Sual: Fıkıh kitaplarında yazan cemaatle namaz hükümleri nelerdir?
Cevap: İbni Âbidin “rahmetullahi teâlâ aleyh” buyuruyor ki “2 cins imamlık vardır. Evvela (İmamet-i Kübrâ)yı bildireceğiz.” 3. ciltte bagileri anlatırken, 310. sayfada da bildirilecektir. Abdülgani Nablüsi’nin “rahmetullahi teâlâ aleyh” El-Hadikat-ün-nediye kitabının 143. ve 294. ve 351. sayfalarında de yazılıdır. İmamlığın ikincisi (İmamet-i sugra)dır ki farz namazı kıldırmak için imâm olmaktır. 5 vakit namazın farzlarını cemaat ile kılmak, erkeklere hanefi, Şâfiî ve malikide sünnettir. Cuma ve bayram namazlarında ise şarttır. Nâfile namazları cemaat ile kılmak mekruhtur. 5 vakit namazda, bir kişi de cemaat olarak yetişir. Kıraati güzel olan imâm olur, yani Kurân-ı Kerîmin harflerini tanıyan, tecvid ile okumasını bilen olur. Sesi güzel ve teganni ile okuyan değil! Fasıkın imâm olması mekruhtur. Çok âlim olsa bile ona uymak tahrimen mekruhtur. Hadis-i şerifte, “Mütteki bir âlim ile namaz kılan, bir Peygamber ile kılmış gibidir” buyuruldu.
Uyunü’l-besair kitabının 135. sayfasında buyuruyor ki ([Özürlü olmadığı hâlde] camiye gitmeyip, evinde ailesi ile cemaat yapan kimse, camideki cemaatin sevâbına kavuşamaz. Yani, camiYe mahsus olan, fazla sevaba kavuşamaz. Yoksa, evde cemaat ile kılıca da, cemaat sevâbına, yani 27 kat sevaba kavuşur. Şunu da bildirelim ki 2 cemaat de, şartlara, sünnetlere uygun olduğu zaman böyledir. Evdeki cemaat daha uygun ise, evde kılmak lâzımdır). Halebi-i Kebir’in 402, 613 ve 619. sayfalarında de yazılıdır.
[Görülüyor ki namazın şartlarına ehemmiyet vermeyen imamların arkasında namaz kılmamalıdır. Bunların namazı sahih olmaz. Günah işlediği hâlde, mesela içki içtiği, fâiz yediği, kadınlara, kızlara baktığı, kumar oynadığı hâlde, abdestin, namazın farzlarını bilen ve ehemmiyet veren imâm arkasında kılmak câiz olsa da, mekruhtur. Ebussuud efendi fetvasında buyuruyor ki “Sâlih ve facir arkasında namaz kılınız!” hadis-i şerifi, câmi imamları için değil, Cuma kıldıran emirler, valiler içindir. Bunlara uymak ve itaat etmek içindir. Günah işlediği bilinen imamların arkasında namaz kılmamalıdır. İmamlık şartları bulunmayan, Kurân-ı Kerîmi teganni ile okuyan imama uymamalıdır. Dinine bağlı imâmın mescidine gitmelidir. Her namaz için, camie gitmeli, fasık, câhil, mezhepsiz, dinde reformcu olduğu bilinen imama rastlanınca, ona uymamalıdır. Böyle imâm var zannetmekle, camii terketmemelidir. Mollâ Murad kütüphanesi, [1114] numaralı, Ebussuud efendi fetvasında buyuruyor ki “Haram yiyen, fâiz alan imamı azl etmek vâcibdir. Kurân-ı Kerîmi tecvid üzere okumasını bilmek farzdır. Tecvidi bilmeyen, meharic-i hurufu gözetemez. Harflerin ağızdaki yerlerini gözetemeyen bir kimsenin okuduğu Kurân-ı Kerîm ve kıldığı namaz sahih olmaz”. İmamlık şartları bulunan kimsenin imâm olması için uğraşmak, her müslümanın vazifesidir.
