Sual: 1923’te Mustafa Kemal’in Balıkesir Zağnos Paşa Câmii’nde hutbe verdiği doğru mudur? Doğruysa izahı nedir?

Cevap: Doğrudur. Zamanın icap ve şartlarına göre hareket etmiştir.

 

Sual: Suriye’de, Filistin’de, Irak’ta muhalif milislerin arasında savaşırken ölen şehid midir?

Cevap: Fıkıh kitapları, şehidlik için bazı şartlar aramakta ve tasnifler yapmaktadır. Meşru bir cihad esnasında cephede hemen ölen ile zâlim tarafından öldürülen mümin şehiddir. Bir de veba, zelzele, yangın, devasız dert gibi çeşitli sebeplerle veya canını, ırzını, malını korurken ölenler hükmen şehid sayılır. Bahsettiğiniz kimseler, her ne kadar meşru cihad değil ise de, zorla götürüldükleri için mazurdur ve imanı varsa şehid sayılır. İç harb gibi felâketli zamanlarda fitneye karışmadığı halde, haksız yere öldürülen mümin hakiki şehiddir.

 

Sual: Adnan Menderes’in Paris’te Ayşe Sultan’ı ve annesini bulaşık yıkarken gördüğü ve “Anne affet bizi, geç geldik” dediği doğru mudur?

Cevap: Uydurmadır. Ayşe Sultan’ın annesi sürgüne çıkmadı.

 

Sual: İkinci Cihan Harbi’nde Türkiye’nin savaştan uzak kalabilmesinin sebebi nedir?

Cevap: Harbden evvel Türkiye, müttefiklerle, yani İngiltere ve Fransa ile anlaşma yapmıştı. Öte taraftan harbin başında da Almanya ile anlaşma yaptı. İlk anlaşma, bir tecavüz vukuunda İngiltere ve Fransa’nın yanında savaşa girmeyi icap ettiriyor; ikincisi ise saldırmamazlığı ihtiva ediyordu. Diğer devletler, Türkiye’nin savaşa girmesini istemedi. Nitekim İspanya da aynı şekilde savaşa dâhil olmadı. İsteselerdi Türkiye’yi savaşın içine gayet kolay çekebilirlerdi. Fakat Türkiye’nin böyle bir savaşı devam ettirebilecek lojistik, ekonomik, politik ve sosyal pozisyonu bulunmuyordu. Müttefikler, va’dettikleri techizatı da vermediler/veremediler. Türkiye’yi ve İspanya’yı serbest bölge ve istihbarat merkezi olarak kullandılar. Buna rağmen Türkiye, harbe girmiş gibi sıkıntı çekti.

 

Sual: Tarih kitapları, II. Dünya Savaşından sonra Nazilerin ve Japon idarecilerin savaş suçlusu sayılıp mahkemelere çıkartıldıklarını ve idam edildiklerini yazıyor. Müttefik devletler mensubu asker veya idarecilerden böyle yargılananlar oldu mu?

Cevap: Savaş suçu tarifi, milletlerarası anlaşmalarla tayin edilmiştir. Osmanlı Devleti’nde de 1919’da İttihatçılar ve Ermenileri öldürenler için benzeri bir mahkeme kuruldu ve cezalar verdi.

 

Sual: Sivas Kongresi’nde Amerikan mandasının kabul edildiği doğru mudur?

Cevap: Sivas Kongresi’nde Amerikan mandasının kabulüne delalet edecek 6. madde, sonradan Amerikan reisi Wilson’un Anadolu’da ABD’nin mandaterliğine karşı çıkan beyanatı üzerine çıkarılmıştır. Sivas Kongresi’ni tertipleyenler de sonradan mandaya karşı çıktıklarını söylemek mecburiyetinde kalmıştır.

 

Sual: Mustafa Kemal Paşa 1923’te kaç milletvekilinin oyu ile cumhurbaşkanı seçildi?

Cevap: Meclisteki 334 milletvekilinin, celseye iştirak eden 158’inin oyu ile seçildi.

 

Sual: Paraların üzerinde niçin Türkiye Cumhuriyeti Merkez bankası değil de Türkiye Cumhuriyet Merkez bankası yazıyor?

Cevap: Merkez Bankası bir anonim şirkettir ve hususi bir kanunu vardır. Bu kanuna göre, şirket hissedarlarının açıklanması yasaktır. Şirketler, devlet adını kullanamazlar.

 

Sual: Bir makalede saltanatın kaldırılışı, Ankara’nın başşehir oluşu ve cumhuriyetin ilanında, mecliste vasıflı ekseriyet nitelikli çoğunluk) olmadığından bahsediyordu. Vasıflı ekseriyet meselesi, 25 maddeden ibaret 1921 anayasasında var mı?

Cevap: 1924 senesine kadar Kanun-ı Esasî ve Osmanlı mevzuatı caridir. 1921 teşkilat-ı esasiyye kanunu, bunun tamamlayıcısı mahiyetindedir.

 

Sual: Atatürk’ün İnönü tarafından zehirlendiği söyleniyor. Doğru mudur?

Cevap: Bu, tâ o zaman ortaya atılmış bir iddiadır. Hatta sarayda bulunan kırmızı karıncalar sebebiyle ilaçlama bile yapılmıştı. Ölüm sebebi sirozdur. Ölüm hâdisesi, çok kişinin gözü önünde cereyan etmiştir. Yaş ortalamasının çok fazla olmadığı bir devirde, üstelik sefahatla yıpranmış bir vücudun bu yaşta hastalanarak ölmesi gayet tabiidir. Başka bir sebep aramaya lüzum yoktur.

 

Sual: İngiliz başbakanı Churchill’e, Osmanlı Devleti’ni yıktığı için, sonradan Türk istihbaratının suikast yaptığı, bu istikamette, Churchill’e hızla bir taksinin çarptığı ve bu vesileyle öldüğü doğru mudur?

Cevap: Osmanlı Devletinin yıkılışı Churchill’in değil, öncelikle Büyük Britanya politikasıdır. Cumhuriyet ricalinin kendisine teşekkür etmesi daha muvafık olurdu.

 

Sual: Adnan Menderes inançlı birisi miydi?

Cevap: İnançlı idi. Hizmeti, günahına keffaret olur inşallah. Şehidlerin günahları affolur.

 

Sual: Rıza Nur’un hâtıratında yazılanlar doğru mudur?

Cevap: Hâtıralar her zaman sübjektiftir. Yazanın ruh hâlini, hâdiselere karşı nefsî müdafaalarını aksettirir. Bunların da mübalağalı veya hatalı olmak ihtimali fazladır. Hatıratlar, bununla beraber tarih için çok değerli birer kaynaktır. Çapraz okumalarla buradaki malumatın ne derece gerçeğe yakın olduğunu anlamak mümkündür.

 

Sual: İslam coğrafyasında cereyan eden zulümlere gücü yetmeyen müslümanın tavrı ne olmalıdır?

Cevap: Dua eder.

 

Sual: İsmet İnönü Kürt müdür?

Cevap: Babası Reşid Bey, Bitlisli Kürümoğullarındandır. Bu ailenin Müslüman olmuş Kızılmescidli bir Ermeni ailesi olduğu muhaliflerince söylenegelmiştir. İnönü’nün babası bir ara Malatya’da vazifeli bulunduğu ve İsmet İnönü İzmir’de doğduğu için bu iki şehirden zannedilmektedir. Annesi Cevriye Hanım Rumeli’de Şumnulu, zevcesi Mevhibe Hanım, Ziştovilidir.

 

Sual: İnönü Malatyalı olduğu için, Demokrat Parti zamanında Adıyaman vilayet yapılarak Malatya’nın da cezalandırıldığı doğru mudur?

Cevap: İnönü Malatyalı değildir. Bitlislidir. Babası bir ara Malatya’da mübaşirlik yapmıştır. İnönü, İzmir’de doğmuştur. Ama tek parti zamanından itibaren Malatya milletvekili olmuştur ki, o devirde hiçbir milletvekili, seçim bölgesi ile alakası yoktu. İsimleri parti merkezinde tesbit edilirdi. Adıyaman’ın vilayet yapılması, Kütahya, Adapazarı ve Uşak ile beraber cereyan etmiş idari bir tasarruftur.

 

Sual: Balkanlar Türklerin elinde kalsaydı, Türk nüfusu Anadolu’nun yarısı kadar olabilir miydi?

Cevap: Rumeli’den göç edenler şu andaki nüfusun takriben yüzde 20’sini teşkil eder. Çoğu da yollarda ve katliamlarda vefat etmiştir.

 

Sual: Adnan Menderes Sabatayist midir?

Cevap: Merhum Adnan Menderes, bahsettiğiniz Sabataycı Evliyazade ailesinden değildir. Kaimvalidesi o ailedendir. Cavit Bey ile de alakası yoktur. Dr. Nazım ile akrabadır. Zamanımızda bu hususta yapılan neşriyat mübalağalı ve kafa karıştırıcıdır. Adnan Menderes samimi bir müslüman idi. Günahları olabilir. Onu da Allahü a’lem şehadet affettirmiştir. Sadece ezanı aslına iadesi, hayırlı iş olarak ona yeter. Bütün müslümanların kalbinde müstesna bir yeri vardır. Onun hizmetini bu asırdaki devlet adamlarından kimse yapamadı. İnsanın soyu elinde değildir. Bir kimse Sabataycı asıldan bile gelse, hali hazırdaki vaziyeti mühimdir. Mümin ise, mümin muamelesi yapılır.

 

Sual: Bazı kitaplarda Osmanlı Devletini ihtiyarlar, aksakallılar adıyla bir grup bilge kişinin kurduğu; buhranlı zamanlarda devreye girerek kahramanlara vazife verdikleri ve Türklerin asırlar boyunca hep böyle idare olunduğunu söylüyorlar. Aslı var mıdır?

Cevap: Roman mevzuu hayali şeylerdir. Aslı astarı yoktur.

 

Sual: Ben Yahudiyim. Osmanlı Yahudileri iyi yaşadı, doğru. Ama Avrupa’daki herşey de kötü değildi. Yahudilerin  amme hizmetine girmedikleri, hayat haklarından mahrum oldukları, dinlerini istedikleri gibi yaşayamadıkları yerler ve zamanlar olmuştur. Ama Avrupa’dan sayısız bilim adamı çıkmasını nasıl izah edersiniz? Ermenilerin sürülmesi için hükümeti Yahudilerin kışkırttığını yazmışsınız. Lütfen tehcire Yahudileri karıştırmayın. İttihat ve Terakki öz be öz Türk malıdır.

Cevap: İslâm-Türk kültüründe antisemitizme yer olmaz. Osmanlılarda herşey güzeldi diye bir umumileştirme yapılamaz. Her devir aynı değildir. Azınlıklar, çoğunluk arasında hep sıkıntı çeker. Bunu Müslümanlar için de empati yoluyla anlayabilirsiniz. Yahudilerle Müslümanların yakın tarihi benzerlikler taşır. Avrupa’da Yahudilere sadece ticaret ve ilimle meşgul olma hakkı verilmişti. Bilim ve sanatta ileri gelebilen Yahudilerin ise tamamına yakını Yahudi kimliği ile değil, vaftiz olarak veya Hristiyan kültürünü kabul ettiğini deklare etmek suretiyle kabul görmüştür. Şark Yahudileri sayıca az ve kültürel olarak farklı şartlarda yaşarlardı. Elbette her Yahudi aynı değildir. İttihatçıların arka planındaki güçlerin biri de Siyonist Yahudilerdi. Emanuel Carasso en mühimidir. İttihatçıların çoğu ise Sabataycıdır. Ermenilerle Yahudilerin ekonomik sebeplerle ihtilafı bilinen bir şeydir. Ermeni tehcirinin arkasında Carasso vardır. Bu biliniyor. Bütün Yahudiler elbette mesul değildir. Jön Türk ve Cumhuriyet devrindeki podgomları elbette ki tasvip ve müdafaa etmeyiz. Zulüm kime yapılırsa yapılsın kötüdür.

 

Sual: Türkiye kurulduğu zaman bir İslam devleti miydi?

Cevap: 1920 meclisi, Osmanlı meclis-i mebusanı sayılmaktadır. Anayasada ahkam-ı şer’iyyenin tenfizinden bahsedilir. 1924’te bunu tenfiz edecek makam, Şer’iyye ve Evkaf Vekaleti; ayrıca kadı mahkemeleri ve aynı zamanda hilafet kaldırıldı. 1926’de medeni kanun kabul edilerek, şeriat tamamen lağvedildi.  1928’de devletin dini, din-i İslamdır ibaresi anayasadan çıkarıldı. 1937’de laiklik prensibi anayasaya girdi. “Hakimiyet milletindir” ifadesi, idarecileri ve kanunları yapanları güya millet tayin eder demektir.

