Tevil Ve Tefsirin Manası

77 – TEVİL VE TEFSİRİN MÂNASl, TEFSİRİN ŞEREFİ VE ONA DUYULAN İHTİYAÇ Tefsir kelimesi, beyan ve keşf mânasına gelen ***** masdarından tef’il babında bir kelimedir. Gün aydınlandığında ***** denildiği gibi, aydınlanma mânasına gelen ***** kelimesinden kalbedilmiştir. ***** kelimesinden olduğu da söylenir. Bu kelime, doktorun idrar tahlilinde, hastalığı keşfetmede kullandı­ğı cam tüp mânasındadır. Tevil, rucu mânasında, ***** masdarından alınan bir kelimedir. Tevil; âyeti muhtemel mânalarından birine tevcih…

Müfessirde Aranan Şartlar

78 – MÜFESSİRDE ARANAN ŞARTLAR VE UYMASl GEREKEN ESASLAR Bu konuda ulema şöyle der: Kur’ân-ı Kerimi tefsir etmek isteyen kimse, âyetlerinin tefsirini önce Kur’ân‘da arar. Çünkü Kur’ân’ın bir yerinde mücmel olarak geçen bir âyet, başka bir yerde tefsir edilmiştir. Keza bir sûrede muhta­sar olarak geçen bir âyet, Kur’ân’ın bir başka sûresinde genişçe anlatılmıştır. İbnu’l-Cevzi, Kur’ân’ın bir…

Garaibu’t-Tefsir

79 – GARÂİBU’T-TEFSİR 6368 Mahmud b. Hamza el-Kirmânî bu sahada «el-Acaib ve’l-Garaib» adlı iki ciltlik bir eser telif etmiş, kitabında âyetlerin mânaları hakkında bir takım asılsız sözler nakletmiştir. Bunlara güvenmek doğru değildir, ancak tehli­kesini göstermek gayesiyle zikredilebilir. Mesela ***** âyetini, biri şöyle tefsir etmiştir. Âyetteki ha harfi, Hazret-i Ali ile muaviye arasındaki harbe, mim harfi, Mervan’ın iktidarına, ayn harfi,…

Tabakatu’l-Müfessirin

80 – TABAKATU’L-MÜFESSİRİN 1 – Sahâbe Müfessirleri Sahâbe’den tefsirde şöhrete ulaşan müfessirler on tanedir. Bunlar: Dört halife, İbn-i Mesûd, İbn-i Abbâs, Ubeyy b. Ka’b, Zeyd b. Sabit, Ebû Musa el-Eşari ve Abdullah b. Zübeyr’dir. a- Hazret-i Ali ve Tefsirdeki Yeri Dört halife içinde, kendisinden en çok rivâyet edilen, Alî b. Ebî Tâlibdir. Diğer üçünden gelen…

Tufeyl bin Amr’ın Müslüman Olması  

Peygamberimiz sallallahü aleyhi ve sellem Mekke’de İslâmiyet’i açıkça yaymaya başladığı yıllarda, gece-gündüz insanlara nasihat veriyor, onları, İslâm dînine dâvet ediyordu. Mekkeli müşrikler, Resûlullah efendimizin bu gayretlerini boşa çıkarmak için çabalıyorlardı. O’nun anlattıklarını kabul edip îmân edenlere, her türlü yalan, iftira ve işkenceyi reva görüyorlardı. Peygamber efendimizle görüşen, konuşan birini gördüler mi, hemen yanına varıyorlar, O’nu…

Panayırlarda Dâvet

Her sene çeşitli şehirlerdeki insanlar, belli günlerde Kâbe-i muazzamayı ziyâret etmek için Mekke’ye gelirlerdi. Peygamber efendimiz Muhammed aleyhisselam da gelenleri karşılayıp, her gruba İslâmiyet’i anlatır, Allahü teâlânın bir, kendisinin hak peygamber olduğunu ve kurtuluşun bunda bulunduğunu bildirirlerdi. Bir gün Velîd bin Mugîre, müşrikleri toplayıp; “Ey Kureyş cemâati! Yine Kâbe’yi ziyâret etme mevsimi geldi. Muhammed’in sesi,…

Giriş

EL-MÜNKIZÜ MİNE’D-DALÂL Huccetü’l-İslâm İmâm-ı Gazâlî Ebû Hâmid Muhammed eş-Şâfiî “rahmetullahi aleyh” (ö. 505/1111) 1 – GİRİŞ  Bismillâhirrahmânirrahîm Her kitâbın ve makâlenin başında, kendisine hamd ile başlanan Allahü teâlâya hamd ederim. Risâlet ve nübüvvet sahibi Muhammed Mustafâya “sallallahü aleyhi ve sellem”, âline ve eshâbına “rıdvânullahi teâlâ aleyhim ecma’în” salât ve selâm olsun! Ey din kardeşim! Benden ilimlerin…

Safsataya Giriş Ve İlimleri Red Edişim

2) SAFSATAYA GİRİŞ VE İLİMLERİ RED EDİŞİM Sonra bilgilerimi inceledim. Kendimde duyu organlarımla elde ettiğim, delîle muhtâc olmayan açık bilgilerden (10 sayısı 3 sayısından büyüktür gibi) başka güvenilecek kesin bilgi bulamadım. Ümîtsizliğe düştüm. Kendi kendime dedim ki: Duyu organlarıyla anlaşılan ve açık olan bilgilerden başka müşkilleri çözecek başka bir vâsıta kalmadı. O hâlde önce bu…

Hakikati Arayanların Kısımları

3) HAKİKATİ ARAYANLARIN KISIMLARI Allahü teâlâ, lutfü ve keremi ile, beni hakîkat olmadığı hâlde hakîkat gibi görünen şeylere itibâr etmek hastalığından kurtardı. Böylece, hakîkati arayanların 4 kısma ayrıldığını gördüm. 1- Kelâm âlimleri: Bunlar, rey, yani düşünerek elde edilen hüküm ve istidlâl, yani delîl ile anlamaya sâhip olduklarını iddia ederler. 2- Bâtınîler: Bunlar, hakîkatin masûm bir…

Nübüvvetin Hakikati

4- NÜBÜVVETİN HAKÎKATİ VE BÜTÜN İNSANLARIN ONA MUHTÂC OLMASI Şu bilinmelidir ki, insan dünyaya ilk geldiğinde, bilgisiz, Allahü teâlânın yarattığı bütün âlemlerden habersiz olarak yaratılmışdır. Âlemler çoktur. Sayılarını Allahü teâlâdan başka kimse bilmez. Nitekim, Kur’ân-ı kerîmde [Müddesir sûresi 31. âyetinde] meâlen: “Allah’ın ordularının sayısını Ondan başka kimse bilmez” buyurdu. insan, idrâki sâyesinde âlemden haberdâr olur. İdrâklerden…