Sual: Tazir cezası nedir?
Cevap: Tazir, edeblendirmek demektir. İslamiyette, hadden daha hafif ceza ile cezalandırmaktır. Tazir cezaları çeşitlidir. Tenbih, ihtar, tektir ve dövmek ve habs ve öldürmeye kadar gider. Suça ve şahsa uygun olanı verilir. Haddin en hafifi, kölenin cezası olan 40 sopadır. Bunun için tazir, 39 sopaya kadar olur. En azı 3 sopadır. Hakim dilediği kadarını vurdurur. Âlimlere, yüksek memurlara ihtar etmek yetişir. Bazılarına, mahkemeye çağırıp tektir etmek yetişir. Kaba kimseler dayak ve hapis ile tazir olunur. Mal almakla ve para cezası ile tazir olmaz. Tazirin cinsini ve cezasının miktarını hakim takdir eder. Tazirde sopa, had cezalarından daha kuvvetli vurulur. Had cezalarında, en kuvvetli sopa zinada, sonra içkide, en hafif kazfte vurulur.
Tazir, katl etmekle de olur. Bir adamı yabancı kadınla zina halinde gören kimse, bağırmakla veya dövmekle ayıramayacağını anlarsa, katli câiz olur. Kadın zinaya râzı olmuş ise, kadın da öldürülebilir. Zevcesini veya mahremini zina halinde gören, onu da, adamı da birlikte öldürür. Başka sûretle korkutmaya lüzum yoktur. Bir kadın veya oğlan, kendisini zorlıyan adamı öldürebilir. Bütün bunlarda öldürenin ispat etmesi lâzımdır ki kolay bir şey değildir. Kadını aldatıp kocasından ayıran kimse, kadını verinciye veya ölünciye kadar habs olunur.
Zulüm ile yol kesmekle, soygunculukla ve kul hakkı olan büyük günahları, hırsızlık, lutilik yapmakla meşhur olanları günah işlerken görenler, başka şey ile mâni olamadıkları zaman, öldürmeleri herkese câiz, hatta sevaptır. Hakimlerin öldürmesi ise vâcibdir.
Tazir, memleketten nefy ederek, sürerek ve evini yıkarak da olur. Halka eziyet edenler, zinayı adet eden bekarlar nefy olunur. Çalgı çalınan evin hürmeti kalmaz. Halife Ömer “radıyallâhu anh” şarkıcı kadının evine girip kamçı ile vurdu. Başı açıldı. Sorulduğunda, haram işlemeyi adet edindiği için, hürmeti kalmamıştır. Cariye haline gelmiştir buyurdu. Fıkıh âlimlerinden Ebû Bekr-i Belhi “rahmetullahi teâlâ aleyh”, bir köye gitti. Dere kenarında, kadınlar, başları ve kolları açık toplanmışlardı. Niçin kadınların yanına geldin dediklerinde, bunların hürmetleri kalmamıştır. İmanları şüphelidir. Kâfir kadınları gibidirler buyurdu.
Her müslüman, günah işlemekte olana tazir yapar. İşledikten sonra ise, ancak hakim yapar. Müslüman, şaraba tuz kattım. Sirke yapacağım derse de, şarap şişesi kırılır. Zimmi, müslümanlar arasında şarap satınca, bunun şişeleri de kırılır. Bu şişeleri ve çalgıları kıran tazmin etmez. Hadis-i şerifte, “Günah işleyeni gören, eli ile mâni olsun. Buna gücü yetmezse, dili ile mâni olsun!” buyuruldu. Kaba avret olmayan yeri açık gezene nasihat verilir. Fitne çıkacak ise, emr-i mâ’rûf yapılmaz. Kaba avreti açık olana sert söylenir. İnad ederse döğülür. Had cezaları böyle değildir. Bunları yalnız devlet yapar. Kul hakkı karışan günahlarda da yalnız hakim tazir eder. Bunun için hak sâhibinin dava açması lâzımdır. Yabancı kadına bakmak, dokunmak, halvet etmek, şarap satmak, çalgı çalmak, fâiz alıp vermek bu günahlardandır.
