EL-MU’TEMED FİL- MU’TEKAD
“Sağlam İ’tikâd”
(TÜRPÜŞTÎ RİSÂLESİ)
Fadlullah Şihâbüddîn Ebû Abdüllah bin Hasen Türpüştî “Rahmetullahi aleyh”
KİTÂBA BAŞLARKEN
Bismillâhirrahmânirrahîm
Dikkat buyurun ve görün ki, bir ilim talebesi, kendini yetiştiren üstâdı ve hocası, bu kitâbın müellifi hakkında ne kadar övücü sözler, ne güzel sıfatlar söylüyor:
Efendimiz, asrının büyüğü, büyük imâm, büyüklerin ve milletin sığınağı, cömerdlik ve ikrâm çeşmesi, büyük âlim, vera’ ve takvâ sâhibi müctehid, hidâyet sancağını taşıyan, insanları çok iyi bilen, Evliyânın kutbu, Enbiyânın vârisi, şerî’atin sadrı, sünnetin ihyâ edicisi, bid’atin kökünün kazıyıcısı, sözün sultânı, insanların medâr-ı iftihârı, âlimlerin ve müfessirlerin şâhı, meşâyıh ve muhaddislerin hâkânı, [lakabı Şihâbüddîn]= hak ve dînin parlak yıldızı, islâmın ve müslimânların şeyhi, manâların açıklayıcısı, II. Ebû Hanîfe, hakîkatleri ortaya çıkaran, ince ilimleri çözen, künyesi Ebû Abdullah, ismi Fadlullah bin İmâm-ı Sa’îd Tâcüddîn Ebû Sa’îd Hasen bin Hüseyn bin Yûsüf Türpüştî [1], Allahü teâlâ onun yüksek makâmıyla şerîatin direklerini kuvvetlendirsin ve onun yüksek himmetiyle bid’at sâhiblerinin za’îf ve aslsız çadırlarını temelinden yıksın. Beyt:
Allah mağfiretiyle onu te’yîd eylesin,
Cennet serâylarında onu iskân eylesin.
Yâ Rabbî, sana kibriyâna ve ululuğuna lâyık hamd ederim. Asfiyânın hülâsâsı ve Peygamberlerinin sonuncusu Muhammed Mustafâ’ya, Onun bütün Âline ve Eshâbına salât-ü selâm ederim.
[1] Fadlullah bin Hasen Türpüştî, 661 [m. 1363] senesinde vefât etti. İmâm-ı Rabbânî Müceddid-i elf-i sânî hazretleri, Mektûbât’ının 1. cildi, 193. mektûbunda, “Ehl-i sünnet vel-cemaat âlimlerinin bildirdiği doğru îtikadı açıklamak için, büyük âlim Türpüşti “rahmetullâhi aleyh” hazretleri bir kitap yazmıştır. (El-mutemed) adındaki bu kitabı çok kıymetlidir ve açık yazılmıştır. Kolayca anlaşılabilir. Toplandığınız zamanlarda bu kitabı okuyunuz. Fakat, bu kitapta, her bilgi, mantık yolu ile ispat edilmiş olduğundan uzamış ve genişlemiştir. Öğrenilmesi ve inanılması herkese çok lazım olan bilgileri kısaca anlatan bir kitap olsaydı daha uygun ve daha faydalı olurdu. Bu arada fakirin de, Ehl-i sünnet vel-cemaat îtikadını kısa ve açık olarak yazmak hatırıma geldi. Eğer yazmak nasip olursa, size de gönderirim.” buyurmuştur. Şirâzlıdır. Hadîs ve Hanefî mezhebi âlimlerinin büyüklerindendir. (Sahîh-ül Buhârî)yi hocası Câmi’-ül atik [Eski Câmi’] imâmı Abdülvehhâb ibni Sâlih’den okumuştur. Tasavvufta, (Tuhfet-üs-sâlikîn) [Allah yolu yolcularına armağan] kitâbı ve (Müyessir) adındaki Mesâbih şerhi ve işbu el-MU’TEMED FİL-MU’TEKAD kitâbı, tanınmış eserlerindendir.