 

Sual: Faiz almak haram iken, nasıl oluyor da Osmanlı hükümeti Avrupa’dan borç aldı?

Cevap: Savaş masraflarını karşılamak ve zaruret sebebiyle borç almak caizdir.

 

Sual: Osmanlı Devleti’nin son zamanlarda hakiki bir meşrutiyet olduğu söyleniyor. Meşrutiyette parlamento olması gerekmez mi? Parlamenter bir monarşi İslâmiyete aykırı mıdır?

Cevap: 1876’da parlamento kuruldu. Kanunları burası yapıyor. Ama son sözü halife söylüyor. Bu sebeple İslâm hukukuna mugayir değildir. Sultan Abdülhamid iktidarının 30 senesinde ise seçimler yapılmadı ve parlamento toplanmadı. Ama yine de padişahın salahiyetleri mahduttur. İttihat ve Terakki devri bir diktatörlüğe dönüşerek bu hususiyetini fiilen kaybetmiştir.

 

Sual: Sultan Reşad, meşru bir halife midir?

Cevap: Sultan V. Murad ve Sultan Reşad, meşru halife değildir. Zira meşru halifenin haksız yere tahttan indirilmesi, şer’en muteber olmaz. Üstelik bu ikisinin elinde halifelik otoritesi yoktu. Abdülmecid Efendi de böyledir. 93 Harbi’nin, Trablusgarb, Balkan ve Cihan Harblerinin kaybedilmesini de ulema buna bağlarlar.

 

Sual: H.C Armstrong’un meşhur Grey Wolf (Bozkurt) kitabı orijinal midir?

Cevap: Latife Hanım ile Halide Edip’in anlattıkları üzerine yazdığı; Atatürk’e okunup, içinde yazanları inkâr etmediği rivayet olunur.

 

Sual: Mardinizadeler ve Erbilîler seyyid değiller mi? Eğer böyle ise, internette Sabatayist olduklarının iddia edilmelerindeki maksat nedir?

Cevap: Mardinilerin seyyid olduğu meşhurdur. O listelere itibar edilemez. Sabatayistlerin resmî ve sıhhatli bir listesi loktur. Ancak umumi malumata istinaden söylenmektedir.

 

Sual: Çanakkale savaşında verilen şehit sayısı 253.000 kişi deniliyor bu sayı doğru mudur?

Cevap: Zayiat adedi budur. Şehid, yaralı, kayıp, esir vs hepsi buna dâhildir. Şehid adedi 56 bindir.

 

Sual: Sivas Kongresi’nde bir hayli manda taraftarı olduğu anlaşılıyor. Mustafa Kemal Paşa da manda taraftarı mıydı?

Cevap: O buhranlı zamanlarda, doğrudan muharebe yapılmamış bir büyük devletin Anadolu topraklarında mandater olmasına çok kimse sıcak bakıyordu. Mustafa Kemal Paşa da manda taraftarıydı. Bunu açıkça söylüyordu. Hatta Sivas Kongresi’nde mandaya sıcak bakan bir madde kabul edilmişti (6. Madde) Fakat o arada Amerikan hükümeti, mandayı kabul etmeyeceğini söyledi. Mustafa Kemal Paşa, bunu bir gazeteciden öğrendi ve hemen manda aleyhinde beyanat verdi. Sivas Kongresi’nin mandayı kabul eden meşhur 6. maddesi inkılap tarihi kitaplarından çıkarılmıştır. Buradaki manda, koruma, protektora demektir. Burada bir umumi vali oluyor. Kendi hükümeti vardır. İçişlerini kendi idare ediyor, fakat dışarıya karşı himaye ediliyor. Nitekim Filistin ve Irak, İngiliz; Suriye, Fransız mandası altına girmiş; 25 sene kadar kalmıştır.

 

Sual: Demokrat Parti’nin 5816 numaralı kanunu çıkarmasının sebebi nedir?

Cevap: Demokrat Parti iktidara gelince, bazı meczuplar, heykellere saldırdı. Bu, muhaliflerin provokasyonu idi. Böylece Demokrat Parti’yi Atatürk düşmanı olarak gösterip alt etmek istiyorlardı. Kendisi de sıkı Kemalist olan Celal Bayar’ın da baskısıyla, sırf hükümeti ve müslümanları korumak için bu kanun çıkarıldı.

 

Sual: İskilipli Atıf Hoca’nın Teali İslam Cemiyeti reisi olduğu ve bu sebepten idamına hüküm verildiği doğru mudur?

Cevap: Böyle olmadığı bellidir. Kaldı ki her ne kadar inkılap tarihi kitaplarında Ankara cihetinden zararlı cemiyetler arasında sayılsa da, Teali İslam Cemiyeti âzâsı olmak suç değildir. Üstelik Lozan Antlaşması’nda umumi af ilan edilmiştir. Eskiden işlenen bir suçtan dolayı ceza verilmez.

 

Sual: Bazı tarihçiler, hilafetin kaldırılmasının en çok İngiltere’yi rahatsız ettiğini söylüyor. Doğru mudur?

Cevap: Böyle söyleyen bir tarihçi yoktur. Halifeliğin mahiyetini ve İngiltere’nin XIX. asırdaki dış siyasetini iyi bilen bir kimse böyle söylemez. Benim yazılarım, radyo ve televizyon programlarımda, ayrıca Osmanlı’nın Çöküşü ve Sürgündeki Hanedan kitaplarımda tafsilat vardır.

 

Sual: Umumi Harb’den sonra işgal edilen İstanbul’u İngilizlere bağlı müslüman askerlerin talan ve tecavüzlerde bulunduğu doğru mudur

Cevap: İşgal esnasında böyle şeyler olabilir. Olsa bile, bunu her cins asker yapabilir.

 

Sual: 28 Mayıs Azerbaycan Devleti’nin 100’ncü yılıdır. Bununla alakalı bazı arkadaşlarım resim paylaşıp birbirini tebrik ediyor. Bunun imana bir zararı var mıdır?

Cevap: Sosyalizm, Müslümanlığa aykırı bir sistemdir. Bu gibi beşerî sistemlerin kuruluşuna sevinmek ve kutlamak Müslümana yakışmaz. İmana tesiri ise niyete göredir.

 

Sual: Süleyman Kâni İrtem’in padişahlar ile alakalı yazdıkları mutemed midir?

Cevap: Kendisi koyu bir İttihatçı subayıdır. Kitaplarının tamamı propaganda mahsulü trajikomik iftiralardan ibarettir.

 

Sual: Zamanımızda bazı tarihî hâdiselerin çarpıtıldığına şâhid oluyoruz. Siz de zaman zaman bunlara işaret ediyorsunuz. Buna dair vesikaları nasıl ve nereden buluyorsunuz?

Cevap: Yakın tarih, tarihimizin en az ve yanlış bilinen kısmıdır. Ancak buna dair hakiki vesikalar, kitaplar, kaynaklar mevcuttur; gizli değildir. Marifet bunları bulmaktadır. Bunun için doğru bir tarih mantığı yanında, tarih bilgisine sahip olmak; tarih metodolojini bilmek; subjektif düşüncelerden arınmış olmak lazımdır. Yani kafasındaki bir fikri veya bilgiyi desteklemek için değil, doğruyu bulmak için uğraşmalıdır. Bir vesika veya beyan görünce, bunun hilafının da olabileceği şüphesini taşımalıdır. Çapraz okuma yapmalıdır. Tez ve antitez beraberce değerlendirmelidir. Resmi tarih sadece kendi ideolojisini destekleyecek kitapları ve vesikaları neşreder ve destekler. Buna muhalif olanları bulmak için biraz uğraşmak lazımdır. Zamanla insan bu hususta bir meleke kesbeder.

 

Sual: Atatürkle İnönü arasında geçen dizbağı nişanı meselesi nedir?

Cevap: İngiltere Hükümeti’nin Atatürk’e dizbağı nişanı vermesi fikri bazı ecnebi gazetelerde yazılmıştı. İnönü bir mecliste buna muhalefet etti. Atatürk kendisini kıskandığını düşünerek gücendi. Aralarının açılmasına bu hâdisenin vesile (sebep değil) olduğu söylenir.

 

Sual: Bir videoda Sultan Reşad’ın göğsünde gamalı haç olduğunu gördüm. Sadece onda değil, Cihan Harbi’ndeki çoğu paşada da var. Böyle bir şey nasıl olabiliyor?

Cevap: Yanlış görmüşsünüz. Gamalı haç Nazi devrine aittir. Haç biçimli madalya diyorsanız, bazı Osmanlı bürokrat ve askerlerine ecnebi devletler tarafından verilmiş madalyaların diplomasi icabı takıldığı vâkidir.

 

Sual: Vambery, Osmanlı casusu mudur?

Cevap: Şarkiyatçı bir Yahudidir. Sultan Abdülhamid’e Fransızca dersi vermiştir. İkili bir ajan olduğu; hem İngiltere, hem Osmanlı Devleti için çalıştığı anlaşılıyor. Müşavir de denilebilir.

 

Sual: Cumhuriyetin ilk devrinde rejim din aleyhtarı olduğu halde Kur’an-ı kerim tefsiri ve hadis-i şerif kitaplarını neşr etmesini nasıl anlamalıyız?

Cevap: 1930’lu yıllarda Diyanet İşleri Reisliği tarafından, Mehmet Akif ve Elmalılı Hamdi’ye Kur’an-ı kerimin meal ve tefsiri; Babanzade Naim ve Kâmil Miras’a da Buhârî Muhtasarı Tecrid’in tercüme ve şerhi vazifesi verilmişti. Akif ve Elmalılı’nın Sultan Abdülhamid muhalifliği; Kâmil Miras’ın İbni Teymiyye hayranlığı, yeni rejim için bir referans olmuştur. Bunlar, halkı ilmihal ve fıkıhtan uzaklaştırmak maksadına matuf modernist projelerdir. Buna rağmen bu kitaplar elbette ki sonra yazılan pek çok kitaptan çok daha ehvendir.

 

Sual: Atatürk’ün annesinin ikinci kocası kimdir? Mektep kitaplarında gösterilen resim hangi kocasını aittir?

Cevap: Evrenosoğlu Ragıb Bey’dir. Mektep kitaplarındaki meşhur resim muhtemelen Zübeyde Hanım’ın ilk zevci Ali Rıza Bey’e aittir.

 

Sual: Tarikat-ı Salâhiye nedir?

Cevap: Hanedan sürgün edildikten sonra; Ankara’nın ortaya çıkardığı iddia edilen gizli bir cemiyettir. Güya saltanatı tekrar yerine getirmek için hanedanla irtibat halinde olduğu düşünülen 11 kişi bu vesileyle idam edilmiştir.

 

Sual: Merkez Bankası’nın hissedarları kimdir?

Cevap: A sınıfı hisseler %51’in aşağısına inmemek kaydıyla “Hazine Müsteşarlığına” aittir. Yani devletindir. Bu devletin hisseleri Merkez Bankası ilk kurulduğunda %15’idi. Yani ezici çoğunluğu yabancıların ve özel kişilerin elindeydi. Daha sonradan bu hisse oranı 1970’de %51’e, 2002’de ise %55’e çıkarılmıştır. B sınıfı hisseler ise Türkiye’nin yerli bankalarının sahip olabileceği hisselerdir. C sınıfı hisseler ise yabancı bankalar ve ayrıcalıklı şirketlerin sahip olabileceği tiptedir. (bu grupta maksimum %6 hisse payı bulunabiliyor Merkez Bankasına ait) D sınıfı hisseler ise Türk vatandaşların ve Türk ticari şirketlerinin sahip olabileceği hisselerdir.

 

Sual: Halk, Sultan Abdülaziz ve Sultan Abdülhamid’in arkasında neden durmadı?

Cevap: O zamanın şartlarında buna imkânları yoktu. Olup bitenlerden zamanında ve doğru olarak haberdar bile değildi. Haberdar olanlar da, dezenformasyon sebebiyle yanlış tevcih edilmişti. Bilenler ve gücü yetenler de yanlış tercihlerde bulunup, sonradan bunun ceremesini bizzat çektiler.

 

Sual: İngiltere, Atatürk’e dizbağı nişanı vermiş midir?

