Sual: Senelerce biriken kaza namazları nasıl kılınır?
Cevap: Özürsüz senelerce namaz kılmayan bir müslümanın, kılmadığı namazlarını kaza etmesi 3 şekilde olur:
1) 5 vaktin sünnetleri yerine ve günün her boş zamanında, hep kaza kılar.
2) Yalnız sünnetlerin yerine kaza kılar.
3) Sünnetler yerine kaza kılmayıp, başka zamanlarda, hep kaza kılar.
Bu 3 şekilden en iyisi birincisidir. Böylece, kazalar, bir ân önce biter.
2. şekilde, kazalar çabuk bitmez. Hem de, kaza borcu olanın sünnetlerinin sevâbı olmaz. Fakat, hiç kılmamaktansa, sünnetler yerine kılmalıdır. Çünkü, (Hepsini yapamayan, elden geleni yapmalı, hepsini elden kaçırmamalıdır) buyurulmuştur. 3. şekle gelince, bu, özür ile kılamamış kimse içindir. Çünkü, bunun sünnetleri kılacak kadar kazayı geciktirmesi günah olmuyor. Bâzıları, 2. şekli yapmamalı, üçüncüyü yapmalı diyor. Halbuki üçüncüyü yapabilen kimse, birinciyi yapacak kimse demektir. O hâlde namazı özürsüz aylarca terkedenlerin, kılmadığı zamanları hesap ederek, bu kadar zaman, 1. şekle göre kılması, böyle kılamazsa, 2. şekilde kılıp, kazalarını en kısa zamanda bitirerek Cehennemden kurtulması lâzımdır.
Kazası olmayan, sünnet yerine kaza kılarsa, bunlar nâfile olur. Nâfile sevâbının sünnete nazaran çok az olduğunu bildirilmiştir.
Sual: Sünnetler yerine kaza kılarsak, Peygamber efendimizin şefaatine nasıl kavuşuruz?
Cevap: Şeyhulİslam İbni Kemâl paşa, (Şerh-ı hadis-i erbain) kitabında, (Sünnetimi terkedene şefaatim haram oldu) hadis-i şerifini şöyle açıklamaktadır:
Bu hadis-i şerifte sünnet demek, İslamiyet yolu demektir. Çünkü, mümin kimse, büyük günah işlese de, şefaatten mahrum olmaz. Hadis-i şerifte, (Büyük günah işleyenlere şefaat edeceğim) buyuruldu. Resûlullahın “sallallâhü aleyhi ve sellem” Hak teâlâdan getirdiği dine tâbi olmak lâzımdır. Bunu terkeden, şefaate kavuşamaz. Şiratü’l-İslam kitabında diyor ki (Bu hadis-i şerifteki sünnet, yapması vâcib olan şeyler demektir. Bu da, Ashâb-ı kirâmın ve Tabiîn ve Tebeı tabiînin “rahmetullahi teâlâ aleyhim ecma’în” imanı ve ibâdetleridir. Bu sünnete yapışanlara, (Ehl-i sünnet) denir. O hâlde, hadis-i şerifin mânâsı, inanılacak şeylerde ve yapılacak ve sakınılacak işlerde Ehl-i sünnetten ayrılanlar, şefaate kavuşamayacaklardır demektir).
[(Ümmetimin arasında fitne, fesad yayıldığı zaman, sünnetime sarılana 100 şehit sevâbı vardır) hadis-i şerifi de, (Selef-i sâlihin zamanındaki îman ve ahkâm-ı İslâmiyye bilgilerine uyan kimseye 100 şehit sevâbı vardır) demektedir. Rıyadu’n-nasıhin’de, namazın ehemmiyetini anlatırken diyor ki (İmâm-ı Nasır-üddin Seyyid Ebül-Kasım Semerkandi diyor ki bu hadis-i şerif, ümmetim arasında fesad çıktığı zaman, Ehl-i sünnet ve cemaat îtikadında olup 5 vakit namazı cemaat ile kılana 100 şehit sevâbı verilir demektir). Bunun için, önce ehl-i sünnete uygun îman etmek, sonra haramlardan sakınmak, sonra farzları yapmak, sonra mekruhlardan sakınmak, sonra müekked sünnetleri, daha sonra da müstehapları yapmak lâzımdır. Bu sırada, önce olanı yapmayanın, sonra olanı yapmasının hiç faydası olmaz ve önce olanı yapabilmek için, sonra olanı terketmesi câiz, hatta vâcib olur. Mesela, imanı olmayanın günahtan sakınması, harama devam edenin farzları yapması, ahirette işe yaramaz. Bunlardan birini yapmayanın sakal bırakmasının faydası olmaz. Çünkü sakal uzatmak, yukarıdaki sırada bunlardan sonra gelmektedir. Sakal traş etmenin bidat olduğu da söylenemez. Çünkü bidat, İslamiyetin emretmediği bir şeyi ibâdet olarak, yani sevap kazanmak için yapmak demektir. Hiçbir müslüman, sevap kazanmak için sakalını kazımaz. Sakal traş etmenin mekruh olduğunu bilir. Bundan daha önce lazım olan din vazifesini yapabilmek için traş etmenin câiz olduğunu bilmekte, böylece ahkâm-ı İslamiyyeye, yani sünnete uymaktadır.
İbni Âbidin, 71 ve 319 ve 433 ve 453. sayfalarda buyuruyor ki (Namazların sünnetlerine ehemmiyet, kıymet verip, tembellikle, özürsüz ve çok zaman terkeden, azarlanır. Fakat şefaatten mahrum kalmaz). (Öğleden önce olan sünneti terkeden, şefaatime kavuşamaz) hadis-i şerifi, özürsüz ve ısrar ile terkeden kimse, bu namaz için olan ve derecenin yükselmesine yarayan şefaatime kavuşamaz demektir. Özür ile terketmenin, buna mâni olmayacağı, İbni Âbidin’de ve İmdad’ın Tahtavi haşiyesinin 203. sayfasında yazılıdır. Zaten, sünnetleri kaza niyeti ile kılıca, sünnet terkedilmiş olmaz. Sünnet olan namaz, farzdan başka kılınan namaz demek olduğu, 281. sayfa sonunda yazılıdır.
İbni Âbidin 396. sayfada ve Mecmaü’l-enhür’de 112. sayfada diyor ki “Nâfile kılan kimse, farz kılan imama uyduğu zaman, 3. ve 4. rekatlerde zamm-ı sûre okuması farz olmaz. Nâfile olur. Çünkü, bu namazı, farz şeklini almıştır”. Sünnet yerine kaza kılarken de, 3. ve 4. rekatlerde zamm-ı sûre okumanın farz olmayacağı anlaşılmaktadır.
Uyunü’l-besair 103. sayfasında diyor ki “Tatarhaniye’de, kazaya kalmış namazı olup olmadığını bilemeyen kimsenin öğle, ikindi ve yatsının sünnetlerinde zamm-ı sûre okuması daha iyi olur buyuruldu. Bundan maksat, sünnetlere kaza niyet etmesi ve zamm-ı sûre okuması daha iyi olur demektir”.
Farzları kılarken sünnetler yerine kaza kılmak câiz olduğuna, Trablus fetva emini faziletli Ramiz-ül-mülk hazretlerinin fetva verdiği Beyrut’ta çıkan (Eşşihab) mecmuasının 14 Zilkade 1388 [m. 1969] sayısında uzun yazılıdır.