Osmanlı Zamanında Nasıl Memur Olunurdu?

Sual: Osmanlı Devleti zamanında nasıl memur olunurdu? Bir de ilkokul ve liselerde nasıl öğretmen olunurdu? Cevap: Çok teferruatlı bir mevzuya kısaca cevap vermenin imkânsızlığını takdir edersiniz. Osmanlılarda klasik devirde medresenin bugünki liseye denk gelen kısmını bitiren imam olur. Bu kişi aynı zamanda sibyan mektebinde (ilkmektepte) muallimlik de yapar. Medresenin yüksek kısmını bitiren, lise seviyesindeki kısımlarında;…

Osmanlı Hukuk Sistemi Caydırıcı Değil Miydi?

Sual: Osmanlı Devleti’nde XIX. asırda sahtekârlık suçları üzerine bir çalışma yapıyorum. Elbette bu suçlar XIX. asırda ilk defa ortaya çıkan vakalar değil. Fakat bu asra bakıldığında Osmanlı cemiyetinde suç nisbetinin arttığını ve suç yelpazesinde de bir çeşitlenme olduğunu görüyoruz. Siz bunu neye bağlıyorsunuz? Hukuk sistemi yeterince caydırıcı değil miydi? Devlet bunları engelleyebilmek için ne gibi…

İttihatçılara Dair

Sual: İttihad ve Terakki’den bahsederken bazen cemiyet, bazen parti tabiri kullanılıyor. Doğru olan hangisidir? Cevap: Osmanlı Devleti’nde siyasî partiler, Yeni Osmanlılar, İttihad ve Terakki Cemiyeti gibi rejim aleyhdarı gizli teşekküller olarak başlamıştır. II. Meşrutiyet ile fırka adıyla modern mânâda siyasî partiler teşkil edilmeye başlanmıştır. Bunlar, ayrı bir siyasî partiler kanunu olmadığı için, Cemiyetler Kanunu’nun siyasî…

Ticaretle Meşgul Olması

Mekkeliler öteden beri ticâretle uğraşarak geçimlerini bu yoldan sağlarlardı. Peygamber efendimizin sallallahü aleyhi ve sellem amcası Ebû Tâlib de ticâretle uğraşırdı. Sevgili Peygamberimiz 25 yaşlarında iken, Mekke’de geçim sıkıntısı iyice artmıştı. Bu sebeple Mekkeliler, Şam’a gitmek üzere büyük bir ticâret kervanı hazırladılar. Bu günlerde Ebû Tâlib, Resûlullah efendimize gelip; “Ey muhterem yeğenim! Fakirlik son haddine…

Hazreti Hadîce İle Evlenmesi    

Hazreti Hadîce vâlidemiz, Varaka bin Nevfel’in verdiği müjdeyle ve sevgili Peygamberimizin güzel hasletlerini görünce, O’nun hanımı olup, hizmetiyle şereflenmeye meyl etti. Nefse binti Müniyye, bu hâli sezip araya girdi. Bu niyetle Resûli ekremin yüksek huzuruna geldi ve; “Yâ Muhammed! Zâtı âlinizi evlenmeden alıkoyan nedir?” diye sordu. Peygamberimiz; “Evlenmek için yeterli para elimde mevcut değildir” buyurdu.…

1. Vazife: Takdis

(Allahü teâlâ Âdem aleyhisselâmın çamurunu eliyle yoğurdu) ve (Mü’minin kalbi Rahmânın iki parmağı arasındadır) hadîs-i şerîflerinde geçen el (yed) ve parmak (usbu’) kelimeleri teşbîhe götüren, müteşâbih lafzlardır. El kelimesi duyulduğunda iki manâ akla gelir. Bunlardan biri et, kemik, sinir ve damarlardan müteşekkil uzva konulmuş isimdir. Et, kemik, sinir ve damarlar husûsî sıfatları olan husûsî cisimlerdir.…

2. Vazife: İman Ve Tasdik

Müteşâbih lafızlarda irâde olunan manânın, Allahü teâlânın azamet ve celâline yakışır bir manâ kasd edildiğini kesin olarak bilmek ve Resûlullahın “sallallahü aleyhi ve sellem” Allahü teâlâyı bu lafızlarla vasf etmesinde sâdık olduğunu bilmek ve inanmakdır. Resûlullahın buyurduklarının doğru, haber verdiklerinin hak olduğunu şüphe etmeden kalben tasdîk etmeli, yanî muhakkat, şeksiz ve şüphesiz inandık ve tasdîk…

3. Vazife: Aczini İtiraf

Müteşâbih sözlerin ma’nâlarının künhüne ve hakîkatine vâkıf olmayan, bu ma’nâların te’vîlini ve murâd olunan ma’nâyı bilmeyen kimsenin aczini ikrâr etmesi vâcib olur. Çünki müteşâbihâtı tasdîk etmek vâcibdir. Hâlbuki kendisi murâd olunan ma’nâyı anlamakdan âcizdir. Bildiğini, anladığını iddiâ ederse yalan söylemiş olur. İmâm-ı Mâlikin “rahimehullah”, “keyfiyyeti mechûldür” sözünün ma’nâsı da budur. Ya’nî (istivâ) kelimesi ile murâd…

4. Vazife: Sükût

Müteşâbihât hakkında suâl sormakdan sükût etmek, ya’nî suâl sormamakdır. Bu vazîfe bütün avâm üzerine vâcibdir. Çünki suâl etmekle, gücünün yetmediği, aklının ermediği işe atılmış ve ehli olmadığı bir mevzu’a dalmış olur. Eğer avâm süâlini bir câhile sorarsa, onun vereceği cevâb, avâmın cehlini artdırır. Belki de onu, farkına varmadan küfre götürür. Eğer avâm süâlini ârif bir…

5. Vazife: İmsak

Âyet-i kerîme ve hadîs-i şerîflerde vârid olan müteşâbih lafızlarda tasarruf yapmakdan, müdâhele etmekden kendini alıkoymakdır. Halkın teşbîhe götüren lafzlarda sessiz kalması, bu kelimeleri olduğu gibi bırakması vâcibdir. Bu lafzlarda tasarruf etmekden kendini tutmak, altı yönden lâzımdır. Bu altı şey şunlardır: Tefsîr, te’vîl, tasrîf, tefrî’, cem’, tefrîk. I– Tefsîr yolu ile tasarrufda bulunmak: Arabî lisanında bir…