Cevap: Verilmesi konuşulmuş; ama verilmemiştir. Atatürk ve İnönü arasında siyasî bir krize sebep olmuştur.

 

Sual: Türk tarihinde heyet adında gizli bir teşkilat olduğu, nesilden nesile intikal eden bir faaliyet gösterdikleri, birbirine geçmiş üç hilalli sembol kullandıkları, tarihî hâdiselere müdahale ettikleri, Alpaslan, Osman Gazi, Sultan Fatih, Sultan Abdülhamid, Enver Paşa, Mustafa Kemal vs gibi tarihî şahsiyetlere vazife verdikleri doğru mudur?

Cevap: Hayal mahsulüdür.

 

Sual: Gertrude Bell kimdir?

Cevap: Ortadoğu’da İngiliz menfaatleri için çalışmış arkeolog, yazar ve casustur.

 

Sual: Arabistan, İsrail’i resmen tanıyor mu?

Cevap: Diplomatik olarak değil; ama müzakerelerde muhatap alıyor.

 

Sual: Nazilerin 6 milyona yakın Yahudi öldürdüğü doğru mudur?

Cevap: Nazilerin tatbik ettiği jenosit programı çerçevesinde öldürülen insanların sayısı ekseri Yahudi olmak üzere 6 milyon civarındadır. Bir kişi bile zulmen öldürülmüş olsa, bu menfur bir şey demektir. Bu gibi katliam hadiselerinde öldürülen insan sayının çok veya az olmasının bu çerçevede ehemmiyeti yoktur; sadece hadisenin vahametine tesir eder.

 

Sual: Tahsin Paşanın Hatıraları doğru ve güvenilir bir kaynak mıdır?

Cevap: Neşredildiği zamanı dikkate alırsak bazı hususlarda rüşveti kelamda bulunmuş olduğu görülür. Bunun haricinde oldukça muteberdir.

 

Sual: Batum’un Bolşevik Ruslara verilmesi, Sultan Hamid’in Kıbrıs’ı desteğini almak için İngilizlere vermesine benzemiyor mu?

Cevap: İkisi aynı şey mi, takdirinize arzedilir. Birisinde muazzam bir mağlubiyetten kurtulmak için cüz’i bir taviz veriliyor. Üstelik Kıbrıs tamamen verilmiyor, tekrar iade edilmek üzere İngilizlere üs olarak veriliyor. Buradaki memurları, İstanbul tayin ediyor. Vergisi İstanbul’a gidiyor. Vakıflar, camiler, medreseler, şeyhülislamlık tarafından idare ediliyor. Osmanlı hukuku tatbik ediliyor. Cihan Harbine girildiği için İngilizler Kıbrıs’ı geri vermeyip ilhak etti.

 

Sual: Padişahdan dul kalan hanımların çocuğu varsa başka birisiyle evlenmesi yasak ise, Sultan Abdülmecid’in zevcesi Bezmi Hanım neden bu kâideyi bozmuştur?

Cevap: Bu kanun değil, âdettir. Bilhassa son devirde istisnası vardır.

 

Sual: Osmanoğullarının, kendilerine yapılanlara rağmen, cumhuriyeti kuranlar hakkındaki beyanları nasıl değerlendirilebilir?

Cevap: Hepsi yakın tarihi iyi bilirler. Ama nerede, kime ve nasıl konuşulacağını da bilhassa eskileri çok iyi bilirler. Başlarına yeni belaların gelmesinden azami korku içindedirler.

 

Sual: Atatürk’ün cenaze namazı kılındı mı?

Cevap: Kızkardeşi Makbule Hanım’ın ısrarı üzerine zamanın diyanet işleri reisi Şerefeddin Yaltkaya tarafından Dolmabahçe Sarayı’nda Türkçe olarak kıldırılmıştır.

 

Sual: Falih Rıfkı Atay Sykes Picot Antlaşmasıyla Çarlık Rusya’ya İstanbul’un vaad edildiğini ve Bolşevik inkılabı olmasaydı, İstanbul’un Ruslarca işgal edileceğini söylüyor. (Çankaya). Çarlık Rusya’sının yıkılmasının sebeplerinden birisinin de Çanakkale zaferi olduğuna göre, bu zaferin, İstanbul’un Ruslarca işgalinden bizi kurtardığını söyleyebilir miyiz?

Cevap: Bolşevik İhtilali olmasaydı ve Rusya harbden çekilmeseydi, Çanakkale geçilmese bile İstanbul Ruslara verilebilirdi. Fakat bu bir aldatmacadır. İngiliz ve Fransızlar hiçbir zaman Boğazları Ruslara vermezlerdi. Bunu, o zaman Rusya’ya taviz olarak söylemişlerdir.

 

Sual: Bergama Mabedi Almanya’ya nasıl kaçırıldı?

Cevap: 1860’larda demiryolu inşaatı için Anadolu’ya gelen bir Alman, Bergama Mabedi’ni buldu. Buradaki kazılarda elde ettiklerini Çandarlı Limanından Alman gemileriyle yavaş yavaş Almanya’ya gönderdi. Burada bulduğu altınları da Osmanlı hükümetine vererek yaptıklarını kamufle etmeye çalıştı. Ondan sonra iş ortaya çıkacak gibi olunca, kazı izni aldı. Fakat zaten mühim parçaları Almanya’ya göndermişti. Osmanlı hükümeti bunu Almanya’ya iade ettirmeye muvaffak olamadı.

 

Sual: Kanal İstanbul faaliyete geçtiği zaman, Türkiye olarak tüm gemileri buradan geçmeye mecbur kılabilir mi?

Cevap: Montrö Anlaşması çerçevesinde böyle bir şeye zorlamak mümkün değildir. Ancak gemiler belli bir sıraya göre geçtikleri için, Boğaz girişinde beklememek için para verip buradan geçmeyi tercih edebilirler. Kanal, daha ziyade büyük şirketlere, global sermayeye ait gemilerin ve malların daha hızlı sirkülasyon yapmasına yardımcı olacaktır.

 

Sual: Mustafa Kemal Paşa’nın kumandasındaki ordunun Filistin cephesinde yetmiş beş bin asker esir verdiği bilgisi hangi kaynaklarda bulunmaktadır?

Cevap: Mesela Şevket Süreyya Aydemir’in Tek Adam kitabı. 1. Cilt, 302. Sayfa.

 

Sual: Mustafa Kemal ve Rauf Beylerin, hükümetin mukarrerat ve tebliğatına muhalif hareket ve tahkikata devam ettikleri anlaşıldığından, yakalanarak İstanbul’a gönderilmelerine dair Kalem-i Mahsus’dan Edirne, Konya, Kastamonu ve sair vilayetler ile Teke, İzmid, Niğde ve sair mutasarrıflıklara çekilen telgraf devlet arşivinde mevcuttur. Buna benzer nice vesika vardır. Bunlar itimada şayan mıdır?

Cevap: Devlet arşivlerindeki vesikalar, devletin ve memurların hazırladığı vesikalardır. Hâdiselerde devletin bakış açısını aksettirir. Vesika var diye bu hadisenin bu vesikada anlatıldığı gibi cereyan ettiği kati söylenemez. Bu vesika bildiğimiz kadarıyla sahihtir. Bu vesika doğrudur. Mustafa Kemal Paşa her ne kadar İstanbul tarafından fevkalade müfettiş olarak vazifelendirilmiş ise de, sonra Anadolu’daki faaliyetlerinin kendilerine verilen talimatın hududunu aşmış gözükmesi sebebiyle İstanbul’a çağrılmış, gelmeyince bu gibi emirler sadır olmuştur.

 

Sual: Siyasal İslam nedir?

Cevap: İslamiyeti politik emellere alet ederek bazı menfaatler elde etmeye çalışan, bunu yaparken modernist ifadelerden istifade eden cereyana siyasal İslam veya İslâmcı denir.

 

Sual: Osmanlı Devleti’nde Ermeniler askerlik yapıyor muydu?

Cevap: 1909’dan sonra evet. Daha evvel askerlik bedeli ödüyorlardı.

 

Sual: Rıza Nur’un hatıratlarına ne kadar güvenilir?

Cevap: Her hatıra gibi indîdir. Faydalı ve lüzumsuz çok şey vardır. İhtiyatla kaynak olarak kullanılabilir.

 

Sual: Kürdistan neresidir?

Cevap: Bugünkü Van Gölü ile Urmiye Gölü ile arasında bulunan mıntıka antik çağdan beri Karduki veya Kürdistan adıyla bilinir. Osmanlılar zamanında da Hakkâri ve çevresi Kürdistan olarak anılırdı. Bugün çok daha geniş bir mıntıka, Kürtlerin ekseriyette yaşadığı yerler olarak Kürdistan diye anılmaktadır.

 

Sual: Şerif Hüseyin ve evlatları bazı siyasî sebeplerle birçok çirkin ithama maruz kalıyor. Resulullahın soyundakiler için böyle konuşmak mahzurlu değil midir?

Cevap: Aleni günahları söylenebilir. Ama siyasî faaliyetleri her cihetten farklı tefsir edilebilir. Mesela Arablar cihetinden bir istiklâl hareketi olarak görülmektedir. Onun için imsak-i kelâm etmelidir, susmalıdır.

 

Sual: Şerif Paşa’nın Kürdistan devleti kurmak gibi bir ideali var mıydı?

Cevap: Şerif Paşa, Avrupa’da Kürtlerin menfaatlerini takip etmek için diplomatik faaliyetlerde bulundu; muvaffak olamadı.

 

Sual: Mustafa Kemal Paşa’nın Trablusgarb’daki rolü neydi?

Cevap: İttihat ve Terakki’nin genç ve düşük rütbeli subayları, siyasî ve askerî kariyerlerinde kolayca yükselebilmek için bir fırsat olarak gördükleri Libya’ya gitmişlerdir. Libya’nın kaybedildiği gayet belliydi. Yerli halkın yardımıyla bir mikdar direnip burada bir üs tutmak istediler. Bu bir ümitti. Ama çeşitli sebeplerle fazla bir varlık gösterememişler; yerli halk ve bilhassa bedevi aşiretlerle ters düşmüşler, bu sebeple orada fazla kalamayıp geri dönmüşlerdir. Mustafa Kemal Paşa’nın hayatının o devrine ait malumat mahduttur. Bir gözünü hastalık sebebiyle burada kaybettiği bilinmektedir.

 

Sual: H.C. Armstrong’un  Bozkurt kitabı okunabilir mi?

Cevap: Kitap yaygın rivayete göre, Latife Hanım’ın Halide Edib’e anlattıklarından müteşekkildir. Hatıra türündedir. Şimdiye kadar kimse tarafından yalanlanmamıştır. Hatta Atatürk’e okunduğu; az bile yazmış, bana gelseydi daha fazla anlatırdım, dediği meşhurdur.

 

Sual: Son halife Abdülmecid Efendi’nin ecdadının içki içtiğini söylediğine dair rivayeti nasıl değerlendirmek lazımdır?

Cevap: Abdülmecid Efendi’nin bu beyanatı sahih olsa bile, tarih cihetiyle bir kıymet ifade etmez. Zira kendisi bunu bilemez. Bu mevzuda tarihî vesikalar kıymet taşır. Onlarda böyle bir şey yoktur; aksine epey delil vardır.

 

Sual: Atatürk’ün Hatay meselesiyle bu kadar yakından alakadar olmasının sebebi nedir?

Cevap: Siyasî bir iştir. Reisicumhur o zaman her şey demekti. Meşgul olmasından tabii ne olabilir? Antakya’nın Türkiye’ye verilmesinin en mühim âmili, ufuktaki Cihan Harbi’ne Türkiye’nin Almanya yanında girmesine mani olmak endişesidir.

 

Sual: Uğur Mumcu’nun Kazım Karabekir Anlatıyor kitabında diyor ki: Aradan yıllar geçecek, Karabekir’e ölüm döşeğindeki Atatürk’ün kendisiyle görüşmek istediği haberi gelecektir. Karabekir, «gidecek misiniz?» sorularına karşı «O Mustafa Kemal. Çağırılınca gidilir. O benim en iyi arkadaşımdır» yanıtını verecektir.” Bu doğru olabilir mi? Doğru ise Karabekir’in maksadı ne olabilir? Kendisi ile bu kadar ters düşen birinin yanına niye gitsin?

Cevap: Korku veya ümit.

 

Sual: Hatay ile bize verildi mi biz mi aldık?

Cevap: Beklenen harbde Nazilerle birlik olmamak mukabilinde verildi.