İMAM OLMANIN ŞARTLARI NELERDİR?
İMAMA UYMANIN ŞARTLARI NELERDİR?
Cemaat bir kişi ise, imâmın sağ yanında hizasında durur. Solunda durması mekruhtur. Arkasında durması da mekruh olur. Ayağının topuğu, imâmın topuğundan ileri olmazsa, namazı sahih olur. 2 ve daha çok kişi, imâmın arkasında durur. Birincisi, imâmın tam arkasına, 2.si 1.nin sağına, 3.sü 1.nin soluna, 4.sü 2.nin sağına, 5.si 3.nün soluna… olarak dururlar. 2., sonradan gelirse, arkaya durur. 1., namazı bozmadan arkaya geçer. İmam ileri gitmez.
İmam ile cemaat arasında, 2 saftan ziyâde alacak boş meydan veya büyük havuz bulunursa, bunun gerisinde olanların uyması câiz olur ise de, yalnız kılması mekruh olur. Havuzun ve meydanın 2 yanlarında cemaatin bulunması şart değildir. Mescide bitişik açık ve kapalı yerler, odalar da böyledir. [Tahtavi İmdad haşiyesi.]
Abdest alan, teyemmüm etmiş olana, ayakta kılan, oturarak kılana ve nâfile kılan, farz kılana uyabilir. Dinini bilen bir imâm arayıp ona uymalıdır.
Mahalle camiinde, ezan ve ikâmet okuyarak bir kere cemaat ile namaz kılınır. Yoldaki camilerde ve imamı, müezzini olmayan camilerde, her cemaat için ayrı ayrı ezan ve ikâmet ile kılınır. Cin imâm olur. Melek imâm olamaz. Çünkü melek, mükellef değildir. Melek, cin ve çocuk, bir de olsa, cemaat olur. Nâfile kılan bir kişinin, farz kılana uyması ile cemaat sevâbı hâsıl olur.
Cemaat ile kılmak vâcibdir diyenler de çoktur. Irak âlimlerine göre “rahmetullahi teâlâ aleyhim ecma’în”, vâcibi özürsüz bir kere bile terketmek günah olur. Terketmeyi adet ederse, söz birliği ile günah olur. Sünneti terk ise, günah olmaz. Bir camide cemaati kaçıran kimsenin, başka camide araması müstehaptır.
Hastanın, felclinin, bir ayağı kesik olanın, yürüyemeyen ihtiyarın ve amanın cemaate gitmesi lazım değildir. Yardımcıları, nakil vasıtaları olsa da, lazım değildir. Yağmur, çamur, çok soğuk ve karanlık da, özürdür. Çok rüzgar, yalnız gece özür olur. Hırsız ve başka sebeple malı gitmek korkusu, fakir olanın alacaklısından korkusu, canı ve malı için zalimden korkusu, abdest sıkıştırması, yolcunun nakil vasıtasını kaçırmak korkusu, hastaya bakmak, imrendiği yemeği kaçırmak korkusu, fıkıh bilgisini öğrenmeyi kaçırmak korkusu, cemaate gitmemek için özürdür. İmâmın bidat sâhibi olduğunu veya abdestin, gusülün, namazın şartlarını gözetmediğini bilmek de özürdür. Bu şartları daha çok bilenin ve gözetenin, başkalarından önce imâm seçilmesi lâzımdır. Bundan sonra, tecvid ile okuyan seçilir. Hafız olması şart değildir. Bunlar birkaç kişi ise, vera sâhibi olan seçilir. Vera, şüphelilerden kaçınmak demektir. Bundan sonra, yaşı çok olan seçilir. Bundan sonra, sıra ile huyu, yüzü, nesebi, sesi, elbisesi güzel olan seçilir. Bunlar birkaç kişi ise, aralarından malı, mevkii çok olan seçilir. Bunlar da benziyor ise, mukim misafire imâm olur. Seçimde uyuşulmazsa, çoğunluğun seçtiği imâm olur. Daha üstünü varken, başkası seçilirse, çirkin olur. Fakat, günah olmaz. Emir ve Vâli seçimi de böyledir. Halife seçiminde ise, en üstün olanı seçmemek günahtır. Bir evde, ziyafette, seçim aranmadan, ev sâhibi, ziyafet sâhibi imâm olur. Yahut, imamı bu seçer. Kiracı, ev sâhibi demektir. İstenmeyen kimsenin imâm olması mekruhtur.