[(Hadika)da dil afetlerini anlatırken diyor ki (Emr-i mâ’rûfu ve Nehy-i münkeri el ile yapmak, devlet adamlarına, dil ile yapmak, din adamlarına, kalp ile yapmak da her müslümana farzdır. El ile yapmaya (İhtisab) ve (Hisbet) denir. Dil ile yapmaya (Vaaz) ve (Nasihat) denir. Hisbet yaparak çalgıları, içki şişelerini kırmak yalnız devlet memurlarının vazifesi olduğu için, başkaları kırarsa tazmin eder, öderler. Hisbet yapmak, din adamlarına farz değil ise de, günah işlenirken mâni olmaları câizdir. Fakat, din adamı hisbet yaparken fitne uyandırmamalıdır. Yani, kendinin ve müslümanların dinine veya dünyasına zarar gelecek olursa, hisbeti terketmesi vâcib olur. Hisbet yaparken kendinde kibr, riya, sui zan, meşhur olmak düşüncelerinin hâsıl olması ve müslümanı hakaret, techil etmesi, fitne olur. Câiz olan bir şeyi yapmak haram işlemeye sebep olursa, bunu yapmak da haram olur. Zina ederken görünce öldürmek câiz olur denildi. Vâcib olur denilmedi. Bağırarak önlenemezse câiz olur ve öldürülünce, zina etmekte olduğunu iki şahit ile ispat etmesi lazım olur. Zina edenin ikisini de öldürmeyip, suçlarını örtmek daha iyi olur. Câiz olmak başkadır, vâcib olmak başkadır. Hadis-i şeriflere, kendine göre mânâ vererek, vâcib olmayan şeyi yapmaya kalkışmamalıdır. Fitne çıkarmamaya dikkat etmelidir. Öldürüleceğini muhakkak bilenin cihat yapması câiz olmaz. Öldürüleceğini bilenin şartlarına uygun hisbet yapması câiz olur ve ölünce şehit olur. Fakat, fitne çıkacağını bilenin hisbet yapması câiz olmaz. Zalim devlet adamlarına, Allah rızası için, dil ile emr-i mâ’rûf yapmak da böyledir)].
(Behcet-ül-fetava) sâhibi “rahmetullahi teâlâ aleyh” diyor ki hür çocukları, aldatıp, yakalayıp, bunları esir diyerek, köle diyerek satan kimse, şiddetle döğülür, habs olunur. Bunu huy edinmiş ise, hakim tarafından ölüm cezası verilir.
Bir kimse, birini haksız döverse, o da bu kimseyi döverse, hakim ikisini de tazir eder. Tazire, önce dövenden başlanır. Had cezası olmayan suçlara tam karşılığını yapmak câizdir. Affetmek ise, çok sevap olur.
Hakim habsi ve bağlamayı ve döğmeyi birlikte yapabilir.
Müslümanları dili ile eli ile haksız inciten tazir olunur. Kendi oğluna, kâfire söven, kazf eden tazir olunur. Malı toplayıp, dışarıya çıkarmadan yakalanan hırsız tazir olunur. Tembellikle namaz kılmayan, kan akıncaya kadar döverek tazir olunur. Kadın irtidad ederse, 39 sopa vurarak ve hapsederek İslama gelmesi cebr olunur. Fısk ile meşhur olana veya fıskı hakim tarafından bilinen kimseye fasık diyen tazir olunmaz. Fasık diyen, onun fıskını misal ile ispat ederse yine tazir olunmaz. Mesela, yabancı kadını öptüğünü iki şahitle ispat etmelidir. Bu takdirde, fasık tazir olunur.
[TENBİH: Allahü teâlânın hakkı bulunan bir günahı işliyeni gören kimsenin, bir şahit yanında tazir yapması lâzımdır. Bir müslümana fasık diyen kimsenin tazir edilmesi, o müslümanın hakkını korumak içindir. Bu kimse, kendini, o müslümanın hakkı olan tazirden kurtarması için beyine, yani iki şahit ile sözünü ispat etmesi lazım olmaktadır.
Bir müslümana, ya zani veya bu manada türkçe çirkin şeyler söyleyen kimse, kazf haddinden kurtulmak için, misal göstermeden sözünün doğru olduğunu şahit ile ispat ederse, kabul edilir.
Öğrenmesi farz veya vâcib olan fıkıh bilgilerini öğrenmemek fısktır. Fasıkların şahitliği kabul olmadığı için, şahitlere itiraz olunduğu zaman, hakim şahitlere fıkıhtan sorar. Bilmezlerse, red olundukları gibi, tazir de olunurlar.