[Türpüştî bir Hanefîdir ve Razî’den öncedir. Onun bu kitabı Şerhu’l-Makâsıd ve diğerlerinden daha güzeldir. (Enver Şah Keşmirî, Feyzu’l-Bârî, sf. 129)]
MÜELLİFİN ÖNSÖZÜ
Allahü teâlâya hamd ve senâ olsun ki, fesâhat meydânı kahramânlarının, Onun vasfında açık söz söyleyebilmeleri dar, ma’rifet sâhası yarışçılarının, Onu anlatabilmede işâret ayakları topal kalır. Akılların, idrâklerin nihâî derecesinin, Onun zâtının ve sıfatlarının ma’rifetlerinin başlangıcından hayret ve şaşkınlıktan başka delîli yoktur. Zekî ve keskin bakışlı kimselerin, Onun azameti nûrlarının şaşaasında gözlerinin kör olması veyâ gözlerini kapamaktan başka yolu bulunmaz. Eşyânın zâhir [açık] olması, Onun Zâhir olmaklığı yanında bâtın [gizli ve silik], mahlûkâtın bâtınları [gizli şeyleri], Onun Bâtın olmaklığı yanında zâhir [açık] kalır. Bütün evveller, Onun Evvel olmaklığı yanında âhır [sona ve sonraya] kalır. Bütün âhırlar [sonlar], Onun Âhır olmaklığı yanında evvel olur. Bütün ezeller, Onun Ezel olmaklığı yanında hâdis [sonradan olma] olup, bütün ebedler, Onun ebedliği yanında bir müddet sonra bitecek kısa zamân kalır.
Velhâsıl akla [idrâke], fehme [anlayışa], vehme [hesâba], havassa [duygulara] ve kıyâsa [ölçüye] gelebilen her şeyden O “teâlâ ve tekaddes” münezzehdir, berîdir, uzaktır.
Hamd, Ondan başkasına yaraşmaz. Senâ, Ondan başkasına yakışmaz. Kendine lâyık hamd ve senâyı da ancak kendisi yapar. Onu hakkıyla vasfeden yine ancak kendisidir. Akıl ancak yaratılmış olanlara erer. Endîşe [düşünce] aklın hudûdları içerisine girenlerden haber verir. Aklın, Allahü teâlânın celâlinin nûrlarında kanatları yanmış, endîşenin, Onun kudsî mertebesinde gözleri dikilmiştir. Hakka yol bulan akıl, Onun hidâyeti ile bulmuştur. Haktan haber veren endîşe, Onun inâyeti ve ikrâmı ile vermiştir. Onun fadl-ü ihsânı iledir ki, rûh Onun ma’rifeti ile görür oldu. Onun nihâyetsiz cûdundan [cömerdliğinden]dir ki, kalb Onun sevgisiyle yakınlığı tattı.
Hamd ve şükür o Allahü teâlâ ve tekaddese olsun ki, Onu tanımak rûhun hayâtı, Onu zikretmek rûhun râhatı, Onu bulmak ebedî sultânlık, Onun hizmetinde bulunmak, 2 Cihân ni’metlerinden dahâ tatlı, Onunla bir nefes berâber olmak, yerde ve gökte olanların hepsinden dahâ güzeldir.
Aklın alamayacağı, düşüncenin hesâb edemeyeceği kadar salât-ü selâm, tehıyyât ve berekât, bârigâh-i ülûhiyyetden, hazret-i Rubûbiyyetin müsâfiri, hakîkî kulluk yolunun rehberi, gayb âleminin emîni ve vahiy ilimlerinin tercümânı Muhammed Mustafâ’nın “sallallahü aleyhi ve sellem” temiz rûhuna ve Medîne’de bulunan ölümsüzlük bedenine olsun ki, Onun bereketiyle rûhlar müşâhedeye kavuşdu ve Onun şerefli zâtı ile kalbler ma’rifete ulaştı. Onun şerî’ati ile Allahü teâlâya tapınma yolu aydınlandı. Onun sünneti ile kulluğun edebleri ortaya çıktı.
En iyi duâlar ve saâdetler, Âline, yakın ve uzak Akrabâsına ve Eshâbına olsun! Allahü teâlânın magfireti Onun dînine yardım edenlere ve bu dîn-i metîne insanları davet edenlere olsun!
