Sual: Banka nedir? İslamiyette banka olur mu? Banka ile iş yapmak caiz mi?
Cevap: Önce şunu bildirelim. İslamiyette fâiz haramdır. Fâiz, yalnız İslamiyette değil, semavi dinlerin, yani hak olan, doğru olan dinlerin hepsinde haramdır. Faizin azı da, çoğu da haramdır. En büyük günahlardandır. Faizin ve bankanın ne demek olduğunu iyi anlamak lâzımdır. Dinimiz ticarete ve büyük sınai teşekküllerin meydana gelmesine ve ferdin istihsal (üretim) kapasitesinin genişlemesine yarayan ve fâiz ile alışveriş yapmayan şirketlerin, bankaların kurulmasına izin, hatta emir vermektedir.
Banka, aşağıdaki işleri yapan bir şirkettir:
1) İstenildiği zaman ödemek şartı ile az bir fâizle (vadesiz) para alır.
2) Muayyen bir zaman sonra ödemek üzere, vadesiz olandan fazla fâiz ile (vadeli) para alır.
3) Faizini her ay başında ödemek üzere (taksitli vadeli) para alır.
4) Merkez bankaları banknot, yani kağıt para çıkarmak vazifesi de görür.
5) Fabrikalara, şirketlere hissedâr olur. Onlara sermaye temin eder.
6) Arsa, bağ, tarla satın alıp satar ve bina yapıp satar. İslam bankası, her çeşit malı satın alıp, veresiye satar.
7) Kıymetli eşyayı, aksiyon [yani hisse senedi] ve obligasyon [tahvil senedi] rehin alarak ve temeli atılmış binalar, arsalar ve kredi [itibar] karşılığı olarak fâiz ile ödünç para verir.
8) Vadeleri gelmemiş para senetlerini, bonoları, iskonto [tenzil] yaparak öder. İslam bankası bunu yapmaz. Çünkü haramdır.
9) Vadeleri gelen senetlerin paralarını borcludan toplayarak alacaklıya verir.
10) Değerli maddeleri saklamaları için, kasaları şahıslara kiraya verir.
11) Şehirler ve memleketler arası para göndermeyi temin eder.
12) Tüccarların, poliçe veya çek ismi verilen tediye emri senetlerini, bunların bankadaki parasından öder.
13) Bir tüccarın, diğer bir tüccardan alacağını, borclunun hesabından düşerek alacaklının hesabına geçirmek sûretiyle tüccarlar arasındaki alışverişi kolaylaştırır.
14) Borsalarda, hisse ve tahvil senetleri alıp satar.
15) Devletin ve anonim şirketlerin tahvil senetlerini piyasaya sürer.
16) Fabrikalar açar ve çalıştırır.
17) Nakil vasıtaları işletir.
Banka çalışmaları, hicretin 6. asrında, İtalya’da başlamış ve her memlekete yayılmıştır. Memleketimizde ilk olarak, 1863’de Osmanlı bankası ve birkaç sene fasıla ile muhtelif ecnebi bankalar açılmış, gayrimüslim vatandaşlar ve yabancılar, bunlarla fâizli alışveriş yapmıştır. Meşrutiyetin ilanından sonra, 1909’da Türkiye Milli Bankası, 1910’da Türkiye Bankası, aynı senede Milli Banka, 1911’de İstanbul Bankası, 1913’de İstanbul Emlak Bankası ve 1914’de Osmanlı Ticaret Bankası açılmıştır. Ziraat Bankasının, [hicri 1329] da sermayesi 88.577.908 Osmanlı lirası, Emniyet Sandığının 100.767 lira, Türkiye Milli Bankasının 1.000.000 lira idi.
Bankaların yaptığı, yukarıda yazılı 17 vazifeden çoğu, İslamiyette yasak olmayan, faydalı şeylerdir. Faizin azı da, çoğu da haramdır. Çoğuna haram, azına helal demek yanlıştır. Çiftçiye, tüccara, sanat sahiplerine yüksek fâizle ödünç veren ve düşük fâizle para toplayan bankalar, milleti sömüren, kapitalistliğe, komünistliğe sürükleyen teşekküllerdir.
