Sual: Günümüzde Suudi Arabistan’da okumuş bazı din adamları vaaz verirken sürekli İbni Teymiyye’yi referans alıyorlar. İbni Teymiyye’nin kitapları ve görüşleri muteber midir?
Cevap: Bozuk din adamlarından ve zararı çok olanlardan birisi de İbni Teymiyye denilen din adamıdır. (El-vasıta) ve başka kitaplarında, icma-i ümmetten ayrılmış ve Kurân-ı Kerîmde, Hadis-i şeriflerde açıkça bildirilen şeylere ve selef-i sâlihinin yoluna uymamıştır. Kısa aklına, bozuk düşüncelerine uyarak, bidat yoluna kaymıştır. İlmi çoktu. Allahü teâlâ, onun ilmini dalâletine, felakete sapmasına sebep yaptı. Nefsinin arzularına uydu. Bozuk, sapık fikirlerini hak olarak, doğru olarak yaymaya çalıştı.
Büyük âlim İbni Hacer-i Mekki “rahmetullahi teâlâ aleyh”, Fetavel-hadisiyye kitabında diyor ki; “Allahü teâlâ, İbni Teymiyye’yi dalâlete, felakete düşürdü. Gözlerini kör, kulaklarını sağır etti. Birçok âlim, bunun işlerinin bozuk, sözlerinin yalan olduğunu bildirmişler ve vesikalarla ispat etmişlerdir. Büyük İslam alimi Ebül Hasan-ıl-Sübki’nin ve oğlu Tacüddin-i Sübki’nin ve İmam-ül İzzeddin bin Cemaa’nın kitaplarını okuyanlar ve onun zamanında bulunan Şâfiî, Maliki ve Hanefi âlimlerinin, kendisine karşı sözlerini ve yazılarını inceleyenler, sözümüzün doğruluğunu iyi anlar”.
İbni Teymiyye, tasavvuf âlimlerine de dil uzatmış, iftirâlarda bulunmuştur. Bununla da kalmayıp, Hazret-i Ömer ve Hazret-i Ali gibi, İslam dininin temel direklerine saldırmaktan da çekinmemiştir. Sözleri ölçüyü ve edebi aşarak, yalçın kayalara bile ok atmıştır. Doğru yolda olan âlimlere bidat ehli, sapık, câhil demiştir.
“Tasavvuf büyüklerinin kitaplarına yunan filozoflarının, İslamiyete uymayan bozuk fikirleri karışmıştır” diyor ve bunu bozuk, sapık fikirleri ile ispat etmeye kalkışıyor. Hakikati bilmeyen gençler, onun ateşli, yaldızlı yazılarına aldanarak, doğru yoldan ayrılabilirler. Mesela şöyle diyor; “Tasavvufçular Levhi’l-mahfuzu görüyoruz der. İbni Sînâ gibi felsefeciler, buna Nefsü’l-felekiyye diyorlar. İnsanların ruhu, olgunlaşarak, Nefsü’l-felekiyye ile yahut aklü’l-faal ile uyanık veya uykuda birleşirler. Dünyada olan her şeye bu ikisi sebep olmaktadır. İnsanın ruhu, bu ikisi ile birleşince, bunlarda bulunanları haber alır derler. Bunları Yunan filozofları bildirmedi. Sonra gelen İbni Sînâ ve benzerleri söylediler. İmâm-ı Ebû Hamid Gazâlî ve Muhyiddin-ibnülarabi ve Endülüslü felsefeci Kutbüddin Muhammed ibnü Seb’in de böyle şeyler söylemişlerdir. Bunlar felsefecilerin sözleridir. İslam dininde böyle şeyler yoktur. Böyle sözlerle doğru yoldan ayrılmışlar. Şia ve İsmailiye ve Karamiti ve bâtıni mülhidleri gibi mülhid olmuşlardır. Ehl-i sünnet ve Hadis âlimlerinin ve Fudayl bin İyad gibi Ehl-i sünnet olan tasavvufçuların hak yollarından ayrılmışlardır. Bunlar bir yandan felsefeye dalmışlar, bir taraftan da, Mutezile ve Küramiye gibi fırkalara karşı mücadele etmişlerdir. Tasavvufçular üçe ayrılır: Birincisi, hadis ve sünnet ehlidir. İkincisi, küramiye gibi bidat ehlinden olanlardır. Üçüncüsü, İhvanü’s-safa kitaplarına ve Ebül Haya’nın sözlerine uyanlardır. İbni Arabî ve İbni Seb’in ve benzerleri, felsefecilerin sözlerini alarak tasavvufçu sözü şekline sokmuşlardır. İbni Sina’nın, Ahırü’l-işarat alâ-makamil ârifin kitabında böyle yazıları çoktur. İmâm-ı Gazâlî de, bazı kitaplarında mesela, El-kitabü’l-madnun ve Mişkatü’l-envar kitabında böyle şeyler bildirmiştir. Hatta, arkadaşı Ebû Bekr-ibnül-Arabî, buna felsefeye daldığını bildirmiş ve kendisini buradan kurtarmaya çalışmış, fakat kurtaramamıştır. İmâm-ı Gazâlî, bir taraftan da, felsefecilerin kâfir olduklarını bildirmiştir. Ömrünün sonunda, Buhârî okumuştur. Böylece, o yazılarından vazgeçmiş olduğunu söyleyenler vardır. Bâzıları da, böyle sözler İmâm-ı Gazâlî’ye iftirâ olarak yazılmıştır dediler. Bu konuda, İmam için, söylentiler çoktur. Sicilya adasında yetişmiş olan Maliki âlimlerinden Muhammed Mazeri ve Endülüs âlimlerinden Turtuşi ve İbn-ül-Cevzi ve İbnü Ukayl ve başkaları çok şeyler söyledi”.
