Mısırlı Reşid Rıza’nın “Muhaverat” ismindeki kitabını Türkçeye tercüme eden Hamdi Akseki eklemiş olduğu önsözünde, “Asr-ı saadette, gerek iman ve gerekse amel ile alakalı hükümlerde görüş ayrılıkları meydana gelmemiştir” diyor. Birkaç satır sonra da, “Nass olmayan yerlerde, Ashâb kendi ictihadı ile hüküm ediyordu” diyerek, yukarıdaki sözünü çürütmektedir. Doğrusu da budur. Açık nass bulunmayan işlerde Ashâb-ı kirâm kendi ictihadları ile hüküm çıkarmışlar, böyle hükümlerinde ayrılıklar olmuştur.
Hamdi Akseki yine bu önsözünde, “1. ve 2. asırda, halk muayen bir mezhebi taklit etmiyor. Belli bir imamın mezhebine girmiyorlardı. Yeni bir hadise meydana gelince de, şu veya bu mezhep demeksizin, hangi müftüye rast gelirlerse, ona sorup müşkillerini çözerlerdi. İbni Hümam Tahrir kitabında böyle demektedir” diyor. Bu sözü de, âlimlerin bildirdiklerine uymamaktadır. (Eşeddü’l-cihad) kitabının 16. sayfasında, İbni Emir Hac’ın, “Hocam İbni Hümam, müctehid olmayanların 4 mezhepten birini taklit etmesi lazımdır dedi” dediği yazılıdır.
İbni Nüceym-i Mısrî, Eşbah kitabında, 2. nev’in 1. kaidesinde, ictihadı anlatırken diyor ki “İbni Hümam’ın Tahrir kitabında açıkça bildirdiği üzere, 4 mezhepten birine uymayan işin batıl olduğu, söz birliği ile bildirilmiştir”.
Büyük âlim Abdülgani Nablüsi, Hülasatü’t-tahkik kitabında, İbni Hümam’ın bu yazısını bildirerek, “Bundan anlaşılıyor ki 4 mezhepten başkasını taklit etmek caiz değildir. Bugün, Muhammed aleyhisselâmın dinine uymak, yalnız bu 4 mezhepten birini taklit etmekle oluyor. Taklit, başkasının sözünü delilini araştırmadan kabul etmek demektir. Bu da, kalp ile niyet etmekle olur. Niyet etmeden yapılan iş batıl olur. Delilini anlamak, müctehidin vazifesidir. Mukallidin, her işte, 4 mezhepten birini taklit etmesi lazımdır. Âlimlerin çoğuna göre, çeşitli işlerde, 4 mezhepten dilediğini taklit etmesi caizdir. (Tahrir) kitabı da, böyle yazmaktadır. Fakat, bir mezhebe göre başlamış olduğu bir işi bu mezhebe göre bitirmesi lazım olduğu, söz birliği ile bildirilmiştir. Yani bu işi kolay yapabilmek için, başka mezhepleri karıştıramaz. Bir mezhebi taklide başlayınca, zaruret olmadıkça, hiçbir işinde, başka mezhebi taklit etmemeli diyen âlimler de vardır” demektedir.
Din imamlarının birbirlerinin mezheplerine uygun ibadet yapmaları, dinde reformcuların zannettikleri gibi, o mezhebe uymak değildir. Kendinin o iş için o andaki ictihadına uyarak böyle yaptılar. Müctehidlerin böyle yaptıklarını ileri sürerek, herkes böyle yapardı demek doğru olmaz. Hakiki bir misal vermeden, bu sözü söylemek bir din adamına yakışmaz.
Yine bu önsözünde, “Sonradan din perdesine bürünerek ortaya çıkan siyasi çekişmeler, mezheplerde olan asıl maksadı unutturdu” diyor. Bu sözü, hiç affedilemeyecek büyük ve çok çirkin bir hatadır. Mezhepten çıkanların, mezhepleri bozmaya kalkışanların kabahatlerini fıkıh âlimlerine yüklemektedir. 4 mezhebin çok eskiden ve yeni basılan kitapları meydandadır. Mezhep imamının ictihadını değiştirecek hiçbir yazı, hiçbir fetva, hiçbir kitapta yoktur. Abduh ve onun çömezleri gibi dinde reformcular, elbet bu âlimlerin dışındadırlar. Mezhepleri çığırından çıkarmak isteyenler, bunlardır. Fakat, bunların hiçbir sözü, muteber fıkıh kitaplarında mevcut değildir. Fıkıh kitabı, fıkıh âlimlerinin kitaplarına denir. Cahillerin, mezhepsizlerin ve fen yobazı olan dinde reformcuların ve dini siyasete karıştıran din yobazlarının kitaplarına, fıkıh kitabı denilmez. Bunların bozuk yazılarını ileri sürerek, fıkıh âlimlerine leke sürülemez.
Yine bu önsözünde, “Mezhep imamlarının hepsi, bizi taklit etmeyin. Delilimizi alın. Neye dayanarak söylediğimizi bilmeyenler için sözümüzle amel etmek caiz değildir demişlerdir” demesi de şaşılacak bir şey, hiç affolunmayacak bir yalandır. Bu sözleri mezhep imamları değil, mezhepsizler böyle söylemektedir. Mezhep imamları, “Mukallide müctehidin delillerini bilmek lazım değildir. Onun için delil, mezhep imamının sözleridir” demişlerdir.
Tavsiye Yazı –> Reşit Rıza ve Muhaverat