Müslümana, (Ey kâfir) diyen [veya, müslümana mason diyen, komünist diyen] tazir olunur. Onu kâfir îtikat ederse, kendisi kâfir olur. Müslüman, kendine kâfir diyene, efendim gibi kabul gösteren cevap verirse, o da kâfir olur.
Ey habis, ey sapık, ey facir diyen tazir olunur. Facir, kavgacı, geçimsiz demektir. Ey muhannes diyen tazir olunur. Muhannes, kadın gibi olan erkeğe denir. Hâin diyen tazir olunur. Hâin, emanete hıyanet eden, fenâlık eden kimsedir. Sefih, pelid, ahmak, mubahi, avani, luti, zındık, hırsız, deyus, kaltaban, ey şarap içici, ey faizci diyen tazir olunur. Sefih, parasını haram yerlere saçan kimsedir. Pelid, habis, kötü demektir. Ahmak, aklı az, kötü huylu demektir. Mubahi, haramlara helal diyendir. Avani, suçsuzları, iftirâ ederek mahkemeye sürükliyendir. Zındık, müslüman görünen kitapsız kâfir demektir. Deyus, zevcesinin namussuzluğunu hoş görendir. Buna kaltaban ve pezevenk de denir. Luti, pédèraste yani puşt demektir.
Ey münâfık, ey yezidi, mübtedî, yahudi, nasrani, kahbenin oğlu diyen tazir olunur. Münâfık, kâfir olduğu hâlde müslüman görünen kimsedir. Yezidi, Hazret-i Ali’ye düşman olan, şeytana tapınandır. Mübtedî, bidat sâhibi olandır. Bidat, Ehl-i sünnete uymayan her inanış demektir. Kahbe, ücretli fahişe, genel ev kadını demektir. İki imama göre “rahmetullahi teâlâ aleyhima”, kahbenin oğlu demek, zaniye oğlu demek olup had vurulur. Orospu oğlu demek de böyledir.
Namussuzun oğlu, facirenin oğlu, kâfirin oğlu, fasıkın oğlu, hırsızların yuvası, zanilerin başı, haramzade, oğlancı diyen tazir olunur. Piç diyene had vurulur.
Kendine deyus diyen veya böyle meşhur olan, bunu helal bilmedikçe öldürülmez. Şiddetle tazir olunur. Bir fasık tövbe etse ve bir daha günah işlersem, şu kimse rafızi olsun, kâfir olsun derse, günah işleyince, o kimse kâfir olmaz. Söyleyenin yemin kefareti vermesi lazım olur. Onun kâfir olmayacağını bilmezse, kendisi kâfir olur. Çünkü, başkasının küfrüne râzı olan kâfir olur.
Eşek, domuz, köpek, maymun, öküz, ayı, yılan diyen tazir olunmaz. Yalan olduğu meydanda olup kendini kötülemektedir. Kötülük, söyleyene raci olursa, tazir yapılmaz. Çünkü tazir, haram işleyene ve sözü ile hareketi ile işareti ile müslümana haksız olarak eziyet verene yapılır.
Birisine hırsız deyip de ispat edemeyen, tazir olunmaz. Birisine fahişe, orospu deyip de ispat edemeyene kazf haddi lazım olur.
Tazirin çoğunda, Allahü teâlânın hakkı ve kul hakkı birlikte vardır. Fakat kul hakkı daha çoktur. Kazfte de iki hak karışıktır. Fakat, kazfte kul hakkı daha azdır. Bunun için, hadler affedilmez. Tazir ise, incitilen kimsenin affetmesi ile sâkıt olur. Fakat, kul hakkını hakim affedemez. Bir kimse, birini çeşitli kelimelerle veya birkaç kişiyi bir kelime ile söğse, her biri için ayrı ayrı tazir olunur. Çünkü kulların hakları birbirleri yerine geçmez. Had cezaları ise tedâhul eder. Tazirde, söven inkâr ederse, yemini kabul edilerek, affolur.
Yabancı kadını öpmek ve günah işlenen yerde bulunmak gibi tazir lazım gelen bazı suçlarda, yalnız Allah hakkı bulunduğu için, tazir edilmesi afv ve yemini kabul edilmez. Bunu yalnız devlet reisi affedebilir.
