27- Bir Bâb

Deylemi’nin -Firdevs) kitabında, Hazret-i Ali radıyallahü anh’dan merfuan rivayetine göre;

Âhirette, adaletin ilk tecelli ettiği yer kabirlerdir. Onda, şerifler, aşağılardan ayırt edilmez, demiştir.

Fakat Deyleminin oğlu bu hadisin senedini zikretmedi. (15)

28- Bir Bâb

İbn Abbâs’dan rivayet edildiğine göre, Rasûlüllah tsallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:

Allah’ın, kuluna en fazla rahmetli olduğu an, kabrine konulup, halk ve akrabalarının ondan ayrıldığı zamandır.

Deylemi, Enes (radıyallahü anh) ‘dan rivayet ettiğine göre, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:

(Allah’ın kuluna en fazla rahmetli olduğu an, kabrine konul­duğu zamandır.) (16)

29- Bir Bâb

İbn Ebi’d- Dünya, Ebu Âsim el-Hanbeli’den, o da merfûan rivayette, şöyle demiştir:

Mümine kabrinde ilk olarak verilen armağan:

Saria müjde cenazene tabi olanların tümü, mağfiret müjdesidir.

İbn Ebi’d- Dünya, ölüm konusunda, Ebû Bekir b. Meryem’den o da bir üstaddan rivayet ettiğine göre, şöyle demiştir:

Câbir b. Abdullah (radıyallahü anh) ‘dan rivayet edildiğine göre Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ‘dan şöyle buyurmuş­tur:

(Müminin ilk armağanı cenazesiyle beraber gelenlerin mağfiret edilmesidir.) (17)

30- Bir Bâb

Abd ve Bezzâr, (Müsned) terinde, İbn Abbâs (radıyallahü an-hüma) ‘dan ettikleri rivayete göre, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:

Müminin ilk gördüğü karşılık, kendisini teşyi’ edenlerin mağ­firet edilmesidir.

Bu konuda, Ebû Şeyh (Sevab) kitabında Selmân-ı Farisi (radıyallahü anh) ‘dan, bir hadis nakletmiştir.

Ebû Hüreyre (radıyallahü anh) ‘den de, Hakim, Beyhaki, Hatip ve İbn Abdulberr ve Deylemi hadis rivayet etmişlerdir.

Aynı konuda, Enes (radıyallahü anh) ‘dan da, Hakim-i Tirnıizi rivayet etmiştir. (18)

31- Bir Bâb

Seleme (radıyallahü anha’dan rivayet ettiğine göre; Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) :

Ebû Seleme öldüğü zaman, (Ya Rabbi kabrini genişlet ve nur-1 and ir) diye dua etti.

Müslim, Ebû Hüreyre (radıyallahü anh) ’dan rivayet ettiğine göre, Resûiullah (sallallahü aleyhi ve sellem) :

(Bu kabirler, sahipleri için karanlıklarla doludurlar. Allah, be­nim onlara yaptığım rahmet duasiyle onları nurlandırır.)

Deylemi, Enes (radıyallahü anh) ’den, rivayetine” göre; Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) :

(Camide gülmek kabrin karanlığıdır) diye buyurdu.

İbn Ebi’d- Dünya (Teheccüd) kitabında Sırri b. Muhalled’den rivayetine göre, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Ebû Zer (radıyallahü,anh) için şöyle demiştir:

(Bir sefere çıktığın zaman ona bir hazırlık yaparsın. Kıyamet yolunun seferine artık ne kadar hazırlık yapılacağını sen bilirsin. Sana yarayanı haber vereyim mi? Yâ Ebâ Zer) buyuranca, Ebâ Zer:

(Anam babam sana feda olsun, buyurun) dedi. (Öyle ise haşir için, sıcak günde oruç tut. Ve kabrin vahşeti için, gece karanlığında iki rekat namaz kıl.)

Deylemi, Hatip Rüyet’te Malik’den, Ebû Nuaym, İbn Ab­dulberr —(Temhid) de— Ali b. Ebû Tâlib (radıyallahü anh) ‘den rivayet ettiklerine göre, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:

Kim her gün yüz sefer

(Lailahe illallah’ül-Malikü’l-Hakkü’l-Mübin) dese, fakirlikten, kabrin vahşetinden kurtulur ve kendisine cennet kapıları açılır.

Hatip bunu İbn Ömer’in hadisinde de rivayet etmiştir

Deylemi, İbn Abbâs (radıyallahü anh) ‘dan rivayet ettiğine gö­re, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:

Âlim öldüğü zaman, Allah onun ilmini tasvir eder, kıyamet gü­nüne kadar kabrinde ona ünsiyet verir ve yerin hayvanlarına kar­şı onu korur.

