Sual: Sihir (büyü) yapmak caiz midir? Yapan küfre girer mi?
Cevap: İmâm-ı Nevevî “rahmetullâhi aleyh” dedi ki: “Sihir yaparken küfre sebep olan kelime veya iş olursa, küfürdür. Böyle kelime veya iş bulunmazsa, büyük günahtır”. Sihir insanları hasta yapar. Sevgi veya muhabbetsizlik yapar. Yani cesede ve ruha tesir eder. Sihir, kadınlara ve çocuklara daha çok tesir eder. Sihrin tesiri katî değildir. İlacın tesiri gibi olup Allahü teâlâ, isterse tesirini yaratır. İstemezse, hiç tesir ettirmez. Açlık çekerek, sıkıntılı işler yaparak, nefsini ezen, haram işlemekten zevk alamaz hâle getiren kâfirlerin yaptığı sihir tesir etmektedir. Böyle papazların sihir çözmeleri de tesirli olmaktadır. Şimdiki papazlar, dünya zevklerine düşkün ve nefsleri azgın olduğundan, sihir yapamaz ve bozamazlar.
Bir sâhir, sihir ile istediğini elbette yapar, sihir muhakkak tesir eder diyen ve inanan kâfir olur. Sihir, Allahü teâlâ takdir etmiş ise, tesir edebilir, demelidir. Büyü yapılmış olan kimse, Mevahib-i Ledünniye tercümesi 2. cildi, 187. sayfadaki âyet-i kerimeleri ve duâları ve Arabî (Teshilü’l-menafi) sonundaki (Ayât-i hırz)ı sabah ve ikindi namazlarından sonra, 7 gün birer kere okur ve boynuna asarsa, şifa bulur. Bir miktar suya, (Ayetel kürsî) ve (İhlas) ve (Muavvizeteyn) okumalı. Büyülenmiş kimse bundan 3 yudum içmeli, kalan ile gusül abdesti almalıdır. Şifa bulur. İbni Âbidin’de, hastalık sebebi ile boşanmakta, Zerkani’nin 7. cilt, 104. sayfasında ve Mevahib-i ledünniye tercümesinde diyorlar ki (Sidr ağacının yeşil yaprağından 7 adedi 2 taş arasında ezilip su ile karıştırılır. Üzerine Âyet-el-kürsi, İhlas ve Kul’euzüler okunur. 3 yudum içip, gusül edilir). Sidr, Lotus denilen yabani kiraz [Kazib abanoz] ağacıdır. Mekâtib-i Şerîfe’nin 96. mektubunda diyor ki “Hâcetlere kavuşmak için, 2 rekat namaz kılıp, sevâbını (silsile-i aliyye)nin ruhlarına hediye etmeli, bunların hürmeti için diyerek duâ etmelidir”.
Sual: Sihirden kurtulmak için ne yapmalıdır?
Cevap: Mevlânâ Muhammed Osman sâhip “rahmetullahi teâlâ aleyh”, Fevaid-i Osmaniye kitabının 103. sayfası sonunda buyuruyor ki “Sihir ve cadı, yani büyü afetlerinden kurtulmak için, 3 kere Salavât-ı şerife okumalı, sonra 7 Fâtiha, 7 Ayetel kürsi, 7 Kâfirun sûresi, 7 İhlas-ı şerif, 7 Felak ve 7 Nas sureleri okuyup kendi üzerine veya hasta üzerine üflemelidir. Bunları tekrar okuyup, büyülenmiş olanın odasına, yatağına, evin her yerine, bahçesine üflemelidir. İnşaallahü teâlâ, büyüden halas olur. [Buna karşılık ücret almamalıdır.] Bütün hastalıklar için de iyidir. Tarlaya bereket gelmesi için, mahsulün öşrünü vermeli, sonra Ashâb-ı Kehfin isimleri 4 kağıda yazılıp, ayrı ayrı sarılıp, tarlanın ayak basmayan dört köşesine defnedilmelidir. Sabah ve yatsı namazlarından sonra büyük âlimlerin [silsile-i aliyenin] isimlerini, sonra Fâtiha-i şerifeyi okuyarak ruhlarına gönderip, onları vesile ederek yapılan duanın kabul olduğu tecrübe edilmiştir”.