Bidat sâhibi kimsenin imâm olması tahrimen mekruhtur. Ehl-i sünnet îtikadına uymayan bir inanış sâhibine (Mezhepsiz) denir. Mezhepsiz, eğer Kurân-ı Kerîmde ve hadis-i şeriflerde açıkça bildirilmiş olan bir şeye inanmamış veya şüphe etmiş ise, (Küfür) olur. Açık olarak bildirilmemiş şüpheli olan delilleri te’vil ederek yanlış mânâ vermiş ise, (Bidat) olur. Dünyanın yaratıldığına inanmamak, böyle gelmiş, böyle gider demek, küfürdür. Cennette, müminlerin Allahü teâlâyı göreceğine inanmamak bidattir. Fakat, nasslara yanlış anladığı için inanmamak bidat olur. (Böyle şey olmaz. Aklım kabul etmez) diyerek tahkir ederse, yine kâfir olur. Bidat hakkındaki hadis-i şerifler, Hadika ve Berika’nın başında ve fârisî (Eşiat-ül-lemeat)ın 125. sayfasında mevcuttur. (Eşia)dekiler, (Mazhariye)’de de nakledilmiştir. Küfre sebep olan bir şey söylemedikçe ve yapmadıkça (Ehl-i kıble)ye, yani namaz kılana (Kâfir) denmez. Fakat, Kurân-ı Kerîmde ve hadis-i şeriflerde açıkça bildirilen ve müslümanların asırlar boyunca inandığı bir şeye uymayan söz ve işte bulunan bir kimse, bütün ömrünce namaz kılsa, her ibâdeti yapsa da, buna (Kâfir) denir. Mesela, Allahü teâlâ zerreleri, yaprak sayısını, gizlileri bilmez derse, kâfir olur. Ebû Bekr ile Ömer’den “radıyallâhu anhüma” başka sahabiyi, dini bir sebeple kötüleyen, bidat sâhibi olur. Bir harama mubah diyen kimse, bir âyete veya hadis-i şerife dayanarak, samimi söylüyorsa, kâfir olmaz. Nassa dayanmadan, keyfi için söylüyorsa, kâfir olur. Ebû Bekr ile Ömer’in hilafete seçilmeleri haklı değildi demek, bidattir. Hilafete hakları yok idi demek küfürdür.
İmamlık şartlarını taşıyan bir kimse, ücret veya maaş karşılığı imamlık yapıyorsa, bunun arkasında kılmak câiz olduğuna fetva verilmiştir. Elhan ederek, musiki perdelerine uyarak, teganni eden ve namazı vaktinden evvel kıldıran imâm arkasında kılınan namazı iade etmek lazım olduğu, (Halebi-i kebir) sonunda yazılıdır. [İmamlık şartları bulunmayan, mezhepsiz, dinde reformcu olduğu bilinen imâmın yerine, Ehl-i sünnet îtikadında olan imâm tayin edilmesi için uğraşmalıdır.]
