Sual: Hazret-i Ali’nin Resûlullahın halifesi olduğu, (Gadır-i hum) daki hadis-i şerifte bildirilmedi mi? Şiilerin bu iddialarına ne cevap vermelidir?
Cevap: (Gadır-i Hum) hadisi meselesinde, Resûlullah “sallallâhü aleyhi ve sellem”, hazret-i Ali’yi Yemen’e hakim [Vâli] yapmıştı. Beytülmalde olan bir cariyeyi hazret-i Ali kullandı. Bu hareketi, dedi-kodu hâlini aldı. Bu dedi-kodu Resûlullahın mübarek kulağına kadar geldi. Fitneyi önlemek için, hazret-i Ali’yi sevmeyi emir buyurdu. “Kimin mevlası isem, Ali de onun mevlasıdır” buyurdu ki “Beni seven, Ali’yi de sevsin” demektir. Mevla kelimesi, Kurân-ı Kerîmin birçok âyetinde vardır. Sevilen kimse mânâsı verilmiştir. Bu hadis-i şerif, “Allaha inanan, misafirine ikram etsin!” hadis-i şerifi gibidir. Bu hadis-i şerif, yalnız hazret-i Ali için değildir. Hazret-i Hasan için, “Ya Rabbi! Onu seviyorum. Onu sen de sev! Onu sevenleri de sev!” buyuruldu. Resûlullah “sallallâhü aleyhi ve sellem” Mekke ile Medine arasında bulunan (Gadır-i Hum) ismindeki yere gelince, hazret-i Ali’nin elini tutup, “Kimin mevlası isem, Ali de onun mevlasıdır! Ya Rabbi, onu seveni sev! Onu sevmeyeni sevme!” buyurdu. Sonra, hazret-i Ömer, hazret-i Ali’nin yanına gelip, (Ne mutlu sana ya Ali! Bütün müminlerin sevgilisi oldun) dedi.
(Müslim) kitabında, Zeyd bin Erkam diyor ki (Gadır-i Hum) denilen su başında, Resûlullah “sallallâhü aleyhi ve sellem” hutbe okudu. “Ben de insanım. Bir gün ecelim gelecek. Size Allah’ın kitabını ve Ehl-i beytimi bırakıyorum. Kurân-ı Kerîmin gösterdiği yola sarılınız! Ehl-i beytimin kıymetini biliniz!” buyurdu.
(Timizi) de, İmran bin Hasin diyor ki Resûlullah “sallallâhü aleyhi ve sellem”, bizi hazret-i Ali’nin emrinde cihâtâ gönderdi. Hazret-i Ali, esir denilen cariyelerden birini kendine aldı. 4 kişi, bunu Resûlullaha söylediler. Resûlullah çok üzüldü. “Ali’den ne istiyorsunuz? Ali bendendir. Ben de ondanım. Benden sonra, O her müminin velisidir” buyurdu.
Bu hadis-i şerifler, Ehl-i beyti sevmeyi emretmektedir. Mevla, velî, sevilen kimse demektir. Zeyd bin Erkam, (Tirmizi) de bildiriyor ki Resûlullah “sallallâhü aleyhi ve sellem” buyurdu ki “Size 2 şey bırakıyorum. Bunlara yapışırsanız, benden sonra doğru yolda kalırsınız. Biri, ötekinden daha büyüktür. Bu, Allah’ın kitabıdır. İkincisi, Ehl-i beytimdir. Havz başında bana kavuşuncaya kadar, ikisi birbirinden ayrılmaz!”. Birbirinden ayrılmaz demek, Kurân-ı Kerîme sarılan kimsenin, Ehl-i beyti sevmesi lâzımdır demektir. Ehl-i beyte yapışmak, onları sevmektir. Kurân-ı Kerîme uymak sevap olduğu gibi, Ehl-i beyti sevmenin de böyle sevap olduğunu bildirmektedir.
Bu hadis-i şeriflerin hiçbiri, hazret-i Ali’nin halife, imâm olacağını göstermiyor. Bu hadis-i şerifleri ileri sürerek, Ehl-i sünneti kötülemek, müslümanlar arasında bölücülük yapmak, pek haksız ve çok yanlıştır. Cenâb-ı Hak, hepimize Ehl-i beyti ve Ashâb-ı kirâmın hepsini “radıyallahü teâlâ anhüm ecma’în” sevmek nasip eylesin! Âmin!
Tavsiye Yazı –> Fedek Bahçesi Meselesinin aslı nedir?