6. Vazife: Keff

Allahü teâlânın sıfatlarından insanlara benzetme tehlikesi olanlar (el, ayak, yüz, istivâ, fevk, …) hakkında konuşmamakdan başka, üzerinde düşünmekden keff etmek, kendini alıkoymaktır. Dili suâl sormaktan, bu mevzu’da tasarruf etmekten tutmak vâcib olduğu gibi, bâtını, kalbi de bu mevzu’ ile meşgûl olmakdan geri çekmek vâcibdir. Bu, vazîfelerin en ağırı ve en şiddetlisidir. Aynı zamânda vâcibdir. Âciz,…

7. Vazife: Teslim

Ma’rifet ehline ve açıklamalarına teslîm olmakdır. Avâmın, müteşâbih sözlerin iç ve dış ma’nâlarının kendisine kapalı, dürülmüş olduğuna inanması vâcibdir. Ancak bu ma’nâların Resûlullahdan “sallallahü aleyhi ve sellem”, Ebû Bekr-i Sıddîkdan, Eshâb-ı kirâmın “aleyhimürrıdvân” büyüklerinden, velîlerden ve râsih ilimli âlimlerden gizli kalmadığına inanması lâzımdır. Bunun sebebi, avâmın kendi âcizliği ve ma’rifetinde kusûrlu olmasıdır. Kendisini başkası ile…

Selef İtikadının Akli Delilleri

Bu da iki nev’dir. İcmâlî ve tafsîlî. a) İcmâlî delîl: Her selîm akıl sâhibinin kabûl etdiği üzere, selef mezhebinin hak olması dört esâs üzere meydâna çıkar. 1. esâs: Âhıretde kulların en iyi âkıbete erişmeleri için hâllerinin ıslâhını en iyi bilen Resûlullahdır “sallallahü aleyhi ve sellem”. Çünki âhıretde fâide ve zarar verecek şeyleri, tabîbin bildiği gibi…

Selef İtikadının Nakli Delilleri

Selef mezhebinin hak olduğu delîller ile sâbitdir. Bunun aksi bid’atdir. Bid’at de kötülenmişdir, sapıklıkdır. Avâmın te’vîli ve âlimlerin avâm ile birlikde te’vîle dalmaları çirkin bid’atdir ve sapıklıkdır. Bid’atin tersi ya’nî te’vîl yapmakdan çekinmek (keff) de medh edilmiş bir sünnetdir. (Sünnet-i mahmûdedir) Burada üç esâs vardır: 1– Müteşâbih haberlerin ma’nâ ve hakîkatını araşdırmak, soruşdurmak bid’atdir. 2–…

1. Fasıl (Teşbihe Yol Açacak Kelimeler)

Suâl: Resûlullahın “sallallahü aleyhi ve sellem” başka bir kelime kullanma imkânı var iken, murâd olunmayan başka bir ma’nâyı da akla getiren (vehm etdiren) kelimeler kullanması nedendir? Bu kelimelerin teşbîhe [benzetmeğe] yol açacağını, halkı yanlış yola götürüp, Allahü teâlânın zâtı ve sıfatları hakkında onları bâtıl i’tikâda sevk edeceğini bilmiyor mu idi? Hâşâ, nübüvvet makâmı bu bilgilerden…

2. Fasıl (Müteşabih Lafızlar Hakkında)

Suâl: Müteşâbih lafızlardan suâl sormamak ve sorulanlara cevâb vermemek hakkındaki tavsiyenizin fâidesi nedir? Bu ihtilâflar birçok şehrde, beldelerde yayılmışdır. Müteassıb fırkalar ortaya çıkmışdır. Bu mes’elelerden size bir şey sorulursa nasıl cevâb verirsiniz? Cevâb: Bu konuda suâl soranlara imâm-ı Mâlikin “radıyallahü anh” istivâ hakkında, “Allahın Arş üzerinde istivâsı ma’lûmdur. Nasıl olduğu mechûldür. Ona inanmamız lâzımdır” dediğini…

3. Fasıl (İman Kadimdir Sözü)

Suâl: Bilinen mes’elelerden biri olan “Îmân kadîmdir” sözü hakkında ne dersiniz? Cevâb: Eğer işin dizgini elimizde olsaydı, suâl soranı, bu fâidesi olmayan za’îf sözden men’ ederdik ve “bu bid’atdir” derdik. Bulunduğumuz yerde onlar güçlü ise deriz ki: Îmândan maksadınız nedir? Eğer maksadın, halkın bilgisi ve sıfatları hakkında ise, halkın bütün sıfatları mahlûkdur. Eğer maksadın Kur’ân-ı…

4. Fasıl (İman Kati Tasdiktir)

Suâl: Avâm, araşdırma ve incelemeden men’ edilirse, delîli bilmez. Delîli bilmeyen delâlet olunanı tanımada câhil kalır. Hâlbuki Allahü teâlâ bütün kullarına: 1– Kendisini tanımalarını, Ona îmân edip, varlığını tasdîk etmeği, 2– Başkasına benzetme ve sonradan yaratılma alâmetlerinden münezzeh kılmağı, 3– Vahdâniyyetini, bir olduğunu bilmeği, 4– İlim, kudret, istediğini yapmak gibi sıfatlarını bilmeği emr buyurmuşdur. O…

5. Fasıl (İnsanın Saadeti Kesin İtikada Bağlıdır)

Takdîrî i’tirâz: Belki sen, yukarıdaki sebeblerden dolayı avâmın kalbinde kesin tasdîk hâsıl olacağını inkâr etmem diyebilirsin. Lâkin tasdîk, bir şeyin ma’rifeti, bilinmesi değildir. Hâlbuki insanlar i’tikâd ile değil, hakîkî ma’rifet ile mükellefdirler. İ’tikâd cehl cinsindendir. Onunla hak ile bâtıl ayırd edilemez. Cevâb: Bu fikirde olmak yanlışdır. Doğrusu, insanların se’âdeti hakkın hakîkatine muvâfık şeklde kalblerinde nakş…

Adem Oğlu Aç Gözünü

Adem oğlu aç gözünü, yeryüzüne kıl, bir nazar, gör bu latif çiçekleri, hangi kuvvet yapar, bozar. Her bir çiçek bir naz ile öğer Hakki niyaz eder, kurdlar, kuşlar, durmaz söyler, ol Halıka avaz eder. Öğer onun kadirliğin, her bir işe hazırlığın, ille onun kahirliğin, anlayınca, rengi döner. Rengi döner günden güne, toprağa dökülür yine, bu…