Cemaat istese de, imâmın, farz kıldırırken kıraati ve tesbîhleri sünnetten fazla okuması tahrimen mekruhtur. Kadın imâm olup kadınlara namaz kıldırması tahrimen mekruhtur. Erkek olmadığı zaman, cenaze namazını cemaat ile kılmaları mekruh olmaz. Çünkü, yalnız kılarsa, ilk kılan kadın farzı kılmış olur. Sonra kılanlarınki nâfile olur. Cenaze namazını nâfile kılmak da mekruhtur. Cenaze namazını bir kere kılmak farzdır. Cenaze namazında, kadın erkeklere imâm olursa, erkekler tekrar kılmaz. Çünkü, yalnız kadının namazı kabul olup farz, bir kişi ile yapılmış olur. Kadın, kadınlara imâm olursa, ilk safın ortasında durur. İleri geçmesi günah olur.
Evde, erkek, mahremi olan kadınlara imâm olur. Yabancı kadınlara imâm olamaz. Çünkü, halvet olur. Eğer cemaat arasında, bir erkek veya imâmın mahremi kadın bulunursa, yabancı kadınlar da cemaate girebilir. Burada da, süt ve nikah ile olan mahremlerin, halvette olduğu gibi, genç olmaları mekruhtur. Mescitte halvet hâsıl olmaz. Bir kadın, imâmın arkasında durur. Yanında durmaz. Erkek de var ise, kadın erkeğin arkasında durup imamla kılar.
Mescid-i haramda, imâmın Makâm-ı İbrahim’de durması efdaldir. Oturanlara eziyet vermemek için camie gelenin, ileri safa geçmemesi efdaldir. Farza başlanırken, öndeki saftaki boş yere geçilir. Cenaze namazında, arkadaki saflar, öndeki saflardan daha sevaptır. İmamı rükûda bulan, rekati kaçırmamak için, son safta durur. İleri saflara geçmez. Son safta yer yoksa, o rekati kaçırsa da, yalnız durmaz. Birinci safta boş yer olup 2. safta yoksa, 2.yi yarıp 1.ye geçilir. Ön safa geçmek için, cemaatin önünden geçmek günah olmaz.
Cemaat ile kılan adam, aynı imama uyan herhangi bir kadınla, bir rükün miktarı bir hizada durursa ve aralarında kalın perde veya parmaktan kalın bir direk yahut bir insan sığacak kadar açıklık yoksa, erkeğin namazı bozulur. Bir safta kadın kılıca, yalnız 2 yanındaki ve tam arkasındaki erkeğin namazı bozulur. Arkasındaki 9 ayaktan uzak ise bunun bozulmaz. Aynı imama uymayan bir kadının, erkekle bir hizada kılmaları mekruhtur. Erkek, yanında, imama uyacak bir kadını görünce, geride durması için, eli ile işaret etmelidir. Geri gitmezse, kadının namazı kabul olmaz. Erkeğin namazı bozulmaz. Bir hizada olan kadın, adam boyu yüksekte veya aşağıda ise, zararı olmaz.
Rükû ve secde yapamayan, yapana imâm olamaz. Nâfile kılan, farz kılana imâm olamaz.
(Elsağ) olan kimse, elsağ olmayana imâm olamaz. Elsağ, sin harfini, se harfi okuyandır. Başka harfleri doğru okuyamayan da, doğru okuyanlara imâm olamaz. Böyle kimselerin, harfleri doğru söylemek için, gece gündüz çalışması farzdır. Çalışıp da söyleyemezse, kendi namazı câiz olur. Çalışmazsa, kendi namazları fâsid olur. Harfleri doğru okuyan bir imama uyarak cemaat ile kılması mümkün iken, yalnız kılarsa, harfi doğru okumadığı için, namazı yine kabul olmaz. Doğru söyleyemediği harf bulunmayan bir âyet varsa, bunu veya böyle birkaç âyet-i kerimeyi ezberlemesi ve namazlarda, bunları okuması lâzımdır. Doğru okuyabildiği âyet-i kerime var iken, bunu ezberlemeyip, söyleyemediğini okursa, namazı yine kabul olmaz. Fâtihayı her namazda okumak lazım olduğundan, bunu güzel okumaya çalışması lâzımdır. [Görülüyor ki bir harf doğru söylenmezse, Kurân-ı Kerîm doğru olmuyor ve namaz kabul olmuyor. ]
Meste veya sargıya mesheden, bu uzuvları yıkayana, farz kılan nâfile kılana imâm olur. Bütün sünnetlerin ve teravihin de hep böyle olduğu, İbni Âbidinde yazılıdır. 4 rekat sünnet kılarken, farz kılan imama uyan, namazı farz gibi kılar. 3. ve 4. rekatlerde zamm-ı sûre okuması vâcib iken, şimdi nâfile olur. Nâfile namaz kılan, nâfile namaz kılana imâm olur.
