Bu mektup kayyum-i rabbani, Muhammed Ma’sum Farukî’nin Mektubat’ının 1.cilt, 14. mektubudur. Allahü teâlânın emirlerine yapışmayı, namazın ehemmiyetini bildirmektedir:
Bu bir köşede unutulmuşu hatırlıyarak, kardeşim Mevlânâ Muhammed Hanif Kabili ile gönderdiğiniz mektup geldi. Okuyunca, çok sevindirdi. Ortağı, benzeri olmayan Cenâb-ı Hakka bağlılığınızı ve Onun muhabbetinin ateşi ile yandığınızı anlayınca, sevincimiz katkat arttı. Bu ahir zaman fitne ve zulmeti içinde, Allahü teâlâ, bir kulunun kalbine, kendi sevgisini yerleştirir ve kendi hicranı, ayrılığı ile onu yakarsa ne büyük nimettir! Bu nimetin kıymetini bilip şükrünü yapmak lâzımdır. Durmayıp, bunun artmasına çalışarak, aşk-ı ilâhînin, en son derecesine yükselmesini beklemelidir. Hakiki matlubdan başka, hiçbir şeye gönül bağlamamalı, faydası olmayan şeylerle uğraşmamalıdır. Muhabbet ateşi, nefs-i emmarenin azgınlığından meydana gelen, benlik, izzet-i nefs perdesini yakarak, ezeli ve ebedî kemâlâtın nurları, kalbi aydınlatmalıdır. Bir âyet-i kerimede meâlen, “Nimetlerime şükrederseniz, onları arttırırım” buyurulmaktadır.
Ey mesud ve bahtiyar kardeşim! Madem ki Allahü teâlânın sevdiği kullarının yolunda yürümek arzusundasın, bu yolun şartlarını ve edeblerini gözetmelisin! En önce, sünnet-i seniyyeye yapışmak ve bidatlerden sakınmak lâzımdır. Çünkü, Allahü teâlânın sevgisine ulaştıran yolun esâsı, bu ikisidir. İşlerinizi, sözlerinizi ve ahlakınızı, dinini bilen ve seven, dindar âlimlerin sözlerine ve kitaplarına uydurmalısınız. Sâlih kullar gibi olmalısınız ve onları sevmelisiniz. Uykuda, yemekte ve söylemekte aşırı gitmeyip orta derecede olmalısınız. Seher vakti, [yani gecelerin sonunda] kalkmaya gayret etmelisiniz. Bu vakitlerde istiğfar etmeyi, ağlamayı, Allahü teâlâya yalvarmayı ganimet bilmelisiniz. Sâlihlerle düşüp kalkmayı aramalısınız. “İnsanın dini, arkadaşının dini gibidir” hadis-i şerifini unutmayınız! Şunu, iyi biliniz ki ahireti [saadet-i ebediyyeyi] isteyenlerin dünya lezzetlerine düşkün olmaması lâzımdır.
Mubah olan lezzetleri bırakamazsanız, hiç olmazsa, haramlardan ve şüphelilerden kaçınınız ki ahirette kurtulmak umulsun. Fakat, her türlü altın ve gümüş eşyanın ve çayırda otlayan hayvanların ve ticaret eşyasının zekatını ve topraktan, tarladan, ağaçtan alınan mahsullerin öşrünü da herhalde vermek lâzımdır. Bunların verilecek miktarları, fıkıh kitaplarında bildirilmiştir.
Zekatı ve fıtraları, İslamiyetin emrettiği kimselere seve seve vermelidir. Akrabayı ziyaret etmeli, mektupla gönüllerini almalıdır. Komşuların haklarını gözetmelidir. Fakirlere ve borc isteyenlere merhamet etmelidir. Malı, parayı, İslamiyetin izin vermediği yerlere harc etmemeli, izin verilen yere de, israf etmemelidir. [Ribadan yani faizden, kumarlı ve kumarsız oyunlardan sakınmalıdır.] Parayı oyunlara, haramlara, çalgılara, süslenmeye, gösteriş yapmaya, övünmeye, mal toplamaya kullanmamalıdır. Bunlara dikkat edince, mal, zarardan kurtulur ve dünyalıklar, ahiretlik hâlini alır. Belki de bunlara dünya denmez.
İyi biliniz ki namaz, dinin direğidir. Namaz kılan bir insan, dinini doğrultmuş olur. Namaz kılmayanın, dini yıkılır. Namazları, müstehab zamanlarında ve şartlarına ve edeblerine uygun olarak kılmalıdır. Bunlar, fıkıh kitaplarında bildirilmiştir. Namazları cemaat ile kılmalı ve birinci tekbîri imâm ile birlikte almaya çalışmalıdır ve birinci safta yer bulmalıdır. [Camiye geç gelip, birinci safa geçmek için, safları yarmak, cemaate eziyet vermek haramdır.]
Bunlardan biri yapılmazsa, matem tutmalıdır. Kâmil bir müslüman, namaza durunca, sanki dünyadan çıkıp ahirete girer. Çünkü, dünyada Allahü teâlâya yaklaşmak, çok az nasip olur. Eğer nasip olursa, o da zılle, gölgeye, sûrete yakınlıktır. Ahiret ise, asla yakınlık yeridir. İşte namazda, ahirete girerek, burada nasip olan devletten hisse alır. Bu dünyada hasret ve firak ateşi ile yanan susuzlar, ancak namaz çeşmesinin hayat suyu ile serinleyip rahat bulur. Büyüklük ve mâbudluk sahrasında şaşırmış kalmış olanlar, namaz gelininin çadır etekleri altında vuslatın [matluba kavuşmanın] kokusunu duyarak hayran olurlar. Allahü teâlânın Peygamberi “sallallâhü aleyhi ve sellem” buyurdu ki: “Bir mümin namaz kılmaya başlayınca, Cennet kapıları onun için açılır. Rabbi ile onun arasında bulunan perdeler kalkar. Cennette olan huruin onu karşılar. Bu hâl, namaz bitinceye kadar devam eder”.
Bu yolun büyüklerinden birini buluncaya kadar, Kurân-ı Kerîm okuyarak, ibâdetleri yaparak ve kıymetli kitaplarda ve hadis-i şeriflerde bildirilen duâları, tesbîhleri okuyarak vakitlerinizi mamur ediniz! Bu duâ ve tesbîhlerden ve ibâdetlerden bir kısmını, bu fakir toplamıştım. Mevlânâ Muhammed Hanif almıştı. Zamanınızın çoğunu, (Lâ ilâhe illallah) kelimesini söylemekle geçiriniz. Nefsi ve kalbi temizlemekte çok tesirlidir. Her gün, belli miktar okursanız iyi olur. Abdestli ve abdestsiz söylenebilir. Bu yolun büyüklerini sevmeyi saadetin sermayesi biliniz. Bu yolda ilerleten en kuvvetli vasıtanın, bu muhabbet olduğunu biliniz! Fârisî nazım tercümesi:
Aradığın hazinenin nişanını verdim sana!
Belki sen kavuşursun, biz varamadıksa da!
Allahü teâlâ size ve doğru yolda gidenlere selamet ve rahatlıklar versin!
Tavsiye Yazı –> “Salat” kelimesi ne manaya gelir?
Tavsiye Yazı –> Müftü olmanın şartları nelerdir?
2 yorum