Sual: Şeytan nasıl bir varlıktır? Nasıl yaratılmıştır?
Cevap: Kibir ve gurûru sebebiyle, Allahü teâlânın; “Âdem’e secde ediniz” (Bakara sûresi: 34) emrine isyân edip. O’nun rahmetinden uzaklaştırılan iblisin ve buna tâbi olanların sıfatına şeytan denir.
Şeytan kelimesinin; birine muhâlefet etmek, toprağa girmek, iple bağlamak gibi mânâları vardır ve uzak olmak, uzaklaşmak mânâsına kullanılan “Şe-ta-ne” kelimesinden türemiştir. Bâzıları da ateşten yaratıldığı için “Şâ-ta” kökünden türetildiğini söylemişlerdir.
Birinci şekliyle şeytan kelimesi; âsî, serkeş, itâatsiz, habîs, pek kötü olmak, rahmetten uzaklaştırılmak mânâlarına gelir. İsim olarak da; igfâl edici, ayartıcı, ifsâd edici, yaygaracı, baş belâsı, rahat vermeyen, insanı haktan, rahmetten uzaklaştırıcı mânâlarını ifâde eder. İblise, tabîatı itibariyle insan tabîatından; fâsıklığı ile de her türlü hayır ve iyilikten uzak olduğu için şeytan denilmiştir.
Şeytanın yaratılışı: Allahü teâlâ; melekleri, insanları ve cinleri kendisine ibâdet etmesi için yarattı. Kur’ân-ı kerîmde, Zâriyât sûresi 56. âyetinde meâlen; “İnsanları ve cinleri ancak beni bilip ibâdet etmeleri için yarattım” buyuruluyor. İnsanlar topraktan, melekler nûrdan, cinler de ateşten yaratılmıştır. Hicr sûresi 27. âyetinde meâlen; “Âdem’den, önce cinlerin babası olan Cân’ı ateşten yarattık” buyurdu. Şeytan da cin tâifesindendir. Asıl adı iblis olan şeytanın bir adı da Azâzil’dir. Cinlerin yaratılması, insanların yaratılmasından çok öncedir. Aralarında uzun devirler geçmiştir. İslâm âlimlerinden Muhyiddîn-i Arabî’nin bildirdiğine, göre, bu zaman 4.000 yıldan az değildir.
Melekler yaratıldıkları zamandan îtibâren ibâdete başladılar. Hiç isyân, itâatsizlik yapmadılar. Cân’ın evlâdları olan cinler, yeryüzüne gönderilince, fitne fesâd çıkardılar. İsyânları sebebiyle zaman zaman Allahü teâlâ tarafından helâk edildiler, isyân ve taşkınlık yapmamaları için, Allahü teâlâ onlara dinler gönderdi. Aralarından en iyileri vâli seçilip vazifelendirildi. Bu vâliler tarafından yeryüzünde fesâd çıkarmamaları, ibâdet ve tâatle meşgûl olmaları için nasîhatler edildi. Cinlere nasîhat etmek üzere vazîfe verilenlerden biri de Azâzil yâni iblis idi.
Allahü teâlâ; “Ben, yeryüzünde bir halîfe yaratacağım” (Bakara sûresi: 30) buyurdu. Bunun üzerine melekler; “Yâ Rabbî! Yeryüzünde fesâd çıkarıp kan dökenleri mi yaratacaksın?” (Bakara sûresi: 30) dediler.Allahü teâlâ bunlara; “Sizin bilmediğinizi ben bilirim” (Bakara sûresi: 30) buyurdu. Melekler bu cevâbı alınca pişman oldular. Çünkü bu sözleri, Allahü teâlânın işine karışmaktan ve O’na isyân etmekten değil, hikmetini anlayamadıklarındandı.
Âdem aleyhisselâmın şekil verilmiş hâli Mekke ile Tâif arasında kırk yıl yattığı sırada, melekler ve iblis (şeytan) onu görmüşlerdi ve ondan korkmuşlardı. Ondan en çok korkan da iblis (şeytan) idi. İblis, Âdem aleyhisselâmın henüz rûh verilmemiş salsâl hâlindeki bedenine dokununca, çınlayarak ses çıkardı. İblis, bedenine girip çıkar ve melekere; “Korkmayınız bunun içi boştur. Eğer ben ona musallat olursam helâk ederim” derdi.
Ahmed bin Hanbel’in (rahmetullahi aleyh) bildirdiği hadîs-i şerîfde buyuruldu ki: “Allahü teâlâ Âdem’in bedenine şekil verip bıraktıktan sonra (henüz rûh verilmeden) iblis, etrâfında dolaşıp ona bakmağa başladı. Onun içini boş görünce; “Bu kendine sâhip olamaz, benim için kolay ele geçirilebilir” dedi.”
Âdem aleyhisselâmın bedenine rûh verilmeden önce, melekler Âdem aleyhisselâmın bedenini görüp ondaki uygunluğa, âhenge ve ilâhî san’ata hayran kaldılar. Allahü teâlâ bundan güzel bir şey halk etti mi acaba dediler. İblis, Âdem aleyhisselâmın rûh verilmemiş hâlindeki bedenini görünce meleklere; “Eğer o sizden üstün, fazîletli kılınırsa ne yaparsınız?” dedi. Melekler; “Biz Rabbimizin emrine uyarız” dediler. İblis ise kendi kendine; “Eğer ona hürmet etmem emr olunursa, isyân ederim” dedi.
