Sa’d bin Mu’âz (radıyallahu anh), Benî Kureyzâ Yahudileri hakkındaki hükmü verdikten sonra, tekrar çadırına götürüldü. Yarası ağırlaşıp, durumu şiddetlenmişti. Peygamber efendimiz sallallahü aleyhi ve sellem, yanına gelip, onu kucakladı ve; “Allah’ım! Sa’d, senin rızân için, senin yolunda cihâd etti. Resûlünü de tasdik etti. Ona kolaylık ihsân eyle…” buyurarak duâ etti. Sa’d bin Mu’âz hazretleri, sevgili Peygamberimizin bu mübârek sözlerini duyunca, gözlerini açıp, “Yâ Resûlallah! Sana selâm ve hürmetler ederim. Senin, Allahü teâlanın peygamberi olduğuna şehâdet ederim” diye fısıldadı. Bundan sonra Sa’d bin Mu’âz’ın yakınları, onu, kaldığı çadırdan Abdüleşhel oğullarının evine götürdüler. O gece durumu çok ağırlaşmıştı. Cebrâil aleyhisselâm, Peygamber efendimize gelip; “Yâ Resûlallah! Bu gece senin ümmetinden vefât edip de, vefâtı melekler arasında müjdelenen kimdir?” dedi. Bunun üzerine Kâinatın sultânı, hemen Sa’d bin Mu’âz’ın hâlini sordu. Evine götürüldüğünü söylediler. Peygamber efendimiz, yanında Eshâb-ı kirâmdan bâzıları olduğu hâlde Sa’d bin Mu’âz’ın yanına gitti. Yolda çok süratli gitmeleri sebebiyle, Eshâb-ı kirâm; “Yorulduk yâ Resûlallah!” dediler. Peygamber efendimiz de; “Melekler, Hanzala’nın cenazesinde bizden önce bulundukları gibi, Sa’d’ın da cenazesinde bizden önce bulunacaklar. Biz önce yetişemeyeceğiz” buyurarak, hızlı gitmelerinin sebebini açıkladı. Peygamber efendimiz, Sa’d bin Mu’âz’ın yanına gelince, onu vefât etmiş buldu. Baş ucuna durup, Sa’d bin Mu’az’ın künyesini söyleyerek; “Ey Ebû Amr! Sen reislerin en iyisi idin. Allahü teâlâ sana saâdet bereket ve en hayırlı mükâfatı versin! Allahü teâlâya verdiğin sözü yerine getirdin. Allahü teâlâ da sana vâdettiğini verecektir!” buyurdu. Bu sırada, Sa’d bin Mu’âz’ın annesi ağlayarak şu beyti okudu.

“Nasıl dayanabilir, vah yazık annesine!

Tahammül ister, ağlarım başıma gelene!…”

Eslem bin Hâris de şöyle anlatmıştır: “Resûlullah, Sa’d bin Mu’âz’ın evine geldi. Biz kapıda bekliyorduk. Resûl-i ekrem sallallahü aleyhi ve sellem içeri girdi, adımlarını gâyet geniş açarak yürüyordu. Biz de peşinden yürüdük. Resûlullah durmamızı işaret edince durduk ve geriye döndük. İçerde Sa’d’ın cenazesinden başka kimse yoktu. Resûlullah, içerde bir müddet durduktan sonra dışarı çıktı. Merak etmiştim; “Yâ Resûlallah! Adımlarınızı geniş açarak yürümenizin hikmeti nedir?” diye suâl eyledim. Bunun üzerine; “Böylesine kalabalık bir mecliste bulunmadım. (Melekler dolmuştu.) Meleğin biri beni kanadı üzerine aldı da ancak Öyle oturabildim” buyurdu. Sonra; “Sa’d bin Mu’âz’ın künyesini söyleyerek; “Sana afiyet olsun yâ Ebâ Amr! Sana afiyet olsun yâ Ebâ Amr! Sana afiyet olsun yâ Ebâ Amr” buyurdu.

Onun vefâtı, Resûlullah ve Eshâb-ı kirâmı çok üzdü, gözyaşı döküp ağladılar. Cenazesinde bütün Eshâb-ı kirâm toplandı. Sevgili Peygamberimiz, cenâze namazını kıldırdı, cenâzesini taşıdı. Eshâb-ı kirâm, Sa’d bin Mu’âz’ın cenâzesini taşırken; Yâ Resûlallah! Biz, böyle kolay taşınan cenâze görmedik!” dediler. Bunun üzerine Peygamber efendimiz; “Melekler indi, onu taşıyorlar!” buyurdu.

