakınan kimse, oruç tutmuş olmaz. O günü yalnız kaza etmesi lazım olur.
Kişinin üzerinde oruç farz olmasının şartı 7’dir:
1) Müslüman olmak.
2) Baliğ olmak. Çocuğun orucu sahih olur.
3) Akıllı olmak.
4) Darülharpte olanın orucun farz olduğunu işitmesi.
5) Mukim olmak.
6) Hayız (adetli) olmamak.
7) Nifas üzere (lohusa) olmamak.
6 şey orucu bozar: Taam yemek, içilecek şeylerden birini içmek, cima etmek, hayız, nifas, ağız dolusu kusmak. Yalan, gıybet, nemime, yani müslümanlar arasında söz taşımak, yalan yere yemin gibi şeyler, orucu bozmazlar. Fakat, sevâbını giderirler.
Ve dahi, 7 kimse, orucu yer:
1) Hasta, 2) Misafir [ertesi gün], 3) Hayız, 4) Nifas üzere olan hatun, 5) Hamile hatunun kudreti yetmezse, 6) Emzikli olan hatun, çocuğuna zarar olursa, 7) Pir-i fani olmak.
Ve dahi, oruca, her gün için ayrı niyet lazımdır. (Hindiyye)de diyor ki (Niyet kalp ile olur. Sahura kalkmak, niyet demektir.) Oruçta niyet 2 nev’dir: Evvelki nev’, Ramazan ayının her günü için ve nâfile ve muayyen nezir için niyetin evvel vakti, önceki gün güneşin batması ve ahir vakti (Dahve-i kübra) vaktidir. Dahve-i kübra vakti, şeri gündüz müddetinin, yani oruç tutma zamanının yarısıdır ki ezani saat ile
Dahve-i kübra vakti,ezani saat ile fecir vaktini gösteren adedin yarısıdır. Müşterek saate göre, şeri gündüz zamanının ve şemsi gündüz zamanının yarılarının farkı, yani hisse-i fecrin yarısı kadar, zevalden öncedir. Hisse-i fecir, güneşin tulu vakti ile fecir, yani imsak vakti arasındaki zamandır. Dahve vaktine kadar -yememiş ve içmemiş ise- niyet eder ve orucu tutar. Dahve vaktinde niyet caiz değildir. Fecirden evvel niyet ederken, (Niyet ettim, yarın oruç tutmaya) denir. Fecirden sonra niyet ederken, (Niyet ettim, bugün oruç tutmaya) denir.
2. çeşit, kaza, kefaret, nezir-i mutlak. Bu üçünün niyet zamanı birdir. Evvel vakti, bir evvelki gün güneşin batması ve ahir vakti fecir-i sâdık, yani tan yeri ağarmazdan evveldir. Tan yeri ağardıktan sonra -bu üçüne- niyet caiz olmaz. 1 senenin Ramazan ayının çeşitli günlerini kaza ederken, günlerin isimlerini veya sıralarını tayin etmek lazım olmadığı, İbni Abidin’de, kaza namazı sonunda yazılıdır. Oruç tutanlar 3 nev’dir: Cahiller orucu, Âlimler orucu ve Enbiya ve Evliya orucu. Cahillerin orucu, yemezler ve içmezler ve cima etmezler. Ama, başka masiyeti işlerler. Âlimler orucu, bunlar başka masiyeti de işlemezler. Enbiya ve Evliya orucunda, şüpheli olan her şeyden kaçarlar.
Oruç tutanların bayramı, 3 nev’dir: Cahiller bayramı, âlimler bayramı, Enbiya ve Evliya bayramı. Cahiller bayramı, akşam oldukta, iftar ederler. Ve istediklerini yerler ve içerler ve bizim bayramımız budur derler. Âlimler bayramı, akşam oldukta, iftar ederler. Eğer, Allahü azim-üş-şan tuttuğumuz oruçtan razı olduysa, bizim bayramımız budur derler. Eğer razı olmadı ise, bizim halimiz nice olur, diye tefekkür ederler. Ama Enbiya ve Evliya bayramı, rüyetullahtır. Onlar Allahü azim-üş-şanın rızasına müştakdirlar.
