Sual: İlk vahiy nasıl geldi? Hira mağarasında neler oldu?
Cevap: Şevahidü’n-nübüvve kitabında diyor ki;
Hazret-i Muhammed’e “sallallâhü aleyhi ve sellem” Cebrâil’in “aleyhisselâm” gelmesi ve vahiy getirmesi yaklaşmıştı. O sırada Resûlullah “sallallâhü aleyhi ve sellem” Mekke’nin dışına çıktığında, yanından geçtiği her taştan: “Esselamü aleyke ya Resûlallah” diye ses gelirdi. Etrafına bakınca, kimseyi göremezdi.
(Sahih-i Buhari) de şöyle bildirilmiştir: Resûlullah “sallallâhü aleyhi ve sellem” peygamberliği bildirilmeden önce sahih rüyalar görürdü. Gördüğü rüyalar gündüz aynen çıkardı. Sonra yalnızlığı sevmeye başladı. Halktan uzaklaşıp, çoğu geceleri Hira dağındaki mağarada ibadet ile geçirirdi. Hazret-i Hadice’nin “radıyallâhu anha” yanına gelir, birkaç günlük azığını alır giderdi. Ramazan ayında bir gün Hira dağındaki mağarada ibadet ile meşgul iken, bir kimse geldi. Elinde ipekten bir örtü vardı.
Resûlullah “sallallâhü aleyhi ve sellem” şöyle buyurmuştur: O kimse bana “Oku” dedi. Ben okuma bilmem dedim. Elindeki örtüyü başımın üzerine koydu. Başımı ve yüzümü örttü. Zannettim ki öleceğim. Sonra o örtüyü başımdan kaldırdı ve “Oku” dedi. Ben okuma bilmem dedim. Yine önceki gibi, meal-i şerifi, “İnsanı bir kan pıhtısından yaratan Rabbinin adıyla oku! Oku, insana bilmediklerini öğreten ve kalemle yazdıran Rabbin en büyük kerem sahibidir” olan Alak sûresinin [1-5] âyet-i kerimelerini okudu. Sonra geri çekildi. Ondan işittiklerim kalbime tamamen yerleşti. Fakat bana mecnun ve şair demelerinden korktum. Onları hiç sevmezdim. Çok endişelendim. Bu sırada gök tarafından bir ses işittim. Ey Muhammed! Sen Allahü teâlânın Resûlüsün. Ben de Cibrilim, dedi. Semada nereye baksam onu görüyordum. Ta akşam namazına kadar bu hâlde hayret içinde kaldım. O vakitte Hadice, beni aratmak için her tarafa adamlar göndermiş. Onlardan bazıları gelip beni buldular. Cebrâil görünmez oldu. Hadice’nin “radıyallâhu anha” yanına geldim. Üzerimde hayret hâli ve vücudumda titreme vardı. Hadicenin dizine dayandım ve halimi anlattım. Kahin olmaktan korkuyorum dedim. Hadice “radıyallâhu anha”, Allahü teâlâ korusun! Allahü teâlâ senin hakkında hayır murad etmiştir. Ümid ediyorum ki sen, bu ümmetin Peygamberi olacaksın, dedi. Sonra hazret-i Hadice, amcasının oğlu ve eski kitapları okumuş olan Varaka bin Nevfel’in yanına gitti. Resûlullahın “sallallâhü teâlâ aleyhi ve sellem” ahvalini söyledi. Varaka bin Nevfel anlatılanları dinledikten sonra, nefsim kudretinde olan Allahü teâlâ hakkı için, eğer bu söylediklerin doğru ise, Muhammed “sallallâhü aleyhi ve sellem” bu ümmetin Peygamberidir. Musa’ya “aleyhisselâm” gelen Namus-u Ekber “Cebrâil aleyhisselâm” ona da gelmiştir. Daha sonra Varaka bin Nevfel, Muhammed aleyhisselâmı Kabenin yanında gördü ve başından geçenleri bana anlat dedi. O da anlattı. Yemin ederek dedi ki: Sana gelen Namus-u Ekberdir. O sana ilâhî hükümleri getirecektir. Nitekim, Musa’ya da “aleyhisselâm” getirdi. Sen bu ümmetin Peygamberisin. Sana kavminden elemler gelecek. Seni memleketinden çıkaracaklar. Bir taife sana yardım edecektir. Eğer ömrüm vefa ederse, sana elimle, dilimle, malımla ve canımla yardım ederim! Sonra hazret-i Muhammed’in “sallallâhü aleyhi ve sellem” mübarek başından öptü. Resûlullah “sallallâhü aleyhi ve sellem” kalbi mutmein bir hâlde hazret-i Hadice’nin “radıyallâhu anha” evine geldi.
Tavsiye yazı –> Papazların cevap veremediği sorular