Farzı cemaat ile kılacak kimse, niyet ederken, (uydum hazır olan imama) diyerek de kalbinden geçirmesi lâzımdır. İmamla birlikte, yalnız kılar gibi kılınır. Ancak, ayakta iken, imâm içinden okusa da, yüksek sesle okusa da, o hiçbir şey okumaz. Yalnız, 1. rekatte (Sübhâneke) okur. İmâmın arkasında Fâtiha okumak, hanefide tahrimen mekruhtur. Şâfiîde farzdır. Malikide, imâm yüksek sesle okurken, tahrimen mekruh, sessiz okurken müstehaptır. İmam, yüksek sesle Fâtihayı bitirince, o yavaşça (Âmin) der. Bunu yüksek sesle söylememelidir. Rükûdan kalkarken, imâm (Semi Allahü limen hamideh) deyince, o yalnız (Rabbena lekel-hamd) der. Sonra eğilirken (Allahü ekber) diyerek, imamla birlikte secdeye yatar. Rükûda, secdelerde ve otururken, yalnız kılar gibi okur.
İmamda namazı bozan bir şey bulunduğunu anlayan kimse, bu namazı tekrar kılar. Bunu imâm namazda hatırlarsa yahut namazda iken namazı bozan bir şey hâsıl olursa, bunu hemen cemaate bildirir. Namazdan sonra anlarsa, o cemaatten olduklarını hatırladığına, söyleyerek, haber göndererek, yazarak bildirir. Haber alan, iade eder. Alamayan affolur. Bir kavilde ve Şâfiîde imâmın cemaate haber vermesi lazım değildir. Namaz içinde imâmın abdesti bozulursa, hemen birisini elbisesinden çekip yerine geçirmesi de câizdir. Sonra, dışarda abdest alıp gelip, vekiline uyarak namazını tamamlar. Camide abdest alırsa, vekile lüzum olmaz. Vekil bırakmayıp camiden çıkınca, cemaat birden fazla ise, namazları fâsid olur.
Vitir namazı, Ramazanda cemaat ile kılınır. Başka zamanda yalnız kılınır.
Regâib, Berat ve Kadir namazlarını cemaat ile kılmak mekruhtur. Regâib namazı, Recebin ilk Cuma gecesi kılınan nâfile namazdır.
Hicretin 480. senesinde meydana çıkmıştır. Birçok âlimler, bunun çirkin bidat olduğunu yazıyor. Çok kimsenin kılmasına aldanmamalı, sünnet sanmamalıdır.