Cenâzesi giderken, münâfıklar da kötülemek için; “Ne kadar da hafif!” dediklerinde, sevgili Peygamberimiz; “Sa’d’ın cenâzesine yetmiş bin melek indi. Şimdiye kadar yeryüzüne bu kadar kalabalık hâlde inmemişlerdi” buyurdu.

Ebû Sa’îd-il Hudrî, dedesinin şöyle dediğini nakletmiştir: “Sa’d Bin Mu’âz’ın kabrini kazanlardan biri de bendim. Ona kabir kazmaya başlayınca, etrafa kabirden misk kokusu yayıldı!” Şürahbil Bin Hasene de şöyle demiştir; “Sa’d bin Mu’âz defnedilirken, birisi kabrinden bir avuç toprak almıştı. Sonra onu evine götürünce, o toprak misk oldu. Cenazesi kabre indirilirken, Peygamberimiz kabri başında oturup, mübârek gözleri yaşardı ve mübârek sakalını eliyle tutup çok üzüldü. “Sa’d bin Mu’âz’ın ölümünden dolayı Arş titredi” buyurdu.

Bir defasında, Peygamberimize çok kıymetli bir elbise hediye edilmişti. Eshâb-ı kirâm ne kadar güzel dediklerinde; “Sa’d bin Mu’âz’ın Cennet’teki mendilleri, bundan daha güzeldir” buyurmuştu.

Hicretin beşinci senesinin bâzı mühim olayları da şunlardır: Resûlullah efendimiz, Dûmet-ül-Cendel’de yaşayan ve Şam’a gidip gelen yolcuları rahatsız ve Medîne-i münevvereyi tehdideden kabileler üzerine bin kişilik bir ordu ile sefere çıktı. İslâm ordusunun geldiğini haber alan düşman kabîleleri kaçtılar. Burada birkaç gün kalındıktan sonra Medîne’ye dönüldü.

Resûl-i Ekrem efendimiz, Zilkâde ayında Zeyneb Binti Cahş ile evlendiler. Bu sene hicâb âyet-i kerîmeleri geldi ve müslüman hanımlara tesettür emredildi.  Ayrıca münâfıklar, Hazreti Âişe vâlidemize iftirâda bulundular. Bâzı müslümanlar da bu iftirâlara aldanmıştı. Ayet-i kerîmeler gelerek münâfıkların iftirâları ortaya çıkarıldı ve Hazreti Âişe medhedildi.  Medîne-i münevvere yakınlarında yaşıyan Müzeyne kabîlesi hey’et göndererek Müslüman oldu ve muhâcirlerden sayıldı. Yine bu sene zelzele ve Ay tutulması vukû buldu. Ayrıca hac da bu sene farz kılındı.

Buhârî, “Megâzi”, 34; Müslim, “Tövbe”, 68; Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, VI, 194; Vâkıdî, el-Megazî, II, 431.

 

Gönül hûn oldu şevkinden boyandım yâ Resûlallâh Nasıl bilmem bu nîrâna dayandım yâ Resûlallâh Ezel bezminde bir dinmez figândım yâ Resûlallâh Cemâlinle ferah-nâk et ki yandım yâ Resûlallâh

Yanan kalbe devâsın sen, bulunmaz bir şifâsın sen Muazzam bir sehâsın sen, dilersen reh-nümâsın sen Habîb-i Kibriyâsın sen, Muhammed Mustafâ’sın sen Cemâlinle ferah-nâk et ki yandım yâ Resûlallâh

Gül açmaz, çağlayan akmaz, İlâhî nûrun olmazsa Söner âlem, nefes kalmaz, felek manzûrun olmazsa Firâk ağlar, visâl ağlar, ezel mestûrun olmazsa Cemâlinle ferah-nâk et ki yandım yâ Resûlallâh

YAMAN DEDE

Benzer Yazıları Okumak İçin Tıklayınız

En Çok Okunan Yazılar

Tavsiye Ettiğimiz Temel KitaplarMeâl Okumak Câiz Midir? Ehl-i Sünnet İtikadı Nedir? Ehl-i Sünnet Olmanın Şartları Nelerdir?Her Gün Okunması Gereken Çok Mühim Bir DuâSeyyid Abdülhakîm Arvâsî Hazretleri ve Tasavvuf Terbiyesi Sultan Vahideddîn Hân'a Dâir Sualler