Sual: Son devir İslam alimlerinden olan Yusuf Nebhani hazretlerinden biraz bahseder misiz?

Cevap: Yusuf bin İsmail bin Yusuf Nebhani, 1849’da Hayfa’da Eczim karyesinde tevellüd, 1932’de Ramazan ayında Beyrut’ta vefât etti “rahime-hullahü teâlâ”. 14. asrın büyük âlimlerindendir. Camiul-ezher’i bitirdi. Şam’da kadı, Beyrut’ta hukuk mahkemesi reisi oldu. Çeşitli şehirleri ve İstanbul’u ziyaret etti. Medine’de vehhâbîliği yakından incelemek imkanını buldu. Topladığı bilgileri yaymak için, çok kıymetli 47 kitap yazdı. (El-Fethü’l-kebir) kitabında 14.450 hadis, harf sırasına göre dizilmiştir. 3 cilt halinde basılmıştır. (Camiu keramati’l-evliyâ) kitabı 2 cilt olup kerâmetin hak olduğunu ispat etmektedir. 1911’de Mısır’da basılmıştır. 47 kitabının hepsi basılmıştır.

Yûsuf Nebhânî hazretleri sevgili Peygamberimizin sünnet-i seniyyesine titizlikle uyardı. Bu sebeple Peygamber efendimizin sallallahü aleyhi ve sellem zamânında ve daha sonra meydana gelen mûcizelerini anlatmak için Huccetullahi alel-Âlemîn fî Mûcizâti Seyyidi’l-Mürselîn adlı eserini ve Peygamber efendimizin hayâtını anlatan El-Envârü’l-Muhammediyye mine’l-Mevâhibi’l-Ledünniyye adlı kıymetli eserini yazdı. Zamânın büyük velîsi Seyyid Fehim Arvâsî hazretleri hac yolculuğudaydı. Yusuf Nebhani onu ziyâret edip elini öptü. Bereketli sohbetinde bulunup istifâde etti.

Sultan II. Abdülhamîd Han zamânında Beyrut’ta vazîfeli olduğu sırada, Beyrut vâlisi bir takım gerekçeler ileri sürerek Yûsuf Nebhânî’nin vazîfeden alınması veya başka bir yere tâyin edilmesi için pâdişâha teklifte bulundu. Sultan Abdülhamîd Han, Yûsuf Nebhânî hazretlerini Beyrut’a yakın bir yere tâyin ederek, vazîfelendirmeyle ilgili kararnâmeyi imzâladı. O gece Peygamber efendimiz, Sultan II. Abdülhamîd Hanın rüyâsına girerek; “Beyrut’ta bizi en çok seven Yûsuf Nebhânî idi. Bizim bu âşıkımızın Beyrut’taki aslî vazîfesinde kalması uygundur.” buyurdu. Pâdişâh bu rüyâ üzerine hazırlattığı kararnâmeyi iptal ettirdi ve Beyrut’ta kalması için emir çıkarttı.

Yûsuf Nebhânî hazretleri ilim ve fazîlette yüksek bir zât olduğu gibi, bütün gücüyle Ehl-i sünnet dışı zararlı ve reformcu cereyanlarla mücâdele etti. Hakîkî kurtuluş yolu olan Ehl-i sünnet vel-cemâati müdâfaa etti. Bu sebeple Vehhâbîler ve kendilerinin selefi olduğunu iddiâ eden reformcu çevreler, bu büyük zâtı sevmezler, isminden ve eserlerinden bahsetmezler.

Osmanlı Devletinin son zamanlarında yaşayan Yûsuf Nebhânî hazretleri, devletin parçalandığını ve yıkıldığını görmüş, İslâm düşmanlarının bilhassa İngilizlerin türlü hileleriyle Türklerle Arapların birbirlerine düşman edildiklerine ve düşmanların maskarası durumuna düştüklerine şâhid olmuştu. Osmanlıların İslâmiyete yaptıkları hizmetleri takdir eden, ileri görüşlü bir zât olan Yûsuf Nebhânî hazretleri, 1932 (H.1350) senesi Ramazan ayında Beyrut’ta vefât etti.