Namaz kılan biri, eli ile veya dili ile insanları incitiyorsa, bunu ıslah için devlete haber vermek câizdir. Yalnız Allah hakkı olan tazirlerde, âdil bir kimsenin haber vermesi ile hakim tazir eder. Çünkü, kul hakkı karışmayan suçlarda hakim kendi bilgisi ile karar verebilir. Haber, yazı ile verilebilir.
Şarap, içki satın alan, içen ve namaz kılmayan habs olunur ve döğülür, sonra çıkarılır. Adam öldürmekle, hırsızlıkla, insan dövmekle ittiham olunan, tövbe ettiği halinden anlaşılıncaya kadar uzun süre habs olunur. Çünkü, bunun zararı herkesedir. Öncekilerin ise, kendilerinedir. Zimmiye söven müslüman tazir olunur. Zimmiye sövmek günahtır. Yahudinin, mecusinin yüzüne karşı, ya kâfir demek günahtır. Onlar kendilerini kâfir bilmiyor. Kâfir denilince inciniyorlar.
Kadının, zevcine karşı, meşru olan ziynetlerini giyinerek, takarak güzel koku sürünerek süslenmesi lâzımdır ve çok sevaptır. Bunu bildiren hadis-i şerifler, (Şiratül-İslam şerhi) 465. sayfasında de yazılıdır. Süslenmezse ve gusül abdesti almazsa, haksız yere evden izinsiz çıkarsa, yatağına gelmezse, küçük çocuğunu ağlayınca, döverse, zevci buna nasihat verir. Nasihati dinlemezse veya zevcine söğerse, na-mahreme yüzünü açarsa, adetten fazla malını izinsiz verirse, had cezasına girmeyen herhangi bir günahı işlerse, zevcin bunu tazir etmesi, yani açık eli veya mendil ile hafif vurması câiz olur. Başka sebeplerle hafif dahi vuramaz. [Kadının yüzü avret değil ise de, fitneye sebep olursa, örtmesi lazım olur.] Namaz kılmadığı için tazir etmez. Çünkü, namazın faydası zevc için değildir. Baba baliğ olmayan oğlunu namaz kılmadığı ve oruç tutmadığı için tazir eder. Ana ve vasi de, baba gibidir. Büyük oğul, yabancı gibidir.
Anası, babası günah işliyen çocuk, bunlara bir kere nasihat eder. Kabul etmezlerse, susar. Onlara duâ eder. Genç ve dul anası, düğünlere, fitne olan yerlere giderse, oğlu menetmez. Hakime haber verir. Hakim men’ eder.
Çocuğun, Kurân-ı Kerîmi, edepleri ve farzları, haramları, Ehl-i sünnet îtikadını öğrenmesi için babası ikrah eder, zorlar. Çocuğunu döğdüğü işlerde, yetimi de dövebilir. Çocuk ve zevce sopa ile döğülmez. El ile mendil ile vurulur. Ayakla, yumrukla vurulmaz. Kul hakkı olan suçlarda, çocuk tazir olunur. İçki zina, sirkat gibi, yalnız Allahü teâlânın hakkı olan suçlar için çocuk tazir edilmez.
Hakimin had ve tazir cezası verdiği suçlu, cezalandırılırken ölürse, kimse mesul olmaz. Zevc, zevcesini ve muallim talebesini tazir ederken ölürse, tazmin eder. Çünkü, zevcin taziri vâcib değil, mubahtır. Yani, İslamiyet erkeğin zevcesini döğmesini asla emretmemiştir. Hafif vurmasına izin vermiştir. Zevcesini aşırı döven zevc ve talebesini aşırı döven muallim tazir olunur. Haksız yere, hafif döverlerse de tazir olunurlar. Dünya menfeati için, mesela bir kız ile evlenebilmek için [veya midye gibi ve elektrikle öldürülerek leş olmuş hayvan gibi haram şeyleri yiyebilmek için] mezhebini değiştiren tazir olunur. Çünkü, müctehid olmayan kimsenin, dünya menfeati için, mezhebini değiştirmesi günahtır. Dinini ve mezhebini beğenmemiş olur.
