Sual: Vehhabilerin temel inanışları nelerdir?
Cevap: İstanbul (Dâr-ül-fünûn)unda (Akâid-i islâmiyye) müderrisi iken, 1354 [m. 1936] senesinde vefât eden Bağdâdlı Cemîl Sıdkı Zehâvî efendinin (El-fecrü’s-sâdık) kitâbı 1323 [m. 1905]de Mısır’da basılmış, İstanbul’da Hakîkat Kitâbevi tarafından ofset ile tekrâr basılmıştır. Bu kitâpta diyor ki;
(İngilizlerin hâzırlamış olduğu, vehhâbî fırkasının bozuk fikirlerini, Muhammed bin Abdülvehhâb, 1150 [m. 1737] senesinde Necd’de izhâr eyledi. Kendisi 1111 [m. 1699] de tevellüd, 1207 [m. 1792] de vefât etti. Der’iyye emîri Muhammed bin Sü’ûd tarafından, çok müslümân kanı dökülerek, yayıldı. Vehhâbîler, kendilerinden olmayan müslümânlara müşrik dediler. Hepsinin tekrâr hac yapmaları lâzımdır, 600 seneden beri, bütün dedeleri gibi, bunlar da kâfirdir, dediler. vehhâbî dînini kabûl etmeyenleri öldürdüler. Mallarını ganîmet olarak yağma ettiler. Muhammed aleyhisselâma çirkin şeyler söylediler. Fıkıh, tefsîr ve hadîs kitâblarını yaktılar. Kur’ân-ı kerîmi, kendi düşüncelerine göre yanlış tefsîr ettiler. Müslümânları aldatmak için, Hanbelî mezhebinde olduklarını söylediler. Hâlbuki, Hanbelî âlimlerinden çoğu da, bunları red eden, bozuk olduklarını bildiren kitâplar yazdılar. Harâmlara helâl dedikleri ve Peygamberleri, Evliyâyı tenkîs ettikleri için kâfir olmaktadırlar. vehhâbî dîninin esâsı 10’dur:
1) Allah maddî bir varlıktır. Eli, yüzü ve ciheti vardır, diyorlar. [Bu akîdeleri, hıristiyanların (Baba, oğul, rûh-ül kuds) inanışlarına benzemektedir.]
2) Kur’ân-ı kerîme, kendi anladıkları gibi manâ vermektedirler.
3) Eshâb-ı kirâmın bildirdiği şeyleri inkâr etmektedirler.
4) Âlimlerin bildirdiklerini inkâr etmektedirler.
5) Dört mezhebden birini taklîd eden kâfir olur, diyorlar.
6) Vehhâbî olmayanlar kâfirdir, diyorlar
7)Peygamberi, Evliyâyı vesîle yaparak duâ eden, kâfir olur, diyorlar.
8) Peygamberin ve Evliyânın mezârlarını ziyâret etmek harâmdır diyorlar.
9) Allahdan başkası ile yemîn eden müşrik olur, diyorlar.
10) Allahtan başkası için nezr yapan ve Evliyânın kabirleri yanında hayvan kesen müşrik olur diyorlar. Bu kitâbımda, bu 10 akîdenin bozuk oldukları, vesîkalarla isbât edilecektir.)
(Vehhâbîlik) denilen fırkayı, Abdülvehhab oğlu Muhammed adında Necdli bir kimse vasıtası ile ingilizler kurdu. Bu alçak adam, 1206 [m. 1791] da öldü. İngiliz planlarını yaymak için çeşitli kitaplar yazdı. (Kitabü’t-tevhid) kitabını, torunu Abdurrahmân şerh ederek (Fethu’l-mecid) adını verdi. 1258 [m. 1842] de öldü. Bu şerhin çeşitli yerlerinde diyor ki (Ölüde his yoktur. Ruhu da ind-i ilâhîdedir. Mülhidler, ervah tasarruf ederler diyerek, ölülerden yardım, şefaat istiyorlar. Bu hareketleri şirktir. Melek, Nebî, Velî, kimseye yardım edemezler. Ölü, ya hazret-i Hüseyin gibi Cennet nimetlerindedir, yahut, Ticani müşriki ve habisi gibi veya Muhyiddin-i Arabî ve Ömer ibnül Farıd putları gibi azaptadırlar. Kendilerine yapılan dualardan haberleri olmaz. Ölü işitir, yardım eder diyenler, dinden imandan çıkıyorlar. Allahın izin verdiği kimse, şefaat olunmasına izin verilene şefaat edecektir. Ölüye duâ etmekle, yalvarmakla izin verilmez. Mısır halkının en büyük tanrıları olan Ahmed Bedevi’nin ne olduğu belli değildir. Ölülerin mezarlarına türbe yapmak, tazim etmek şirktir. Abdülkâdir Geylani, kendine yalvaranı işitir, yardım eder diyorlar. Bu sözleri küfürdür. Bunların türbeleri birer puthanedir. Hepsini yıkmak vâciptir.) diyorlar.
