Sual: Kafirlerin bayramlarını kutlamak küfür müdür? Kafirlerin bayramlarını kutlayan insanların cenaze namazını kılmalı mıyız?
Cevap: İmam Rabbani hazretleri Mektubat’ın 266. mektubunda buyuruyor ki;
Bir kimse, dinde inanılması lazım olan şeylerden, bir tanesine bile inanmamış veya şüphe etmiş ise veya beğenmemiş ise imanı gider. Kâfir olur. Cehennemde ebedî yanacaktır. Bir kimse, Kelime-i tevhid söyleyip, bunun mânâsını kabul eder, Muhammed “aleyhisselâm”, Allahü teâlânın Peygamberidir, her sözü doğrudur, güzeldir deyip, ona uygun olmayanlar yanlıştır, fenâdır diye inanırsa ve son nefesinde de öyle ölüp, ahirete, bu îman ile giderse, bu kimse, kâfirlere mahsus olan adetlere ve bayramlara katılır, kâfirlerin mukaddes bildikleri günlerinde ve gecelerinde, onların yaptıklarını yaparsa Cehenneme girer. Ama, kalbinde zerre kadar imanı olduğu için, [yani bildirdiğimiz gibi, kısaca inandığı için] Cehennemde sonsuz kalmaz. [Kısaca inanmış olmak için, dinde inanılması lazım olan şeylerden birini işitince, şüphe etmeden inanması lâzımdır.] Bu fakir, bir gün, bir hasta ziyaretine gitmiştim. Ölüm halinde idi. Kalbine teveccüh ettim. Kalbi kararmış idi. O zulmetin temizlenmesi için çok uğraştım. Fayda vermedi. Uzun zaman yokladıktan sonra, o siyahlıkların, kâfirlik bulaşıklıkları ve sıfatları olduğu ve kâfirler ile ve küfür ile olan bağlılığından, beraberliğinden olduğu anlaşıldı. O kadar uğraştığım hâlde, o zulmetler temizlenemedi. Bunların ancak, küfrün cezası olan, Cehennem ateşi ile temizleneceği anlaşıldı. Fakat, kalbinde zerre kadar îman nuru da görüldüğünden, bunun sayesinde Cehennemden çıkarılacaktır. Hastayı bu hâlde görünce, cenaze namazını kılayım mı, diye düşünceye daldım. Kalbimi uzun zaman yokladıktan sonra, kılmak lazım olduğunu anladım. Demek ki kalbinde îman varken, [Zaruret olmadığı hâlde bile] kâfirlerle düşüp kalkan, onların bayramlarına, paskalyalarına uyanların cenaze namazlarını kılmalıdır. Bunları kâfir bilmemelidir. Nitekim bu gibilere, bugün [Hindistan’da] böyle yapılmaktadır. Bunların, imanları sayesinde Cehennemden çıkacaklarına inanmalıdır. Fakat, hiç imanı olmayanlara [Muhammed aleyhisselâmın bir sözünü ve adetini bile beğenmeyenlere] afv ve mağfiret yoktur ve küfürlerinin karşılığı olarak Cehennem azabında sonsuz kalacaklardır.
[İbni Âbidin’in “rahmetullahi teâlâ aleyh” 5. cildinde, 481. sayfayı okuyunuz! Din düşmanları, müslümanları aldatmak için, kâfirlerin adetlerini, bayramlarını, müslüman adeti, müslümanların mübarek günü diyerek, bunların gavurluk ve kâfirlik olduğunu örtmeye uğraşırlarsa, genç ve saf müslümanlar bunlara aldanmamalıdır. Güvendikleri halis müslümanlara, namaz kılan akrabalarına, dinini bilen baba dostlarına sorup öğrenmelidir. Çünkü, bugün bütün dünyada, gerek imanı ve küfrü tanımakta, gerekse ibâdetleri doğru yapmakta, cahillik özür değildir. Dinini bilmediği için aldanan, Cehennemden kurtulamayacaktır. Allahü teâlâ bugün, dinini dünyanın her tarafına duyurmuş, imanı, helali, haramı, farzları öğrenmek pek kolaylaşmıştır. Bunları lüzumu kadar öğrenmek farzdır.]
Hülâsa, kâfirlerin adet ve merasimlerine katılanda, zerre kadar îman varsa, [yani kalbinden kelime-i tevhidin mânâsına, kısaca inanmış ise ve imanı gideren bir iş ve sözde bulunmadı ise] Cehennem azâbına girecek ise de, Cehennemde ebedî kalmayacaktır. İmanı olanlardan büyük günah işleyen [ve tövbe etmeden ölen]lere gelince, Allahü teâlâ, bu günahları isterse affeder, isterse günahı temizleninceye kadar, Cehennemde azap eder. Bu fakirin “kaddesallahü teâlâ sirrehül’azîz” anladığına göre, Cehennem azâbı ister sonsuz olsun, ister bir zaman olsun, küfür için ve küfür sıfatları ve bulaşıklıkları içindir. Küfürden teberri eden, kaçınan, îman sahiplerinin yaptıkları büyük günahlar, ya imanları hürmetine, Cenâb-ı Hakk’ın merhameti ile veya kalp ile tövbe ve dil ile istiğfar ederek ve beden ile hayırlı bir iş yaparak veya şefaate kavuşmaları ile affolunur. Günahta kul hakkı varsa, hak sâhibi ile helallaşmak lâzımdır. Böyle affolmayanlar, dünya sıkıntıları ve dertleri ile veya son nefeste can verirken, çekecekleri zahmetler ile temizlenir. Bunlarla da temizlenmezse, bâzıları kabir azâbı çekmekle afva kavuşur. Bâzıları ise, kabir azâbı ve sıkıntıları ve kıyamet gününün şiddetleri ile affolunup, günahları biter ve Cehennem azâbı ile temizlenmeye lüzum kalmaz. Nitekim, Enam sûresi, 82. âyetinde meâlen, “İman edip de imanlarını şirk ile bulaştırmayanlar, Cehennemde ebedî kalmaktan emindirler. Onlar için, bu korku yoktur” buyruldu. Bu âyet-i kerime, sözümüzün doğru olduğunu göstermektedir. Çünkü burada (Zulüm), şirk demektir. Her şeyin doğrusunu ancak Allahü teâlâ bilir.
Tavsiye Yazı –> Cehennem Kaç Tabakadır?