İbni Âbidin, (Redd-ül-muhtar)ın 51. sayfasında buyuruyor ki (Bir işin, bir ibâdetin sahih olması için, dört mezhepten herhangi birine uygun olması lâzımdır. Yani, o işin sahih olması için, bir mezhepte uyulması lazım olan şartların hepsine uygun olması lâzımdır. Bir ibâdeti yaparken, şartlarından biri bir mezhebe, başka biri de başka mezhebe uygun olursa, bu ibâdet sahih olmaz. Mesela, deriden kan akarsa, Hanefi mezhebinde abdest bozulur. Şâfiî mezhebinde bozulmaz. Bir erkek, yabancı kadının derisine dokununca, Şâfiîde, ikisinin de abdesti bozulur. Hanefide ikisinin de bozulmaz. Derisinden kan aksâ ve kadına da dokunsa, her iki mezhebe göre abdesti bozulur. Bu abdest ile kıldığı namaz sahih olmaz. (Bunun abdesti, bir mezhebe göre sahih olmadığı zaman, diğer mezhebe göre sahih oluyor. Namazı sahih olur) denilemez. Bu kimse, iki mezhebi (Telfik) etmekte, karıştırmaktadır. Böyle kimseye (Müleffık) denir. Müleffıkın ibâdetinin sahih olmayacağı söz birliği ile bildirilmiştir. Bir ibâdetin bir şartı bir mezhebe, başka şartı da başka mezhebe göre sahih olursa, bu ibâdet sahih olmaz. Abdest alırken, başının bir parçasını mesheden kimse, köpeğe değdikten sonra namaz kılsa, bu namazı sahih olmaz. Çünkü, abdesti Malikiye göre sahih değildir. Köpeğe dokununca, Şâfiîye göre üstü necis olmuştur. Bunun gibi, tehtid ile zor ile yaptırılan talak Hanefide sahih olur. Boşadığı kadının kız kardeşini alabilir. Şâfiîde ise sahih olmaz. Bu adâmin, her iki mezhebe uyarak, bu kızkardeşlerin ikisi ile birlikte evli yaşaması sahih olmaz. Bunlar da (Telfik) olur. Fakat bir kimse, bir ibâdeti, bir işi, bir mezhebin bütün şartlarına uyarak yapıp bitirdikten sonra, bunu tekrar yaparken veya başka bir ibâdeti, başka bir işi yaparken, başka mezhebin şartlarına uyarak yapması, âlimlerin çoğuna göre sahih olur. İhtiyaç olduğu zaman yapmak ise, söz birliği ile sahih olur. Hatta bir mezhebin şartlarına uyarak yapılan bir işin, bir ibâdetin bu mezhebe göre sahih olmadığı, başka bir mezhebe göre sahih olduğu sonradan anlaşılsa, o mezhebe göre sahih olduğunu düşününce, o mezhebi taklit etmiş olur. O işi sahih olur. [Çünkü o ibâdeti kurtarmak için, mezhep taklitine ihtiyaç hâsıl olmuştur. Menfeati için, zevki için, çeşitli işlerini, çeşitli mezheplere uyarak yapmak telfik olur. Bir ibâdeti kendi mezhebine göre yapmasına mâni olan bir özür hâsıl olunca, bu ibâdeti başka bir mezhebi taklit ederek yapmak lazım olduğu, gusül abdesti bahsinde bildirilmişti. Başka mezhebi taklit etmesine mâni olan ikinci bir özür de hâsıl olsa ve bu özür kendi mezhebine uymasına mâni olmasa, bu ibâdeti, iki mezhebe göre de sahih olmadığı hâlde, özür ile ihtiyaç ile olduğu için, bu hâli telfik olmaz. İbadeti sahih olur.] Başka bir mezhep taklit edilirken, kendi mezhebinde mekruh veya haram olsa bile o mezhebin farzlarına ve müfsitlerine uymak lâzımdır. Kendi mezhebinin haram demesine bakılmaz). Mezhepleri telfik eden tazir olunur. (Seyf-ül-ebrâr) kitabına bakınız!