Yukarıdaki yazılar gösteriyor ki vehhâbîlik fırkasının zuhuru, sonra (Suudi Arabistan) devletinin kurulması, ingilizlerin İslamiyete hücumlarının bir zaferi oldu. Bunlar Ehl-i sünnete, yani bize kâfir diyorlar. (Türbeler bidattir. Resûlullah zamanında türbe yoktu. Sonradan yapıldı) diyorlar. Bunlara deriz ki biz Ehl-i sünnet mezhebindeyiz. Bizim itikadımıza göre, Edille-i şer’iyye 4’tür. Yani din bilgilerinin kaynağı 4’tür. Bu 4 kaynak, kitap, sünnet, kıyas-ı fukaha ve icma-ı ümmettir. Kitap, Kur’ân-ı Kerîmdir. Sünnet, hadis-i şeriflerdir. Kıyas-ı fukaha, 4 mezhebin fıkıh kitaplarıdır. İcmaı ümmet, ilk 2 asrın âlimlerinin söz birliğidir. Bu alimlerden, hiçbiri, türbelere karşı bir şey demedi. Fıkıh kitapları, türbelerin caiz olduğunu yazıyorlar. Şu hâlde, türbe yapmak ve türbe ziyaret etmek dinimizde yasak değildir. Vehhâbîler inkar ediyorlar. İslam dini, vehhâbî cahillerinin ve dinde reformcu denilen mezhepsizlerin sakat mantıkları, sapık düşünceleri ve yaldızlı sözleri değildir. İslam dini, Edille-i şer’iyyeden elde edilen bilgilerdir. Vehhâbîliğin kurucusu Muhammedin kardeşi Süleyman bin Abdülvehhab, Ehl-i sünnet alimi idi. Kardeşinin tuttuğu yolun bozuk olduğunu bildirmek ve müslümanların ona aldanmalarını önlemek için çok kitap yazdı. (Savaiku’l-ilâhiye firreddi-alel-vehhâbîye) kitabında vehhâbîlere cevap vermekte, yollarının yanlış olduğunu ispat etmektedir. 6. sayfasında diyor ki (Evet, vehhâbîlerin şeyhul-İslam ismini verdikleri ve yazılarını senet olarak aldıkları İbni Teymiyye ve talebesi İbnülkayyım Cevziyye, gaib olandan ve ölüden yardım istemek, onun için adak yapmak veya Allahtan başkası için kurban kesmek, kabri öpmek, toprağını alarak bereketlenmek haramdır dediler. Şirk-i ekber demediler. Hiçbir âlim, böyle yapan müşrik olur demedi. 4 mezhep âlimleri, küfre sebep olan şeyleri uzun yazdılar. Böyle yapanın mürted olacağını hiçbiri bildirmedi. Böyle yapanların müslüman olduklarını bildirdiler.)
Yusuf Nebhani “rahime-hullahü teâlâ” Şevahidü’l-hak kitabının 141. sayfasında diyor ki Şâfiî âlimlerinden Şihabüddin Remli “rahime-hullahü teâlâ” fetvasında buyurdu ki (Peygamberler “aleyhimüssalevâtü vetteslîmât” öldükten sonra mucizeleri, Veliler de “kaddesallahü teâlâ esrârehümül’azîz” öldükten sonra kerametleri devam eder. Bunun için, öldükten sonra da bunlara istigase, tevessül edilir.) Abdülhay Şernblali de, Peygamberler “aleyhimüssalevâtü vetteslîmât” ile ve Evliya “kaddesallahü teâlâ esrârehümül’azîz” ile tevessülün caiz olduğunu uzun ispat etmektedir.
İbni Abidin “rahime-hullahü teâlâ”, 1. cilt sonunda buyuruyor ki (Âlimlerin, Seyyidlerin, Velilerin, umuma vakıf edilmiş olmayan yerdeki kabirleri üzerine türbe yapmak caizdir.) 5. ciltte lebs faslında diyor ki (Evliyanın, salihlerin kabirleri üzerine, sanduka, örtü, sarık sarmak mekruh denildi. Bize göre, meyyite tazim ve hürmete sebep olmak, hakaret edilmemek, gafillerin edebli olmaları için, bunlar caizdir. Ameller niyete göredir.) Vehhâbîler, Kur’ân-ı Kerîme ve hadis-i şeriflere yanlış mânâ veriyorlar. Kendi anladıklarına inanmayanlara kâfir diyorlar. [(Fethu’l-mecid) adındaki vehhâbî kitabında yazılı olan yalanlara ve iftiralara, vesikalarla uzun cevaplar verilmiş, kitabın yazarı rezil edilmiştir.]