Söz söyleyenlerin söyleyebildikleri en güzel söz olan Allahü teâlâya hamd-ü senâdan ve îmânın sağlamlığını gösteren Resûlullaha “sallallahü aleyhi ve sellem” salât-ü selâmdan sonra derim ki, kalb gözü açık, rûhu aydınlık mubârek bir Allah dostu, hiç yoktan kalbime geldi ve oturdu ve bana, ilimsiz Hak teâlâyı tanımak istemek ve Resûlullahın “sallallahü aleyhi ve âlihi ve sellem” Sevâd-ı A’zam olarak tanıttığı ümmetin seçilmişlerinin, yanî Ehl-i sünnet yolunun itikâd bilgilerini öğrenmeden dindâr olmak yakışmaz, dedi. Gerçekden zamâne âlimlerinin dînin vâcib kıldığı ve nasîhatın gereği olan insanları irşâd ve ikâzdan uzak, bid’at sâhiblerinin, şüphecilerin ve za’îf kimseleri dalâlete çağıranların çıkardığı sayısız fitne ve fesadı gördükten sonra hâtırıma geldi ki, farsça bir i’tikâd kitâbı yazayım ve bu kitâpta, bu zamânda yaşayan ve Hakkı arayan müslümânların muhtâc olduğu bilgileri bildireyim. Hem Kitâb ve Sünnetin kâidelerine uygun, hem de Selef-i Sâlihîn diye bilinen eski râsih ilimli büyük âlimlerin usûllerine muvâfık olsun. İlimde Hak teâlâya vesîle olacak bundan dahâ güzel bir yol bilmiyorum. Çünki âlemin ve âlemdekilerin salâhı, iyiliği, kurtuluşu bundadır. Ve çünki sağlam îmân ve itikâd yanında diğer ameller, rûhun yanında beden gibidir. Rûhsuz beden işe yaramadığı gibi, düzgün ve sağlam bir i’tikâd sâhibi olmadan yapılan ibâdetler de bir şeye yaramaz. İslâmda ortaya çıkan her fitne ve müslümânların başına gelen her felâket, hep bozuk itikâdlar yüzündendir. Bundan Allahü teâlâya sığınırız. Tuhfe-i Muzafferî olan bu kitâba EL-MU’TEMED FİL- MU’TEKAD ismini verdik.
Bu kitâbı 3 bâb [temel-bölüm] üzere tertîb edip, her bâbı da 10 fasla ayırdık:
1. BÂB
ALLAHÜ TEÂLÂYA ÎMÂN Bu bölümde 10 fasıl vardır:
1. Fasıl
ÎMÂN NE DEMEKDİR
Bu husûsta kulun tevhîd ilminden bilmesi vâcib olanları ve diğer muhtâc olduğu bilgileri inşâallahü teâlâ ve tekaddes bildireceğiz:
2. Fasıl
ÂLEMİN YARATICISI HAKKINDA BİLİNMESİ VÂCİB OLANLAR
3. Fasıl
ÂLEMİ YARATAN KADÎMDİR, BÂKÎDİR VE EŞİ, ORTAĞI YOKDUR
4. Fasıl
ALLAHÜ TEÂLÂNIN SIFATLARI
5. Fasıl
ALLAHÜ TEÂLÂNIN İSİMLERİ VE SIFATLARI HAKKINDA BİLİNMESİ LÂZIM GELENLER
6. Fasıl
SIFATLARIN MERTEBELERİ VE MÜŞKİL VE MÜTEŞÂBİHLERİN KISIMLARI
7. Fasıl
ALLAHÜ TEÂLÂNIN KELÂMI MAHLÛK DEĞİLDİR VE KUR’ÂN-I KERÎM KELÂMULLAHDIR
8. Fasıl
ALLAHÜ TEÂLÂYI [Âhıretde] GÖRMEK
9. Fasıl
KAZÂ VE KADERE ÎMÂN, İRÂDE VE MEŞÎET
10. Fasıl
KELİME-İ ŞEHÂDETİN AÇIKLANMASI VE TEVHÎDDE TENZÎHİN ÎZÂHI
2. BÂB
MELEKLERE, KİTÂBLARA, PEYGAMBERLERE VE ÖLDÜKDEN SONRAKİ ÖBÜR DÜNYÂ HÂLLERİNE ÎMÂN