[Mâlikî mezhebinde, 9 yaşına gelmiş kızın önünden, bir sebep olmadan akan kırmızı, sarı veya bulanık kana (Hayız kanı) denir. Akmaya başlayınca, hayız olur. Devam ederse, 15 günden azı adet olur. Fazlası istihada olur. Sonraki ayda, adeti değişirse, adetlerinden en çoğunun 3 gün fazlası hayız olur. Daha fazlası ve 15 günden fazlası istihada olur. Kürsüf kuru veya beyaz ıslak ise, hayzın kesildiği anlaşılır. 70 yaşından sonra gelen kan hayız olmaz, istihada olur. Kan, fasılalarla devam ederse, kesildiği günler temiz kabul edilir. Temizliğin asgari müddeti 15 gündür. 15 günden evvel gelen kan, istihada olur. Böyle temizlik müddeti sonsuzdur. Kesilip, 15 gün sonra başlarsa hayız olur. Doğumdan evvel gelen kan, hayzdır. Karın yarılarak çocuk alınınca gelen kan nifas olmaz. Nifasın azami müddeti 60 gündür. 15 gün kan kesilirse, tâhir olur. Sonra gelen hayız olur.]
Kinaye, ima ile kazf eden tazir olunur. Kinaye yolu ile söven tazir olunmaz. Birinin zevcesini aldatıp, nikahlayan kimse, boşayıncıya veya ölünciye kadar habs olunur. Riya olarak vera ve takvâ gösteren tazir olunur.
Kul hakkı bulunan tazir suçları, had suçları gibi, tövbe ile affolmazlar.
Mecelle’nin 19. maddesinde, (Birine zarar vermek ve zarar yapana karşılık olarak zarar yapmak câiz değildir) diyor. Mubah işler, başkasına zarar verirse, câiz olmaz. Malı çalınan kimse, hırsızın veya başkalarının malını çalmaya hak kazanmaz. Zararları ahkâm-ı İslamiyeye uygun olarak gidermek hakimin vazifesidir. Zarar, kendi kadar veya daha çok zararla giderilmez.
Bahrü’l-fetava’da diyor ki (İçki satan müslüman, şiddetle tazir olunur. Yolda bir kadını kucaklıyan, öpen tazir olunur. Karşılığında had cezası bulunmayan günahları işliyen tazir olunur. Tazir cezası, yalnız don, gömlek ile ayakta iken sopa vurmak ile yapılır. Kocası ölen kadın, iddet zamanı tamam olmadan evlenirse, bunu bilerek alan kimse, şiddetle tazir olunur. Zevci uzakta olan kadın ile evlenen kimse tazir ve araları tefrik olunur. Erkek şeklinde dolaşan kadın ve kadın şeklinde gezen erkek tazir ve tövbe edinciye kadar habs olunurlar. Şarkıcı ve çalgıcı olan da böyledir. Birinin zevcesini zor ile kendi evine götüren, şiddetle tazir olunur ve kadın kocasına teslim edilir. Fahişe kadını, komşuları evden, mahalleden atamazlar. Hakim dayak ile veya habs ile tazir eder.
Sihir, büyü yapan tazir olunur. İbni Âbidin “rahmetullahi teâlâ aleyh” önsözde diyor ki (Öğrenmesi haram olan bilgilerden biri sihir ve kehanettir. Sihir, ilme, fenne uymayan gizli sebepler kullanarak, garib işler yapmayı sağlayan ilmdir. Sihri öğrenmek de, öğretmek de haramdır. Müslümanları zarardan korumak için ve hayırlı işler yapmak için öğrenmek de haramdır. [Demek ki yapılmış büyüyü çözüp yok etmek, zevc ve zevce arasında muhabbet hâsıl etmek ve harpte düşmanı mağlub etmek gibi faydalı işler için de sihir yapmak büyük günahtır. Hayırlı iş yapmak için, bu büyük günahı işlemenin câiz olmayacağı (Hadika)da, bütün bedene ait afetler kısmında yazılıdır.] Zevcin zevcesini sevmesi için (Tivele) denilen sihri yapmak, hadis-i şerif ile nehy edilmiştir. Bunun haram olduğu (Haniye) fetvasında da yazılıdır. Sihrde ayetlerden, mesur olan dualardan başka şeyler yazılıdır. Sihrbazın ve zındıkın tövbeleri kabul edilmez. Ben her istediğimi yaparım şeklinde küfre sebep olan îtikadı olmasa dahi, fitne ve fesada çalıştığı için, sahirin hakim tarafından tazir olunması lâzımdır. Taziri katl ile olur. Sihrde imanı gideren bir şey de yaparsa, kâfir olur. Kehanet, ileride olacak şeyleri haber vermektir. Arraf, falcı demektir. Çalınan şeylerin yerlerini, çalanları ve sihir yapanları haber verir. Tecrübe ile hesap ile değil, tahmin ile zan ile konuşurlar. Yahut cinden öğreniyoruz derler).
