Sual: Sıddık ne demektir? Hazreti Ebu Bekir’e “radiyallahu anh” niçin “sıddık” denilmiştir?
Cevap: Menâkıb-ı Çihar Yar-ı Güzin kitabında diyor ki;
Sıddık kelimesi, lügatta 3 manaya gelir. 1. mânâsı, gayet doğru söyleyici demektir. Bu mânâ, (Tacül-İslam) da açıklanmıştır. Sûre-i Yusuf’ta Sıddık lafzı, bu mânâ ile tefsir edilmiştir. 2. mânâsı, kendi kavlini ameli ile [yani yaptığı işi, sözü ile] doğrulamak demektir. 3. mânâsı, daimi tasdik demektir. Bu 2 mânâ (Sahih-i Cevheriye) kitabında açıklanmıştır. Emir-ül-müminin Ebû Bekr-i Sıddık “radıyallahü teâlâ anh” hazretlerine Sıddık söylenmesinde, birinci mânâ düşünülse, o cihetle adlandırılır ki gayet doğru söyleyen idi. Demişlerdir ki hazret-i emir-ül-müminin Ali “kerremallahü vecheh” hadis rivayetini kimseden yemin etmeksizin kabul etmezdi. Ancak hazret-i Ebû Bekir’den “radıyallahü teâlâ anh” kabul ederdi. Eğer 2. mânâ ile düşünülse, yine o cihetle adlandırılır ki açıktır. Eğer 3. mânâ düşünülse, o şekilde adlandırılır ki O sultanı tasdiki devamlı olup yok olması, şüpheye düşme ihtimali yok idi.
Nitekim, bildirilmiştir ki Fahr-i âlem “sallallâhü aleyhi ve sellem” hazretlerine miraç müyesser oldu. O gecenin sabahında, miraç kıssasını anlatıp, buyurdu ki (Bu gece, Mekke’den Beyt-i Mukaddes’e gittim. Orada, Enbiyanın ruhlarına imam olup 2 rekat namaz kıldım. Oradan Arşın üzerine yükseldim. Allahü teâlâ ile konuştum. Allahü teâlâ, ümmetime, 1 gün 1 gecede 50 vakit namaz farz etti. Geri döndüm. Asumanda, hazret-i Musa “aleyhisselatü vesselâm” ile karşılaştım. Beni geri gönderdi ki 50 vakit namaza ümmetin takat getiremez. Allahü teâlâya teveccüh ettim. 10 vakit namaz bağışladı. Geri Musa aleyhisselâmın yanına geldim. Henüz çoktur, diye beni geri döndürdü. Tekrar Allahü teâlâya teveccüh ettim. 10 vakit daha bağışladı. Velhasıl, 5 nöbette, 45 vakit namaz bağışladı. Hazret-i Musa aleyhisselâm yine dön, dediğinde, dedim ki Rabbimden haya ederim. Ben bu 5 vakitten razıyım, dedim. Allahü teâlâdan nida geldi ki bu 5 vakit, 50 vakte bedeldir. Sonra, Beyt-ül-mukaddese gelip, gece içinde, Mekke’ye geri döndüm.) Hal budur ki bu gidip-gelmek, gayet kısa zamanda oldu. Rivayet edilir ki geldiğinde, mübarek yatakları henüz sıcak idi. Kâfirler bu kıssayı işitince, inkar edip, akla uygun değildir, dediler. İnkar eden o gurub, şimdi bununla Ebû Bekir’i susturmak iyi olur, diyerek, yanına geldiler. Dediler; ya Eba Bekir! Efendinin, nasıl bir konuyu dava edindiğini işittin mi? Efendin der ki bu gece arşa gittim, geldim. Hazret-i Ebû Bekir “radıyallahü teâlâ anh” o durumda, duraklama ve tereddüt etmeksizin, tasdik ve kabul edip, böyle söyledi ise, gerçek söyler. Ondan yalan sadır olmaz, buyurdular. Ondan dolayı Ona, (Sıddık) denildi. Hazret-i imam-ı Ali “keremallahü vecheh”, Ebû Bekr-i Sıddık adı gökten inmiştir, diye yemin etmişlerdir. Galiba sebebi; meal-i şerifi “Doğru haberde gelen ve Onu tasdik eden…” olan âyet-i kerimede, tefsir erbabı, doğru haberde gelenin Resûlullah “sallallâhü aleyhi ve sellem”, Onu tasdik edenin de Ebû Bekr-i Sıddık olduğunu söylemiş olmalarıdır. İbrahim bin Hasan el-cevheri el Hirevi rivayet eder ki hazret-i Resûl-i ekrem “sallallâhü aleyhi ve sellem” buyurdular ki; “Ebû Bekir, anasından dünyaya geldi. Hak sübhanehü ve teâlâ, Cennete dedi ki izzim celalim hakkı için, sana yalnız Ebû Bekir’i sevenleri koyacağım!”
Tavsiye Yazı –> Bir Müslüman Niçin Günah İşler? (İmam-ı Rabbani)
Tavsiye Yazı –> Adalet, Akıl, İman, Kaza, Kader (Seyyid Abdülhakim Arvasi)