İbni Teymiyye’nin yukarıdaki sözleri Ehl-i sünnet âlimlerine karşı olan kötü düşüncelerini açıkça göstermektedir. Ashâb-ı kirâmın büyüklerini bile böyle kötülemektedir. Ehl-i sünnet âlimlerinin çoğuna böylece sapık damgası basmıştır. Bu arada büyük Velî, ariflerin Kutbu Ebül Hasan Şazili hazretlerini, Hizbü’l-kebir ve Hizbü’l-bahr kitaplarından dolayı çok kötülemiş ve Muhyiddin ibnül Arabî ve Ömer ibni’l-farıd ve İbnü-seb’in ve Hallac Hüseyin bin Mansur gibi tasavvuf büyüklerini çirkin kelimelerle alçalttığı için zamanındaki âlimler, bunun fısk ve bidat sâhibi olduğunu söz birliği ile bildirdiler. Küfrüne fetva verenler de oldu. [Derin İslam alimi Abdülgani Nablüsi, El-Hadikatü’n-nediyye kitabının 363 ve 373. sayfalarında, bu tasavvuf büyüklerinin isimlerini yazarak, birer Velî olduklarını ve bunlara dil uzatanların câhil ve gâfil olduklarını bildirmektedir.] 1305 senesinde, ibni Teymiyye’ye yazılan bir mektupta deniyor ki;
“Kendini büyük âlim ve zamanının imamı sanan din kardeşim! Seni Allah rızası için sevmiştim. Sana karşı olan âlimleri beğenmiyordum. Fakat, senin sevmeye uymayan sözlerini işitince şaşırdım. Aklı olan kimse, güneş bâtınca, gecenin başlamasında şüphe eder mi? Sen, doğru yolda olduğunu ve emr-i bil mâ’rûf ve nehyi-ani’l-münker yaptığını bildirmiştin. Maksadının ve niyetinin ne olduğunu Allahü teâlâ bilir. Fakat, ihlas insanın işlerinden belli olur. Senin işlerin, sözünün perdesini yırtmaktadır. Nefslerine uyanlara, sözleri çürük olanlara uyarak zamanındakilere sövmekle kanaat etmeyip, ölülere de kâfir damgasını bastın. Selef-i sâlihinden sonra gelenlere saldırdığın yetişmiyormuş gibi, Ashâb-ı kirâma ve bunların büyüklerine de dil uzattın. Kıyamet günü, bu büyükler, haklarını istedikleri zaman, ne hâle düşeceğini düşünmüyor musun? Sâlihiye şehrinde, Camiül-cebel minberinde, ‘Hazret-i Ömer’in “radıyallahü teâlâ anh” yanlış sözleri ve belaları vardır’ dedin. Bu belalar ne imiş? Selef-i sâlihinden hangi belayı işittin? Hazret-i Alinin “radıyallahü teâlâ anh” 300’den fazla hatası olduğunu söylüyorsun. Hazret-i Ali böyle olunca, senin doğru bir sözün olabilir mi? Şimdi sana karşı harekete geçiyorum. Müslümanları senin şerrinden korumaya çalışacağım. Çünkü, azgınlığın haddi aştı. Eziyetlerin bütün dirilere ve ölülere ulaştı. Müminlerin senin şerrinden sakınmaları lâzımdır.)
İbni Teymiyye’nin Selef-i sâlihinden ayrıldığını gösteren meseleleri Tacüddin-üs-Sübki şöyle bildirmektedir:
1) Talak vaki olmaz. Yemin keffareti vermek lâzımdır diyor. Kendisinden evvel gelen İslam âlimlerinden hiçbiri kefaret verileceğini bildirmedi.
2) Hâid kadına verilen talak vaki olmaz diyor.