 

Sual: Müzede Sultan Abdülmecid Han’ın üniforması diyerek şapkalı bir üniforma sergileniyor. Sahih midir?

Cevap: Hiçbir padişah şapka giymemiştir. Yakıştırma olsa gerektir.

 

Sual: Sultan Abdülmecid’in, Reşid Paşa’dan çekindiği ve bundan dolayı beddua ettiği doğru mu?

Cevap: Evet, çok meşhurdur. Reşid Paşa, eski devirden kalma, çok kabiliyetli ve İngiltere’nin desteklediği bir devlet adamıydı. Kendi yetiştirdiği ekibi vardı. Bu sebeple iktidarda iken, tarihte benzerine az rastlanır bir şekilde, dilediğini yapabilecek bir muhtariyete sahipti.

 

Sual: 5816 sayılı kanunun kaldırılmasına dair ne düşünüyorsunuz?

Cevap: Fikir hürriyeti, demokrasinin şartıdır. Bu kanunun kaldırılması da bir hükümet meselesidir. Ancak korkarım ki, bu sefer kötü niyetli kimseler bunu kullanarak ipten boşanmış gibi hareket ederek, bazı kesimlere zarar verebilirler. Seven geniş bir kesimin reaksiyonunu çekerek daha büyük sıkıntılar ve içtimai huzursuzluklar doğurabilir. Nitekim kanunun konuluş sebebi de bu idi. İnşallah Türkiye’de demokrasi ve ekonomi inkişaf ettikçe, hürriyetler de inkişaf eder

 

Sual: Türk hükümetine 58’de Suriye ve 90’da Kuzey Irak’ın teklif edildiğini yazmışsınız. Neden kabul edilmedi?

Cevap: Birincisinde çekingen siyaset; ikincisinde iç muhalefet ve ordunun isteksizliği mühim rol oynadı.

 

Sual: Mevlanzade Rıfat Bey’in, Ali Kabulü Bey’i öldürdüğü doğru mu?

Cevap: Evvelce İttihadcıydı; sonra amansız muhalif oldu. Bilahare Ankara hareketine de karşı çıktığı için 150’likler zımnında yurt dışına sürgün edildi. Ali Kabuli ile hiç alakası yoktur. Ali Kabuli, Sultan Hamid düşmanlarının Yıldız Sarayı’na top atışı yaptırmak için anlaştığı bir gemi kumandanıydı. Yıldız Sarayı’na geldiği zaman askerler bunun hıyanetini anladılar ve padişahın gözü önünde linç ettiler. Padişah mani olmak istedi, ama olamadı. Bundan da sonradan padişahı suçladılar.

 

Sual: İnönü Harbleri’nin uydurma olduğu doğru mudur?

Cevap: Değil ise de, anlatıldığı gibi de cereyan etmiş değildir. Bir manevra ve geri çekilme harekâtı, merkeze bağlı ordunun takviyesi için politik avantaj hâsıl edecek şekilde lanse edilmiştir.

 

Sual: İngilizler Mısır’ı niçin işgal etti? Geri almak için bir şey yapılamadı mı?

Cevap: Hıdiv İsmail Paşa’nın Süveyş Kanalı ve başka imar masrafları için yurt dışından aldığı borçları ödeyememesi üzerine işgal edildi. Esas sebep, Hindistan yolunda müstemlekecilik için stratejik ehemmiyete sahip bulunmasıdır. Mısır, 1805’ten beri muhtar bir vilayetti. Rusya ile mağlubiyetle biten bir harbden çıkan devletin İngilizlerle savaşması imkânsızdı. Yine de işgal kabul edilmemiş ve Mısır, sonuna kadar resmen Osmanlı Devletine bağlı sayılmıştır. Türkiye, Lozan Muahedesi ile Mısır üzerindeki haklarından feragat etmiştir.

 

Sual: Kanun-ı Esasi’ye göre meclisin padişahı azletme salahiyeti var mıdır?

Cevap: Hayır.

 

Sual: Atatürk’ün “Dini ve namusu olanlar aç kalmaya mahkûmdurlar” dediği doğru mudur?

Cevap: Kâzım Karabekir anlatıyor: “10 Temmuz 1923’de Ankara İstasyonu’ndaki özel kalem binasında fırka nizamnamesini müzakereden sonra Atatürk ile yalnız kalarak hasbihallere başlamıştık. “Dini ve ahlâkı olanlar aç kalmaya mahkûmdurlar” dediler.” (“Kazım Karabekir Anlatıyor” Haz. Uğur Mumcu, 18 Haziran 1990, Cumhuriyet Gazetesi.

 

Sual: Merhum Adnan Menderes’in bazı artist kadınlarla gayrı meşru münasebetler yaşadığı söyleniyor. Bunların aslı var mıdır?

Cevap: Bilemeyiz, iftira olabilir. Doğruysa nikâh kıymıştır diye hüsnü zan edilir. Zira Adnan Menderes imanlı ve dine çok faydası olmuş bir şahsiyettir. Şehid olması, günahlarını inşallah silmiştir.

 

Sual: Atatürk, Kemal ismini niçin Kamal olarak değiştirmiştir?

Cevap: Öztürkçecilik cereyanının tesiriyle.

 

Sual: Geçenlerde, İsmet Paşa’nın Şadiye Sultan’ın broşunu ülkeye girmelerine izin verme karşılığında aldığını; sonradan bu broşun İsmet Paşa’nın karısının üstünde görüldüğü söylendi. Bu hadise doğru mudur?

Cevap: Duymadık. Fakat hanedanın mücevherlerinin, saray eşyasının ve mirasının gerek İttihatçılar, gerekse Cumhuriyet devrinde yağmalandığı doğrudur.  Rıza Nur, hatıralarında Lozan’da İsmet Paşa’nın hanımının takacak tek mücevheri olmadığını, kendi karısından ödünç aldığını, memlekete dönüşünden az bir zaman sonra taktığı küpelerin ağırlığından kulağının sarktığını, hatta bu mevzuda bazı dedikodular işittiğini söylüyorsa da, daimi muhalif Rıza Nur’a ne kadar itibar edilir, bilemem.

 

Sual: Son devir Osmanlı paşalarının üzerlerinde haç şeklinde madalyaların bulunması nasıl izah edilebilir?

Cevap: Küfr alâmetini tazim için değil, diplomatik sebeplerle takıyorlar.

 

Sual: Sevr’in Osmanlı Devleti tarafından imzalanmadığını beyan etmiştiniz. Çoğu kaynak bunun imzalandığını beyan ediyor. Hatta imzalandığı yer ve tarih ile imzalayan delegelerin listesi bile mevcut. Ne dersiniz?

Cevap: Milletlerarası antlaşmaların bir kabul prosedürü vardır. Delegeler paraf ederler, hükümet kabul ettikten sonra bir kanun teklifi halinde parlamentoya arzedilir. Parlamentoda kabul edildikten sonra devlet reisi, yani padişah imzalar. Ondan sonra yürürlüğe girer. Sevr için bunların hiçbirisi olmadı. Olmadığı için İngiltere İstanbul’a karşı hırçınlaştı.

 

Sual: Tahsin Paşa hatıralarını neşrederken cumhuriyet ricali buna nasıl göz yummuştur?

Cevap: Bir miktar rüşvet-i kelâmda bulunarak neşredebilmiştir.

 

Sual: Latife Hanım’ın mensup olduğu Uşakizadeler Sabetaycı mıdır, Türk müdür?

Cevap: Türk biliniyor.

 

Sual: Çerkez Ethem hain miydi?

Cevap: Kime ve neye göre?

 

Sual: Zülüflü İsmail Paşa’nın, Sultan Abdülmecid’in oğlu olduğu doğru mudur?

Cevap: Annesi saraylı bir cariyedir. Sultan Mecid’in çocukları kendisine yakınlık duyduğu için böyle bir dedikodu çıkmış; cariyenin güya saraydan hamile olarak çıktığı söylenmiştir. Çocuk, yatağında doğduğu adamındır.

 

Sual: Atatürk zamanında Nahçıvan’la komşu olabilmek için İran’dan toprak satın alındı mı?

Cevap: 1932’de Ağrı İsyanı’nın bastırılması üzerine hudud emniyeti için, yani kaçan Kürt köylülerin rahatça takip edilebilmesi için Ağrı Dağı’nın arka tarafı, yani Küçük Ağrı Dağı, İran’la yapılan anlaşma ile Türkiye’ye verildi. Bunun mukabilinde Türkiye İran’a Doğubeyazıt’ın güneyinde bazı köyleri bıraktı.

 

Sual: Şu anki Fas kralları evlad-ı Resul müdür?

Cevap: Fas ve Ürdün meliklerinin Hazret-i Hasen soyundan olduğu meşhurdur.

 

Sual: Osmanlı Devleti’nin son asrında çok sık sadrazam değişmesinin sebebi nedir?

Cevap: Hem hükümeti tazyik eden siyasi, ekonomik ve sosyal şartlar; hem de kaht-ı rical; yani ehil insanın az yetişmesi.

 

Sual: Boraltan Köprüsü hadisesi hakkında bilgi verir misiniz?

Cevap: II. Cihan Harbi esnasında Rusya’dan birkaç tane Türk Türkiye’ye iltica ettiler. Zamanın hükümeti  onları iade etti. Stalin de kurşuna dizdirdi.

 

Sual: Geçmişteki ve günümüzdeki birçok sağcı siyasetçinin Gümüşhanevi tekkesinden çıkması tesadüf müdür?

Cevap: Zannettiğiniz kadar fazla değildir. Bu kişiler zaten birbiriyle arkadaşlardı. Burası entelektüel bir şehir tekkesi idi. Dine yakınlık duyanların gidip gelmesi kolay idi.

 

Sual: Milli Birlik Komitesi’nde Menderesin idamına karşı olanlar var mıydı?

Cevap: Yassıada’nın idam kararı darbeyi yapan Milli Birlik Komitesi önüne geldiğinde, 13 tanesi kabul, 9 tanesi red reyi kullandı. 11 tanesinin karşı olduğu; ancak Harbiye kumandanı Talat Aydemir’in tehdidiyle Mehmet Özgüneş ve Ahmet Yıldız’ın kabul reyi verdikleri de söylenir. İbretlidir ki, Aydemir iki sene sonra darbeye kalkıştığı için idam edilmiştir. MBK reisi Gürsel, idamlarda CHP ve İnönü’nün baskısını sonradan yazdığı bir mektupta itiraf etmiştir.

 

Sual: İskilipli Atıf Hoca’nın gerçek idam sebebinin şapka ya da inkılap muhalifliği değil, İngiltere sempatizanlığı olduğu, hatta bu mevzuda bir yazı kaleme aldığı söyleniyor. Ne dersiniz?

Cevap: İskilipli Atıf Efendi’nin ne için idam edildiği ve mahkeme zabıtları herkesçe bilinmektedir. İngiltere sempatizanlığı suç değildir ki, idam sebebi olsun. Kaldı ki Cumhuriyeti kuranlar arasında da İngiltere sempatizanı az değildir.

 

Sual: 1920’lerde kurulan müstakil Azerbaycan Devleti’ni Türkiye neden desteklemedi?

Cevap: Ankara hareketi esnasında Sovyet Rusya’nın desteğini alabilmek ve müttefikleri Kafkasya’dan uzak tutabilmek uğruna Kafkasya’da kurulan Azerbaycan, Gürcistan, Ermenistan, Kuzey Kafkasya gibi müstakil devletlerin Bolşeviklerin kucağına atılması, o zamanki Ankara hükümetinin büyük bir hatası olmuştur.

 

Sual: Abdülhakim Arvasi hazretleri “Bu millet Sultan Aziz’e yapılanların âhını çekiyor. Sultan Hamid’e sıra gelmedi” buyurmuş. Halkın bu olanlardaki suçu nedir?

Cevap: İnsanların çoğu fiilen veya kalben bu facianın yanında oldu. Olmayanlar da olanların hâsıl ettiği sıkıntılardan mecburen müteessir oluyor Kurunun yanında yaş da yanar.

 

Sual: Osmanlı topraklarında misyoner okullarının açılmasına izin verilmesinin sebebi bu faaliyetlerinin tespit edilememiş olması mı?

Cevap: Misyoner okulu diye birşey yoktur. Ecnebi mekteplerinde misyonerlik yapılmış olabilir. Gayrımüsimler arasında yapılmışsa, ki umumiyetle öyledir, suç değildir. Müslümanlar arasında misyonerlik yapılmış değildir. Bugün bile böyle bir tehlike yoktur. Zira dinini bilen, misyonerlere aldanmaz. Bilmeyen zaten müslüman değildir.

