Sual: Hazreti Ali nasıl şehid edildi?
Cevap: Menakıb-ı Çihar Yar-ı Güzin kitabında diyor ki;
Hazret-i Alinin “radıyallahü teâlâ anh” şahadeti beyanındadır. (Lübab-ül-elbab) adlı kitapta yazılıdır. Muhammed bin Cerir Taberi der ki emir-ül müminin hazret-i Ali “keremallahü vecheh” Nehrvan cenginden döndü. Abdurrahmân bin Mülcem ve Pirek bin Abdullah ve Amr bin Ebû Bekr; her üçü haricilerden idiler. Ric’at mezhebini tutarlar idi. O muharebeden, çok insan katl olunduğu için korkmuşlardı. Üçü aralarında, Muaviye, Ali ve Amr bin As “radıyallahü teâlâ anhüm” hazretlerini katletmeyince, âlem, fitne ve fesad ve muharebeden kurtulmaz. İslam kuvvetli olmaz. Eğer biz de katl olunursak, yine sevap kazanırız. Zira büyük fitneyi def’ etmek hayırlı iştir, diye andlaştılar. Abdurrahmân bin Mülcem dedi; ben Ali’ye kâfi gelirim. Amr bin Ebû Bekr dedi; ben Amr bin As’a kifâyet ederim. Pirek dedi, ben Muaviyeye kâfi gelirim. Her üçü tedbir aldılar ki aynı günde ve aynı saatte bu işi işleyeler. Abdurrahmân bin Mülcem; hazret-i Aliyye “keremallahü vecheh” vardı. Pirek; hazret-i Muaviye tarafına gitti. Amr bin Ebû Bekr, Mısra Amr bin As tarafına gitti. Her biri bin dirheme bir kılınç almıştı ve zehir ile su vermişlerdi. Hazret-i Muaviye namaza geldi. Pirek o kılınç ile ona vurdu. Muaviye düştü. Halk toplanıp, Pireki tuttular. Hazret-i Muaviye dedi, bu işi niçin yaptın. Pirek hadisenin tamamını, üçünün arasında olanları haber verdi. Hazret-i Muaviye emretti, onu öldürdüler. Tabib getirdiler. Tabib gelip, Muaviye’yi gördü. Dedi ki ya Muaviye, sizin yaranız, zehirli kılınç yarasıdır. 3 şey arasında muhayersin. Ya ölümü istersin. Ya sabredersin, yarayı dağlarım. Ya sana bir şerbet veririm ki içtikten sonra asla çocuğun olmaz. Hazret-i Muaviye dedi ki: Ölümü istiyemem. Ateşe [dağlamayaya] da dayanamam. Ama bir evladım var. Ona kanaat ederim, deyip, şerbeti içti. İyi oldu. Hazret-i Muaviye ondan sonra buyurdu; Cuma mescidinde bir maksure yaptılar. Bu maksure adetini hazret-i Muaviye koydu ki halifeler düşmanların hilelerinden uzak olsunlar. Amr bin Ebû Bekir; kararlaştırılan vakitte Amr bin Asın yanına vardı. Amr bin Asın yüreği tutmuştu, yani rahatsızlanmıştı. O gece namaza çıkamadı. Sehl Amiriyi yerine naib gönderdi. Amr bin Ebû Bekr, kılıcını ona vurdu. Onu öldürdü. Amr bin Ebû Bekir’i tuttular. Amr bin As’ın huzur-u şeriflerine getirdiler. Amr bin As hazretleri emir buyurdu. O fasık ve münafığı öldürdüler.
