Mute Gazâsı

Âlemlere rahmet olarak gönderilen Habîb-i ekrem sallallahü aleyhi ve sellem efendimiz Mekke’ye umre için gittiklerinde, Eshâbından Velîd Bin Velîd hazretlerine; “Hâlid nerelerde? Onun gibi birinin İslamiyet’i tanımaması, bilmemesi olamaz. Keşke o, bütün gayret ve kahramanlıklarım müslümanların yanında, müşriklere karşı gösterseydi ne kadar hayırlı olurdu. Kendisini sever, üstün tutardık” buyurmuştu. Velîd Bin Velîd, daha önce de…

Mekke’nin Fethi

Hicretin sekizinci senesi idi. Hudeybiye sulhnâmesinin bir maddesi de; “Her iki tarafın dışında kalan Arap kabîleleri, istedikleri tarafın himayesine girebilecekler, müslümanlar veya müşriklerle birleşmekte serbest olacaklar” idi. Buna göre; peygamber efendimizin müttefiki olan Huzâa kabîlesi, müslümanlar; Benî Bekr kabîlesi de müşrikler tarafında yer almışlardır. Huzâa kabîlesi ile Benî Bekrler eskiden beri düşman olup, fırsat buldukça…

Huneyn Gazâsı

Server-i âlem sallallahü aleyhi ve sellem efendimiz Mekke’yi fethetmek niyetiyle Medîne’den çıktıkları zaman Mekke çevresinde oturan Hevâzin ve Sakîf ismindeki iki büyük kabîle müslümanlar bizim üzerimize yürüyecek zannı ile savaşmak için hazırlık yapmaya başladılar. Âlemlerin efendisinin Mekke’yi fethetmek için geldiğini öğrendiklerinde biraz rahatlamışlarsa da; “Kureyşlilerden sonra sıra muhakkak bize gelecektir.” düşüncesiyle hazırlıklarına hız verdiler. Ayrıca;…

Tâif Seferi

Kâinâtın sultânı sallallahü aleyhi ve sellem Tâife kaçan düşmanın da üzerine yürüyerek kesin netîceyi almak istiyordu. Mekke’ye yakın olan bu kale, küfrün son, fakat en muhkem kalelerinden biriydi. Peygamber efendimiz hicretten önce Tâife gelip bir ay onlara nasîhat etmişti. Fakat Tâifliler, Âlemlerin efendisine görülmedik işkence ve zulümlerde bulunmuşlardı. Hattâ mübârek ayaklarını kan içinde bırakmışlardı. Efendimiz…

Tebük Seferi

Server-i âlem sallallahü aleyhi ve sellem efendimiz Medîne-i münevvereyi teşrif ettikten sonra, çeşitli devletlere elçiler gönderip onları İslâma dâvet eyledi. Umman, Bahreyn hükümdarları tebeaasıyla müslüman olmakla şereflendiler. Ayrıca birçok kabîlelerden hey’etler gelerek Âlemlerin efendisine tâbi olduklarını bildirdiler ve saâdete kavuştular. Artık İslâmiyet büyük bir hızla yayılıyordu. Çevre kabîlelere, devletlere dinin esaslarını öğretmek üzere muallimler, onları…

Mescid-i Dırâr 

Nihâyet sevgili Peygamberimiz ve kahraman Eshâbı, Bizanslıların gözünü korkutmuş, mukâvemetlerini kırmış olarak, nûrlu Medîne’ye yaklaşmışlardı. Kâinâtın sultânı, Medîne’ye çok yakın olan Zî-Evân denilen yerde, Eshâbına konaklamalarını emretti. Sahâbîler dinlenirken birkaç münâfık, sevgili Peygamberimize gelip, Mescid-i Dırâr’a teşrif etmesini istedi. Mescid-i Dırâr, Kubâ’da bulunuyordu. Resûlullah efendimiz, Medîne’ye hicreti esnâsında Kubâ’da yaptırdığı ilk mescidin karşısına münâfklar tarafından…

Veda Haccı

İslâm’ın 5 şartından biri olan Hac da, hicretin 9. yılında farz kılındı. Nâzil olan âyet-i kerîmede buyuruluyordu ki: “Orada (Kâbe’de) apaçık alâmetler, İbrâhim’in makâmı vardır. Kim oraya girerse taarruzdan emîn olur. Ona bir yol bulabilenlerin (gücü yetenlerin) o Beyt’i hac (ve ziyâret) etmesi, Allahü teâlâ’nın insanlar üzerinde bir hakkıdır, farzıdır. Kim bu farzı inkâr ederse,…

Peygamber Efendimizin Vefâtı

Hicretin on birinci senesi idi. Cebrâil aleyhisselâm, bu sene geldiğinde sevgili Peygamberimize, Kur’ân-ı kerîmi iki defâ baştan sona okudu. Hâlbuki, daha önceki yıllarda Kur’ân-ı kerîmi bir defâ okumuştu. Server-i âlem sallallahü aleyhi ve sellem efendimiz, Cebrâil aleyhisselâmın, en son teblîğ ettiği “Allahü teâlânın yardımı ve zafer günü gelip, insanların, Allahü teâlânındînine (İslâmiyet’e) akın akın girdiklerini…

Dinden Dönme Hareketleri

Peygamber efendimizin vefâtından sonra, irtidad, dinden dönme hareketleri başladı. Bu hareketler büyük boyutlara ulaştı. Bunlarla mücadelede, Hazreti Ebû Bekir’in büyük katkısı oldu. Eğer böyle dirâyetli bir kimse olmasaydı tehlike bütün Arabistan’a yayılacaktı. Bunun için Hazreti Âişe “Resûlullahın ruhu kabz olununca, Araplar irtidad etti. Nifak, kabardı. Babamın üzerine çöken, dağların üzerine çökseydi, muhakkak, onları, ufatırdı!” demiştir.…

Peygamber Efendimizin Kabir Hayatı

Peygamberler, bilmediğimiz bir hayat ile kabirlerinde diridirler. Evliya ve şehidler de diridirler. Diri olmaları sözde değildir. Tam olarak diridirler. İmran sûresi 169. âyet-i kerîmesinde meâlen; “Allahü teâlâ yolunda öldürülenleri ölü sanmayınız! Onlar, Rablerinin yanında diridirler. Rızıklandırılmaktadırlar” buyurdu. Bu âyet-i kerîme, şehidlerin diri olduklarını bildirmektedir. Peygamberler, şehidlerden elbet daha ileride ve daha üstündür. İslam âlimlerine göre…