Cezalara Dâir

UKÛBÂT (Cezâlar) Fıkh ilmi dört büyük kısma ayrılır: (İbâdât), (Münâkehât), (Mu’âmelât), (Ukûbât). Kitâbımızda ilk üçünü, lüzûmu kadar yazdık. Aşağıda, ukûbâtı da kısaca bildireceğim. (Dürr-ül-muhtâr) üçüncü cüz’de buyuruyor ki: Döğerek, kolu keserek, recm ederek, ya’nî öldürünceye kadar taş atarak veyâ öldürerek yapılan cezâlara (Ukûbât) denir. Ukûbât, arkadan gelenler demekdir. Günâh işledikden sonra yapıldıkları için, bu ism verilmişdir. Ukûbât, (Had) ve (Ta’zîr) ve (Kısâs) olarak üçe ayrılır: (Had) mikdârı,…

Huneyn Gazâsı

Server-i âlem sallallahü aleyhi ve sellem efendimiz Mekke’yi fethetmek niyetiyle Medîne’den çıktıkları zaman Mekke çevresinde oturan Hevâzin ve Sakîf ismindeki iki büyük kabîle müslümanlar bizim üzerimize yürüyecek zannı ile savaşmak için hazırlık yapmaya başladılar. Âlemlerin efendisinin Mekke’yi fethetmek için geldiğini öğrendiklerinde biraz rahatlamışlarsa da; “Kureyşlilerden sonra sıra muhakkak bize gelecektir.” düşüncesiyle hazırlıklarına hız verdiler. Ayrıca;…

Hürmeti Musahereye Dâir

İslam düşmanları, müslümân hanımlarını aldatmak için, “İslâmiyyetin başlangıcında kadınlar örtünmezdi. Peygamber zemânında, müslimân kadınları, başları, kolları açık gezerlerdi. Sonradan, kıskanç din adamları, kadınların örtünmelerini emr etdiler. Kadınlar, sonradan kapandı. Umacı gibi oldu” diyorlar. Evet, kadınlar açık gezerdi. Fakat, hicretin 3. senesinde (Ahzâb) ve 5. senesinde (Nûr) sûreleri gelerek, Allahü teâlâ örtünmelerini emr eyledi. (Mevâhib-i ledünniyye)de diyor ki, (Hicretin…

İslam Hukukunda Nafaka

Nafaka, insanın yaşayabilmesi için lâzım olan şey demektir. Bu ise, yiyecek, giyecek ve evdir. Yâni mutfak masrafı ve giyim eşyâsı masrafı ve ev kirâsı ile ev eşyâsı masrafıdır. Bu masraflar, şehrin âdetine, piyasaya, akrabâ ve arkadaşlara göre ayarlanır. Zamâna ve hâle göre değişir. Her memlekette başkadır. İslâm Hukûkunda nafakayı veya bunların parasını vermek, beş sebeple…

Evliliğe Dâir

Bir kadınla erkeğin, âile kurmak üzere, cemiyetlerde çeşitli şekilde uygulanan akitlerle bir araya gelmelerine denir. Evlenmenin dînî ve hukûkî esasları, ilk yaratılan insan hazret-i Âdem’den günümüze kadar çok değişikliklere uğramıştır. Yahûdîlerde evlenme: Geleneklere çok bağlı olan Yahûdîlerde evlenme, ibâdethâneleri olan sinegogda hahambaşı tarafından îlân edilirdi. İlk önceleri büyük merâsimler şeklinde olan evlenmeler, bâzen da çok…

Müzaraa Şirketi Nedir?

Sual: Müzaraa Şirketi nedir? Cevap: Müzaraa şirketi, harman yapılan şeyleri yetiştirmek için, tarla yani toprak birinden, işçilik diğerinden olmak ve mahsulü sözleşilen nispette paylaşmak üzere, 2 kişi arasındaki şirkettir. Ziraat şirketi, İmam-ı Ebu Yusuf ve Muhammed’e göre şu şartlarla yapılır: 1) Tarla ziraate elverişli olmalıdır. 2) Şirket kuranlar, Müslüman, âkıl ve bâlig olmalı. 3) Şirket…

Hibe ve Hediye Hükümleri

Sual: Hibe nedir? İslamiyette hibe hükümleri nelerdir? Cevap: Karşılıksız olarak, bir başkasına mülk olarak verilen mala denir. Bir kimseye ikrâm olarak götürülen veya gönderilen mala da hediye denir. Türkçede, armağan kelimesi de hediye karşılığı olarak kullanılmaktadır. Hibe de, hediye demektir. Hediye; hibe etmek, bağışlamak, mânâsına gelir. Hediye, insanlar arasında bir yakınlaşma ve yardımlaşma vâsıtasıdır. Târih…

Kaç Çeşit Emanet Vardır?

Sual: Emanet nedir? İslam hukukunda kaç çeşit emanet vardır? Cevap: Mecelle’nin 762. maddesinde diyor ki: Güvenilen kimseye bırakılan mala emânet denir. Emânet 3’e ayrılır: 1) (Vedia), güvenilen kimseye saklamak için verilen maldır. Söz veya hâl ile yapılan icap ve kabul ile hâsıl olur. Veren ve alan, diledikleri zaman fesh edebilir. Baliğ olmaları lazım değildir. Parasız…

Karza (Borç Vermeye) Dâir

(Dürr-ül-muhtâr)da karz faslından hemen önce diyor ki, ödünc verilen alacak, borclu tarafından başkasına havâle edilince, alacaklının ta’yîn edeceği belli zemânda ödenmesi câiz olduğu gibi, borclunun belli zemânda alacaklı olduğu kimseye havâle olununca, havâlenin de, bu belli târîhde ödenmesi câiz olur. Ödünc verirken ödeme târîhi koyabilmek için, böyle havâle yapılır. Havâlenin sözleşmesinde, havâle veren de bulundu ise, havâleyi…

Tâif Seferi

Kâinâtın sultânı sallallahü aleyhi ve sellem Tâife kaçan düşmanın da üzerine yürüyerek kesin netîceyi almak istiyordu. Mekke’ye yakın olan bu kale, küfrün son, fakat en muhkem kalelerinden biriydi. Peygamber efendimiz hicretten önce Tâife gelip bir ay onlara nasîhat etmişti. Fakat Tâifliler, Âlemlerin efendisine görülmedik işkence ve zulümlerde bulunmuşlardı. Hattâ mübârek ayaklarını kan içinde bırakmışlardı. Efendimiz…