Bazı âlimler dediler ki Emir-ül mümininin şahadet sebebi o idi ki Nehrvan harbi yapıldı. Hariciler 4.000 er idiler. Tamamı öldürüldüler. 9 er kurtulup, Kufe tarafına doğru firar ettiler. Kufe şehrine vardılar. Kufe şehrini feryat-ı figan kapladı. Abdurrahmân bin Mülcem yoldan geçerken, öldürülenlerin birinin evinden ağlama sesleri işitti. Kutam adında genç bir kadının babası ve kardeşleri o harpte katl olunmuşlardı. İbni Mülcem o kadının ardınca gitti. Dedi ki eğer erin [kocan] yoksa; senin, vasıfları şu şekilde olan biri, erin olmak ister, razı olur musun. Kadın dedi, niçin razı olmayayım. Lakin, benim velilerim ve akrabalarım vardır. Onlara danışmam lazım. İbni Mülcem dedi, makuldür. Kadın gitti. İbni Mülcem izince [ardından] gitti. Kadın bir eve girdi. İbni Mülceme dedi ki sen burada dur. Seni çağırdığım zaman içeri gir. O kadın içeri girip, kendini süsledi. Kokular süründü. Pak [güzel, temiz] elbise giydi. Gayet cemal ve kemalde oldu. Evdekilere dedi ki bir kere bana baktığında perdeyi salınız. Sonra İbni Mülceme, içeri gel, dedi. Abdurrahmân bin Mülcem içeri girip, o şekliyle bir kere ona baktı. Hemen ona aşık oldu. Kadını istedi. Kadın dedi, sen benim mehrime takat getiremezsin. O dedi ki ne miktar istersin. Kadın dedi, 3.000 dirhem safi gümüş. İki çalgıcı cariye ve Ali bin Ebû Talib’in katli. İbni Mülcem dedi ki: Gümüş ve cariye kolaydır, ama, Alinin katli mümkün olmaz ki ben Alinin siraclarındanım. Bunu nasıl yapabilirim. Eğer beni ister isen, muhakkak bunu yapmalısın. Gümüş ve cariye için fikrini yorma. İbni Mülcem dedi ki: Bir darbeye kanaat edersen, kabul ediyorum. Bir kılınç getir. Kadın, zehirli su verilmiş kılınç getirdi. Ramazan-ı şerifin 13’ü idi. Emir-ül müminin Ali “radıyallahü teâlâ anh” oturdu. Hasan ve Hüseyin “radıyallahü teâlâ anhüma” hazretlerine buyurdu ki bugün Ramazan-ı şerifin kaçıncı günüdür. Dediler, 13. günüdür. Buyurdu ki: Kaç gün kaldı. Dediler, 17 gün kaldı. Buyurdu ki: Muhakkak, yüzüm başımın kanı ile boyanacaktır. Abdurrahmân bin Mülcem için dedi ki (Ben onun yaşamasını istiyorum. O benim öldürülmemi istiyor.) Abdurrahmân bunu işitti. Emrin huzuruna vardı. Dedi ki: Ya Emir-el müminin! İşte elim, işte boynum. İster isen elimi kes, ister isen boynumu vur. Emir-ül müminin Ali “radıyallahü teâlâ anh” hazretleri buyurdu ki Resûlullah “sallallâhü teâlâ aleyhi ve sellem” hazretleri, bana nişan vermiştir ki seni (Beni Murad)dan bir kimse öldürse gerektir. Ben günah etmemişe karşılık yapmam. Ramazan ayının 23’ü oldu. Bu lain evinde yatmıştı. Sabah oldu. Emir-ül müminin, namaza gitmek için kalktı. Sarayda [evinde] bir kaz vardı. Çağırdı, [bağırmaya başladı]. Hazret-i Ali “radıyallahü teâlâ anh” buyurdu ki: (Bağırmaları, ağlamalar takip eder.) Hasan “radıyallahü teâlâ anh” hazretleri dedi: (Ya babacığım! Bu ne sözdür!) Buyurdular ki: Bu söz odur ki gönlüm şahadet olacağımı haber verir. Ben bu ayda katl olunurum. Sonra sarayın [evinin] kapısını açtı. Bir çivi kaftanına takılıp, yırttı. Hazret-i Emirin gönlü daraldı. Mescide vardı ve (Allah yolunda mücahede eden, bir olan Allahtan başkasına ibadet etmeyen mümine yol açın) diye halkı uyardı. Abdurrahmân bin Mülcem o zaman kadın ile beraber idi. O zaman müezzinin sesini işittiler. Kadın dedi ki kalk işini iyi gör. Gönlün şâd olarak geri dön. Ben işittim, Ali bin Ebû Talib “radıyallahü teâlâ anh” hazretlerinden ki; Resûlullah “sallallâhü teâlâ aleyhi ve sellem” hazretleri buyurdular ki; “Önce gelenlerin en şakisi, Salih aleyhisselâmın devesini öldürenler, sonra gelenlerin en şakisi de Ali’nin katilidir.”