Çok mühim olan, (Şevahidü’l-hak) kitabı, Mısır’da 3. defa olarak [1385] hicri ve [1965] miladi senesinde basılmıştır. Kitap 570 sayfa olup 450 sayfası ibni Teymiyye’yi ve vehhâbîleri reddetmekte, geri kalan 120 sayfası de Ashâb-ı kirâmın üstünlüklerini, hazret-i Muaviye ile Amr bin As hazretlerinin yüksekliklerini ve İslamiyete hizmetlerini bildirmektedir.

(Camiul-ezher) profesörlerinden allame şeyh Ali Muhammed Beblavi Maliki, Allame şeyh Abdurrahmân Şerbini, şeyh Ahmed Hüseyin Şâfiî, şeyh Ahmed Besyani Hanbeli, ârif allame Süleyman Şübravi Şâfiî, şeyh Abdülkâdir Rafii, Mısır Baş müftüsü allame Bekri Muhammed Sadefi Hanefi, müderris allame Muhammed Abdülhay Ketani İdrisi Fasi, allame Seyyid Ahmed beğ Şâfiî, Fadıl Allame şeyh Saîd-i Muci Şâfiî, allame şeyh Muhammed Halebi Şâfiî ve daha birçok Ehl-i sünnet âlimleri, (Şevahidü’l-hak) kitabını beğenmişler, uzun yazıları ile övmüşlerdir.

(Şevahidü’l-hak) kitabında, Vehhâbîlerin mutlak ictihad her zaman vardır demelerinin yanlış olduğunu ve Resûlullahı ve bütün Evliyânın mezarlarını ziyaret için uzak yerlerden gitmenin meşru olduğunu ve Resûlullah ile Evliyâ ile Allahü teâlâya istigasenin meşru olduğunu ve 4 mezhep âlimlerinin ibni Teymiyye bidatlerine karşı yazılarını uzun bildirmektedir. 5. babında, Ahmed ibni Teymiyye’nin bidatlerini savunan 3 kitaptan parçalar almakta, bunları âyet-i kerimelerle ve hadis-i şeriflerle çürütmektedir. Bu 3 bozuk kitap, ibni Kayyım-ı Cevziye’nin (İgasetül-lehfan) ve ibni Abdül-Hadi’nin (Firredd-i ales-Subki) ve Numan Alusi Bağdâdî’nin (Cilaü’l-ayneyn fi muhakemeti’l-Ahmedeyn) ismi ile İbni Hacer hazretlerine karşı yazdığı kitaplardır. Bu 3 kitabın haksız ve Ehl-i sünnete muhalif olduklarını ispat etmektedir.

Vehhâbîlerin temel kitapları olan (Fethu’l-mecid) kitabının 259. sayfasında, İmâm-ı Zeynel-âbidin Ali hazretlerinin, bir kimseyi Resûlullahın kabri yanına gelip duâ ettiğini görünce, buna mâni olduğunu ve “Bana salât okuyunuz! Her nerede olursanız, verdiğiniz selam bana ulaştırılır” hadisini okuduğunu yazıyor. Hadiseyi yanlış anlatarak, “Buradan anlaşılıyor ki duâ ve salât okumak için kabir yanına gitmek yasak edilmiştir. Bu, kabri bayram yeri yapmanın bir kısmıdır. Mescid-i Nebiye namaz kılmak için giren kimsenin, selam vermek için kabrin yanına gitmesi yasaktır. Ashâbın hiçbiri böyle yapmadı. Böyle yapanları da menettiler. Peygambere ümmetinin yalnız okudukları salât ve selâm bildirilir. Başka işleri bildirilmez” diyor. Buna mâni olmak için Süud hükümetinin, Mescid-i Nebî içine (Hucre-i saadet) yanına asker koyduğunu da, 234. sayfasında yazıyor.

Yusuf Nebhani, (Şevahidü’l-hak) kitabının çeşitli yerlerinde bunlara cevap vermektedir.

80. sayfasında diyor ki: İmâm-ı Zeynelâbidin “radıyallâhu anh”, Resûlullahın mübarek kabrini ziyaret etmeyi yasak etmemiştir. İslamiyete uygun olmayan, saygısızca yapılan ziyareti yasak etmiştir. Torunu İmâm-ı Cafer Sâdık, Hucre-i saadeti ziyaret eder, Ravda tarafındaki direk yanında durup, Resûlullaha selam verirdi ve mübarek başı buradadır derdi. “Kabrimi bayram yapmayınız!” demek, ziyaretinizi bayram gibi belli zamanlara bırakmayın! Her zaman ziyaret ediniz demektir.