Bankaların zararlarından biri de, para sahiplerini tembelliğe ve sefahete alıştırmalarıdır. Eline çok para geçen tembeller, çalışmazlar. Çalışanlara yardım da etmezler. Paralarını bankaya yatırıp, aldıkları fâiz ile keyif ve zevk içinde yaşarlar. Macera peşinde koşarlar. İşçiler, çiftçiler ve zor geçinen memurlar ve hele işleri bozulup bankaya fâiz ödemek için, evini barkını, çiftini çubuğunu satan iş adamları, bu taşkınca, şaşkınca para saçan ve çalışanlara aşağı gözle bakan şımarık sömürücüleri görünce, bunlardan nefret ederler. Bu hâl, vatandaşlar arasında ayrılık ve kin hâsıl eder. Çalışanların gayretleri, hizmetleri gevşer. Memlekette iş sahaları azalır. İşsizlik, anarşistlik artar. Sosyal adalet lafta kalır. Ekonomik ve ahlaki çöküntülere sebep olur.
Fâiz ile alışveriş yapmayarak, müşterilerinin çalışmalarına, karlarına, mudarebe, müzarea yolu ile ortak olan, ihtiyacı olanlara, karz-ı hasen olarak ödünç verip iskonto ve fâiz adı ile bir şey almayan, yalnız hizmeti ve masrafı karşılığı olarak ücret alan bir İslam bankasının millete çok faydalı olacağı meydandadır. Çünkü, senet yazmak ücretini ve pul paralarını, ödünç alanın vermesi de câizdir. İslam bankası, ödünç verirken kefil ister. Kefil ile anlaşma yaparken, ödeme tarihi koyar. Ödeme zamanı gelince borclu ödemezse, kefilden alır. Böyle bankalara para yatıranlar, paralarının işletildiği yerlerin kar ve zararlarına ortak olacaklarından, çalışanların heyecanlarını paylaşırlar. Onlara yardımcı olurlar. Herkes bunları sever. Memleket, maddi, mânevî kalkınır.
İslam bankası, ticaret, sanat ve inşaat yapanlara, ihtiyacı olanlara, fâiz ile ödünç para vermez. Muhtaç oldukları malları, veresiye olarak taksit ile kendilerine satmak üzere, bunlarla anlaşır. Bunlar, muhtaç oldukları her nev’ menkul ve gayr-ı menkul malların cinsini, miktarını ve evsafını bankaya bildirirler. Banka, onları satın alıp, emânet olarak bunlara teslim eder. Üzerine kar koyarak, sonra, bunlarla veresiye satış akdi yapar. Uyuştukları tarihlerde, borclarını bankaya, taksit ile öderler. Banka, mallara mâlik olmadan evvel, bunlarla akid yaparsa, bey’ batıl olur.
[(Cemaleddin-i Efgani’nin talebelerinden, Mısır’ın ileri reformcularından M. Abduh, Camiü’l-ezher’in (m. 1963) senesinde ölen müdürü Şaltut ile yaptığı Kurân-ı Kerîm tefsirinde, banka faizinin meşru olduğuna fetva vermiştir. Daha sonra, din adamlarının ve çevresinin ağır baskısı altında kalarak, bu fetvasından rücu eder görünmüştür. Buna benzer teşebbüsler Hindistan’da da yapılmıştır). Çalıştığı müessesenin fâiz ile verdiği mesken parasından istifade etmek isteyen kimse, “Sizden ev satın almak istiyorum. Aldıktan sonra, bedelinin maaşımdan taksitlerle kesilmesini dilerim” demeli, müessese de, İslam bankasının yaptığı gibi, satın aldığı veya inşa ettirdiği binayı görünce, tesbit edecekleri semen ile buna veresiye satmalıdır. Binayı görüp sözleşmeden evvel maaşından kesilenleri müesseseye ödünç verir. Sonra bunlar semenden düşülür.]
Sual: İslamiyetin ahkamına uyan bankalar kurulması mümkün mü?