 

Sual: Bernard Lewis güvenilir bir tarihçi midir? The Emergence of Modern Turkey (Modern Türkiye’nin Doğuşu) kitabı okunabilir mi?

Cevap: Hayır. İngiliz istihbaratçısıdır. Tarihi mesaisi de ideolojiktir. İhtiyatla okunabilir.

 

Sual: Yakup Kadri Karaosmanoğlu’nun ‘Politika da 45 yıl’ isimli kitabında İngiltere tarafından Mustafa Kemal’e dizbağı nişanı verildiği söyleniyor. Doğru mudur?

Cevap: O zamanki Ankara sefiri Lord Percy’nin teklifi ile İngilizler dizbağı nişanı vermeyi düşündüler. Ama verilmedi. O zamanki gazetelerde buna dair haberler vardır. Hatta İnönü ile Atatürk arasındaki soğukluğun sebeplerinden birisi de bu nişanın kabul edilip edilmemesi hususunda idi. İnönü, böyle bir teklif gelirse, kabul edilmemesini açıkça söylemiş; Atatürk bunu kıskançlığa hamlederek kızmış; “İngilizler beni severler; benim için Lloyd George’u bile düşürdüler” demiştir.

 

Sual: 1957 seçimlerinde Demokrat Parti’nin oylarında bariz düşüşün bir sebebi var mıdır?

Cevap: Her iktidar uzadığı zaman destekleyenlerin sayısı düşer. Çünkü iktidarın icraatları çok zaman bekleneni vermez. 1957 senesinde ekonomik ve siyasi sebeplerle Demokrat Parti’nin reyi düşmüştür. CHP’nin dayanılmaz muhalefeti ve güçlü aleyhte propagandaları da tesirli olmuştur.

 

Sual: Vehbi Koç’un babası Haim Nahum mudur?

Cevap: Bernard Naum ile olan ticari ortaklığı sebebiyle uydurulmuş bir şeydir. Vehbi Koç’un babası Ankara’nın tanınmış ailelerinden birine mensuptur ve annesi Hacı Bayram Veli soyundandır.

 

Sual: Mustafa Kemal Paşa, Mondros Mütarekesi’nin imzalanacağını biliyor muydu?

Cevap: Muharebe bitince mütareke imzalamak tabii bir şeydir.

 

Sual: Rauf Orbay’ın Siyasi Hatıralar kitabı muteber midir?

Cevap: Rauf Bey’in hatıraları da benzerleri gibi siyasi propaganda ve nefsi müdafaa metinleridir.

 

Sual: Karabekir’e, Mustafa Kemal ve Rauf Orbay’ı tutuklama emri gönderen İstanbul hükümeti, daha sonra Rauf Orbay’ın İstanbul’a gelip Fellah-ı Vatan grubuna girmesine neden göz yumdu da tutuklatmadı?

Cevap: Damad Ferid Paşa hükümeti düşünce, Divan-ı Harb’in idam kararı geri alındı. Sonraki hükümetler, belki tâbi olurlar diye, Ankara hareketine karşı daha yumuşak ve uzlaştırıcı bir politika takip etti.

 

Sual: Tek parti hükümetinin Hatay takıntısının sebebi ne olabilir?

Cevap: Musul sebebiyle düştüğü hacaleti telâfi.

 

Sual: Şalcı Bacı hadisesinin aslı var mıdır?

Cevap: Son zamanda Çetin Altan’ın bir yazısından yayılmış bir rivayettir. Hakikat olduğunu zannetmiyorum. Şalcı Bacı diye neşredilen resim ise Isparta’da bir kadın idam mahkûmunun resmidir.

 

Sual: Cevdet Paşa gibi muhafazakâr bir zâtın Reşid Paşa’ya olan sevgisinin sebebi nedir?

Cevap: Reşid Paşa ekip yetiştirmesiyle tanınır. Cevdet Paşa’yı da o yetiştirmiştir. Eski insanlar müsamahalı ve vefakâr olurlar. Reşid Paşa’nın bazı icraatinin menfi neticeleri sonradan ortaya çıkmış veya anlaşılmıştır.

 

Sual: Rauf Orbay’ın idama mahkûm edilmesinin sebebi nedir?

Cevap: Bağy, huruc alessultan, yani devlete isyan; Mondros Mütarekesi’ni imzalaması değil. Sonradan uzlaşma maksadıyla bu hüküm kaldırıldı.

 

Sual: Şu an Osmanlı devam etseydi, padişah salahiyet cihetiyle İngiltere kraliçesi gibi mi olurdu?

Cevap: Tam olarak değil. Zira Kanun-ı Esasi’de padişahın vazife ve salahiyetleri biraz farklıdır.

 

Sual: Ahmed Cevdet Paşa, Maruzat kitabında Sultan Abdülmecid’in, Abdülaziz Efendi’nin itibarından çekinerek onu evvela Trablusgarb’a, sonra Arabistan’a göndererek merkezden uzaklaştırmayı Reşit Paşa ile konuştuğunu; hatta sonradan sadrazam olan Ali Paşa ile bir suikast tertiplemeyi mütalaa ettiklerini yazıyor. Bu hakikat midir?

Cevap: Bu bir dedikodudur. Sultan Abdülmecid’in, karıncayı bile incitmeye çekinen çok nazik ve iyi kalbli bir insan olduğunda herkes müttefiktir. Kardeşi Abdülaziz Efendi’ye âdetin hilafına çok geniş bir hürriyet vermişti. Bir ara Libya’yı elde tutmak için oraya hıdiv yapılması düşünüldü. Bundan dolayı Sultan Mecid’in düşmanları bu dedikoduyu çıkardılar.

 

Sual: Mustafa Kemal’in, Rauf Orbay’dan boşalan başvekillik koltuğuna Lozan’dan “zaferle” dönmek üzere olan İsmet Paşa’yı değil de Fethi Bey’i getirmesinin sebebi nedir?

Cevap: İsmet Paşa’nın güçlenip kendisine rakip olabilme korkusu yanında, yakın çevre arasındaki dengeyi gözetmek.

 

Sual: Koç ailesi Sabataycı mıdır? Bernar Nahum, Koç’un kardeşi midir?

Cevap: Koç ailesi Türktür. Hacı Bayram soyundandır. Bernar Nahum, Koç’un ortağıdır; Hahambaşı Hayim Naum Efendi’nin yakını değildir. Beko markasının ilk iki harfi, Bernar Nahum’un isminden gelir.

 

Sual: Cumhuriyet devrinde Osmanlılardan kalan bütün semboller kaldırıldığı halde, neden bayrağa ilişilmemiştir?

Cevap: Bir ara mavi renkli bayrak kabulü konuşulmuştu. Bazı muhalifler kırmızı beyazın, İttihatçıların mensup olduğu Risorta Mason locasının renkleri olduğu için muhafaza ettiği dedikodusunu yapmıştır.

 

Sual: 1905’de Mustafa Kemal’in mezuniyetinde sultan Abdülhamid’in diplomayı verirken, demek sen geldin ha, dediği doğru mudur?

Cevap: Hayır. Padişahların diploma merasiminde bulunduğu hiç vâki değildir. İkisi hiç görüşmemiştir.

 

Sual: Mustafa Kemal, Harbiye’de talebe iken padişaha muhalif bir yazıdan dolayı cezalandırıldığı doğru mudur?

Cevap: Evet, ceza aldı, mektep kumandanı tarafından affedildi.

 

Sual: Hocalı katliamından sonra merhum Turgut Özal’ın “Onlar Şiî; İran yardım etsin” dediği doğru mudur?

Cevap: Katliamla alakalı mı bilmiyorum ama böyle dediğini gazetelerden okuduk. İran, Rusya ile anlaşıp, katliamdan kaçan Azerilere sınırı kapatmıştı. Bunun için söyledi.

 

Sual: İngilizlerin İstanbul’daki meclisi dağıtıp Ankara’daki yeni hükümete ses çıkarmamasına padişahın reaksiyonu ne oldu?

Cevap: Padişah zaten bu meclis azalarının çoğu İttihatçı olduğu için memnun değildi. Bunlar Anadolu’ya geçip yeni bir harekete girişilince, Anadolu hareketini isyancı ilan etti. Divan-ı Harb, faillerine idam hükmü verdi. Şeyhülislamlık, isyancı fetvası neşretti. İsyanı bastırmak için ordu kurdu; ama İngilizler kurulmasını istediği bu orduya destek vermediği için muvaffak olamadı. Bu komplo, Anadolu hareketinin güçlenmesinden başka şeye yaramadı.

 

Sual: Sultan Vahideddin, tahtını korumak için Ankara’daki Ali Şükrü Bey’in başı çektiği muhalefet ile temasa geçebilir miydi?

Cevap: Padişahlara göre bir teşebbüs değildir. Kaldı ki meclisteki muhalefet, ezcümle Ali Şükrü Bey ve grubu da padişaha muhalif idi. nitekim meclisteki ilk konuşmasında padişahı meşru tanımadığını söylemiştir.

 

Sual: Avrupa Birliği’ne Türkiye’nin alınmaması Müslüman olduğu için midir?

Cevap: Müslümanlıkta alakası yoktur. Avrupa birliği de bir Hıristiyan klübü değildir. Türkiye, Avrupa Birliği kriterlerini tam manasıyla yerine getirmediği, ayrıca sosyal, siyasi ve ekonomik bazı problemleri olduğu için AB çekingen davranmaktadır. Bunu menfaati sebebiyle uygun görmeyip engelleyen bazı global güçler olduğu da şüphesizdir.

 

Sual: Tarık Buğra, Osmancık kitabında Osmanlılardan müsbet bahsederken; Küçük Ağa kitabında ise İstanbul’a karşı Ankara’yı tutuyor. Bunu nasıl anlamalıdır?

Cevap: Tarık Buğra usta bir romancıdır. Şimdi herkesin kafası böyle karışıktır.

 

Sual: Çanakkale’de 57. Alay kumandanı olarak Hüseyin Avni Bey yazmışsınız. Mustafa Kemal Bey olmayacak mı?

Cevap: Avni Bey alay; Mustafa Kemal tümen kumandanı idi. Alay, ona bağlıdır.

 

Sual: İstanbul işgal edildiğinde Mustafa Kemal Paşa, Pera Palas’ta General Allenby ile görüştü mü?

Cevap: Gazeteci/istihbaratçı Ward Price ve misyoner/istihbaratçı Rahip Frew ile görüştü. Allenby ile rivayete göre 1913’te Londra’da ve 1918’de Suriye’de görüşmüş; hatta Paşa’nın 9. ordu kumandanlığına tayinini Allenby teklif etmiştir.

 

Sual: İslamcılık, Siyasal İslam gibi tabirlerin uygun olmadığı, çünkü dini ideolojileştirmek olduğu söyleniyor ise de, lakin İslam, hayatın her sahasına müdahil bir din olarak zaten din olmasının yanında siyasi bir cihet de taşımıyor mu?

Cevap: Siyasal İslam’ın ve İslâmcılığın manaları başkadır. Bunlar İslâmiyeti şahsi politik emelleri için kullanmak ve modernizm mânâsına geliyor. Gayrı İslâmî bir sistemde bu rejimin argümanlarına göre dini siyaset yapmak, bu rejimi zımnen kabul etmek gibi dini dejenere eden neticelere yol açıyor. İslâmiyette elbette ki devlet, hükümet ve siyaset vardır. Bunlar aynı şeyler değildir. Bunlar, kişilere veya gruplara göre değişen değil; esaslı hükümlere dayalı bir sistemdir.

 

Sual: Avusturya imparatoru Karl ve eşi Zita’nın 1918’de İstanbul ziyaretinde veliahd Vahideddin Efendi ile İmparatoriçe aynı arabaya bindirilmiş. Bu nasıl olabilir?

Cevap: Mahzurlu olsa, Sultan Vahideddin bunu bilmeyecek birisi değildi. Bunda dini bir mahzur da yoktur. Böyle davranmak diplomasi icabıdır.

 

Sual: Kemalist inkılapların arkasında Avrupalıların olduğu doğru mudur?

Cevap: Zannetmiyorum. Bazı antikemalistler ve marksistler, umumiyetle bu sloganı çok kullanırlarsa da, esası yoktur. Müttefikler, Cihan Harbi’ni kazandıktan sonra eski siyasi ve hukuki gelenekleri terk edip, halifeliği ve şer’î hukuku kaldırmanın sözünü almışlardı; ama kendi sömürgelerindeki halka bile böyle bir tatbikatları olmamıştır. İnkılaplar, cumhuriyet kadrosunun şahsi fikir ve temayülünün mahsulüdür.