Farzı yalnız kılan kimsenin yanında, o farzı cemaat ile kılmaya başlasalar, 1. rekatte secde etmedi ise, ayakta iken bir yana selam vererek, namazı bozar. İmama uyar. 1. rekatin secdesini yaptı ise, 4 rekatli farzlarda, 2 rekati tamam kılıp selam verir. 3. rekatin secdesini yapmadı ise, ayakta bir tarafa selam verip bozar ve cemaate katılır. 3. rekatin secdesini yaptı ise, 4 rekati tamamlar. Sonra, imama uyup, 4 rekat nâfile kılması iyi olur. İkindiyi, böyle cemaat ile kılamaz. Sabah ve akşam farzında 1. rekatte secde ettikten sonra da, namazı bozar. Fakat, 2. rekatin secdesini yaptı ise, namazını tamamlar. Sonra imamla nâfile kılmaz. Sünneti kaza niyeti ile kılarken farza veya Cuma hutbesine başlanırsa, namazı bozmaz. 2 veya 4 rekate tamamlar. Öğle veya Cuma sünnetinde 2 rekatte selam veren, farzdan sonra, 2 daha kılarak, 4’e tamamlar. Yeniden 4 rekat kılması, daha iyi olur. Kaza kılarken cemaate başlanırsa, tertib sâhibi olan bozmaz. Mâlikî mezhebinde de böyledir.
Camide olan kimsenin, ezan okununca, bu namazı cemaat ile kılmadan, özürsüz dışarı çıkması tahrimen mekruhtur. Belli bir câmi cemaatine devam adeti ise, oraya ve mahallesi camiindeki cemaate gitmesi ve hocasının veya başkasının dersini, vaazını kaçırmamak için bunların camiindeki cemaate ve iş yerindeki camie gitmesi özürdür. Farzı, cemaatten önce yalnız kılan da camiden çıkabilir. Fakat yalnız kılması mekruh olur. Bu özürlülerin hepsi, ikâmet getirilirken çıkamaz. Farzı yalnız kılmış olan, öğle ve yatsı namazlarında, cemaat ile nâfile kılar. Diğer 3 namazı yalnız kılmış olanın, cemaat ile kılınırken bile camiden çıkması vâcib olur. Çünkü, cemaate uymamak büyük günahtır. Sabah sünnetini kılmamış olan kimse, sünneti kılarsa, cemaat ile namazda oturmayı da kaçıracağını anlarsa, sünnetini kılmaz. Hemen imama uyar. Cemaat ile 2. rekatte oturabileceğini anlarsa, sünneti, camiin dışında sofada, çabuk kılar. Sofa yoksa, içerde direk arkasında kılar. Böyle, boş yer yoksa sünneti kılmaz. Çünkü, cemaat ile kılınırken, nâfile namaza başlamak mekruhtur. Mekruh işlememek için sünneti terketmek lâzımdır. [Mekruh işlememek için, sabah namazının bile sünnetini terketmek lazım olunca, sünnetler yerine kaza kılmak lazım olduğu buradan da anlaşılmaktadır.] Öğle ve Cuma namazları cemaat ile kılınırken gelen, 1. rekati kaçırmak korkusu varsa, sünneti kılmaz. Hemen imama uyar. Öğlenin sünnetini farzdan sonra kılar. Sabah ve öğle cemaatini kaçırmamak için sünnete başlayıp ve hemen selam vererek, sünneti farzdan sonra kaza etmek doğru değildir. Çünkü, özürsüz namaz bozmak haramdır. Bundan başka sabah farzından sonra nezir kılınmaz. Bozulan sünnetin tekrar kılınması, nezir kılmak kadar mühim değildir. Bozulan nâfileleri tekrar kılmak vâcibdir. Bozulan farzları tekrar kılmak farzdır. [Uyun-ül-besair.] Çünkü, nâfileye başlanınca, bunu tamamlamak vâcib olur. Sabah namazını kılamayan, o gün öğleden önce, sünneti ile birlikte kaza eder. Öğleden sonra, yalnız farzını kaza eder. Cuma veya öğle farzına yetişen, ilk sünneti farzdan sonra kılar. Rükûa yetişemeyen, o rekati imamla kılmış olmaz. İmam rükûda iken gelen, niyet eder ve ayakta tekbîr getirip, namaza girer. Hemen rükûa eğilip imama uyar. Rükûa eğilmeden, imâm rükûdan kalkarsa, rükûa yetişmemiş olur. Bu rekate yetişmiş sayılmaz ise de, secdeleri imamla yapması lâzımdır. Yapmazsa, namazı bozulmaz. Bir vâcibi terketmiş olur. İmam ayakta iken, imama uyup imamla birlikte rükûa eğilmeyen kimse, rükûu imamdan sonra yalnız yapıp, imama secdede yetişirse câiz olur. Fakat geç kaldığı için günah olur. İmamdan önce rükûa eğilmek, secdeye yatmak veya önce kalkmak, tahrimen mekruhtur.