Kalbine, küfre sebep olan şey gelen, bunu söylemese ve üzülse, imanına zarar vermez. İmanının kuvvetli olduğunu gösterir. Şeyhayne “radıyallahü teâlâ anhüma” söven, mürted olur. Katl olunur. Erkeklerin ipek giymeleri helaldir diyen kâfir olmaz. Zira ihtilaflıdır. İslamiyete de müraceat edelim diyene, İslamiyet ile işim yoktur diyen kâfir olur. İmanını ve nikahını tecdid etmesi lazım olur. Müslümanın hem İslamiyete, hem de kanuna uyması lâzımdır. Mürted olup Dar-ül-harbe gidenin malları varislerine intikal eder. Beyt-ül-malın olmaz. Müslüman oldum diyen zimmi tasdik olunur. Kâfir, sünnet olmakla, müslüman olmaz. Müslüman cariyeyi satın alan zimmi şiddetle tazir olunur. Cariyeyi müslümana satması emrolunur. Müslümanların mahallesinde ev satın alan zimminin, bu evi bir müslümana satması emrolunur. Câmi civarındaki evlerini zimmilere kiraya veren müslümana, bunlardan alıp, namaz kılanlara vermesi emrolunur. Zimminin kâfir köle satın alması câizdir. Köle müslüman olursa, bunu müslümana satması lazım olur. Zimmi müslüman kadınla zina etse, yüz değnek had vurulur ve uzun zaman habs olunur. Bu kadın muhsan ise recm, değilse darb olunur. Gelini ile zina eden recm olunur).
Fuhuş söyleyen kimse tazir olunur. Çünkü, fuhuş söylemek tahrimen mekruhtur. (Hadika) kitabında, dil afetlerinin on birincisinde diyor ki fuhuş, çirkin söz demektir. Haddi aşan her şeye fahiş denir. Burada, çirkin olan işleri başkalarına açık kelimelerle anlatmak demektir. Cima için ve abdest bozmak için kullanılan kelimeleri söylemek böyledir. Bu kelimeleri söylemek fuhştur ve tahrimen mekruhtur. Çünkü bunları söylemek, mürüvvete ve diyanete uygun değildir ve hayayı, utanmayı giderir ve başkalarını gücendirir. Mürüvvet, insanlık, erkeklik demektir. Cimayı ve abdest bozmayı anlatmak lazım olduğu zaman, açık olarak söylememeli, kinaye olarak söylemelidir. (Kinaye), bir şeyi, açık mânâları başka olan kelimelerle anlatmaktır. Edebli olan, sâlih olan, fuhuş söylemeye mecbur olunca, kinaye olarak söyler. Mesela, Allahü teâlâ, Kurân-ı Kerîmde, cima için dokunmak (lems) kelimesini söylemiştir. İbni Ebiddünya’nın ve Ebû Nuaym’ın “rahmetullahi teâlâ aleyhima” bildirdikleri hadis-i şerifte, (Fuhuş söyleyenlerin Cennete girmeleri haramdır) buyuruldu. Yani, bunun azabını çekmedikçe Cennete girmezler. (Hadika)dan tercüme tamam oldu.