Bu bâbın [bölümün] tertîbini Kitâb ve Sünnetde bildirildiği şekilde yazmak isterdik, ammâ burada önce Peygamberlere îmândan başlamağı düşündük. Zîrâ melekleri tanımak ve Allahü teâlâdan gelen kitâbları bilmek, Peygamberler olmadan elde edilemez. Aynı şekilde Allahü teâlânın ism ve sıfatlarına, şerî’atlere [gelmiş olan dinlere], öldükden sonra dirilmeğe, haşr ve neşr ahvâline, kabr, kıyâmet ve âhıret hâllerine dâir bilmediğimiz bütün şeylere, Peygamberlerin gelmesi ve bildirmesi ile vâkıf oluyoruz. Zarûret ve ihtiyâc bunda dahâ çok olduğundan, bu bölü- mü öne aldık. Bu bâbı da, Allahın izni ve yardımı ile on faslda anlatırız:
1. Fasıl
2. Fasıl
PEYGAMBERLERE ÎMÂN VE PEYGAMBERLERİN HUSÛSİYYETLERİ VE MERTEBELERİ
3. Fasıl
RESÛL-İ EKREM EFENDİMİZ VE MU’CİZELERİ
4. Fasıl
MUHAMMED ALEYHİSSELÂMIN PEYGAMBERLİĞİNE ÎMÂN VE ONUN YÜKSEK MERTEBESİNDEN BİLİNMESİ MÜHİM OLANLAR
5. Fasıl
ALLAHÜ TEÂLÂNIN MELEKLERİNE ÎMÂN ETMEK
6. Fasıl
ALLAHÜ TEÂLÂNIN KİTÂBLARINA ÎMÂN
7. Fasıl
ÂHIRET GÜNÜNE VE ÖBÜR DÜNYÂ HÂLLERİNE ÎMÂN
8. Fasıl
ÖLDÜKDEN SONRA DİRİLMEYE ÎMÂN
9. Fasıl
ÖBÜR DÜNYÂDAN İNANILMASI LÂZIM OLANLAR
10. Fasıl
KIYÂMET ALÂMETLERİNE ÎMÂN-KIYÂMET KOPMADAN ZUHÛR EDECEK ALÂMETLER
3. BÂB
KİTÂB, SÜNNET VE İCMÂ’-I ÜMMETE GÖRE İ’TİKÂDA ÂİD MES’ELELER
Bu bâbda, bilinmesi dinde zarûrî olan, bilinmediği zamân bid’at, dalâlet, fitne ve küfre düşme korkusu bulunan bir takım meselelere temâs ederiz ve bunları 10 fasılda toplarız. Birincisi imâmet [hilâfet, devlet reîsliği] olup, nübüvvete tâbi’dir. Kazâ ve hükümlerin çoğu ona bağlıdır. Milletin sağlamlığı ve bozukluğu onunla alâkalıdır.
1. Fasıl
İMÂMETİN VÂCİBLİĞİ HAKKINDADIR
2. Fasıl
İMÂMETİN ŞARTLARI
3. Fasıl
PEYGAMBER EFENDİMİZDEN SONRA HAK İMÂM EBÛ BEKR İDİ “radıyallahü anh”
4. Fasıl
ESHÂB-I KİRÂMIN DERECELERİ VE HER BİRİNE TA’ZÎM
5. Fasıl
ÜMMET ARASINDA FARKLILIKLAR, KUL GÜNÂH İŞLEMEKLE KÂFİR OLMAZ VE KÜFRE SEBEB OLAN BİD’AT
6. Fasıl
7. Fasıl
MU’TEZÎLENİN BİD’ATLERİNDEN BİRKAÇI
8. Fasıl
NESH, İSBÂTI VE RÂFİZÎLERİN BİD’ATLERİNE BİRKAÇ ÖRNEK
9. Fasıl
10. Fasıl
HAK YOLDA OLANLARIN İHTİLÂF ETDİKLERİ BİRKAÇ MES’ELE VE KİTÂBIN SONU
Yâ Rab, zamânımız hükümdârı Ebû Bekr bin Sa’d Zengî müslümânları kayıran, kollayan, din ve dünyâ işlerini güzel idâre eden bir pâdişâhdır. Ona inâyet ve rahmetinle nazar eyle! Çocukları da onun yolunda bulunsun. Âmîn!
Yâ Rabbî, bu kitâbı müslümânlara bereketli eyle! Bu sermâyesiz fakîrin, bu küçük ve eksik çalışmasını kabûle yakîn eyle! Kullarının muhtâc olduğu ilimleri yazdığım bu kitâbı bana şefâ’atcı kıl. Bu kitâbda bildirilen i’tikâd üzere yaşamamı, ölmemi, kabirden kalkmamı ve seçilmişlerin seçilmişi, arınmışların arınmışı, peygamberlerin sonuncusu, ikrâm ehlinin öncüsü, havuz ve şefâ’at sâhibi, kullukta en önde bulunan ve hazret-i Rubûbiyyetin rahmet oluğu bulunan Muhammed Mustafâ’nın “sallallahü aleyhi ve âlihi ve sellem ve afdalüs-salâti ve ekmel-üt-tehiyyâti aleyhi ve alâ Âlihi ve Eshâbihî” Livâ-i hamd ismli sancağının altında bulunmamı isân eyle! İnneke ente-r-rahîm-ül mennân. Vel-hamdü lillahi Rabbil âlemîn vessalâtü vesselâmü alâ nebiyyihi ve âlihî ecma’în et-tayyibîn et-tâhirîn.