148. sayfasında ve Ruhu’l-beyan’da diyor ki “Ashâb-ı Kehfin isimleri yazılı kağıdı evinde, üstünde bulundurmak da, korur. Bereket verir”. Roma imparatorlarından Domityanus veya Dokyanus denilen kimse, çok rezil, zalim ve putperest idi. Tanrılığını ilan etti. 95 de öldürüldü. Efsus, yani Tarsus şehrine gelince, yedi genç Îsâ aleyhisselâmın dinini bırakmayıp, şehrin 15 km. şimal garbisinde bir mağarada saklandılar. 309 sene devamlı uyudular. İmperatör Teodos zamanında uyanıp Aryüs’ün talebeleri ile konuştular. Tekrar uyudular. Teodos putperestliği yıktı. Nasraniyeti yaydı. Mağaraya gidip Ashâb-ı Kehf ile görüştü. Dualarını aldı. Mağara kapısında bir mescid yaptı. 395’de öldü. Abbasi halifelerinin yedincisi olan Memun, Harun Reşid’in oğlu olup kabri Tarsus’tadır. Ashâb-ı Kehfin isimleri, Yemliha, Mekselina, Mislina, Mernuş, Debernuş, Şazenuş, Kefeştatayuş ve köpekleri Kıtmir’dir. Ehl-i Bedrin isimleri ile tevessül, şifa ve bereket verdiği, Kabani’nin (Esma-i Ehl-i Bedr) kitabında yazılıdır. Bu kitap Bombay’da basılmıştır.
Nazar değmesi haktır. Yani, göz değmesi doğrudur. Bazı kimseler, bir şeye bakıp, beğendiği zaman, gözlerinden çıkan şua zararlı olup canlı ve cansız, her şeyin bozulmasına sebep oluyor. Bunun misalleri çoktur. Fen, belki bir gün, bu şuaları ve tesirlerini anlayabilecektir. Nazarı değen kimse, hatta herkes, beğendiği bir şeyi görünce (Maşaallah) demeli, ondan sonra o şeyi söylemelidir. Önce Maşaallah deyince, nazar değmez. Nazar değen veya korkan çocuk için, çöp yakıp etrafında döndürerek tütsülemek veya ergimiş mumu başı üzerinde suya dökmek [ve kurşun dökmek] câiz olduğu, Fetava-yı Hindiye’de yazılıdır. (Fâtiha, Ayetel kürsi ve Euzü bi-kelimatillahittammeti… okumak) hadis-i şerifte emredildiği (Teshil) 76. sayfada yazılıdır. Mevahib’de ve Medâric’de diyor ki “İmâm-ı Malik’e göre “rahmetullahi teâlâ aleyh”, demirle, tuzla, iplik düğümlemekle ve mühr-i Süleymanla Rukye yapmak mekruhtur”.
(Rukye), okuyup üflemek veya üzerinde taşımak demektir. Âyet-i kerime ile ve Resûlullahtan gelen duâlar ile Rukye yapmaya, (Taviz) denir. Taviz câizdir ve inanan, güvenen kimseye fayda verir. Taviz yazılı muskayı [muşamba, naylon gibi su geçirmez şeylere] sarılı olarak cünübün taşıması ve halaya girilmesinin câiz olduğu Halebi’de ve Dürrü’l-muhtar’da, taharet bahsi sonunda [s. 119 da] yazılıdır. Mânâsı bilinmeyen veya küfre sebep olan rukyeyi okumaya, (Efsun) denir. Bunu veya nazarlık denilen şeyleri kendi üzerinde taşımaya, (Temime) denir. Muhabbet hâsıl etmek için yapılan rukyelere (Tivele) denir. İbni Âbidin 5. cilt, [232] ve [275] sayfalarında ve Mevahib’de ve Medâric’de yazılı hadis-i şerifte, “Temime ve Tivele şirktir” buyuruldu. İbni Âbidin burada, nazar değmemek için tarlaya kemik, hayvan kafası koymak câiz olduğunu bildirmektedir. Bakan kimse, önce bunu görüp tarlayı sonra görür. Mavi boncuk ve başka şeyleri bu niyet ile taşımanın (Temime) olmayacağı, câiz olacağı buradan anlaşılmaktadır. Nazar değen kimseye şifa için Ayetel kürsi, Fâtiha, Muavvizeteyn ve Nun sûresinin sonunu okumak muhakkak iyi geldiği, fârisî Medâricü’n-Nübüvve kitabında ve (Mevahib-i ledünniye) tercümesi 2. cilt, 179. sayfasında yazılıdır. Bu 2 kitaptaki ve Teshilü’l-menafi kitabının 200. sayfasında yazılı duâları okumak da faydalıdır.