88. ve 106. sayfalarında diyor ki: Ebû Abdullah Kurtubi (Tezkire) sinde buyuruyor ki Resûlullaha ümmetinin amelleri her sabah ve her akşam bildirilir.

89. ve 116. sayfalarında diyor ki: Halife Mensur, Resûlullahı ziyaret ederken, İmâm-ı Malik’e sordu: Yüzümü kabre karşı mı, kıbleye karşı mı döneyim? İmâm-ı Mâlik buyurdu ki: Yüzünü Resûlullahtan nasıl ayırabilirsin? O “sallallâhü aleyhi ve sellem” senin ve baban Ademin affolmasına vesiledir.

92. sayfada diyor ki: (Kabirleri ziyaret ediniz!) hadis-i şerifi emirdir. Ziyaret yaparken haram işlenirse, ziyaret yasak edilemez. Haramı yapması yasak edilir.

98. sayfasında diyor ki: İmâm-ı Nevevî (Ezkâr) kitabında (Resûlullahın ve Sâlihlerin kabirlerini çok ziyaret etmek ve her ziyarette kabir başında çok durmak sünnettir) buyurmaktadır.

100. sayfada diyor ki: İbni Hümam (Fethu’l-kadir) kitabında, Dar-ı Kutni’nin ve Bezzar’ın bildirdikleri hadis-i şerifi yazıyor. Bu hadis-i şerifte, (Başka bir iş görmeyip, yalnız beni ziyaret için gelene, kıyamet günü şefaat etmek, üzerimde hakkı olur) buyuruldu.

118. sayfada buyuruyor ki (Allahü teâlâ Evliyâya kerâmet vermiştir. Öldükten sonra da tasarruf ederler. Bunları Allahü teâlâya vesile etmek câizdir. Evliyânın öldükten sonra da kerâmetleri çok görülmüştür. Fakat, İslamiyete uygun olarak istigase etmelidir. Câhillerin, dilediğimi verirsen veya hastamı iyi edersen, sana şu kadar……….. vereceğim demesi câiz değildir. Fakat, buna küfür, şirk denilemez. Çünkü, çok câhil olan da, Velînin icad edeceğini düşünmez. Velîyi, Allahü teâlânın icad etmesine vesile etmektedir. Onun Allahü teâlânın sevgili kulu olduğunu düşünmektedir. Dileğimi yapmasını Allahtan iste, Allahü teâlâ, senin duanı reddetmez demektedir. Çünkü, Resûlullah “sallallâhü aleyhi ve sellem”, “Aşağı, değersiz sanılan çok kimseler vardır ki onlar Allahü teâlânın sevgili kullarıdır. Bir şeyi yapmak dileseler, Allahü teâlâ o şeyi, elbet yaratır) buyurdu.” Bu hadis-i şerif, vehhâbîlerin (Feth-ul-mecid) kitabı, 381. sayfasında de yazılıdır. Müslümanlar, böyle hadis-i şeriflere güvenerek, Evliyâyı vesile etmektedir. İmâm-ı Ahmed, İmâm-ı Şâfiî, İmâm-ı Mâlik ve İmâm-ı Âzam Ebû Hanîfe, sâlihlerin kabirleri ile teberrük etmek câizdir dediler. (Ehl-i sünnet) âlimlerinden birinin mezhebinde olduğunu, Ehl-i sünnet olduğunu söyleyen bir kimsenin de böyle söylemesi lâzımdır. Böyle söylemezse, Ehl-i sünnet olmadığı, yalancı olduğu anlaşılır. (Şevahidü’l hak) dan tercüme tamam oldu.

 

Tavsiye Yazı —> Ramazan el-Buti kimdir?

Tavsiye Kitap —> Hulasatü’l-Kelam Risalesi (Yusuf Nebhani)

En Çok Okunan Yazılar

Tavsiye Ettiğimiz Temel KitaplarMeâl Okumak Câiz Midir? Ehl-i Sünnet İtikadı Nedir? Ehl-i Sünnet Olmanın Şartları Nelerdir?Her Gün Okunması Gereken Çok Mühim Bir DuâSeyyid Abdülhakîm Arvâsî Hazretleri ve Tasavvuf Terbiyesi Sultan Vahideddîn Hân'a Dâir Sualler