(Berika) kitabında diyor ki kalp afetlerinin 36.sı, (Vekahet)dir. Vekahet, hayanın az olması demektir. Haya, çirkin şey yapmaktan, ayblanmaktan çekinmektir. Türkçede, utanmak, sıkılmak denir. Hadis-i şerifte, (Allahü teâlâdan haya ediniz!) buyuruldu. Allahü teâlâdan haya etmek, şehvetlerini, yani nefsin isteklerini terketmekle olur. Hayası olan, Allahü teâlâdan korkar. Onun, râzı olmadığı işlerden ve sözlerden kaçınır. Bir hadis-i şerifte, (Haya, imandandır. Fuhuş söylemek, cefadandır. İman Cennete, cefa Cehenneme götürür) buyuruldu. Haya ve îman birlikte bulunur. Biri yok olursa, diğeri de yok olur. Kadın hayası, erkek hayasından dokuz kat fazladır. Bir hadis-i şerifte, (Fuhuş insanın lekesi, haya, ziynetidir) buyuruldu. Hayanın en kıymetlisi, Allahü teâlâdan utanmaktır. Ondan sonra, Resûlullahtan “sallallâhü aleyhi ve sellem” hayadır. Daha sonra, insanlardan haya etmektir. (Berika)dan tercüme tamam oldu. Kâfirler, müslümanların imanlarını yok etmek için, hayalarını yok etmeye çalışıyorlar. Pilajlarda, futbol oyunlarında, sporlarda avret yerlerinin, edep yerlerinin açılmasına önderlik yapıyorlar. Fuhuş sözlere seks bilgisi diyorlar. Bu açıklıklara ve seks bilgilerine ilericilik ve lüzumlu, faydalı diyerek gençleri hayasız yapmak istiyorlar. Gençleri aldatmak için, medeni milletlerin yaptıklarını biz de yapacağız. Çağımıza ayak uyduracağız. Gericilikten kurtulacağız diyorlar. Kâfirler teknikte ilerledikleri, madde ve kuvvet üzerinde çok şey keşfettikleri için, kâfirlik iyidir, faydalıdır denilebilir mi? Onların ibâdetlerini, kötülüklerini biz de yapalım denilebilir mi? Bir müslüman, Allahü teâlânın yasak ettiği şeyleri, kâfirlerin yaptıklarını ileri sürerek, övemez. Bunlar faydalıdır diyemez. Haramlar hiçbir sebeple faydalı, iyi olamaz. Kâfirlerin yaptığı şeylerden İslam dininin yasak etmediklerini, hatta emrettiklerini övmek ve yapmak ise, suç olmaz. Fen bilgileri, ağır sanayi böyledir. Kâfirlere medeni etiketini koyduran da bu sahadaki başarılarıdır. Müslüman, kâfirlerin bu başarılarını över. İslam düşmanı ise, bu başarıları ileri sürerek, onların küfürlerini, ibâdetlerini, ahlaksızlıklarını ve İslamiyetin yasak ettiği zararlı, kötü şeylerini över. Allahü teâlâ, din yolunda çalışanlara ve din bilgilerini, mârifetlerini, kerâmetleri, harikaları öğretenlere rahat, huzur veriyor. Dünya bilgilerinde, fende çalışanlara da aradıklarını veriyor. Kâfir milletler, yalnız fen bilgileri üzerinde çalışıyorlar. İslam dinini insaf ile temiz bir vicdan ile incelemiyorlar. Bunun için, fende ilerliyor, büyük endüstri kuruyorlar. Fakat, küfür pisliğinden, haram ve kötü işlerinin zararlarından kurtulamıyorlar. Rahata, huzura ve saadete kavuşamıyorlar. Fende ilerledikleri hâlde, rahat yaşıyamıyorlar. Çünkü, küfürden ve haram işlemekten, hep zarar, hep ziyan, hep fenâlık hâsıl olur. Sonu hep felaket olur. İmandan, ibâdetlerden ve güzel ahlaktan ise, dâima iyilik, rahatlık hâsıl olur. Fende ilerlediklerini ileri sürerek, kâfirlerin küfürlerini, İslamiyete uymayan işlerini övmek, cahillik ve şaşkınlıktır. Müslümanlar, onlar gibi, fen bilgilerinde de çalışmaya, onlar gibi büyük fabrikalar kurmaya özenmelidir. Çünkü, İslamiyet bunu emretmektedir. İslamiyet, hem fen bilgilerinde çalışmayı, hem de güzel ahlaklı olmayı, herkese iyilik yapmayı emretmektedir. Müslümanlar, kâfirlerin, münâfıkların çıplak gezmelerini ve seks bilgisi adı altında fuhuş söylemelerini faydalı zannetmemelidir. Bunları övmenin, müslümanların hayalarını, imanlarını çalmak için bir tuzak olduğunu bilmelidir. Bir işin, bir sözün faydalı veya zararlı olduğunu anlamak için, kâfirlerin yapıp yapmadıklarına değil, dinimizin emir veya yasak ettiğine bakmalıdır.