Duaların en kıymetlisi ve faydalısı Fâtiha suresidir. Tefsir-i Mazhari son sayfasında diyor ki “İbni Mace’de yazılı, hazret-i Ali’nin bildirdiği hadis-i şerifte, “İlacların en iyisi Kurân-ı Kerîmdir” buyuruldu. Hastaya okunursa, hastalığı hafifler”. Eceli gelmemiş ise, iyi olur. Eceli gelmiş ise, ruhunu teslim etmesi kolay olur. Resûlullah “sallallâhü aleyhi ve sellem” gam, gussa, sıkıntıyı gidermek için, (Lâ ilâhe illallahül’azîm-ül-halim lâ ilâhe illallahü Rabbül-Arş-il’azîm lâ ilâhe illallahü Rabbüs-semavati ve Rabbül-Erdı Rabbül’Arş-il-kerim) okurdu. (Bismillahirrahmanirrahim ve lâ-havle ve lâ-kuvvete illa billahil’ aliyil’azîm) okumak, sinir hastalığına ve bütün hastalıklara iyi geldiğini Enes bin Mâlik haber vermiştir. Haram işleyenin ve kalbi gâfil olanın duâsı kabul olmaz. Mâide sûresinde Allahü teâlânın yaratması için, vesileye, yani sebeplere yapışmak emrolunmaktadır. Tesiri katî olan sebeplere yapışmak farzdır. Mesela, Allahü teâlânın rızasına, sevgisine kavuşmak için, İslamiyete uymak ve duâ etmek emrolundu. Diğer sebepler ve tesirleri açıkça bildirilmediği için bunlara uymak sünnet oldu. Peygamberlerin ve Evliyânın ruhlarından ve ilaçlardan şifa beklemek ve dertlerden, belalardan kurtulmak için bunları vesile yapmak sünnet oldu. Vehhâbîler bu sünnete şirk, küfür diyerek, âyet-i kerimeyi inkâr ediyorlar. Ehl-i sünnet îtikadında olmayanın duâsı fayda vermez. Allahü teâlâ, her şeyi bir sebep ile yaratmaktadır. Bir şeye kavuşmak isteyen, o şeyin sebebine kavuşmak için duâ etmelidir. Sebebine kavuşunca, bu sebebe yapışır. İnsana sıhhat, şifa vermek için, duâ etmeyi, sadaka vermeyi ve ilaç kullanmayı sebep yapmıştır. Âyet-i kerime veya duâ bir çanağa yazılır. Yahut kağıta yazılıp, kağıt çanağa konur. Üzerine su konur. Yazı eriyince, her gün içilir. Yahut, bu kağıtı muska yapıp, üzerinde taşır. Yahut, bunları okuyup, iki avucuna üfürür. Avuçları ile vücudunü sıvar. (Tibyan tefsiri) son sayfasında diyor ki (Âişe validemiz buyurdu ki Resûlullahın bir yerinde ağrı olsa 2 Kul euzü sûresini okuyup, mübarek avucuna üfler, elini ağrı olan yere sürerdi). Duâ ve ilaç, ömrü uzatmaz. Eceli geleni ölümden kurtarmaz. Ömür, ecel bilinmediği için, duâ etmek, ilaç kullanmak lâzımdır. Eceli gelmemiş olan, sıhhata, kuvvete kavuşur. Şifayı ilaçtan değil, Allahü teâlâdan beklemelidir.
Muhammed Mâ’sûm “rahmetullâhi aleyh” Mektûbât’da buyuruyor ki (Murad için âyet-i kerime ve duâyı izin alarak okumalı demişlerdir). İzin veren, onu kendine vekil etmiş olur. Meşhur bir Âlimin, Velînin kitabında (okumalıdır) yazmış olması, izin vermek olur. İzin vereni ve iznini düşünerek okuyunca, o zât okumuş gibi faydalı, tesirli olur. Kurân-ı Kerîmi ve duâyı ücret ile okumak, yani okuması için, önceden bir şey istemek büyük günahtır. İstemesi ve alması haram olur ve okuduğunun faydası olmaz. Bir şey istemeyip, sonradan verilirse, hediye olur. Hediyeyi alması câiz olur.
Fetava-i fıkhiyye’nin 37. sayfasında diyor ki “Kâfirlere gönderilen mektupta Kurân-ı Kerîmden 1-2 âyet yazmak câizdir. Fazla yazılmaz. Bir 2 âyet de, onlara vaaz için veya huccet, vesika olarak câiz olur. Kâfir, muskanın faydasına inansa bile ona âyet-i kerime ile mübarek isimler ile muska yazmak câiz olmaz. Haram olur. Harfleri ayrı ayrı yazmakla da câiz değildir. İster müslüman yazsın, ister kâfir yazmış olsun, bir muskayı kullanmak için, içinde küfür veya haram olan yazının bulunmadığını bilmek lâzımdır”.
Mevahib-i ledünniye’de diyor ki (3 şart bulununca, Rukye câiz olur: Âyet-i kerime ile veya Allahü teâlânın isimleri ile olmaktır. Arabî lisanı ile veya mânâsı anlaşılan lisan ile olmalıdır. Rukyenin, ilaç gibi olup Allahü teâlâ dilerse tesir edeceğine, tesirini Allahü teâlânın verdiğine inanmaktır. Göz değen kimseye, Peygamber efendimizin bildirdiği şu tavizi okumalıdır: (E’ûzü bi-kelimâtillâhittâmmati min şerri külli şeytânın ve hammatin ve min şerri külli aynin lâmmetin). Bu taviz her sabah ve akşam 3 defa okunup kendi üzerine veya yanındakilerin üzerine üflenirse, göz değmesinden ve şeytanların ve hayvanların zararından korur). Bir kimseye okurken, Euzü yerine (Üizüke) denir. 2 kişiye okurken (Üizü-küma) denir. İkiden fazla kimseye okurken, (Üizüküm) demelidir
Tavsiye yazı –> İlmihal nedir? Niçin okunmalıdır?