Cevap: Bankalar bâzen milyonlarca lira ikramiye dağıtıyorlar. Bunu bankaya fâiz ile para yatıranlar arasında kur’a çekerek, kazananlara veriyorlar. Halbuki yılda %15’e kadar muamele ile ödünç vermenin câiz olduğu bildirilmiştir. Bunun için, bankalar fâiz ödemeyip ve ikramiye vermeyip, bu paralar ile para yatıranlardan ucuz olan bir malı, yüksek fiyat ile satın alarak, bunlara fâiz yerine bu malın bedelini ödeseler ve bankadan ödünç para alanlara ucuz malı, mesela verdikleri makbuzu, satarak, bunlardan fâiz yerine bu malın bedelini alsalar, böylece fâiz adı ile alıp verdikleri paraları, bu malların semenleri olarak alıp verseler, hem kendilerini, hem de milleti fâiz ve kumar günahlarından kurtarırlar.
Ticarette ve bilhassa sanayide, nakil vasıtalarında kullanılan büyük sermayelere, oralarda veya başka yerlerde çalışan herkes ortak edilirse, böylece kara ortak olurlarsa, herkes parasını şirketlere yatırır. Bankalar fâizle para alamaz olur. Milleti sömüremez olur. İslamiyetin emrettiği gibi çalışmaya mecbur olurlar. Köylüyü, altından kalkılmaz fâiz borclarına, felakete, tembelliğe sürükliyen ve birkaç kişinin menfaati için kurulmuş olan bir bankayı, Allahü teâlânın emirlerine uygun, tüccarlara, sanat adamlarına, fabrikalara sermaye vererek ortak olan, bina, tesisler yapıp satan, her cihetten verimli, faydalı İslam bankası şekline sokmak, pek mümkün ve çok kolaydır. Bankaların, böylece, milletlerin refah ve saadetine, memleketlerin kalkınmasına çok hizmet edeceği muhakkaktır.
Sual: Ev yaptırmak için, hiç veya lüzumu kadar parası olmayan bir kimse, bankadan fâiz ile ödünç alıp ev yaptırıyor. Bir yuva sâhibi oluyor. Fakat, faizi ödemek de çok zor oluyor. Ödeyemezse, borcu artıp, evi satılıp, emekleri boşa gidiyor. Sıkıntıdan kurtulamıyor. İslam bankası, bunu nasıl faydalı şekle çevirebilir?
Cevap: İslam bankası, buna fâiz ile para vermez. Ondan, istediği evin bütün evsafını öğrenerek, kendi mühendisleri, ustaları ile ve en iyi malzeme ile onun yaptırabileceğinden daha iyi, medeni ihtiyaçları da karşılayan ev yaptırır. Sonra, banka, bütün masraflarını ve karını da katarak, bu evi ona taksit ile satar. O kimse, zahmetsizce, iyi bir eve kavuştuğu gibi, banka da, faizsiz yardım yapmış, kendisi de helal para kazanmış olur.
Sual: Darülharpte, yani Fransa gibi putlara tapınılan yerde bulunan ve müşterileri kâfir olan bankaya para yatırıp fâiz almak câizdir. Herhangi bir bankadan, zaruret olmadan para çekip fâiz ödemek, her zaman ve her yerde haramdır. Böyle olunca, kâfirler, bankadan yüzbinlerce lira çekip büyük işler yapıyor. Müslüman tüccar, bankadan hiç para çekemediği için, büyük işler göremiyor. Ticaret kâfirlerin elinde kalıyor. Müslüman tüccar, onların elinde oyuncak oluyor?
Cevap: Müslüman tüccar, müslüman zenginlerden karz-ı hasen olarak, ödünç alır. Böylece, bankaya binlerce lira fâiz ödemekten kurtulur. Ödünç veren de, çok sevap kazanır. Tüccar, İslamiyete uymazsa, emniyet, güven kazanamaz. Kimseden ödünç bir şey alamaz. Ödünç alamayan bir tüccar, hisse senetleri çıkarıp, müslümanları kendine ortak yapmalı. Kara ortak olmak için, zenginler, tüccara çok para verirler. Bankalar pek az fâiz verdiği için, paralarını bankaya değil, ticarete yatırırlar. Böylece, yurtta ticaret, sanat gelışır. Memleket kalkınır. Hem de, bankalar, zenginleri soyamaz, milleti sömüremez olurlar. Memleket refaha kavuşur.