[İmâmın hareketlerine uymak lâzımdır. Sesine uymak şart değildir. İmamı göremeyen, imamı görenlerin hareketlerine uyarsa, imâmın hareketlerine uymuş olur. İmamın tekbîrleri ve imamı görenlerin hareketleri, imâmın hareketlerini gösterdikleri için, bunlara uymak câiz olmaktadır. İmamı görmeyenlerin, imâmın hareketlerini görebilmeleri için, camiin muhtelif yerlerine televizyon koymaya ihtiyaç yoktur. İmamın sesini duymayanların da, imamı görenlerin hareketlerine ve müezzinlerin seslerine uymaları lâzımdır. Bu kolaylıklar varken, camilere televizyon ve hoparlör koymak, İslamiyetin bildirdiğini beğenmeyip, kendi aklına göre ibâdet yapmak olur. Bu ise bir müslümanın yapacağı şey değildir. Minarelere hoparlör koymak da böyledir.] İmamın, son sünneti, farzı kıldığı yerde kılması mekruhtur. Biraz sağda veya solda kılar. Namazdan sonra, kıbleye karşı oturması da mekruhtur. İlk safta imama karşı namaz kılan yoksa, cemaate karşı oturmalıdır. Namaz kılan varsa sağa veya sola dönmelidir. Cemaat için ve yalnız kılan için, bunlar mekruh değildir. Son sünneti başka yerde, hatta evlerinde kılmaları daha iyi olduğu (İmdad)da, ezandan önce yazılıdır. Farz namazları kılıca, safları bozmak müstehaptır.
(Mevkufat)da, vitir namazını anlatırken diyor ki:
(5 şeyi imâm yapmazsa, cemaat de yapmaz:
1) İmam kunut okumazsa, cemaat de okumaz.
2) İmam bayram namazlarındaki tekbîrleri okumazsa, cemaat de okumaz.
3) 4 rekatli namazın, 2. rekatinde oturmazsa, cemaat de oturmaz.
4) İmam secde ayeti okuyup, secde etmezse, cemaat de etmez.
5) İmam secde-i sehv yapmazsa, cemaat de yapmaz.
4 şeyi imâm yaparsa, cemaat yapmaz:
1) İmam 2’den çok secde yaparsa, cemaat yapmaz.
2) İmam bayram tekbîrini, 1 rekatte 3’ten çok söylerse, cemaat söylemez.
3) İmam cenaze namazında, 4’ten çok tekbîr söylerse, cemaat söylemez.
4) 5. rekate kalkarsa, cemaat kalkmaz. Beraber selam verirler.
10 şey’i imâm yapmazsa, cemaat yapar. Bunlar:
1) İftitah tekbîrinde el kaldırmak.
2) Sübhâneke okumak. 2 imâm, cemaat de okumaz dedi.
3) Rükûa eğilirken tekbîr getirmek.
4) Rükûda tesbîh okumak.
5) Secdelere yatıp kalkarken tekbîr söylemek.
6) Secdelerde tesbîh okumak.
7) Semi Allahü demezse, rabbenalekelhamd denir.
8) Ettehiyyâtüyü sonuna kadar okumak.
9) Namaz sonunda selam vermek.
10) Kurban bayrâmında, 23 farzdan sonra, selam verir vermez, tekbîr okumaktır).