Sual: Bazı rafıziler, (Kuranda 6666 âyet vardır. Şimdi elde mevcut olanlarda ise, 6234 âyet var. 432 ayeti, halife Osman yok etmiştir. Osman, Hâşimîlerin üstünlüklerini bildiren âyetleri, Kur’an’a yazdırmadı. Kuranı, Hâşimî lügatinden, Kureyşi lügatine çevirdi) diyorlar. Bunlara ne cevap vermelidir?
Cevap: Bu sözlerine de kendi kitaplarını vesika olarak gösteriyorlar. Halbuki Kur’ân-ı Kerîmde, 6236 âyet olduğunu, hazret-i Ali haber vermektedir ve bunu, büyük âlim Ebülleys-i Semerkandi hazretleri Bostanü’l-arifin kitabının 148. maddesinde yazmaktadır.
Bazı mushaflarda, birkaç kısa âyet bir arada, bir uzun âyet olarak yazılıdır. Bunun için, âyet sayıları başka olmaktadır. Bu değişiklik, âyet-i kerimelerin değişmiş olması demek değildir.
Tuhfe-i isna aşeriye kitabında buyuruyor ki; 3 halifeye yapılan bu çirkin iftiraya karşı en güzel cevabı, Allahü teâlâ veriyor. Hicr sûresi 9. âyetinde meâlen, “Bu Kuranı sana biz indirdik. Onu biz koruyucuyuz” buyuruldu. Allahü teâlânın koruduğunu hiçbir insan bozabilir mi? Onların bu sözü, hazret-i Osmanı, Allahü teâlâdan daha güçlü bildiklerini gösteriyor. Halbuki onlar her fırsatta, 3 halifeyi kötülemektedir. Burada hazret-i Osmanı, Allahü teâlâya ortak yapacak kadar yükseltiyorlar.
İran’daki din adamlarından Küleyni, Hişam bin Salim’in ve Muhammed bin Hilali’nin, Kuran değişmiştir, dediklerini yazıyor. Ehl-i sünnet âlimleri de, Allahü teâlânın meâlen, “Kimse Kur’ân-ı Kerîmi değiştiremez” buyurduğunu yazıyor. Fussilet sûresinin 42. âyet-i kerimesinde meâlen, “O Kur’an’a hiç bir taraftan değişiklik gelmez. Çünkü Onu, her işi hakim ve mahmud olan indirmiştir” buyuruldu. Allahü teâlânın koruduğu bir şeyi kim değiştirebilir? Peygamberimizin, Kur’ân-ı Kerîmi, indiği şekilde bildirmesi vâcip idi. Resûlullah “sallallâhü aleyhi ve sellem” zamanında, bir kimse müslüman olunca, önce Kur’ân-ı Kerîmi öğrenirdi. Her öğrenen başkalarına öğretirdi. Resûlullahın huzurunda, Kur’ân-ı Kerîmi ezberlemiş binlerce müslüman vardı. Bazı gazalarda, 70’ten çok Kuran hafızının şehit olduğu, tarih kitaplarında yazılıdır. Bu güne kadar, dünyanın her tarafında, İslam memleketlerinde, yüzbinlerce hafız yetişti. Bunların Kuran okumaları büyük ibadet idi. Her müslüman, namazda ve namaz dışında, ezberden Kur’ân-ı Kerîm okumaktadır. Her müslüman çocuğu, mektebe başlayınca, ona her şeyden önce, Kur’ân-ı Kerîmden parçalar ezberletilir. Kur’ân-ı Kerîm, Küleyni’nin kitabı ve Ebû Cafer Tusi’nin Tezhib kitabı gibi değildir ki sandıklarda kilitli bırakılıp, tenha zamanlarda birkaç kişi gizlice okusun! Halbuki şiîlerin bütün kitaplarında yazıyor ki Ehl-i beyt-i nebevinin ve 12 imamın hepsi, bu Kur’ân-ı Kerîmi okurlardı. Dosta, düşmana, senet olarak, bu Kuranı gösterirlerdi. Bunun ayetlerini tefsir ederlerdi. İmam-ı Hasan-ı Askeri’nin tefsiri diyerek sakladıkları tefsir kitabı, bu Kuranın tefsiridir. 12 imam, çocuklarına, kadınlarına, talebelerine, hep bu Kur’ân-ı Kerîmi öğretirlerdi. Namazda, bu Kuranı okumalarını emrederlerdi. Bunun içindir ki şiî âlimlerinden şeyh ibni Babeveyh, (İtikadat) kitabında, bu yoldan hazret-i Osman’a “radıyallahü teâlâ anh” saldırmanın yanlış olduğunu bildirmiştir.
Tavsiye Yazı –> Kur’an-ı kerim hakkında neleri bilmeliyiz?