İbni Mülcem kalktı. Kılıcını kuşandı. Kendisini uyuyanlar arasında gizledi. Emir-ül müminin Ali “radıyallahü teâlâ anh” mihraba geçti. O lain bedbaht iki secde arasında, hazret-i Emir-ül mümininin mübarek başına bir kılınç vurdu. Kaza-i ilâhî ile o kılınç darbesi, Ahzab harbinde, Amr bin Abdud hazret-i Ali’nin mübarek başına vurmuştu; oraya rast geldi. Hazret-i Ali “radıyallahü teâlâ anh” aklı başından gidip, kalktı. Elini bir direğe vurdu. Mübarek parmakları taş direkte iz etti. Hasan “radıyallahü teâlâ anh” imamete geçti. Namazı süratle kıldılar. Bir kavilde hazret-i Emir Cude bin Cübeyre imam ol diye buyurdu. Hazret-i Emir-ül müminin “radıyallahü teâlâ anh” düştü. Halk kalktı, katili aramaya gittiler. Hazret-i Ali “radıyallahü teâlâ anh” buyurdu ki: Ne ararsınız. Beni vuran kimse, şimdi filan kapıdan içeri girer. Bütün yollar İbni Mülcem üzerine bağlandı. Geri döndü. Hazret-i Emir-ül mümininin işaret buyurduğu kapıdan girdi. Hayran ve dermande bir kimse ona dedi ki: Sana ne olmuştur, meğer Emir-el müminini vuran sensin. O inkar etmek istedi. Sonra ikrar etti. Onu tutup, hazret-i Emirin huzuruna getirdiler. Hazret-i Emir buyurdu ki: Ey biçare. Niçin bu işi yaptın. Evlatlarımı yetim ettin. Müminlerin gönüllerini gamlı ettin. İslam askerinin belini kırdın. İbni Mülcem durdu. Bir şey demedi. Emir-ül müminin buyurdu: Vefat edinceye kadar bunu zindana koyun. Hasan ve Hüseyin ve Muhammed bin Hanefiye “radıyallahü teâlâ anhüm” hazretlerini huzurlarına getirip, vasiyet etti. Buyurdu ki: Her zaman esirlerinize yiyecek veriniz. Aç koymayınız. Hazret-i Alinin kerimeleri Ümm-ü Gülsüm zindana vardı. Ağlayarak, İbni Mülceme dedi ki: Ey bedbaht. Emir-ül müminin bugün iyidir. Yarın seni öldürürler. İbni Mülcem dedi ki: O iyi olmaz. O kılınç zehr ile sulanmiştir. Eğer iyi olsa, sen niçin ağlarsın. Ümm-ü Gülsüm “radıyallâhu anha” hazretleri ona kızıp, dışarı geldi. Ramazanın 27. günü oldu. Emir-ül müminin, Ümm-ü Gülsüm hazretlerine buyurdu ki evden dışarı çık. Evin kapısını bağla. Çıkıp kapıyı kapadı. Hasan “radıyallahü teâlâ anh” hazretleri orada oturdu. Evin içerisinden bir ses işitti ki meal-i şerifi, (Ayetlerimizi inkar edenler bize gizli değildir. Kıyamet gününde ateşe atılan mı, güven içinde gelen kimse mi daha iyidir. Dilediğinizi işleyin. Doğrusu o yaptığınızı görendir) olan Fussilet sûresinin 40. âyet-i kerimesini okuyordu. Ondan sonra şu sesi işittiler ki (Resûlullah “sallallâhü teâlâ aleyhi ve sellem” vefat etti. Ebû Bekr vefat etti. Ömer, Osman ve Ali “radıyallahü teâlâ anhüm” katl edildi [şehit edildi].) Hasan “radıyallâhu anh” hazretleri anladı ki hazret-i Ali “radıyallahü teâlâ anh” vefat etti. Evin kapısını açtı. Gördü ki dünyadan göç etmiş. Hasan ve Hüseyin “radıyallahü teâlâ anhüma” hazretleri yıkadılar. Muhammed bin Hanefi’ye su döktü. O Resûlullah “sallallâhü teâlâ aleyhi ve sellem” hazretlerinden arta kalan hanutu mübarek bedenine saçtılar ve defnettiler. Kufe mescidinin ortasında defnedildi. Ertesi günü İbni Mülcem’i katletmek için getirdiler. Dedi ki beni öldürmeyin. Gidip, Muaviye’yi öldüreyim. Yemin ederim ki yine geri gelirim. Hazret-i Hasan “radıyallahü teâlâ anh”, hayır, senin öyle bir marifetin olamaz, öldürün bu mel’unu buyurdu. Onu öldürdüler. İmamın şahadet mertebesine kavuştuğu gün, Ramazan-ı şerifin 27’si idi. Bazıları demişler ki 23’ü idi. Bazıları 58 yaşında idi, dedi. [63 yaşında idi.] 4 sene 10 ay hilafet etti. 9 hanımı nikah ile almış idi. Hazret-i Fâtıma-tüz-zehra “radıyallahü teâlâ anha” hayatta iken hiç hanım nikah etmedi. Fâtıma “radıyallâhu anha” hazretlerinden 3 oğlu oldu. Hasan, Hüseyin ve Muhsin. Muhsin çocuk iken vefat etti. Bazı âlimler ve Ashâb-ı hadis rivayet eylemiştir ki hazret-i Ali “radıyallahü teâlâ anh” bütün gazalarda Resûlullah “sallallâhü teâlâ aleyhi ve sellem” hazretleri ile beraber bulunmuştur. Tebük gazasında, 12. menkıbede tafsili geçti. Annesi Fâtıma binti Esed bin Haşim olup müslüman olmuştu. Mekke-i mükerremeden Medine-i münevvereye hicret edip, orada vefat etti. Resûlullah “sallallâhü teâlâ aleyhi ve sellem” hazretleri cenaze namazını kılıp, defnettiğinde, buyurdu ki (Bu benim anamdır). Namazını kıymetli evladı hazret-i Hasan “radıyallahü teâlâ anh” kıldırdı. Resûlullah “sallallâhü teâlâ aleyhi ve sellem” hazretlerinin yaşında ve Ebû Bekir ve Ömer’in “radıyallahü teâlâ anhüma” yaşında idi. Yüzüğünde; (Allahü melik-ül hakk-ül mübin) yazılı idi. Katibi Abdullah bin Rafii idi.
Tavsiye Yazı –> Ehli Beyti Sevmek Nasıl Olur?
Tavsiye Yazı –> İlk Halife Nasıl Seçildi?