[Tenbih: İbni Abidin “rahime-hullahü teâlâ”, bagileri anlatırken diyor ki (Harici denilen kimseler, şüpheli olan (birkaç mânâ çıkarılabilen) delilleri tevil ediyorlar. Yani bazı âyet-i kerimelere ve mütevatir olan hadis-i şeriflere, açık ve meşhur olmayan mânâlar veriyorlar. Hazret-i Alinin “radıyallahü teâlâ anh” askerinden ayrılarak ona karşı harp edenler böyle idi. Hakim ancak Allahtır. Hazret-i Ali, 2 hakemin hükmüne uyarak, hilafeti Muaviye’ye “radıyallahü teâlâ anh” bırakmakla büyük günah işledi, dediler. Onunla harp etmelerine bu yanlış tevilleri sebep oldu. Kendileri gibi inanmayanlara kâfir dediler. Hariciler ve vehhâbîler gibi, şüpheli delilleri yanlış tevil ederek, kati delile uymayan iş yapanlara, müctehid olan fıkıh âlimleri kâfir demediler. Bagi, âsî, bidat ehli olduklarını söylediler. Türkçede sapık, denilmektedir. Delillerde kati, (açık olarak) anlaşılan tek bir manaya inanmayan ise kâfir olur. Âlemin yok olacağına, ölülerin tekrar dirileceklerine inanmamak böyledir. Ali ilahtır, Cebrâil vahiy getirirken yanıldı diyen de kâfir olur. Çünkü bu sözler, tevil ederek, ictihad için uğraşarak anlaşılan mânâlar değildir. Nefse uymaktandır. Hazret-i Aişe’yi “radıyallahü teâlâ anha” kazf eden [yani kötüleyen] ve babasının “radıyallahü teâlâ anh” sahabi olduğuna inanmayan da kâfir olur. Çünkü ikisi de, Kur’ân-ı Kerîmde açık olarak bildirilen delili inkardır. Fakat, hazret-i Ebû Bekr ile hazret-i Ömer’i seb eden ve halifeliklerine inanmayanın tevili varsa, kâfir olmaz. Müslümanların mallarına, canlarına saldırmak gibi kati açık olan haramlara tevili olmadan helal diyen kâfir olur. Kitaptan ve sünnetten, şüpheli bir delili tevil ederek söyleseydi, kâfir olmazdı.)
Görülüyor ki müslüman olduğunu söyleyip ibadetlerini yapan, yani (Ehl-i kıble) denilen bir kimsenin Ehl-i sünnete uymayan bir inanışı, mânâsı açık olan bir delili inkar olursa, tevil ile olsa da, olmasa da küfür olur. Buna (Mülhid) denir. Bu inanış, açık olmayıp, şüpheli olan bir delili inkar olursa veya açık delile uymayan bir iş ise, tevili varsa, küfür olmaz. Bidat olur. Tevilden haberi olmayıp, bidat sahibi âlimleri taklit ile veya nefse uyarak, dünya çıkarları için ise, yine küfür olur.
İster Ehl-i sünnet olsun, ister bidat sahibi olsun, dinini dünya çıkarlarına alet eden, yani dünyalığa kavuşmak için dininden veren cahillere, (Din yobazı) denir. İmanı olmadığı hâlde, müslümanları aldatarak imanlarını yok etmek, İslamiyeti içerden yıkmak için, müslüman görünüp, küfre sebep olan şeyleri ispat etmek için, delilleri yanlış tevil edene, (Zındık) denir. Kendisini müslüman ve fen adamı tanıtıp, dini, imanı bozan şeyleri fen bilgisi diyerek söyleyen yalancı kâfirlere, (Fen yobazı) denir. Fen yobazlarının da zındık oldukları evvelki maddelerde bildirilmişti. Fen yobazları, ittihatçılar tarafından, Tanzimatın ilanından beri, ingilizlerden, masonlardan para, mevki gibi menfaatler sağlayarak, İslamiyete saldırmışlardır. Hakiki İslam âlimleri, din yobazlarına, kuvvetli cevaplar vererek onları susturmuşlar, müslümanları bunların şerlerinden kurtarmışlardır. Fen yobazları ise, İslam düşmanı, ilerici denilen devlet adamlarından yardım görmüşler, istediklerini çekinmeden söylemişler ve yazmışlar, birbirlerini överek, yalanlarının yayılması kolay olmuş, İslamiyete daha çok zarar vermişlerdir.] İslam bilgilerinde âlim olan bidat sahiplerine ve mülhidlere ve bunların yolunda olan cahil taklitçilere, (Mezhepsiz) denir. Mezhepsizler ve iman hırsızları olan zındıklar, (Dinde reformcu) olarak ortaya çıkmaktadırlar. İcma, delil değildir diyen kâfir olmaz. Bidat sahibi olur. Hariciler, şiîler, vehhâbîler böyledir. Bunların icmaa muhalif sözleri küfür olmaz.
Tavsiye Yazı —> Vehhabiliğin Bazı İnançlarına Cevaplar