Ve dahi, cümle müminlerin bayramı 5 nev’dir:
1. odur ki bir müminin sol yanındaki melek, kötü amel olarak yazmaya bir şey bulamazsa.
2., sekerat-ül-mevtte, müjdeci melekleri gelip, merhaba ya mümin! Sen Cennetliksin diyerek müjde ederlerse.
3., kabre vardıkta, kabrini Cennet bahçelerinden bir bahçe bulursa.
4., Kıyamet gününde, Arş-ür-rahman altında, Enbiya (nebiler) ve Evliya (veliler) ve ulema (alimler) ve suleha (salihler) ile birlikte gölgelenir ise.
5., kıldan ince ve kılıçtan keskin ve gecenin karanlığından daha karanlık, 1.000 yıl iniş ve 1.000 yıl yokuş ve 1.000 yıl düz olan sırat köprüsü üzerinde, 7 yerde olan suale cevap verir geçerse. Eğer veremezse, her birinde, bin yıl azap olunsa, gerektir. O 7 sual: Evvelki imandan. 2., namazdan. 3., oruçtan. 4., hacdan. 5., zekattan. 6., kul hakkından. 7., gusülden ve istincadan ve abdestten.
Ve dahi, bir kimse, Ramazan-ı şerifte, imsak vaktinden evvel niyet etmiş olduğu orucunu kasıt ile bozsa, hem kefaret, hem de kaza lazım gelir. Nâfile ve kaza oruçlarında kefaret yoktur.
Kefaret için bir köle azad edilir. Ona gücü yetmezse, Ramazan günlerinden ve oruç tutulması haram olan 5 günden gayri günlerde, arasını kesmeksizin 60 gün oruç tutar. Bundan sonra da, bozduğu oruçların gün sayısı kadar, ayrıca kaza orucu tutar. [Ramazan Bayramının 1. günü ve Kurban Bayramının 4 günü, oruç tutmak haramdır.] Ona da gücü yetmezse, 60 fakiri 1 gün veya 1 fakiri 60 gün 2 kere doyurur. Yahut her birine fıtra miktarı mal verir.
1 gün kaza orucu için, 1 gün oruç tutar.
5 kimseye, kefaret lazım gelmez. Evvelki mariz. 2) misafir. 3) emzikli hatun çocuğuna zarar verir diye tutmadıysa. 4) pir-i fani. 5) açlıktan veya susuzluktan helak olmak korkusu olan kimse.
Bunlar, özürleri zail olduktan sonra, ancak gününe, gün olarak kaza etmek lazım gelir.
Ve dahi, yevm-i şekte niyet, birkaç nev’dir: Yevm-i şekte, Ramazana niyet etmek yahut başka vacibe niyet eylemek, yahut Ramazan ise, Ramazan orucu diye, Ramazan değil ise, nâfileye veya gayr-ı vacibe niyet etmek kerahet ile caizdir. Diğer bir nev’ kerahetsiz caizdir. O da mutlak oruca niyet etmek, yahut Şabana, yani nâfile oruca diye niyet etmek.
Bir kimse Ramazan ise, niyet ettim, değil ise, niyetsizim derse, böyle niyet ederek oruç tutmak, hiç caiz değildir.
Ve dahi bir kimse, Ramazanda, fecre, yani tan yerinin ağarmasına kadar oruca niyet etmese ve öğleden önce yese, İmam-ı Âzam’a göre kefaret lazım gelmez. İmameyn katında, kefaret lazım gelir. Çünkü, niyet edip, oruç tutması mümkün olduğu hâlde yemiştir. Ve eğer, öğleden sonra yese, -ittifakla- kefaret lazım gelmez.
Ve dahi, bir kimse, 2 veya 3 Ramazandan, birer gün oruç yese, her birinden ötürü, birer kefaret mi eder, yoksa üçü için 1 kefaret mi eder? Bu mesele ihtilaflıdır. İhtiyat olarak her birinden ötürü, birer kefaret eder. Bir kimsenin Ramazandan borcu olsa, o kimse, borcunu tutmasa ve üzerinden yıl geçse, bazı ulemanın beyanına göre, o kimse, günahkar olur.
