Sual: Hazreti Hasan “radiyallahu anh” halifeliği niçin bıraktı?
Cevap: Hazret-i Ali şehit olunca, İbni Sebe yahudisinin adamları, yani hurufiler, hazret-i Hasan’ın yanındaki müslümanların arasına sızdılar. 40.000 kişi, onu halife yapıp, hazret-i Muaviye ile harp etmeye teşvik ettiler. Hazret-i Ali’ye yaptıklarını hazret-i Hasan’a de yapmak, Onu da şehit etmek istiyorlardı. Ona karşı saygısızlık yapıyorlardı. Hatta Muhtar Sekafi, bir kere, Onun seccadesini mübarek ayaklarından çekti. Başka bir mel’un, mübarek ayağına kazma ile vurdu. İki asker karşılaşınca, hazret-i Muaviye’nin kazanacağını anlayarak, hazret-i Hasan’ın yanından ayrıldılar. Bu hıyanetlerini, kendi adamları olan Murteza adındaki zındık Tenzihül-enbiya kitabında sıkılmadan yazmaktadır. Hatta Kitabül-füsul kitaplarında, hazret-i Hasan’ın yanında bulunan İbni Sebe adamlarının hazret-i Muaviye’ye mektup yazdıklarını, (Hücum et! Hasan’ı sana bırakacağız) dediklerini bildirmektedir. Hazret-i Hasan, bu hainleri anlayarak sulh istedi. Hazret-i Muaviye “radıyallahü teâlâ anh” de, Onun mübarek vücuduna bir zarar gelmesini istemediğini, her nasıl isterse, öylece sulh yapacağını bildirdi.
Hazret-i Muaviye “radıyallahü teâlâ anh” vefat edince de rahat durmadılar. İslamiyeti içerden yıkmak için tam fırsattır, dediler. Hazret-i Hüseyin’e “radıyallahü teâlâ anh”, seni halife yapacağız, diyerek haber gönderdiler. Mekke’den Kufe’ye çağırdılar. Kısas-ı Enbiya kitabında diyor ki:
“Abdullah bin Ömer “radıyallahü teâlâ anhüma”, nasihat ederek, (Kufe’ye gitme!) dedi ise de, hazret-i Hüseyin bunu dinlemedi. Abdullah, ağlayarak, veda etti. Abdullah bin Abbas da, (Ey amcamın oğlu! Kufe’dekilerin sana zarar vermesinden korkuyorum. Onlar kötü kimselerdir. Oraya gitme! Eğer gideceksen, Yemene git!) dedi. Hazret-i Hüseyin, cevabında, (Haklısın. Fakat niyet ettim, kararlıyım) dedi. Abdullah, (Bari çoluk çocuklarını götürme! Korkarım ki hazret-i Osman gibi, çocuklarının gözleri önünde şehit olursun) dedi ise de, hazret-i Hüseyin yine dinlemedi”.
Kısas-ı Enbiyanın bu yazıları gösteriyor ki hazret-i Hüseyin’i Kufe şehrine davet edenlerin kötü niyetli hurufi olduklarını ve Onu tuzağa düşürmek istediklerini, Mekkedeki Ashâb-ı kirâm anlamışlardı.
Ehl-i sünnet âlimleri buyuruyor ki hazret-i Ali şehit olduktan sonra, hilafet hazret-i Hasanın hakkı idi. Kendi isteği ile bu hakkını hazret-i Muaviye’ye bıraktı. Çünkü, o vakit, halifeliğe o lâyık idi. Halifeliği yalnız kaldığı, korktuğu için bırakmadı. Müslüman kanı dökülmesin diye, müminlere merhamet ettiği için bıraktı. Kâfirlerle, mürtedlerle, fitneyi önlemek için sulh yapmak caiz değildir. Onlarla harp etmeyip, onların galip gelmeleri en büyük fitnedir. Bagilerle sulh ise, caizdir. O zamana kadar, hazret-i Muaviye bagi, âsî idi. O yıl, hak üzere halife oldu. Bagi olana lanet edilmez, istiğfar edilir. Hayır duâ edilir. Muhammed sûresindeki âyet-i kerimede meâlen, “Müminlerin günahları için istiğfar et!” buyuruldu. İstiğfarı emir, laneti yasak etmek olur. Bu âyet-i kerime, büyük günah işliyenlere istiğfar olunmasını emir buyurmaktadır. Sıfata lanet caiz olsa bile sıfat sahibine lanet caiz olmaz. Haşr sûresi 10. âyetinin meal-i şerifi, (Önce gelen müminlere düşmanlık etmemeyi, onlara hayır duâ etmeyi) emretmektedir. Hazret-i Ali’nin Şamlılara lanet olunmasını yasak ettiğini, şiî kitapları da yazmaktadır. Bu da, Onların müslüman olduklarını göstermektedir. Hazret-i Ali için olan hadis-i şerifte, “Seninle harp, bana karşı harbdir” buyuruldu ise de, bu hadis-i şerif, bu büyüklere karşı muharebenin dehşetini bildirmek içindir. Bu hadis-i şerif, 41. maddede uzun uzun açıklanmıştır. Hazret-i Muaviye “radıyallahü teâlâ anh” ve sonra gelenler, hakikatte melik idi. Sultan idi. Halifenin 3 vazifesinin yalnız birini yapıyorlardı.
Tavsiye Yazı –> Kerbela Vakasının içyüzü nasıldır?
Tavsiye yazı –> Ehli sünnet, ehli beyte düşman mıdır?