Sual: Zenginler, tüccarlara ve sanat sahiplerine ortak olmuyor. Paralarını bunlara fâiz ile ödünç vermek istiyorlar. Bunun çaresi nedir?
Cevap: İslam dininde her şeyin çaresi vardır. Her işte İslamiyete uymak pek kolaydır. Bunun için, fıkıh ilmini iyi öğrenmek veya iyi bilen bir Allah adâminı bulup, ona sormak lâzımdır. Zengin, sanat veya ticaret sâhibine lazım olan eşyayı, makineleri, kendisi için satın alır. Sonra, uyuşacakları yüksek fiyatla, veresiye olarak, bunlara satar. Belli zamanlar için ödeme senedi yaparlar. Böylece, sanat veya ticaret sâhibinin işi faizsiz yapılmış, zengin de, banka faizinden katkat çok kazanc sağlamış olur. Aralarına banka karışmamış olur.
Sual: Sanat sâhibine lazım olan demireşya, makina ve benzerleri, zengine satılmıyor. Yalnız sanat sahiplerine satılıyor. Bu durumda ne yapılabilir?
Cevap: İslam dini, her zorluğu kolaylaştırıcıdır. İslamiyette, çözülemeyecek hiçbir mesele yoktur. Ehl-i sünnet âlimleri, kıyamete kadar yapılacak olan her işin, her yeniliğin, her buluşun, insanların saadetleri için kullanılabilmeleri yollarını, Kurân-ı Kerîmden ve hadis-i şeriflerden çıkarmışlar, kitaplarına yazmışlardır. Kendilerini müctehid sanan ve tanıtan ve yüksek İslam âlimleri ile boy ölçüşmeye kalkışan din cahillerine, îman hırsızlarına ve dinde reform isteyenlere, yapacak bir iş bırakmamışlardır. Müslümanların, dinde reform yapmaları, yeni yeni şeyler uydurmaları değil, Ehl-i sünnet âlimlerinin kitaplarını anlamaya, öğrenmeye çalışmaları, işlerini bunlara uygun yapmaları lâzımdır. Bu çalışmaları nefs ile cihat olur. Felaketten, azaptan kurtulmak isteyenler için, yani Kurân-ı Kerîme, İslamiyete uymak isteyenler için, doğru yol budur. Kendi akıllarına güvenerek, Kurân-ı Kerîmden ve hadis-i şeriflerden mânâ, hüküm çıkarmaya kalkışanlar, yanılır, aldanır ve Ehl-i sünnetten ayrılırlar. Ehl-i sünnetten ayrılan da, ya sapık olur, ya kâfir olur.
Kendisi için mal satın alamayan bir zengin, para vermek istediği sanat sâhibini, (Şu para ile şu malı almak için, seni umumî vekil yaptım) diyerek, vekil yapar. Sanat sâhibi de, vekil olup senet karşılığı, parayı zenginden alır. Bu para ile bu malı, kendi adına satın alır. Zengine teslim edip, senedini geri alır. Aralarındaki ikinci bir sözleşme ile bu malı, zenginden veresiye, yüksek fiyatla satın alır. Böylece, ikisi de, fâiz günahından kurtulmuş ve daha çok kazanmış olurlar.
Sual: Bankalar, zenginlerin, hasislerin sakladıkları paraları alıp, iş adamlarına veriyor. Kalkınmaya yardım ediyorlar. Müslümanlar, banka ile iş görmezse, bankalar kapanır. Bankada çalışan binlerce insan işsiz kalır. Bu zarar nasıl önlenebilir?
Cevap: Zengin, parasını az bir fâiz almak için bankaya yatırıyor. İş adâmına verince, katkat çok kazanır. Elbet bunu tercih eder. Banka, bunların arasına giremez, iş adâmını sömüremez olur. Bankalar, her sene milyonlarca lirayı iş adamlarının cebinden alamayınca, önceki sayfada bildirdiğimiz faydalı hizmetlerine hız verir. Faizsiz kazanclarını arttırır. Hem kazanırlar, hem de kalkınmaya daha çok yardımcı olurlar. Bankada çalışanların ücretlerini bu helal kazançlarından öderler.
Tavsiye yazı –> Hükumetin kar haddi koyması caiz mi?