Ve dahi, bir kimse, kefaret tutmakta iken Ramazan-ı şerif veya Kurban bayramı gelse, Ramazandan ve bayramdan sonra, tekrar baştan başlamak üzere tutmak lazımdır. Evvelkiler sayılmaz.
Ve dahi, bir kimse, sefere niyet etmeksizin orucunu yese ve badehu sefere niyet etse ve gitse, hem kaza, hem kefaret lazım gelir. Yolculuk, orucu bozmayı mubah yapmaz. Sefere çıkan kimsenin o gün orucu bozmaması vâciptir. Gece veya gündüz Dahve vaktine kadar niyet eden misafirin o gün orucunu bozması helal olmaz. Eğer bozarsa, yalnız kaza eder. Yolculuk, oruca başlamamayı mubah yapar.
Ve dahi, bir kimseye Ramazanda delilik arız olup oruç tutamasa, sonradan ifakat bulması halinde, tutamadığı günleri kaza eder. Eğer Ramazanın evvelinden ahırına kadar, hiç ifakat bulmayıp, deliliği devamlı olur ise, o Ramazanın orucu, sâkıt olur.
Ve dahi, bir kimse, oruçlu olduğunu unutarak orucunu bozsa, orucu fasid olmaz. Eğer, oruçlu olduğunu hatırlayıp savmı fasid oldu zannederek yemeye devam etse, kaza lazım olur. Kefaret lazım olmaz. Eğer, orucunun bozulmadığını bildiği hâlde, yese, hem kaza ve hem kefaret lazım olur.
Ve dahi, oruçlu bir kimse terini yutsa, yahut bir kimse boyalı ipliği çiğnese ve boyasını yutsa, veyâhut, bir kimsenin tükrüğünü yutsa, veyâhut, kendi tükrüğünü, dışarıya çıkardıktan sonra yutsa yahut, dişinin arasındaki taamı yutsa ve yuttuğu şey, nohuttan büyük olsa, yahut cilt altına iğne ile ilaç zerk etse, orucu bozulur ve yalnız kaza lazım olur.
Ve dahi, bir kimse, kağıt parçası veya avuç dolusu miktarı tuz yese, çiğ buğday, pirinç tanesi yutsa, orucu bozulur. Lakin yalnız kaza lazım olur. Çünkü bir avuç dolusu tuzu ne gıda olarak ve ne ilaç olarak yemek adet değildir. Bir avuç toprak gibidir. Ama yediği tuz az miktarda olsa, kefaret de lazım olur. (Eşbah) da zikr olunmuştur. Çünkü tuz, az miktarda ilaç olarak da, gıda olarak da kullanılmaktadır.
Ekmek parası kazanmak için çalışırken hasta olacağını bilen işçinin, hasta olmadan önce orucu bozması caiz değildir. Orucu yerse, hem kaza ve hem kefaret lazım olur. Kefaretten kurtulmak için, önce kağıt yutmalıdır. Bir hamile kadın veya süt veren kadın bunalsa da yese, yalnız kaza lazım olur. Özrü yok iken, Ramazan günü aşikare yiyen, içen, mürted olur. (Feyziyye).
Ve dahi, bir kimse, susam tanesini yalnız çiğnese, orucu fasid olmaz. Ama, yutmuş olsa, çiğnemiş olsun olmasın herhalde, savmı fasid olur. Ve kazası lazım olur.
Ve dahi oruç, 15 nev’dir: 3’ü farz, 3’ü vâcip, 5’i haram, 4’ü sünnet. Farz olan oruçlar, ramazan ve kaza ve kefaret olanlardır.
Vâcip olan oruçlar, nezir-i muayen, nezir-i mutlak, başlanılmış olan nâfile oruca guruba kadar devam etmek.