Ebû Yâ’lâ’nın ve Buhârî’nin Ebû Hüreyre’den (radıyallahü anh) rivâyet ettikleri bir hadîs-i şerîfde şöyle buyuruldu: “Şüphesiz ki Allahü teâlâ Âdem’i topraktan yarattı. Âdem aleyhisselâmı yaratacağı toprağı tîn (çamur) hâline sokup, hame-i mesnûn (balçık çamuru) oluncaya kadar bekletti. Sonra ona şekil verip, salsâlün kelfehhâr (pişmiş kerpiç gibi) oluncaya kadar bekletti. Şeytan, Âdem aleyhisselâmın bedeninin rûh verilmemiş bu hâlini görüp, yanına vardıkça; “Şüphesiz sen, büyük bir iş için yaratıldın” derdi. Sonra, Allahü teâlâ Âdem aleyhisselâmın bedenine rûh verdi. Rûh, önce gözüne ve genizlerine sirayet etti. Genzine sirâyet edince aksırttı. Allahü teâlâ onu rahmetiyle karşılayıp; “Rabbin sana merhamet etsin” buyurdu…”
Allahü teâlâ Âdem aleyhisselâmın bedenine rûh verdikten sonra melekleri ve cinleri haberdâr edip; “Âdem’e secde ediniz” (Bakara sûresi: 34) emrini verdi. Önce Cebrâil aleyhisselâm secde etti. Sonra sıra ile; Mikâil, İsrâfil, Azrâil ve diğer bütün melekler secde ettiler. Secde eden meleklerin her biri, Allahü teâlâ tarafından çeşitli hizmetleri görmekle şereflendirildi. İblis, kibir ve gururundan secde etmedi.
Allahü teâlâ iblise; “Ey mel’ûn! Âdem’e niçin secde etmedin?” buyurunca, iblis dedi ki: “Ben ondan daha hayırlıyım. Beni ateşten onu ise topraktan yarattın.” (A’râf sûresi: 12) “Yâni ateş; latîf, saf ve ışıktır. Elbette topraktan üstündür” diyerek bu bozuk kıyasını ileri sürdü. Böylece Allahü teâlânın emrine isyân etti. Ebedî olarak Cehennemlik oldu.
İblis, Âdem aleyhisselâma secde ediniz emrine uymayınca, Allahü teâlâ; “Hemen in oradan (Cennet’ten). Artık senin Cennet’te kibirlenmen (kendini büyük görmen) gerekmez. Haydi Cennet’ten çık. Çünkü hor, alçak ve bayağı kimselerdensin.” (A’râf sûresi: 13) buyurdu. İblis Cennet’ten koğulunca ölüm acısını tatmak istemediğinden veya sonsuz bir hayat yaşamak istediğinden dolayı Allahü teâlâya; “Bana halkın dirilip kaldırılacakları ba’s gününe kadar mühlet (ömür) ver” (A’râf sûresi: 13) diyerek dünyâda ve âhırette ölümsüz olmağı istedi. Allahü teâlâ da ona ölümden ve Cehennem azâbından kurtuluş olmadığını bildirip, 1. sûr üflenip bütün canlıların öleceği vakte kadar mühlet verdi. Böylece kıyâmet gününe kadar ömür verilip serbest bırakıldı.
İblis bunun üzerine; “Öyle ise beni azdırmana yemîn ederim ki, insanoğullarını saptırmak için muhakkak senin doğru yoluna oturacağım! Vesvese verip, pusu kuracağım. Sonra da onlara; önlerinden, arkalarından, sağlarından ve sollarından sokulacağım (musallat olacağım). Sen de onların çoğunu şükredici (kimse) bulmayacaksın” (A’râf sûresi: 14-17) dedi.
Allahü teâlâ buyurdu ki: “Ayıblanmış ve rahmetimden koğulmuş olarak oradan (Cennet’ten) çık. Yemîn ederim ki onlardan kim sana uyarsa, Cehennem’i hep sizden dolduracağım.” (A’râf sûresi; 18)
Allahü teâlâ Âdem aleyhisselâma; “Ey Âdem! Sen zevcenle birlikte Cennet’te yerleşin ve dilediğiniz nîmetlerden yiyin. Ancak şu ağaca yaklaşmayın ki sonra zâlimlerden (kendilerine yazık etmişlerden) olursunuz” buyurdu. (A’râf sûresi: 19)
İblis, Âdem aleyhisselâmın ve Havvâ vâlidemizin Cennet’te türlü nîmetler içinde bulunmalarından ve kendisinin bu nîmetlerden mahrûm kalmasından dolayı hased etti. “Yazıklar olsun ben bunca zamandır Allah’a ibâdet ettim. Ben daha önce yaratıldığım hâlde beni Cennet’e koymadı” diyerek, Âdem aleyhisselâmın Cennet’ten çıkarılması için hîleler aramaya başladı.
Tavsiye Yazılar: Şeytanın vesveseleri nelerdir?
Şeytanın değişik sûretlere girmesi