 

Sual: 27 Mayıs darbesi olmayıp 1960 yılında seçim yapılsaydı Demokrat Parti kazanabilir miydi?

Cevap: Büyük ihtimalle. Zaten darbenin gizli sebebi de buydu. Her ne kadar DP iktidarı yıpranmış olsa da, karşısında alternatifi yoktu. Adnan Menderes’in karizması devam ediyordu. Darbeden sonraki seçimlerde de DP’nin devamı iddiasındaki sağcı partilerin kazanması da bunu gösterir.

 

Sual: Put Adam kitabı hakkında ne dersiniz?

Cevap: Necip Fazıl’ın müstear isimle ve büyük ölçüde Rıza Nur’un hatıralarından istifade ile hazırladığı yasaklı bir kitaptır. Er-Reculü’s-Sanem adıyla küçük ebadda Lübnan’da basılmış; yakın zamanda Türkçe tercümesi Türkiye’de basılmışsa da, toplatılmıştır.

 

Sual: Hafız mekteplerinin açık olması cumhuriyet devrinde din tahsilinin yasaklanmadığının delili değil midir?

Cevap: Din tahsilinin yasaklanması tedricendir. Evvela medreseler kapatıldı. Sonra imam-hatip ve hafız mektepleri kuruldu. Birkaç sene sonra talebe yok diyerek bunlar da kapatıldı.

 

Sual: Cumhuriyet kurulduktan sonra Atatürk devrinde kaç fabrika kuruldu?

Cevap: Saymadım. 46 tane diyorlar, mümkündür. Ancak ekonomisi dışa kapalı, sıkı devletçi, baskıcı, halkın perişan olduğu, hürriyet ve demokrasinin bulunmadığı, bütün kaynakların tek parti ve ekibi elinde bulunduğu, sadece onları zenginleştirdiği bir zeminde bu ne ifade eder? Kurulan fabrikalar halka/hususi sektöre ait olmadıktan sonra, rejimi güçlendirmekten başka bir işe yarar mı?

 

Sual: Sivas Kongresi zabıtlarına nasıl erişilebilir?

Cevap: Uluğ İğdemir yıllar önce bu zabıtları Türk Tarih Kurumu’ndan neşretmişti.

 

Sual: Galatasaray Lisesi’nin Anadolu harbinde cepheye asker gönderdiği için hiç mezun vermediği doğru mudur?

Cevap: Galatasaray son sınıf talebeleri 1. Cihan Harbi’ne gönderildi. Onun için o sene mezun vermedi. Sadece Galatasaray Lisesi değil, o zamanki üniversitelerin çoğu da bu sebeple mezun veremedi. Bilhassa Çanakkale Harbi bir yedek subay harbidir. Sultan Hamid’in kurduğu mekteplerde yetişen okumuş nesli yok etmiştir.

 

Sual: Konya’da medfun Selçuklu sultanlarının naaşlarının çıkartıldığı doğru mudur?

Cevap: 1943 senesinde Alaaddin Camii tamir edilirken, burada hanedana mahsus türbede medfun bulunan 8 Selçuklu sultanının kabirleri açılıp, kemikleri karışık bir halde çuvallara kondu ve bir kenara yığıldı. Bunları köpekler didikledi. Ertesi günü bu kemikler etraftan toplanıp karışık bir şekilde sandukalara yerleştirildi. Bunu İbrahim Hakkı Konyalı anlatıyor. Aynı hadise 1990’larda tekrar yaşandı.

 

Sual: Çit Kasrı kimler tarafından, ne amaçla yakılmıştır?

Cevap: Çit Kasrı değil; haremdeki Yeni Köşk ve Japon Köşkü yandı. 14 Haziran 1919 tarihinde yandı. Sultan Vahideddin zor kurtuldu. Kimin yaktığı tespit edilemedi. Ankara hareketi henüz başladığı için, onların bu işte mesuliyeti olması pek muhtemel değildir. Bazıları İngilizlerin tertiplediği kanaatindedir. Mamafih İngiliz itfaiyesi yangını söndürmeye çok uğraştı ise de, bu, İngilizlerin işin içinde olmadığını göstermez.

 

Sual: Mondros Mütarekesi’nin şartları çok ağır değil midir? Ordu savaşa devam etse mevcut hatları tutup ateşkes şartlarını düzeltebilir miydi?

Cevap: Mondros Mütarekesi gayet normal bir mütarekedir. Ordunun savaşacak hâli kalmamıştı. Anadolu’daki bazı tahrikçi hareketler, mütarekenin suistimaline sebep olmuştur. Rauf Bey bunun için İngilizlerden şifahi teminat almıştı; ama diplomaside şifahi teminat hiç hükmündedir. Kendisi askerdi, diplomat değildi. Sonra Ankara hareketinin liderlerinden olmuş; Sevr’i paraf edenler sürgün edilirken, Rauf Bey’e kimse hesap sormamıştır.

 

Sual: Türkiye’de demokrasinin sık sık darbelerle kesilmesi bence, şarkta demokrasi kültürünün zayıf olması; güçlü ordunun bin yıllık darbe ananesi değil midir?

Cevap: Avrupa’da darbe olmayan memleket yoktur. Zamanla demokrasi yerleşmiştir. Demokrasinin şartı, ekonomik refahtır.

 

Sual: Mustafa Kemal Paşa harbiye nazırı olsa idi veyahut Sabiha Sultan ile evlenseydi, Osmanlı monarşisi, İngiltere’de olduğu gibi devam eder miydi?

Cevap: Ederdi. Ama İngiltere değil, Mussolini İtalyası gibi devam ederdi.

 

Sual: Atatürk’ün vefatından 50 sene sonra açılmak üzere gizli bir vasiyet hazırladığı, ama vasiyetin ortaya çıkmasının önlendiği rivayeti doğru mudur?

Cevap: Atatürk’ün böyle bir vasiyeti yoktur. Spekülasyon vesilesi olarak belli kesimlerce kullanılmaktadır. Hakiki vasiyeti açılmış ve tatbik edilmiştir.

 

Sual: Ali Şükrü Bey’in davası neydi, niçin öldürüldü?

Cevap: Ali Şükrü Bey, birinci Ankara meclisinde, hâkim gruba muhalif Trabzon milletvekili idi. saltanat ve hilafet taraftarı değildi. Bilakis, o da inkılapçı idi. meclisin ilk açılışında Sultan Vahideddin aleyhinde ve saltanatı meşru tanımadığına dair lafları meclis zabıtlarında mevcuttur. Topal Osman, sonra muhafız alayı adını alacak hususi muhafızların başıydı. Gözüpek ve gaddar bir çeteciydi. Ali Şükrü Bey’i öldürdü. Sonradan Ali Şükrü Bey’in meclis reisinin emriyle öldürüldüğü şayiası çıkınca, Topal Osman’ın cezalandırılması yoluna gidildi. O ise buna direndi; küçük bir müsademe neticesinde Topal Osman da öldürüldü. Türkiye ne garip bir memlekettir ki, Giresun’da Topal Osman’ın, Trabzon’da ise onun öldürdüğü Ali Şükrü Bey’in heykeli vardır.

 

Sual: Saltanat devam etseydi, bugün İngiltere’de olduğu gibi demokratik monarşi bizde kurulabilir miydi?

Cevap: Ankara hareketi hiç olmasaydı belki mümkündü. Zaten Osmanlı Devleti yıkılığında parlamenter monarşi idi. Ama eğer Ankara hareketi muvaffak olup, saltanatı kaldırmasaydı, Mussolini İtalyası gibi bir rejim mevzubahis olurdu. Orada kral vardı; ama ipler Mussolini ve Faşist Parti’nin elindeydi. Nitekim Mustafa Kemal Paşa, İstanbul’da iken, padişah damadı ve harbiye nazırı olarak buna benzer bir rejimin kurulmasını istiyordu.

 

Sual: Prens Sabahaddin neden Ankara hareketine iştirak etmedi?

Cevap: O hareket, ona göre değildi. İttihatçılardan yılmıştı; İttihatçılar da ondan. O, İstanbul’da cari politikanın içinde yer almak istedi, ama mazisi buna engel oldu. O da yurt dışına çıktı; cumhuriyetten sonra döndü ise de, 1924’de sınır dışı edildi.

 

Sual: Son zamanlarda ülkemizde gençlerin yoğun olarak deist olduğu iddiası yayılıyor. Sizce bu doğru mudur?

Cevap: Dinini bilen, ne deist olur; ne ateist. Dinini bilmeyene bir şey diyemeyiz. Bu tehlike 100 yıldır devam ediyor. Müslüman çocukları mürted oldu ve oluyor. Müslüman görünenlerin yanlış veya kötü niyetli bazı tavırları da, zayıf imanlı insanlara zarar verebilmektedir.

 

Sual: İki Osmanlı askerinin Avustralya’ya harb açtığı hâdise doğru mudur?

Cevap: Avustralya’da bir dondurma arabasına Türk bayrağı asan ve Osmanlı askeri üniforması giyen iki Afganlı, 1915’te Broken Hill kasabasında piknik yapan masum sivillere ateş açtı. Sonra kendilerine müdahale eden polislerle çatışmaya girdiler. Yedi kişi öldü. Katillerden biri öldü, diğeri intihar etti. İngiltere bunu Cihan Harbi’nde İngiliz ordusuna asker vermekte isteksiz olan müstemlekesi Avustralya’dan asker alabilmek için kullandı. Muhtemelen bu ikisi İngiliz ajanı; hadise de bir komplo idi. Dünyada Müslüman Türk imajını yerle bir eden bu terör vak’ası, yıllarca Türk medyasında, iki Türkün veya iki sıradan Müslümanın, dünyanın bir ucunda, halifenin emrine uyarak cihada iştirak ettiği şeklinde lanse edildi. Yetmedi, bir de filme alındı.

 

Sual: Avrupa’ya giden Türkler’in asimile oldukları doğru mudur?

Cevap: Asimilasyon (imtisas) bazen cebren, bazen kendiliğinden olur. Oraya giden bazı Türkler, zaten kendi benliklerine sahip olmadığı için, kolayca asimile olmuşlardır. Üst kültürün alt kültürü asimile ettiği de tabiidir.

 

Sual: Milliyetçilerin çoğunun Türk asıllı olmamasını nasıl izah edebiliriz?

Cevap: O zamanlar moda öyleydi. Kitleleri sürüklemek için bir ideolojiye sarılmak icab ediyor. Milliyetçilik de İslamcılık, Batıcılık, Sosyalistlik gibi bunlardan biridir. Enteresan bir ironidir ki, milliyetçilerin çoğu, müdafaa ettikleri milletten değildir.

 

Sual: 27 Mayıs darbesinden sonra Adnan Menderes’in ailesine nasıl muamele edildi?
Cevap: Mallarına el kondu. Takibat altında yaşadılar. Ruh sağlıkları bozuldu. Politikaya girmeye teşebbüs eden iki oğlu şüpheli şekilde öldü.

 

 

Sual: İngilizler neden sömürge yapmak yerine yeni bir Türk devletinin kurulmasına müsaade ettiler?
Cevap: Devir değişmiş; sömürgecilik modası bitmişti. Dünyanın her yerinde sömürgecilik masraflı olduğu için, sömürgeci devletler vaz geçiyordu. Bu usul daha ucuz ve kolaydı. Kaldı ki Anadolu’da işlerine yarayacak bir şey yoktu. Alacaklarını almışlardı.

 

Sual: Atatürk’ün bıraktığı mal varlığı vakıf malı kategorisine giriyor mu?
Cevap: Bilindiği kadarıyla hayır. Vasiyetname ile muayyen yerlere verilmesini istemiştir. Bu ise varisleri mirastan mahrum ettiği ve o zamanki medeni kanuna aykırı olduğu için, Atatürk’ün kendi çıkarttığı medeni kanuna tâbi olmadığına dair hususi kanun çıkarılmıştır ki dünyada benzeri yoktur.

 

Sual: Rejim aleyhtarı olmak bizdeki anayasaya göre suç kabul ediliyor. Diğer ülkelerde vaziyet nasıldır? Mesela Almanya’da monarşiyi veya İngiltere’de cumhuriyeti müdafaa etmek suç mudur?
Cevap: Gelişmiş demokrasilerde silahlı mücadele ile rejimi devirmek maksadı olmadıkça, bu gibi fiiller suç kabul edilmez. Otoriter veya totaliter rejimlerde rejim aleyhtarı olmak, böyle düşünmek, hatta ima etmek bile suçtur. Cumhuriyetçiliğin güçlü bir ideoloji olduğu Fransa’da, kralcılar bulunur ve kralcı parti vardır. Kralcıların gazeteleri vardır. İngiltere’de hatırı sayılır cumhuriyetçi vardır. Mecliste bile bunu dile getirirler.