İmam Ahmed (Zühd) de, İbn Abdülberr (Kitabül – İlim) de, sene­diyle Ka’b’den rivayet ettiklerine göre şöyle demiştir:

Allah (azze ve celle) Musa (aleyhi’s-salâtü ve’s-selâm) ’ya şöyle vahyetti: Hayır ve iyiliği öğren ve insanlara öğret, çünkü ben ilmi öğrenen ile öğretenin kabirlerini aydınlatacağım ki, yerlerinden sı­kılmasınlar.

Lâlkâi (Sünnet) de, İbrahim b. Edhem’den rivayet ettiğine gö­re şöyle demiştir:

Bir cenaze taşıyordum. Allah bana ölümü mübarek kılsın, de­dim. Tabuttan bir ses:

(Allah sana ölümden sonrasını da mübarek kılsın) dedi. O ses-den içime bir korku sindi. Cenaze defnedildikten sonra, kabrin ya­nında oturup düşünürken güzel gözlü, hoş kokulu, temiz elbiseli bir şahıs kabirden çıktı. (Ya İbrahim, dedi. Ben buyurun! Allah se­ni bağışlasın, kimsin sen? dedim. O, ben tabuttan sana seslenenim, dedi. Ben, (sen kimsin?) dedim. O (ben sünnetim, beni ihya edeni dünyada korurum, kabirde ona arkadaş ve nur olurum. Kıyamette, cennete doğru onunla beraber olurum) dedi.

Mufiammed b. Lal ve Ebû Şeyh (Serap) kitabında, İbn Ebi’d- Dünya Cafer b. Muhammed’den o da babasından oda dedesinden rivayet ettiklerine göre Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle demiştir:

Kişi, müminin kalbine sevinç bıraktığı zaman Allah o sevinçten bir melek yaratır. O melek Allah’a ibadet ve onun birliğini ilân eder. Kul kabre girdiği zaman, o melek gelip ona beni tanır mısın? diyor. O, sen kimsin? deyince, melek ben o sevincim ki beni filanın kal­bine koymuştun. Bugün ben senin vahşetini ünsiyete çevireceğim.

Sana sorgu meleğine karşı delilini telkin edeceğim ve seni kelime-i şahadetle koruyacağım. Kıyamet manzaralarını sana göstereceğim. Sana şefaat edip senin Cennetteki yerini sana göstereceğim.

İbn Mende, Ebü Kâhil (radıyallahü anh) ‘den rivayet ettiğine göre, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:

Bil ey Eba Kahil! Kim insanlardan bir eziyeti gi d erirse, Allah da ondan kabir eziyetini giderir.

Ebü’l Fadl et-Tusi, (Uyun’ul-Ahbar) da senediyle Hazret-i Ömer (radıyallahü anh) ’dan merfûan rivayet ettiğine göre;

(Kim Allah’ın camilerini aydınlatırsa, Allah da onun kabrini nurlandırır. Kim camilerde, güzel bir koku yayarsa, Allah da kab­rine cennet kokusundan yayar.)

Deylemi, Ebû Bekr es-Sıddık (radıyallahü anh) ‘dan rivayet et­tiğine göre Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyur­muştur:

Musa (aleyhi’s-salâtü ve’s-selâm) Yâ Rabbi bir hastayı ziyaret edenin sevabı nedir,) diye sormuş. Allah ona (iki melek müekkel kılarım dirileceği güne kadar kabrinde onu ziyaret ederler,) diye ona vahy etmiş. (19)

32- Bir Bâb

Hakim-i Tirmizi, Huzeyfe’den rivayet ettiğine göre, şöyle de­miştir:

Kabirde de hesap var. Âhirette de hesap var. Kim kabirde he­saba çekilse, kurtulur. Kıyamette hesaba çekilse azap görür.

Hakim-i Tirmizi demiştir ki Mü’min kabirde hesaba çekilir ki mahşerdeki hesap ona kolay olsun. Berzâh’da sıkıştırılır ki, cezası bitmiş olarak kabirden çıksın. (20)

İmam Ahmed, Âişe (radıyallahü anhâ) ‘dan rivayet ettiğine gö­re, Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:

(Kıyamet gününde hesaba çekilip de mağfiret edilen hiç kimse yoktur. Müslüman ise amelinin cezasını kabrinde görür. İbn As şöyle demişti.(21)

33- Bir Bâb

Tarih-inde Huzeyfe’den rivayet ettiğine göre

(Nefsim kudret elinde olan Allah’a yemin ederim ki, kalbinde Osmanın öldürülmesine zerre miktar razı olan öldüğü gün mutlaka Deccala uyar, eğer Deccal’ı görse… Şayet ona yetişmezse, kabrinde ona iman eder.) (22)

En Çok Okunan Yazılar

Tavsiye Ettiğimiz Temel KitaplarMeâl Okumak Câiz Midir? Ehl-i Sünnet İtikadı Nedir? Ehl-i Sünnet Olmanın Şartları Nelerdir?Her Gün Okunması Gereken Çok Mühim Bir DuâSeyyid Abdülhakîm Arvâsî Hazretleri ve Tasavvuf Terbiyesi Sultan Vahideddîn Hân'a Dâir Sualler