Peygamber Efendimizin Hicreti

Son Akabe bî’atıyla Medîne; müslümanlara, huzûr bulacakları ve sığınacakları bir yer olmuştu. İkinci Akabe bî’atını duyan Mekkeli müşriklerin tutumları, çok şiddetli ve pek tehlikeli bir hâl almıştı. Müslümanlar için Mekke’de kalmak tahammül edilemeyecek derecede idi. Peygamber efendimiz sAllallahü aleyhi ve selleme durumlarını arz ederek, hicret için müsaade istediler. Bir gün, sevgili Peygamberimiz, sevinçli bir hâlde…

Birinci Akabe Biati ve Medine’de Doğan Güneş

Müslüman olan 6 kişi Medine’ye kavimlerinin yanına dönünce, hemen İslâmiyet’ten ve Peygamberimizden anlatmaya; halkı, İslâm dinine girmeleri için dâvete başladılar. Bunda o kadar ileri gittiler ki; Medine’de, içinde Peygamberimizin ve İslâmiyet’in konuşulmadığı bir ev kalmadı. Böylece İslâmiyet, Hazrec kabilesi arasında yayıldığı gibi, Evs kabilesinden bâzı kimseler de müslüman oldular. Akabe’deki bu görüşmeden sonra, ertesi sene…

İkinci Akabe Biati

Resûlullah efendimize, peygamberlik vazifesi tebliğ edileli 13 sene olmuştu. Mekkeli müşriklerin, müslümanlara zulmü son haddine varmış ve dayanılmaz bir hâl almıştı. Medîne’de ise, Es’ad bin Zürâre ile Mus’ab bin Umeyr’in hizmetleri sâyesinde, Evs ve Hazrecliler; müslümanlara kucak açacak, onları bağırlarına basıp uğrunda her fedâkarlığı yapacak aşk ve şevkin içindeydiler. Resûlullah efendimizin de bir an önce…

Hicret

Sevgili Peygamberimiz her sene, Kâbe’yi ziyârete gelen kabîleleri dîne dâvet ediyor, onların Cehennem ateşinden kurtulup ebedî saâdete kavuşmaları için çalışıyor ve her türlü hakârete aldırmadan, peygamberlik vazifesini yerine getirmeye devâm ediyordu. Kabîlelerin konak yerlerinde duruyor, gelenlere; “Allahü teâlânın, peygamberlik vazifesini yerine getirinceye kadar beni barındıracak ve bana yardım edecek kim var? (Böylece) kendisine Cennet verilsin”…

Süraka bin Mâlik

Müşrikler, Medîne’ye doğru yola çıkan Muhammed aleyhisselâmı ve Hazreti Ebû Bekr’i devamlı arıyorlardı. Bulamadıkları takdirde kendileri için pek büyük bir tehlike baş gösterecekti. Çünkü, müslümanların bir “İslâm Devleti” kurup, kısa zamanda kendilerini ortadan kaldırabileceklerini düşünüyorlardı. Bu sebeple müşrikler, her şeylerini ortaya koydular. Peygamber efendimizle Hazreti Ebû Bekr’i öldürene veya esir edene; yüz devenin yanı sıra…

Müjde! Müjde! Kâinatın Sultânı Geliyor!..

Peygamber efendimiz, Hazreti Ebû Bekr, Âmir bin Füheyre ve kılavuzları Abdullah bin Üreykıt, “Hicret’in birinci senesi Rebî’ul-evvel ayının sekizinde Pazartesi günü (Mîlâdî 622 yılı Eylül ayının 20. günü) kuşluk vakti “Kubâ” köyüne ulaştılar. Bugün, müslümanların Hicrî Şemsî yılının sene başı oldu. Külsüm bin Hidm isminde bir müslümanın evinde kaldılar. Burada ilk mescidi yaptılar. Kubâ vâdisinde…

Medine-i Münevvere Devri

Sevgili Peygamberimizin, bi’setin 13. yılı 12 Rebî’ulevvel’inde, mîlâdî 622 senesinde Medîne’ye hicreti ile on sene sürecek olan Medîne devri başladı. Peygamber efendimiz, Hâlid bin Zeyd Ebû Eyyûb el-Ensârî hazretlerinin evini teşrif edince, alt katta oturmayı tercih ettiler ve buraya yerleştiler. Böylece Kâinatın efendisini ağırlama ve evinde bulundurma şerefi bu Mübârek zâta nasîb oldu. Hazreti Hâlid…

Ensar ile Muhacirlerin Kardeş Olması

Peygamber efendimiz, Medîne-i münevverede daha sıkı bir bağlılığın te’sisi için, hicret eden Muhâcirleri ve onları evlerinde barındıran Ensârı birbirlerine kardeş yaptılar. Hazreti Ali en sona kalınca, unutuldum sanarak; “Yâ Resûlallah! Beni unuttunuz mu?” diye sormuştu, O zaman Âlemlerin efendisi; “Sen, dünyâda ve âhirette benim kardeşimsin” buyurmuştu. Bu kardeşlik maddî ve manevî yardımlaşma esâsına dayanıyordu. Böylece…

Mescid-i Nebî

Peygamber efendimiz sallallahü aleyhi ve sellem Medîne’yi teşrif ettiklerinde ilk iş olarak Eshâbını yetiştirecek, cemâatla namaz kılacak bir mescidin yapılmasını arzu ediyorlardı. Bu sırada Cebrâil aleyhisselâm gelip; “Yâ Resûlallah! Allahü teâlâ sana, kendisi için taştan ve kerpiçten bir beyt (mescid) yapmanı emrediyor” dedi. Habîb-i ekrem efendimiz, hemen devesi Kusvâ’nın Medîne’ye geldiklerinde çöktüğü yeri sahiplerinden satın…

Hurma Kütüğünün İnlemesi

Peygamber efendimiz, Cumâ günleri mesciddeki Hannâne isminde bir hurma kütüğüne dayanarak, hutbe îrâd ederlerdi. Sonradan üç basamaklı bir minber yaptırdılar. Resûlullah efendimiz ve Eshâb-ı kirâm bir Cumâ günü Mescid-i Nebî’de toplanmışlardı. Efendimiz, hutbe için yeni minbere çıktıklarında, eskiden dayandığı kuru hurma kütüğü, herkesin duyacağı kadar, hâmile deve ağlayışını andıran bir sesle ağlamaya ve inlemeye başladı.…