 

Sual: Çanakkale Krizinde bitaraf mıntıka tam olarak neresidir?
Cevap: 1921 senesi Mart ayında müttefiklerin Türklere ve Yunanlılara savaşmaya kapattığı bir mıntıkadır. Her iki boğazın Asya ve Avrupa yakasını içine alır Çanakkale Boğazı’nın Enez İpsala hattının altında kalır.

 

Sual: Musul müzakerelerinde Türk tarafı kimden müteşekkildi?
Cevap: Heyetin riyasetinde Fethi Bey vardı.

 

Sual: Sevr imzalanmadı deniyor; o halde Mondros niye imzalandı?
Cevap: Mondros bir mütarekedir. Harb bitince mütareke (ateşkes) imzalanıp silah bırakılır. Mondros mütarekesini imzalayan, Ankara hareketini kurucularındandır. Sevr, delegelerce paraf edildi; ama hükümetlerce kabul edilmedi. Milletlerarası antlaşmaların kabulünde anayasal prosedürü vardır. Diyelim kabul edildi, Sevr, Lozan’dan farksız bir anlaşmadır. Amme efkârına tesir edenlerin çoğu Sevr’in de Lozan’ın da münderecatını bilmezler.

 

Sual: Azerbaycan’ın Sovyet istilasına uğramasında Ankara hareketinin rolü var mıdır?
Cevap: Evet. Askeri ve diplomatik destek mukabilinde buradaki askerleri çektiler ve Sovyet işgalini tanıdılar.

 

Sual: Rıza Nur’un yazdıklarından kendisinin paranoid oldu kanaatine vardım. Bunları o devrin meşhurları neden yazmamıştır?
Cevap: Sansür ve baskı sebebiyle yazamamış olsa gerektir. Bazılarında ipuçları bulmak mümkündür. Rıza Nur da burada ve hayatta iken neşredemedi. Her hatırat gibi mübalağa, hata ve yalan olabilir. O işlere bulaşan herkes biraz kaçıktır.

 

Sual: Derviş Vahdeti İngiliz ajanı mıydı?
Cevap: İngiliz ajanı diye bir şey olmaz. Ama manipüle etmişlerdir.

 

Sual: HAARP projesiyle suni depremler yapılabildiği ve Türkiye’deki 99 depreminin bu şekilde tarafından yapıldığı doğru mudur?
Cevap: Mübalağa olsa gerektir.

 

Sual: Birinci Cihan Harbi’nde her cephede yenilmemize rağmen payitahta çok uzak olan neden Filistin hezimeti Mondros’un imzalanmasındaki baş amil olmuştur?
Cevap: Suriye Cephesi güçlü bir cepheydi. Ordunun burada mukavemet etmesi İstanbul’un elini düşmana karşı güçlendiriyordu. Bu cephenin çökmesi İstanbul hükümetinin elini zayıflatmış; Mondros mütarekesinin daha ağır şartlarla imzalanmasına sebep olmuştur.

 

Sual: Türkiye’de Arnavut, Çerkez, Gürcü, Çingene, Boşnak gibi halklar da asimilasyona uğramış mıdır? Asimilasyon denilince sadece Kürtler konuşuluyor? Bunların dillerinin sonraki kuşaklara taşınmamasının sebebi ne olabilir?
Cevap: Tabii olarak. Anadolu Kürtlerin anayurdudur. Diğerleri muhacir olarak başka yerden buraya gelmişlerdir. Bu sebeple bunların asimilasyonu daha kolay oluyor. Bir de Kürtlere karşı bir siyasi tavır vardır.
Lisan meselesi biraz da kendi tercihleridir. Biraz da imkân meselesidir. Kendilerinden olmayanlarla yapılan evlilikler, tahsil, göç bu imkânı ortadan kaldırıyor

 

Sual: Rumeli’den Arnavut, Boşnak gibi gayrı Türk Müslümanlar Anadolu’ya göç ederken, Türk asıllı Gagavuzlar neden göç etmemiştir?
Cevap: Bunun sebebi Gagavuzların Hristiyan olmalarıdır. O zaman Türkiye ulus-devlet statüsünü tam bürünmemişti, bir İslâm devleti gibi görünüyordu. Mübadele ve göç de din esasına dayalı olmuştur. Kaldı ki Romanya ve Ukrayna ile esaslı bir mübadele anlaşması olmamıştır. Mamafih Türk Ocakları bir ara bunu iş edinmiş; Hamdullah Suphi, Gagavuz gençleri tahsil için Türkiye’ye getirerek daha sonra bütün Gagavuzları getirmeyi ve böylece o zaman az olan Türkiye nüfusunu da desteklemeyi düşünmüş ise de, sonu fiyasko olmuştur. Mamafih aynı hassasiyet hakiki Türk ve Müslüman olan Ahıskalılar için gösterilmemiş; hatta Türkiye’ye sığınan bazı Ahıskalılar, Sovyetlere iade edilmiş; Sovyetler de bunları sınırda kurşuna dizmiştir.

 

Sual: İngiliz sefiri Percy Loraine’ne, Atatürk’ün ölümüne yakın kendisinin devletin başına geçmeyi teklif ettiği doğru mudur?
Cevap: Böyle bir şeyin ciddi olduğuna inanmak zordur. Hatıraları neşreden oğlu bunun bir şaka olduğunu söyledi.

 

Sual: Avni Paşa’nın hatıratını tavsiye eder misiniz?
Cevap: Bildiğim kadarıyla orijinal değildir.

 

Sual: Lawrence kendisini Araplara ne olarak tanıttı?
Cevap: Arap dostu arkeolog.

 

Sual: Demokrat Parti 1950 yılında seçimi kazanıp iktidara geleceği anlaşılınca, iktidardaki CHP hükümetinin bazı profesörleri ve tarihçileri vazifelendirerek devlet arşivlerinde resmi tarihi çürütecek vasıftaki vesikaların bazılarını DP’nin eline geçmesin diye tespit ettirip imha ettirdiği doğru mudur?
Cevap: İşitmedik. Demokrat Parti iktidara gelmeden evvel devr-i sabık yapmayacağına dair CHP kendisinden söz aldı ve bu hareketin başına, Celal Bayar gibi bir sıkı Kemalisti nigehban koydu. Fakat şunu biliyoruz ki, Turgut Özal, Çankaya’ya gelmeden evvel Kenan Evren cumhurbaşkanlığında bulunan bütün evrakı Milli Savunma arşivine yollamıştır.

 

Sual: Abdülmecid Efendi’nin, Tevfik Fikret’in Sis şiirini tasvir eden bir tablo yaptığı doğru mudur?
Cevap: Ressam olduğu ve bu mealde bir tablo yaptığı bilinen bir keyfiyettir. Bunun haricinde nü tablolar yaptığı iddiasının delili yoktur. Bazı kesimlerce ona mal edilen bu gibi tabloların, başkalarına ait olduğu ortaya çıkmıştır. Şer’î prensiplere uymayan resimler yaptıysa da insanî bir kusurdur; belki tövbe etmiştir.

 

Sual: Adnan Menderes 50 küsur cami yıktırdığı; mecliste tahkikat komisyonu kurup bazı gençleri masum yere idam ettirdiği halde, kendisine nasıl şehit diyoruz?
Cevap: Adnan Menderes zamanında yıkılan camiler, din düşmanlığı sebebiyle değil; imar sebebiyle yıkılmıştır. Çok yanlış olsa bile, niyet kötü değildir. Muhalefetin yıkıcı tahriklerinden kurtulmak maksadıyla kurulan, ama bir hata olan, tahkikat komisyonu meselesi doğrudur; ama gençleri idam ettirdiği iddiasının aslı yoktur. Nitekim darbeden sonra bunun yalan olduğu ortaya çıkmış; kimse böyle bir kaybı olduğunu söylemiş değildir. Adnan Menderes, İslamiyet’e ve müslümanlara çok faydalı olmuş bir insan olarak görülmüş; sadece ezanı aslına iade etmesi ona hayırlı amel olarak kafi bulunmuştur. Şahsi günahları da zaten şehadeti ile inşallah silinmiştir.

 

Sual: 1876 tarihli Kanun-ı Esasi’ye göre bir antlaşma imzalandığı zaman meclisten geçmesi gerekiyorsa Sultan Hamid zamanında bu nasıl yapıldı?
Cevap: Meclisin ilk ictimaında arz edilmek üzere imzalanmıştır. Kanunlar da böyle çıkarılmıştır.

 

Sual: Fesin Avrupalılara komik geldiği için, Avrupa’ya giden diplomatların müşkil vaziyete düştüğü doğru mudur?
Cevap: İnsanlar, alışmadığı şeyi komik bulur. Normaldir. Şapka, festen çok daha komiktir. Hele traş leğeni yahut lazımlığa benzeyenlerini düşününce…

 

Sual: Ankara hareketinin Enver Paşa’ya bakışı nasıldı?
Cevap: Hareket mensuplarından çoğu Enver Paşa’yı liderleri olarak görüyor ve muvaffakiyet elde ettikleri zaman onun gelip hareketin başına geçeceğini umuyorlardı. Enver Paşa, sınırın hemen ardında Batum’da haber bekliyordu. Zaten Anadolu hareketi başlangıçta bir Neo-İttihatçı hareketiydi. Fakat daha sonra hakikat anlaşıldı ve bundan vazgeçildi Kendisi de Sakarya Harbi’nden sonra bu ümidini kaybetti ve adeta ölüme atıldı.

 

Sual: Radyoda 1967 Altı Gün Savaşı’nı Arapların çıkardığını söylediniz. Tam tersi değil mi?
Cevap: Hayır, hepsinde Araplar saldırdı. Suriye’nin düşmanca tavırları, suyu kesmesi; el-Fetih’in İsrailli askerlere mayınla saldırması gibi kışkırtmaları bu harbe vesile oldu. Zaten öteden beri İsrail’i düşman olarak görüyorlardı.

 

Sual: Türkistan diyarında Türkiye’nin mi yoksa Rusya’nın mı tesiri daha fazladır?
Cevap: Rusya.

 

Sual: Yerli araba Devrim’den neden vazgeçildi?
Cevap: Darbecilerin, Demokrat Parti iktidarına nispet olsun diye giriştiği bir şovdan ibarettir. Araba yapmak kolaydır. Onu, bir makine ustası, hatta tamirci de yapar. Marifet, parçalarını imal edip, seri imalata dökmektir. Bu sebeple “Benzini bitti, yolda kaldı” diye karikatürize edilmiştir.

 

Sual: Sultan Vahîdeddin’in kabri neden Şam’dan Türkiye’ye getirilmiyor?
Cevap: Ölüler, öldükleri yere gömülürler. Burası İslâm mezarlığı yoksa, başka yere nakledilir. Sultan Vahîdeddin, İtalya’da vefat etmiş; cenazesi Şam’a nakledip defnolunmuştu. Şam, mukaddes bir İslâm beldesidir ve vatan toprağıdır. Orada gömülmek herkese nasip olmaz. Padişahın orada kalması çok muvafıktır. Bu mezarlık, büyük dedesi Sultan II. Selim’in yaptırdığı câminin haziresidir ve pek ruhaniyetlidir. Türbedarı, padişahın defninden sonra bu mezarlıkta hiç haşere görülmediğini söylemiştir.

 

Sual: Şeyh Said ulülemre karşı geldiği için günah işlemiş olmuyor mu?
Cevap: Şeyh Said hadisesi ulülemre itaatsizlik sebebiyle değil, kendinizi tehlikeye atmayın kaidesine girer.

 

Sual: Sultan Hamid Yıldız’da tiyatro oynatmış mıdır?
Cevap: Evet. Bunda şeriata aykırı bir şey yoktur. Bilakis bu tiyatro, devlet işlerinin görüşüldüğü; ecnebilerin ağırlandığı, hükümdarın deşarj olduğu bir mekândır. Sarayın her yeri, harb meyanı hükmündedir.

 

Sual: 1897 Teselya Harbi’nde cephede alınan galibiyet, neden masaya aksettirilemedi?
Cevap: Konjonktür öyleydi. Büyük devletler fırsat vermedi.