Haram olan oruçlar, ramazan bayramının ilk günü ve kurban bayramının 4 günü olup bu 5 günde oruç tutmak haramdır.
Sünnet olan oruçlar, her ayın eyyam-ı beyzi, savm-ı Davud, pazartesi ve perşembe günleri, aşure günü, arefe günü ve emsali mübarek günlerde tutulanlardır. Arabî ayların 14 ve 15 ve 16. günlerine (Eyyam-ı beyz) denir. Senede birer gün oruç, ertesi günleri iftar etmeye (Savm-ı Davud) denir.
Ve dahi, oruç tutmanın 11 faydası vardır:
1) Cehenneme kalkan olur.
2) Sair ibadetlerin kabulüne sebep olur.
3) Bedenin zikri olur.
4) Kibri kırar.
5) Ucbu kırar.
6) Huşuu ziyade eder.
7) Sevâbı mizanda olur.
8) Allahü teâlâ o kulundan razı olur.
9) İman ile vefat ederse, Cennete erken girmeye sebep olur.
10) Kalbi nurlanır.
11) Aklı nurlanır.
Şabanın 29. günü, güneş gurub edince, garb tarafındaki zahiri ufuk hattı üzerinde, Ramazan hilalini aramak vâciptir. Âdil olan, yani büyük günah işlemeyen, ehl-i sünnet bir müslüman, hilali kapalı havada görünce, hakime, vâliye haber verir. Kabul ederse, her yerde Ramazan başlar. Hakim, Vâli olmayan yerde, bir müslüman hilali görünce, o yerde Ramazan başlar. Bidat ehlinin, fasıkın sözü kabul edilmez. Açık havada çok kimsenin haber vermesi lazımdır. Hilal görülmezse, Şaban ayı 30 gün kabul edilip, ertesi gün Ramazan olur. Takvim ile astronomik hesaplarla Ramazan başlamaz.
Bahr, Hindiyye ve Kadıhan kitaplarında diyor ki (Darülharbdeki esir, Ramazan başını bilmeden takvime bakarak, 1 ay oruç tutsa, Ramazandan 1 gün evvel veya Ramazanın 2. günü yahut tam Ramazan başında oruca başlamış olabilir. 1. hâlde, Ramazandan 1 gün evvel tutmuş ve Ramazanın son günü bayram yapmıştır. 2. hâlde, Ramazanın 1. günü tutmamış, son günü de bayramda tutmuştur. Her 2 hâlde de, Ramazanın 28 gününde oruç tutmuş olup bayramdan sonra, 2 gün kaza tutması lazım olur. 3. hâlde, oruç tuttuğu bir ayın ilk ve son günlerinin Ramazana tesadüf ettiği şüphelidir. Ramazan olduğu şüpheli günlerdeki oruç sahih olmadığı için, yine 2 gün kaza eder.) Bundan anlaşılıyor ki Ramazana, gökte hilali görmekle değil de, önceden hazırlanmış takvimlere göre başlıyanların, bayramdan sonra 2 gün kaza niyeti ile oruç tutmaları lazımdır.
[İbni Abidin diyor ki (Kapalı havalarda, ezan okunsa bile güneşin battığına kanaat getirmedikçe, iftar etmemelidir. İştibak-ün-nücumdan evvel, yani yıldızların çoğu görününceye kadar iftar edince, müstehab olan tacil yapılmış olur. Bir yerde, güneşin gurubunu görerek, iftar edilince, yüksekte, mesela minarede olan güneşin gurubunu anlamadıkça, iftar etmez. Sabah namazı ve sahur da böyledir.) Astronomi kitaplarında Temkin cetvellerinde de, temkin zamanının miktarı, yüksekliğe göre değişmektedir. Bütün namaz vakitleri hesap edilirken, bir yerdeki en yüksek tepeye göre olan tek bir temkin kullanılmaktadır. Temkin zamanı hesaba katılmadan hazırlanan takvimlerde, gurub zamanı birkaç dakika evvel yazılıdır. Gurub vaktinde güneş batmamış görülmektedir.]
KAYNAK: İslam Ahlâkı