3) Amden, kasten terkedilen namazı kaza etmek lazım değildir diyor.
4) Hâid kadının Kâbe’yi tavaf etmesi mubahtır. Keffaret vermez diyor.
5) Üç olarak verilen talak, bir talak olur diyor. Halbuki bunu bildirmeden önce, icmaul-müsliminin böyle olmadığını kendisi senelerce söylemiştir.
6) İslamiyete uygun olmayan vergiler, bunu isteyene helaldir diyor.
7) Bunlar tüccardan alınınca, niyet edilmese bile zekat yerine geçer diyor.
8) Suda fare gibi hayvan ölünce necis olmaz diyor.
9) Cünüp olanın, gece gusletmeden nâfile namaz kılması câizdir diyor.
10) Vakfın yaptığı şarta itibar olunmaz, diyor.
11) İcmaı ümmete uymayan kimse, kâfir olmaz ve fasık olmaz diyor.
12) Allahü teâlâ mahall-i havâdistir ve zerrelerden yapılmıştır diyor.
13) Kurân-ı Kerîm, Allahü teâlânın zâtında yaratılmıştır diyor.
14) Âlem, yani her mahluk, nev’i ile kadîmdir diyor.
15) Allah, iyi şeyleri yaratmaya mecburdur diyor.
16) Allahü teâlânın cismi ve ciheti vardır ve yer değiştirir diyor.
17) Cehennem ebedî değildir, sonunda söner diyor.
18) Peygamberlerin Mâ’sûm olduklarını inkâr ediyor.
19) Resûlullahın “sallallâhü teâlâ aleyhi ve sellem” diğer insanlardan farkı yoktur. Onu vasıta kılarak duâ etmek câiz olmaz diyor.
20) Resûlullahı “sallallâhü teâlâ aleyhi ve sellem” ziyaret etmeye niyet ederek Medine şehrine gitmek günahtır diyor.
21) Şefaat istemek için gitmek de haramdır diyor.
22) Tevrat ve İncilin kelimeleri değil, mânâları değişmiştir diyor.
Bazı âlimler, yukarıda bildirilenlerin çoğu İbni Teymiyye’nin sözü değildir dedi ise de, Allahü teâlânın ciheti olduğunu ve parçaların birleşmesinden meydana geldiğini söylediğini inkâr eden yoktur. Bununla beraber, ilminin, celâletinin ve diyanetinin çok olduğu söz birliği ile bildirildi. Fıkıh, ilim, adl ve insaf sâhibi olanın, bir şeyi incelemesi, ondan sonra ve ihtiyatlı olarak karar vermesi lâzımdır. Hele bir müslümanın küfrüne, irtidadına, dalâletine ve öldürülmesine karar verirken çok incelemek ve ihtiyatlı davranmak lâzımdır. İbni Hacer-i Mekki’nin “rahmetullahi teâlâ aleyh” Fetâvel-hadîsiyye kitabındaki yazısı burada tamam oldu.
Zamanımızda, İbni Teymiyye’yi taklit etmek modası ortaya çıktı. Onun sapık yazılarını savunuyor ve kitaplarını, bilhassa (Vasıta) kitabını bastırıyorlar. Bu kitap baştan başa onun Kurân-ı Kerîme ve hadis-i şeriflere ve icma-i müslimine uymayan fikirleri ile doludur. Okuyanlar arasında büyük fitne ve bölücülük uyandırmakta, kardeşi kardeşe düşman etmektedir. Hindistan’da bulunan vehhâbîler ve başka İslam memleketlerinde, bunların tuzaklarına düşmüş olan câhil din adamları, İbni Teymiyye’yi kendilerine bayrak yapmışlar, ona (Büyük müctehid), (Şeyhulİslam) gibi isimler takıyorlar. Onun sapık fikirlerine, bozuk yazılarına din ve îman diye sarılıyorlar. Müslümanları parçalayan, İslamiyeti içerden yıkan bu feci akıntıyı durdurmak için Ehl-i sünnet âlimlerinin onu reddeden, vesikalarla çürüten kıymetli kitaplarını okumalıdır. Bu kıymetli kitaplar arasında, büyük imâm, derin âlim Takıyüddin-üs-Sübki’nin “rahmetullahi teâlâ aleyh”, (Şifâü’s-sikâm fi-ziyâreti-hayril-enâm) kitabı, İbni Teymiyye’nin bozuk fikirlerini mahvetmekte, fesadlarını yok etmekte, inadcılığını ortaya koymaktadır. Kötü niyetlerinin, bozuk inanışlarının yayılmasını önlemektedir.
Tavsiye Yazılar –> Vehhabilerin Başlıca Fikirleri Nelerdir?
İbni Teymiyye Ehli Sünnet Midir?
İbni Teymiyye’nin Görüşleri Nelerdir?