 

Sual: Demokrat Parti’nin 54-57 arası yaşadığı krizin sebebi nedir?
Cevap: CHP’nin amansız muhalefeti yanında, iktisadî kalkınmanın getirdiği enflasyon ve para darlığı. Sistemin, yeni dünyaya adaptasyonunda yaşanan aksaklık ve mukavemetler.

 

Sual: Şeyhülislam Mustafa Sabri Efendi, milli mücadeleye karşı çıkmakla yanlış bir siyasi tercihte bulunduğu teşhisi doğru mudur?
Cevap: Sabri Efendi, zamanın şeyhülislâmı idi. Yani hem âlim, hem de ulema-i rüsumdandı. O zamanki hükümetin politikası ve İstanbul ulemasının kararları istikametinde ısrar ve istikrarla hareket etti. Ona göre Anadolu hareketi bir bağy teşebbüsü idi. Buna karşı çıkmayı dinî ve siyasî vazife olarak görüyordu. Ona göre, harbi halk değil; hükümet yapardı. Hükümet harbe karar vermeden toplanıp milli kuvvetler kurmayı devlet telakkisine aykırı görüyordu. Ayrıca Anadolu hareketini Neo-İttihatçı bir hareket olarak görüyor; muvaffak olsa bile, dine zarar verileceği fikrine sâhip bulunuyor; Anadolu ulemasından bazılarının Ankara hareketini tutmasını ise mansıp beklentisi ve korkuya dayandırıyordu. Ölene kadar da bu fikrinden dönmemiş ve açıkça müdafaa etmiştir.

 

Sual: Sultan II. Abdülhamid’in, kendilerine sığınan Midhad Paşa’yı geri vermeleri mukabilinde, Fransızlara Tunus’u verdiği doğru mudur?
Cevap: Bu, Sultan Hamid düşmanlarının uydurmalarından birisidir. Merkezden binlerce kilometre uzakta, 3 asırdır merkezle bağları kopmuş muhtar bir sultanlığı ve müstakil bir hanedanı, üstelik dünyanın en güçlü ikinci devletinin işgal ettiği bir sırada, 93 Harbi’nde ağır bir hezimete uğramış Osmanlı Devleti Tunus’u nasıl kurtaracaktı? Buna rağmen 1923’e kadar, Tunus’un işgali resmen tanınmamıştır. Tunusun işgalinin hakiki müsebbibi, Osmanlı Devleti’ni Ruslarla 93 Harbi’ne sokarak büyük bir felâkete uğratan Midhat Paşa ve avanesidir.

 

Sual: Türk-Yunan harbinde her Yunan bölüğünün başında bir İngiliz subayının olduğu doğru mudur?
Cevap: İngiltere ve müttefikleri, her ne kadar Yunanları İzmir’e işgale zorladılarsa da, Türk-Yunan harbinde ne siyasi, ne de lojistik ve personel olarak Yunanları desteklediler. Tam aksine, tarafsızlık kararı aldılar.

 

Sual: Orta Asya Türklerinde dini hayat niçin zayıftır?
Cevap: Çünki üzerlerinden Bolşevik buldozeri geçti.

 

Sual: Şu an ehl-i kitap Araplar var mıdır?
Cevap: Lübnan, Filistin, Ürdün, Irak gibi memleketlerde Arap asıllı veya Araplaşmış Hıristiyanlar vardır.

 

Sual: François Georgeon’un Sultan Abdülhamid isimli eserini okuyorum. Eserde sıklıkla Sultan Abdülhamid’in hatıratına atıfta bulunuluyor. Böyle bir hatırat olmadığını sizden duymuştuk. Böyle uydurma bir hatırata atıfta bulunması, kitaptaki diğer bilgilerin sıhhatine tesir eder mi?
Cevap: Bu kitap bütün eksiklerine rağmen, Sultan Abdülhamid hakkında yazılmış diğer kitaplara göre biraz daha objektif ve ilmîdir. Ancak Sultan Abdülhamid’in hatıratı olmadığını bilmiyor olması bile, onun hâdiseye ne kadar uzak olduğunu gösterir. İhtiyatla okunmalıdır.

 

Sual: Yılmaz Öztuna Bir Darbenin Anatomisi kitabında Yıldız Mahkemesi’nin Mithat Paşa ve arkadaşlarını sadece padişaha suikastten muhakeme ettiğini, ama darbeden muhakeme edilmediğini söylüyor ve bunu tenkit ediyor. Sizce bunun sebebi nedir?
Cevap: O zamanlar evvelemirde amme vicdanını rencide eden mesele buydu. Tahttan indirme siyasi bir hadise idi. Neticede her şey görünüşte de olsa hukuki bir zemine dayandırılmıştı. Darbe muhakeme edildiği zaman, bu sefer Sultan II. Abdülhamid’in padişahlığı da sorgulanacaktı.

 

Sual: Mithat Paşa’yı kim öldürdü?
Cevap: Taif’te sürgünde iken; Cidde limanına yaklaşmakta olan bir İngiliz zırhlısının Midhat Paşa’yı kaçırmak istediği istihbaratı alınmıştı. Bunu işiten Hicaz kumandanı Osman Paşa’nın emriyle Mithat Paşa ve diğerleri idam edildi. Midhat Paşa’yı bir idol olarak gören Jön Türkler, bunun padişah tarafından gizlice verilmiş bir emir olduğu propagandasını yıllarca yapmış ise de, padişah istese, mahkemenin idama mahkûm ettiği Midhat Paşa’nın cezasını sürgüne çevirmez; orada infaz ederdi.

 

Sual: 1920’lerin başlarında kurulan bugün resmi tarihin “Zararlı Cemiyetler” olarak anlattığı cemiyetlere o günki bakış nasıldı?
Cevap: Bunları kuranlar, kendileri cihetinden faydalı ve hayırlı maksatlar takip ediyordu. İnsanların haylisi de Teâli-i İslâm Cemiyeti, Kürt Teâli Cemiyeti, İngiliz Muhibler Cemiyeti, Vilson Prensipleri Cemiyeti gibi cemiyetlere dâhil olmuş veya desteklemiştir. Bunları kuranlarla Redd-i İlhak Cemiyeti’ni kuranlar da aynı şahıslardır. Ancak bunların takip ettiği maksatlar, Ankara hareketinin hatt-ı hareketine uymuyordu. Nitekim konjonktür değişince, bunlar zararlı olarak tavsif edilmiş; mensupları sürgüne veya menkubiyete maruz kalmıştır. Tarih aksi istikamette seyretseydi, Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti gibi cemiyetler zararlı cemiyetler cümlesinden sayılacaktı.

 

Sual: Mustafa Kemal Paşa ve Ali Şükrü Bey’in mecliste bir münakaşa esnasında birbirlerine silah çektikleri doğru mudur?
Cevap: Mecliste Lozan ile alakalı bir müzakerede, Mehmetçiğin süngüsüyle kazanılan yerleri Lozan delegasyonunun masada kaybettiğini sert bir tavırla söyleyince, Atatürk ile aralarında münakaşa çıkmıştı. Atatürk, “Bir haftadır söylüyorsunuz, memleketi zarardide ediyorsunuz, maksadınız nedir?” deyince, Ali Şükrü Bey, sert bir şekilde cevap vermeye yeltendi. Bunun üzerine Atatürk, tabancasını çekerek üzerine yürüdü. Ali Şükrü Bey de silahına sarılmıştı. Araya girenler tarafından hadise güçlükle bastırıldı.

 

Sual: Ayşe Osmanoğlu’nun hatıratının tamamının neşredilmediği doğru mudur?
Cevap: Ayşe Sultan’ın İsmail Hami Danişmend, Nihal Atsız ve Yılmaz Öztuna’ya anlattıklarının bir kısmı kitap halinde basılmıştır. Basılmayan kısımlar, gerek bu şahıslarda, gerekse Sultanzade Ömer Nami Bey’dedir.

 

Sual: Osmanlı hükümeti, Mondros Mütarekesi’ni kabul etmeyip, harbe devam etseydi sizce neler olurdu?
Cevap: Ateşkes istemeyip devam etmek, ordusu çökmüş ve müttefikleri teslim olmuş bir devletin yapacağı iş değildir.

 

Sual: Şehzade Ömer Faruk Efendi Ankara hareketine katılmak üzere yola çıktığında, Kemal Paşa’nın emri ile yarı yoldan geri gönderilmeseydi, Anadolu hareketinin başına geçebilir miydi?
Cevap: Bu pek mümkün değildi. Çünki bunun için zaman geçmişti. Anadolu hareketi lider kadrosu ve vizyonu itibariyle artık şekillenmişti. Ancak muhaliflerin etrafında toplanabileceği muhtemel bir risk merkezi olduğu için geri gönderildi. Zaten İngilizlerin emeli saltanatı kaldırmaktı.

 

Sual: Kemal Paşa, programını tatbik ederken sözlü muhalefet dışında kendisini fiilen engellemek isteyenler oldu mu?
Cevap: 1919 sonundan itibaren hem çok muhalifi oldu; hem kendisine müteaddit suikast teşebbüslerinde bulunuldu. Fakat her birinden bir şekilde kurtuldu.

 

Sual: 1877-1878 Osmanlı-Rus harbinde Sohumi’nin Rus işgalinden kurtarılması üzerine, şeyhülislamın fetvasıyla Sultan II.Abdülhamid’e “gazilik” unvanı verilmesini nasıl anlamalıdır?
Cevap: Bu padişah zamanında kazanıldığı için, padişah da ordunun başkumandanı olduğu için gazi unvanı verilmesi adettir. Meşru harbe fiilen ve hükmen katılanlara gazi denir. Harbe bilfiil katılmasa bile, harbin cereyanında rolü olanlar gazi sayılır.

 

Sual: Tasfiye-i Rüteb kanununu İttihatçılar muhalifleri için çıkardıkları halde, neden Nureddin Paşa gibi İttihatçıların da rütbesi düşürülmüştür?
Cevap: Maksat odur. Ama kanunların tatbiki umumidir. Bu şekilde rütbe kaybedenlerin kaybı, sonradan başka yollarla telafi edildi.

 

Sual: Hintli bir Müslüman ananın, esir pazarında çocuğunu satmak suretiyle parasını Anadolu’ya gönderdiği doğru mudur?
Cevap: Bazı kitaplarda (Mim Kemal Öke, Hilafet Hareketleri) geçiyor ise de, propaganda olduğu aşikardır. O tarihte Hindistan’da esir ticareti yasak olduğu gibi; bir kimsenin çocuğunu köle olarak satışı da meşru olmamıştır.

 

Sual: Türkiye’de Kürtler haricindeki diğer milletler, mesela Arnavut, Boşnak, Çerkez, Pomak, Laz, Gürcü, Tatar, Azeriler, yerli Türklerden daha çok milliyetçi, bazısı Kemalist çizgide olabiliyorken, Kürtlerde neden bu olmuyor?
Cevap: Kürtler yerli, onlar muhacir. Muhacirler, sürgün psikolojisiyle, kendilerine kucak açtığını düşündükleri ülkenin rejimine samimi ve suni aşırı bir bağlılık gösterir. Ayrıca militer hisleri kuvvetlidir. Kaldı ki milliyetçilik hep prim yapan bir ideolojidir. Kürtler, ilk yıllarda çok eziyet görmüştür. Diğerleri böyle olmadı. Kaldı ki bunlar içinde de kendi milliyetçileri az değildir.

 

Sual: Atatürk’ün son sözünün Aleykümselam olduğu doğru mudur?
Cevap: Bunu yakınlarından Kılıç Ali anlatıyor. Kılıç Ali orada değildi. Kaldı ki ölümü sarayda değil, gemide oldu. Son günlerde hastanın şuuru yerinde değildi; konuşacak vaziyeti yoktu.

 

Sual: Gazi Ahmed Muhtar Paşa, İttihatçı mıdır?
Cevap: Hayır, ama onların suyuna gidip, Sultan Hamid’in tahttan indirilmesi için kanun teklifi vermiş sahte bir kahramandır.

 

Benzer Suallerin Cevapları İçin Tıklayınız

 

En Çok Okunan Yazılar

Tavsiye Ettiğimiz Temel KitaplarMeâl Okumak Câiz Midir? Ehl-i Sünnet İtikadı Nedir? Ehl-i Sünnet Olmanın Şartları Nelerdir?Her Gün Okunması Gereken Çok Mühim Bir DuâSeyyid Abdülhakîm Arvâsî Hazretleri ve Tasavvuf Terbiyesi Sultan Vahideddîn Hân'a Dâir Sualler